Sever: Türkiye’nin büyük bir sıçrama yapması olası değil

Gazeteci Aykan Sever’e göre arabuluculuk ile parlayan Türkiye’nin belli alanlarda kazanımı var ama büyük projeler çizebilecek kapasitesi yok.

Gazeteci Aykan Sever, Türkiye’nin yakın vadede önemini kaybetmeyeceğini ama iktidarın bölgeyle ilgili herhangi bir olumlu, pozitif bir vizyon çizilebilecek durumda olmadığını söyledi.

Dış politikayı yakından takip eden gazeteci Aykan Sever, ANF’’nin sorularını yanıtladı.

Ukrayna ve Rusya’nın İstanbul’da görüşmelerinden Türkiye’nin rolü nedir?

Putin bu görüşme isteğini kendisi gündeme getirdi. Muhtemelen bir şeyleri kaçırdığını düşünerek. Bir de diplomatik açıdan etkili olmanın bir yöntemidir kendisine göre; net bir adım atıyormuş gibi bir hava yaratıldı. Hem gelinen noktada hem de sürecin gelişiminde “gerçekten barış için adım atmak istiyor muydu?” gibi sorular baştan itibaren sorulmaya başlandı. Şimdi aslında barış için adım atmadığı, başka kaygılarla adım attığını söyleyebiliriz. Bunlardan bir tanesi Türkiye'yi yanında tutmak olabilir. Diğeri ise Trump'a oynamak. Putin, Ortadoğu’da bir tür pakt ya da ortaklık ilişkisi kurmaya çalışıyor denilebilir. Hatırlayacak olursak Trump'ın iktidara gelmesi öncesinde de “Ben burada barışı sağlarım” diye bir iddiası vardı. Ki Suriye üzerinde ABD ve Rusya’nın belli bir mutabakatı olabileceğine dair işaretler de var. Özellikle HTŞ'nin iktidara gelme sürecinde Rusya'nın tutumunu göz önünde bulundurursak.

Trump iktidara geldikten sonra Ukrayna ile ilgili “barış” çabalarını sürdürdü. Rusya ile Amerika arasında sanki Ukrayna paylaşılıyormuş gibi bir zemin doğdu. Trump, değerli mineraller anlaşmasını yaptı. Aslında istediğini aldı denilebilir. Sonrasını Putin'in inisiyatifine bıraktı. Bu arada “Putin, Amerika’yı kendi yanına mı çekmeye çalışıyor?” gibi sorular gündeme gelmişti. Belli birtakım gelişmeler oldu, ancak Çin buna karşılık verdi. Geçtiğimiz hafta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Moskova'ya iştirak etti. Orada bir takım yeni anlaşmalar imzalandı. Görece Rusya’yı Trump'tan uzaklaştırdı gibi ancak bütün bu anlaşmaların hiçbirisi mutlak değil. Putin, hem Ortadoğu'daki etkisini kurtarmak hem de özellikle Ukrayna'yla ilgili süreçte sonuç almak istiyorsa Trump'la iş birliği yapmak zorunda olduğunun farkında olduğu bir sürece girmiş olabilir. Kendisini göstermek ve ben de varım demek istemiş olabilir.

Türkiye’yi yanında tutmak dediniz, burada amaç tam olarak ne?

NATO'nun gayri resmi Dışişleri Bakanları toplantısı vardı Antalya'da. Burada gündem olan şeylerden bir tanesi Türkiye'nin aktif bir NATO uzantısı olması. Türkiye’nin arkan planda yaptığı açıklamalara bakarsak buna uzak durmuyor. Tabii ki birtakım karşılıklar istiyorlar. Tek taraflı bir olay değil bu. Putin, bunu istememiş veya engellemek istemiş olabilir belli ölçülerde. Halihazırda her ne olursa olsun, tabii ki farklı kamplarda yer alıyorlar ama en azından Erdoğan'ı çatışmayan bir pozisyonda tutmak, Putin için anlamlı olabilir. Şimdi Erdoğan'la Putin arasında ne tür anlaşmalar, görüşmeler yapılıyor, onu tam olarak bilmiyoruz. Zelenski'nin Erdoğan'la yaptığı görüşme uzun zamandır izlediğimiz, bir tür “Erdoğan'a sığınma” çalışması, aslında aynı zamanda NATO'ya da denilebilir. Zelenski, kendine göre bir çıkış yolu arıyor. Henüz bu konularda Batı tarafında da bir mutabakat yok. Avrupa'daki birtakım ülkeler Trump'ın çözüm önerisine katılmıyor. Rusya ile Amerika arasındaki bu kaynağı paylaşmak, yani kendi paylarını da istiyorlar denilebilir. Rusya ve Ukrayna alt düzeylerde birbirini ciddiye almayan birer ekip gönderdi, dolayısıyla buradan bir şey çıkacağından söz edemeyiz.

Türkiye, hem burada hem de bir taraftan da Suriye'de Trump'ın bir şekilde ara buluculuğunu yaptığı Colani ile arasında. Trump, Erdoğan’la konuşmasından sonra yaptırımları kaldıracağını söylüyor. Bu yaptırımlar kalkacak mı, burada Türkiye’nin pozisyonu daha da mı netleşiyor Amerika açısından?

Trump’ın Ortadoğu ziyaretlerinin bir boyutu ticaretti. Bir diğeri ise bir eksen oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Biden döneminde de benzer bir eksen oluşturmaya çalışılıyordu, ancak daha çok Çin’in ve İran'ın da müdahaleleriyle bu olmadı. Çin ve İran, Suudi Arabistan ve benzerleriyle anlaşarak, yakınlaşarak, özellikle Çin, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerle epey kapsamlı anlaşmalar yaptı. Sonuçta bir sürü ihale Çin'e gitti denilebilir. Şimdi bunu yeniden geri kazanabilir mi? Muhtemelen Trump bütün bu ilişkiyi geri çevirmek istiyordur. Birtakım anlaşmalar yapıldı. Silah ticaret anlaşmaları da yapıldı. Şimdi bu eksenle yani Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Suudi Arabistan, İsrail, Türkiye ve Mısır üzerinden Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirme gibi bir derdi de var. Bunu zaten açıktan söylüyorlardı. Aslında Netanyahu'yla özellikle Trump bir araya geldiği zamanlarda bunu dile getirdiler. Filistin meselesinde henüz emellerine ulaşamadılar. Lübnan için de keza benzer bir durum söz konusu. Yemen'de de yine başarıya ulaşamadılar. Irak net değil. Aslında ilerideki hedef tabii ki İran. Şimdilik Suriye'de belli bir başarı elde ettiler. Bunun sonuçlarını toplamaya çalışıyor Trump.

HTŞ'nin başa gelmesi meselesini NATO operasyonu diye niteliyorum. O yüzdende bu sadece Trump’ın Colani'yle görüşmeden ibaret değil. Muhtemelen öncesin de zemin hazırlandı. Özellikle Colani'nin bir mektup gönderdiği söyleniyor. Colani'yle yapılan görüşmenin ayrıntılarına hâkim değiliz. Birtakım sonuçlar sıralandı. Geçici de olsa birtakım yaptırımlar kaldırabilirler tabii, bunun zemini var. Trump, buna Erdoğan'ı ve Suudi Arabistan’ı ortak etti. Buradan zaten ekonomik olarak Amerika'nın daha doğrusu garanti almadan hareket etmesi mümkün değil. Bütün bu politikalarda muhtemelen yapılacak işlerin bir kısmını Amerika, daha doğrusu uluslararası firmaları üstlenecektir. Yine Türkiye'deki sermaye kesimlerinin de buna çok sevindiğini hatırlatmak lazım.

Colani'den istediklerini gerçekten HTŞ yönetimi yapabilir mi?

Biraz zor. Kendi içerisinde yapısı müsait değil ama biraz makyajla karşılıklı olarak “mış” gibi yapabilirler pekâlâ. HTŞ, bir proje olarak Suriye'de henüz savaş başlamamışken, 2006'da proje halinde vardı. Birtakım dokümanlarda bunlar gözüküyor. Adı HTŞ değil, ancak böyle bir grup tasarlanmış. Bunlar geçmişte rastgele yapılan politikalar değil ama bölgeyi kaosa mahkûm etme olasılıkları var. Eğer iktidar kuramazsa bu gözüküyor. Öte yandan İsrail bütün bunlara dahil değilmiş gibi gözükse de aslında Trump'ın dile getirdiği talepler aynı zamanda İsrail'in talepleri. Yani İsrail'le çelişen bir pozisyon yok.

İsrail'in bazı konularda Trump'la ters düştüğü, Amerika’da bazı görevden almaların Trump’ın Netanyahu'yu sınırlandırılması olarak konuşuluyor. Bu konuşulanlara ne diyorsunuz?

Genel planda bence uyuşuyorlar. Ancak örneğin Netanyahu'nun iş yapma tarzı tam olarak Trump'ın beklentilerini karşılamıyor. Şunun altını çizmek lazım, klasik bir olarak değerlendirme yapılıyor; Amerika'sız bölgedeki ülkeler, Türkiye'ye dahil olmak üzere hiçbir şey yapamaz, deniliyor. Bu böyle değil. Günümüzde kendilerine göre inisiyatif sahibiler belli ölçülerde ve belli özellikleri var. Stratejik özellikler var, onu kullanıyor Netanyahu yönetimi. Zaten bir şey kaybettiği yok. Örneğin yakın zamanda Filistin’de en az 80 insan öldürüldü, bu haber bile olmuyor, örneğin Türkiye'deki yönetim herhangi bir açıklama yapmadı bu konuda. Laf olsun diye yaptığını biliyoruz tabii ki ancak o laf da ortadan kalktı artık. İsrail ile Türkiye arasında daha fazla bir yakınlaşma var. Burada da Suriye'nin güneyi, kuzeyi meselesi hala geçerli bence. Ta baştan bütün bu iktidar değişikliği gerçekleşmeden önceki plan. Bu yazılı bir plan değildir muhtemelen ama Türkiye, Suriye’nin kuzeyini İsrail'in de güneyi kontrol etme konusunda mutabık.

Türkiye'nin son birkaç günde uluslararası anlamda bir arabulucu pozisyonunda olduğunu görüyoruz. Bu Trump tarafından da övgüyle karşılanıyor. Peki, bu övgünün bir de Amerika tarafından alınan bir karşılığı da vardır muhtemelen. Sadece Türkiye kazançlı değildir burada. Amerika burada ne alıyor, Türkiye'nin avantajları dışında dezavantajları neler?

Türkiye’nin ordusu bölgedeki diğer ülkeler arasında en güçlüsü. En önemli avantaj bu. Örneğin Trump, Ukrayna’da böyle bir şey istemez ama olası İran savasında, İran’ın karşısına sahneye çıkacak olan ordu Türkiye’ninki. Bunu zaten bir biçimde karşılıklı telaffuz ediyorlar NATO'yla. İran'la bir savaş olasılığı tamamen göz ardı edilemez. Hemen olacağını düşünmüyorum ama uzun vadede olması yüksek. İran bütünüyle nükleer programını sonlandırıp bir biçimde Trump'a biat etmezse özellikle Netanyahu bu zemini zorlayacaktır. En son ABD’den Türkiye’ye 124 milyon dolarlık füze satışı yapılmış. Başka füze çeşitleri de var ama ağırlıklı olarak havadan havaya füzeler satılmış. Ne için verildi, neden satıldı emin değiliz ama bu havadan havaya füzeler kime karşı kullanılabilir? Ortada tek rakip var; o da İran.

Öte yandan Türkiye başka bir boyutta dikkatli değil, Kıbrıs meselesi üzerinden çok fazla sıkışmaya başladı. Biraz bu karşılıklı yakınlaşmanın bir boyutu da bu olabilir. NATO bünyesinde Amerika ile daha çok yan yana durmaya çalışacak bir politikaya girdiler. Tabii burada İsrail'den belli ölçülerde çekinme gibi bir rol de olabilir. Örneğin bu anlamda İsrail basınına bakmak da lazım. İsrailli analistler hiçbir zaman Türkiye ile savaşalım demediler, daha çok ilişkiyi dengede tutalım diyorlardı. Yalnız son 10-15 günde çıkan analizlerin özeti, benim görebildiklerim, Türkiye'yle daha fazla uzlaşmayı ön plana çıkarıyor. İsrail'in kapasitesi belli. Amerika'sız böyle bir savaşa giremez. Amerika'nın da en azından öyle bir şey yapmak istemediği açık. Yemen’de bile zorlamak istemedi. Belli bir yere kadar savaşı çözdürdü. Ondan sonra anlaşıp çekildi. Savaş Amerika için masraflı olabilir. Zaten Çin'e karşı sürdürdükleri ticaret savaşı denilen meselede de en azından taktik olarak gerilediler. Trump burada geri adım atmak zorunda kaldı. Ki bunun devamı da gelmeyecek. Çünkü siz o kadar meydan okuyorsunuz, şunu yapıyorsunuz, bunu yapıyorsunuz ve dünya başarısız olduğunuzu görüyor tabii.

Öte yandan Türkiye’de ekonomik veriler iyi göstermiyor. Demokrasinin durumu zaten ortada. Genel olarak aslında krizde olan bir toplum ve Erdoğan’ın mevcut rejimi, Türkiye ile ilgili gelecek projelerini üretemiyor. Türkiye çok yönlü olarak tıkanmış denilebilir. Buna da büyük olasılıkla şöyle hesaplar yapıyorlar. Hala Güney Kürdistan'da Musul, Kerkük gibi hesaplar yapıyorlar, buraların özellikle ekonomik problemi çözmesi için. Bu çok önemli. Bütününü elde edemeseler de oradan bir pay elde etmeleri onlar için bu sorunun çözümü olabilir.

Şimdi Suriye'de açılabilecek “ekonomik olanaklar” yani yağma olanakları tabii hala gündemlerinde. Buralarla ilgili Trump'la uzlaşarak oradan bir yol bulmaya çalışıyorlar ki bence uzun zamandır özellikle Güney Kürdistan'daki işgalin genişletilmesi konusunda bir mutabakat var. Çünkü buradaki petrolü İsrail'e aktarmak istiyorlar. Bununla ilgili Amerikan yönetiminden talepler geldi; bir an önce Irak ile Türkiye arasında petrol akışı başlasın diye. Orada kim petrolden asıl payı kapar eder, bunlar ayrı şeyler ama sonuçta bal tutan parmağını yalar hesabı Türkiye de birtakım beklentilere giriyor.

Normalde Amerika'yla anlaşıyorlar ama kendilerine göre emperyal hırsları da var. Bunu da tatmin etme ihtiyacını hissediyorlar aynı zamanda. Şu da var; şu ana kadar Suriye'de işgal edilen topraklardan İsrail dahil olmak üzere kimse Türkiye çekilsin diye bir uyarı da bulunmadı. Güney Kürdistan'dan da öyle. Tabii Güney Kürdistan meselesini özellikle desteklemelerin bir nedeni de bence, İran'a karşı bir set olmuş olacak. Bunu İran'a yönelik savaş hazırlığının zeminine dönüştürmeye çalışacaklar gibi gözüküyor. Bu konuda Amerika'nın birtakım hazırlıkları olduğuna dair de bilgiler var.

Türkiye yakın vadede önemini kaybetmez ama Türkiye'deki yönetim bölgeyle ilgili herhangi bir olumlu, pozitif bir vizyon çizilebilecek durumda değil. O yüzden mecburen hep yerinde sayan ve sürekli olarak aslında daha kötüye giden bir tablo var.

Bu parlayışı aslında kendisi için büyük sıçramaya dönmeyecek mi diyorsunuz?

Evet, çünkü demokrasi kısmını geçiyorum, sadece ekonomik boyutta bile problem çözmek için büyük yatırıma ve daha büyük sermaye akışına ihtiyaç var. Böyle bir şey gözükmüyor. Kendi politikaları bunları bile engelliyor.