Tutsak avukatların tümü açlık grevinde

Tutsak avukatların tümü açlık grevinde

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarına dönük operasyon sonucu 26’sı avukat 1’i gazeteci 27 kişinin tutuklandıðı, toplam 47 kişinin yargılandıðı dava Silivri’de başladı. Tutsak avukatlar açlık grevindeki tutsakların taleplerinin kendi talepleri olduðunu belirterek tüm tutsak avukatların da açlık grevine başladıklarını duyurdu.

Kürt Halk Abdullah Öcalan'ın avukatlarına yönelik 22 Kasım 2011 tarihinde "KCK" adı altında gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınarak tutuklanan 27’si avukat, biri gazeteci olmak üzere 28’i tutuklu toplam 50 kişinin yargılandıðı davanın ikinci duruşması Silivri Ceza Ýnfaz Kampusunda başladı.

Ýstanbul 16. Aðır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında 9 avukat tahliye edilmişti. Duruşma öncesinde yoðun güvenlik önlemleri dikkat çekti. Kampuse giren araçlar hem polis hem de özel eðitimli köpekler tarafından tek tek arandı. Duruşma salonuna sadece sarı basın kartı sahibi olan gazeteciler alındı. Duruşmaya, Kürt illerindeki barolardan, Ankara ve Ýzmir barolarından avukatlar ile Katılımcı Avukatlar Grubu, Çaðdaş Avukatlar Grubu, Çaðdaş Hukukçular Derneði, Özgürlükçü Hukukçular Derneði, Demokrasi Ýçin Avukatlar Grubu katılım saðladı. Yurt dışından hukukçuların da ilgi gösterdiði duruşmaya, Ýsviçre'den Demokrasi ve Ýnsan Hakları Ýçin Avukatlar Grubu, Fransa, Hollanda, Avusturya ve Almanya'dan hukukçular katıldı. Tutsak avukatları 200 avukatın savunduðu duruşmayı BDP milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Halil Aksoy, Nazmi Gür, Avrupa'dan avukatlar da izledi. Tutuklu yakınları ise duruşma salonuna alınmadı.

Şehir dışından sadece yakınlarını görmek için Ýstanbul'a geldiklerini söyleyen izleyiciler, salona girmek isteyince askerlerle gerginlik yaşandı. Avukatların araya girmesi ile gerginlik sona erdi.

TUTSAK AVUKATLAR: TALEPLERÝ BÝZÝM DE TALEPLERÝMÝZ

Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz avukatların kimlik tespiti ile başlandı. 15 Ekim'den bu yana Kandıra 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde açlık grevinde bulunan Cengiz Çiçek rapor sunarak duruşmaya katılmadı. Savunmaların alınması ile başlayan duruşmada söz alan tutsak avukatlardan Faik Özgür Erol, hem davalarını hem de cezaevlerini etkileyen bir süreçte olduklarını vurgulayarak açlık grevlerine dikkat çekti. "Bulunduðumuz cezaevinde 56 gündür 9 tutuklu açlık grevinde. Bedensel hasarlar yaşıyorlar. 15 kiloya kadar kaybı olanlar var. Gözümüzün önünde bunlarla yaşamaya çalışıyoruz, onlar da çalışıyor. Ziyarette bulunanların yaklaşımını ayıp karşılıyoruz. Bu insanları sevmeyebilirsiniz ama yaklaşım itibariyle size zarar ve tehdit doðurmayan bu tutuma saygı duymalısınız. Meclis Ýnsan Hakları Komisyonu Başkanı sıfatıyla bu eylemcilerin yiyip yemediklerinden emin olmadıkları açıklamaları yapılıyor. Durumları son derece ciddi bir aşamaya geldi. Bu talepler bizim de taleplerimiz ve tutuklu olduðumuz davayı yakından ilgilendiriyor. Ýmralı'da bulunan müvekkilimiz Sayın Öcalan üzerindeki tecrit koşullarına ilişkin bu taleplere kim hukuk dışı diyebilir" dedi.

KOZAÐAÇLI: TECRÝT OLMASAYDI AÇLIK GREVÝ DE OLMAZDI

Mahkeme Başkanı, Erol konuşurken araya girerek, "Siyaset yapmayın" dedi. Akbaş ise bunun da savunmasıyla ilgili olduðunu söyleyerek devam etti. Erol, Ýmralı Cezaevi'nde tecridin kaldırılmasını talep etmenin hukuk dışı bir talep olmadıðını, hem kendilerinin hem de açlık grevindekilerin bunu talep ettiðini ve ölümler olmadan bu taleplerin dikkate alınması gerektiðini belirtti. Erol, savunmasında, saðlık sorunları olan tutsaklar dışında avukatların hepsinin de açlık grevine başladıðı söyledi.

Ardından söz alan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozaðaçlı, açlık grevlerindeki tutsakların taleplerinin burada yargılanan avukatlarla yakından ilgili olduðunu söyledi. Müzakereler kesilip tecrit başlamasaydı bu insanlar grevde olmayacaktı" dedi. Kozaðaçlı, açlık grevindeki 120 kişinin hayati tehlikesi bulunduðunu sözlerine ekledi.

Kozaðaçlı, yine avukatların anadilde savunma talebinin tutsakların taleplerinin temel konusu olduðunu dile getirdi. Kozaðaçlı şöyle konuştu: "Son 3 yıla kadar anadilde savunma konusunda bir sorun yokken, siyasal nedenlerle mahkemelere 'bunu durdurun' denildi. Şimdi de parlamentoda anadilde savunma konusu tartışmaya açıldı." Mahkemenin anadilde savunmayı siyasi alana havale etmesine tepki gösteren Kozaðaçlı, "Neden oraya havale ediyorsunuz. Bunlar burada çözülebilecek konular" dedi. Kozaðaçlı, anadilde savunma konusunun parlamentoda tartışılacaðını hatırlatarak, anadilde savunmaya izin vermeyen mahkemeden, bu yeni gelişmeyi dikkate alması talebinde bulundu.

Kozaðaçlı, davaya ilişkin ise "Müzakere sürecine katılmak suç mudur? Eðer suçsa o süreci yürüten kişinin (MÝT Müsteşarı'nı kastederek) yargılanmasına parlamento neden izin vermiyor? Süreci yürüten kişi yargılanmıyorsa avukatlar neden yargılanıyor?" diye sordu.

ANADÝLDE SAVUNMA YÝNE ENGELLENDÝ

Ardından söz alan tutsak avukat Serkan Akbaş, "Ben Kürt'üm, anadilimde Kürtçe savunma yapmak istiyorum" dedi. Mahkeme heyeti başkanı, "Türkçe bilmeyen bir kişiyi Türkçe savunma yapmaya zorlamak zalimcedir. Ama siz Türkçe biliyorsunuz. Savunmanızı Türkçe yapabilirsiniz" diyerek talebi kabul etmedi.

Müdahil avukat Mustafa Özer de söz alarak, "Anadil yoksa birey yoktur. Dolayısıyla toplum da olamaz. Bu bir insanlık sorunu, insanlık talebidir. Türkçe bilmesi o hakkı kullanmasına engel deðildir. Eðer insanlar anadili için bedenini ölüme yatıyorsa demek ki anadil yaşamsal boyuttadır" diye konuştu.

KANAR: DEVLETÝN YAPTIÐI GÖRÜŞMELER SUÇ MU?

Müdahil avukatı Ercan Kanar, davanın hukuki bir yönü olmadıðını, Başbakan'ın emriyle başlatılan bir soruşturma olduðunu söyledi. Kanar, "Zorlama, yapay, siyasi bir davadır" dedi.

Mahkeme heyetinden hukuk üretmesini isteyen Kanar, "Cesur yargıçlar olmanızı, hukuk üretmenizi istiyoruz. Elinizde Lozan Anlaşması var, bunu dayanak yaparak hukuk kilidini açabilirsiniz. Siyasi rehinelik olan bu tutuklamaları bitirerek, adil bir karar alabilirsiniz" diye konuştu.

Kanar, şöyle devam etti: "Bu davanın ne kadar yapay olduðunu en iyi iddianameyi hazırlayan savcı biliyor. Abdullah Öcalan ile yapılan bütün görüşmeler kayıt altındadır ve devletin gözetiminde yapılmıştır. Avukatların, Öcalan'ın talimatlarını taşıdıðı iddia ediliyor ve olayların sorumlusu gösteriliyor. Peki sormak istiyorum; avukatlar tutuklandıktan sonra meydana gelen ölüm ve çatışmaların talimatını kim verdi, kim sorumludur? Öcalan ile devletin kendisi birçok konuda görüşmeler yapıyor. Bu da suç mudur?"

Kanar, açlık grevlerinin bu davayla ilgili olduðunu söyleyerek, "Tecrit bu davayla başladı. Açlık grevlerinin talepleri de tecridin kaldırılmasıdır" dedi.

Duruşmaya ara verildi.