Tutsak Güven: Bahar ancak direniş sürerse gelecek

67 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan tutsaklardan Rıdvan Güven, "Hamlenin açığa çıkardığı çelikten iradenin kararlılığı ve inancıyla faşizmin duvarlarını dövmeye başladık” dedi.

60 Türk cezaevinde 320’den fazla tutsak süresiz-dönüşümsüz açılık grevini sürdürüyor. İlk gruptakilerin 68. gününe girdiği tutsaklar, Öcalan üzerindeki tecrit kalkıncaya kadar eylemlerini sürdürme kararlığında.

Kocaeli 1 Nolu F Tipi'nde 67 gündür açlık grevinde olan tutsaklardan Rıdvan Güven, 1991’de Erzurum'da doğdu. Yurtsever bir çevrede, özgürlük mücadelesine büyük bir sempati besleyerek büyüdü. Üç yılı aşkındır zindanda. Güven, gönderdiği mektubunda, "Başlatılan direniş sürecini ve yarattığı tarihsel gelişmeleri hepimiz derinlikli olarak hissedip, birebir yaşamaktayız. 14 Temmuz Amed Zindan Direnişi ruhuyla başlayan 'Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım' tarihsel hamlesinin açığa çıkardığı çelikten iradenin kararlılığı ve inancıyla faşizmin duvarlarını dövmeye başladık" dedi.

MUHTEŞEM SONA DOĞRU

Faşizmin tecritle planladığı hedefleri ne kadar büyükse direnişle önlerine koydukları hedef ve amacın da o kadar ve hatta ondan daha büyük olduğunu belirten Güven, tecrit sistemiyle geliştirilmek istenen komplonun hedefinde tüm Kürdistan halkının bulunduğunun bilincinde olduklarını kaydetti. "Bunun yanında bildiğimiz bir başka şey daha vardır ki; o da tecridi kıracak tek şeyin direniş olduğudur" diyen Güven, şöyle devam etti: "Nasıl ki daha önce komplo yönelimlerine karşı Zilan, Sema, Viyan ve binlerce yoldaşımız, yurtsever halkımız direnişleriyle ateşten bir çember oluşturup devreye konulan komployu boşa çıkartacak devrimci bir duruşun, pratiğin sahibi oldularsa, bugün de aynı ruh ve inançla hareket etmek, direnmek, güncellenmek istenen komployu boşa çıkaracaktır, tecridi kıracaktır."

BAHARIN GELİŞİNİ ENGELLEYEMEZ

Bu inançla muhteşem olacağına inandıkları o sona doğru yürüdüklerini ifade eden Güven, ödenen bedellerle büyüyen mücadelenin, faşizmin çiçekleri kopartabildiğini ama baharın gelişini asla ve asla engelleyemediğini ispat ettiğini vurguladı.  Ğüven, mektubunu şöyle sürdürdü: "Bahar da ancak Güneş’imizin özgür doğduğu gün gelecektir. Baharımız tecridin kırılması, faşizmin karanlık dehlizlere gömülmesi olacaktır. Bu nedenle bu süreç direnme sürecidir. Herkesin bu direniş sürecine katılması, güç vermesi gerekir. Bizim için öyle ya da böyle bir yaşam asla söz konusu olamaz. Yaşam olacaksa ya onurlu olacak ya da hiç olmayacak. Bu nedenle onurluca ölmeyi onursuzca yaşamaya tercih etmek gerektiğine inanıyoruz. Faşizmin bize onursuzluğu dayattığını, hatta daha ötesinde halklarımız şahsında tüm insani değerleri yok saymakta, yok etmekte kararlı olduğunu görüyoruz.

BİNLERCE KEZ ÖLMEYE HAZIRIZ

O zaman neden bizler direnişimizde ısrarcı olmayalım? Canımızdan başka kaybedecek neyimiz var? Bizler binlerce devrimci tutsak, halklarımızın özgürce, insanca yaşamı için bir değil binlerce kez ölmeye hazırız. Biz direndikçe faşizm, gökyüzünden maviyi, bir hakikat yolcusunun kalbinden Öcalan’ı, ülkesini, toprağını, özgürlüğe olan aşkını sökemeyecektir. Bu yüzden bu tarihsel yolculuğumuzda ölümü de kucaklamayı biliriz. Zilan yoldaşın dediği 'keşke canımdan başka verebileceğim bir şeyim olsaydı.' Zindan koşullarında benim de canımdan başka ortaya koyacağım bir şeyim yok. Varlık gerekçemiz bunu zorunlu kılıyor. Bir yolda yürürken o yolun hakkını vermek ve o yolun neferi olmak, onunla bütünleşmek en anlamlı ve hakikate en yakın olanıdır. Ne mutlu bize ki yürürken çizdiğimiz bir yolumuz var."