Tuncel: Her DBP binamız bir belediye haline gelecektir.

DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, kayyum atanan belediyelerin hepsi birer karakola dönüştüğünü belirterek, kayyumları hiçbir şekilde tanımayacaklarını ve her parti binalarının bir belediye haline geleceğini söyledi.

Kürdistan’da 24 belediyeye atanan kayyumlar ile birlikte belediyeler adeta karakollara çevrilirken, seçimle gelen belediyeler halkla içe içe çalışmalarını yürütmeye devam ediyor. Kayyumlara karşı tepkiler giderek atarken, atanan kayyumları kabul etmeyeceklerini belirten Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, konuya ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘DEVLET, KÜRDİSTAN’DA SÖMÜRGE HUKUKU UYGULUYOR’

Kürtler birçok haksız uygulamalara maruz kaldı ancak Türkiye tarihinde il defa seçilmişlerin yerine kayyım atandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu durumu Türkiye siyasal gelişmelerden bağımsız ele almak mümkün değil. Türkiye’de faşizm uygulamalarıyla karşı karşıyayız. Parlamenter sistem ortadan kaldırılmış durumdadır. Kanun Hükmünde Kararnamelerle yürütülen bir devlet haline geldi. Özellikle AKP hükümeti 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek, bunu karşı bir darbeye dönüştürdü. Bunun üzerine 3 aylık bir Olağanüstü hal ilan edildi ve bunun uzatılması tartışılıyor. Bu Olağanüstü hal döneminde bütün özgürlükler, demokrasi talepleri ortadan kaldırıldı. AKP hükümeti de bunun adını darbeyle mücadele ediyoruz diye adlandırdı. Bu bağlamda baktığımızda Erdoğan, çok uzun zamandır söylediği ama hayata geçiremediği tek adam rejimini bu vesileyle hayata geçirmiş oldu. AKP hükümeti de Erdoğan’ın bu istemine büyük bir destek vererek çalışıyor.

Erdoğan’ın bu politik yaklaşımı Kürdistan’da daha farklı devreye girmiş durumdadır. Bir yandan Türkiye’de kaos krizi yaratarak, kendi siyasetini hakim kılan yaklaşımı varken diğer yandan Kürdistan’da, Kürt karşıtı politikasını devreye koyuyor. Bir siyasi soykırım aslında hayata geçirilmiş durumdadır. Kürdistan’da 106 belediyemiz olan Demokratik Bölgeler Partisine de daha özel bir saldırısı var. Biliyorsunuz ki 24 belediyemize Kayyım atadılar. Bu aslında sadece 12 Eylül darbe döneminde uygulanmış bir uygulamaydı ama ikinci kez AKP hükümeti tarafından uygulanıyor. Buradan da görüyoruz ki yaşadığımız süreç bir darbedir. Halkın seçtiği belediyelere el koyuyorlar. Sandıklarda elde edemedikleri belediyelerimizi zorla elde etmeye çalışıyorlar. Batman belediyesine gittikleri zaman söyledikle şey önemlidir. ‘Devletin polisi adına el koyuyorum’, demeleri yurda-sulh konseyinden pek bağımsız değildir. Diğer yandan Kürt halkının seçtiği Milletvekillerine karşı bir saldırı var. HDP’li Milletvekillerini parlamentodan atma, ifadeye çağırma, dokunulmazlıklarını kaldırması gibi hepsine baktığımız zaman, devletin Kürt sorununa yaklaşımını görüyoruz. Sadece bir siyasi patiye ya da belediyelere karşı bir yaklaşım değil, komple bir yaklaşım söz konusudur. Şuan Kürdistan’da sömürge hukuku uyguluyor devlet. Kürt halkının dilini, kültürünü tanımıyor ve haklarını gasp ediyor.

‘KORKU CUMHURİYETİ YARATTILAR’

Kayyumlara ilişkin farklı siyasi parti ve çevrelerden çok ciddi bir tepki gelişmedi. Bunu neye bağlıyorsunuz?

AKP hükümeti uzun zamandır Türkiye toplumunu baskıyla, zorla yönetimine aldı. Bir korku Cumhuriyeti yarattı. Sokağa çıkan herkese işkenceler etmeye başladı. Barış isteyen herkesi gözaltına alıp, tutukladı. Bu ülkede dünyaca tanınan yazarlar, aydınlar, akademisyenler gözaltına alıp tutuklandı. Dediğim gibi bir korku Cumhuriyeti yarattılar ve toplum sessiz kalmaya doğru gitti. Aslında toplum bunu kabul ediyor anlamına gelmiyor. Ama toplumun sokaklarda tepki verme hakkını ellerinden aldılar. Bu bastırılmış durum ciddi bir problemdir. Bu tıpkı Ortadoğu’da DAİŞ çetelerinin yaptığı katliamların bir başka versiyonudur. AKP iktidarı da bunu bir yöntem olarak değerlendirdi. Bütün bunlara rağmen, toplumda ciddi bir tepki var. Bu kayyum atamalarından tutalım, kadın özgürlükçü harekete kadar çünkü her gün kadın cinayetleri yaşanıyor. İşçi ve emekçilerin özgürlük mücadelesine kadar bir itiraz var. Ama bu itirazı dile getiren sokağa döken durum zayıftır. Belki bunun yollarını açmak gerekiyor.

Devlet, çok ciddi bir şekilde militarizme etti toplumu yani kutuplaştırdı. Kürtler üzerinden milliyetçi bir ruh yarattı. AKP, MHP ve CHP’nin oluşturduğu cephe karşısına HDP ve HDP birleşenlerini koydu. Artık Kürt olduğu için işçiler yakılmaya başladı. Sinop’ta Kürt köylerine karşı, Batı’da özellikle Kürt işçilerine karşı gelişen linç dalgası, AKP’nin Kürt karşıtı politikalarından bağımsız değildir. AKP’nin yarattığı böylesine tehlikeli bir toplumsal yapı ile karşı karşıyayız. Bu iç savaşı oluşturan bir durumdur. Eğer ileri ki dönemler bunun önlemi alınmazsa komşuların birbirini boğazlayacağı durum oluşacaktır. Devlet bunu bilerek mi yapıyor derseniz ki mevcut stratejileri bilerek, isteyerek ve planlayarak yaptığını görüyoruz.

‘KAYYUM ATANAN BELEDİYELER KARAKOLA DÖNMÜŞ’

Özellikle partinizin yüzde 80 civarında oy aldığı Van ve Hakkari gibi yerlere de kayyum atandı. Bir dahaki seçimlerde bu kayyım geri teper mi?

Bir daha ki seçimlere bırakmayacağız diyoruz. Bu kayyımları tanımadığımızı hep ifade ettik. Bu halk iradesinin gaspıdır. Demokratik yollarla kayyuma karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Daha 2, 2 buçuk yıl var bir daha ki seçimlere ve bu süre içerisinde kayyumla yönetilmek istenmiyor halk. Şuan her bir atılan kayyım belediyesi bir karakola dönmüş durumdadır. Hakkari belediyesini gördünüz işte kaymakam, asker, polis yan yana poz vermişlerdi ve dikkat ederseniz halk yoktu. Devlet bürokrasisinin oturduğu bir alana dönüşmüş. Bunun böyle uzun bir süre sürdürülmesi mümkün değildir. Bizler en azından bunun demokratik mücadelesini vereceğiz.

Bir an önce Kanun Hükmünde Kararname’nin geri çekilmesi ki çekilmiyorsa seçime gidilmesi gerekiyor. Kanun Hükmünde Kararname normalde 1 ay boyunca mecliste görüşülüp daha sonra uygulamaya geçmesi gerekiyor ama AKP hükümeti hızla uygulamaya koydu. KNK ile anayasadaki haklarını kullanmasını engelliyor. Şuan AKP hükümeti anayasal suç işliyor ama bunu başka bir yasa ile yapıyor.

‘HER DBP BİNASI BİR BELEDİYE HALİNE GETİRİLECEKTİR’

*Kayyumlara karşı bir gündeminiz veya bir planınız var mı?

Başından beri kayyumlara karşı tepkimizi hep ifade ettik. Dünden bu yana kayyum atanan yerlerde iş bırakma, halkımızın demokratik tepkilerini sokakta gösterme çağrısı yaptık. Büyük bir oranda da karşılık buldu bu durum. Önümüzdeki günlerde de kayyuma karşı demokratik çizgimiz devam edecek. Önümüzdeki günlerde belediye başkanlarımızla kapsamlı bir toplantı yapıp değerlendireceğiz. Muhtemelen ondan sonra kamuoyuna daha kapsamlı bir açıklama yaparız. Çünkü bu kayyumu hayatımızın bir parçası haline getirmek istemiyoruz. Bu kayyım bizlere devlet zorunluluğunu hatırlatıyor. Bizim seçilmiş belediye başkanlarımız ve meclis çalışanlarımız görevinin başındadır. Belki belediye binalarını devlet zorla gasp etmiş olabilir ama her bir DBP binası bir belediye haline getirilecektir.

‘TOPYEKÛN SALDIRIYA KARŞI TOPYEKÛN DİRENİŞ’

Demokratik Bölgeler Partisi olarak son neler demek istersiniz ve çağrınız nedir?

Türkiye kapitalist sistemin yaşattığı krizden bağımsız değildir. Dünyada kapitalist sistemin yaşandığı en temel kriz ulus devlet krizidir. Bir diğeri ekonomi ve ekoloji krizidir. Türkiye’de bu krizden bire bir etkileniyor. Neo-liberalizm Türkiye temsilcisi olan AKP, bir yandan işçi ve emekçilerin hak ve özgürlükleri ortadan kaldırma, bir yandan kemer sıkma politikalarıyla kendisine mahkum bırakma, kayıt dışı işçilik ve ekonomi ile Türkiye’yi bir noktaya götürme yaklaşımı vardır. Bir diğer yandan ise Kürtlere karşı tek dil, tek din, tek millet, tek düşüncesini yeniden güncelleyip teklik üzerinden süreci değerlendiriyor. Türkiye’de yaşanan kriz derin bir sistem krizidir. Bu krizden çıkışın tek yolu ise demokratikleşmektir. Aksi taktirde bu kriz giderek derinleşecek ve daha derin bir kaosa dönüşecektir.

AKP hükümeti yarattığı bu krizi çözmek yerine yürüttüğü bu tekçi politika krizi derinleştiriyor. Oysa bizim çözüm perspektifimiz Türkiye’nin önümüzdeki dönem demokratik geleceği açısından da önemlidir. Bunu görmek yerine iktidardakiler kendilerine tehdit olarak görüyor. Mevcut bu durum olduğu zaman kendi varlıklarını sürdürmeleri mümkün değil. Halkın yönetime katıldığı, katılımcı ekonomi ve demokrasinin birleştiği bir sistemde halkın, hak ve özgürlüklerini gasp edenler iktidarda kalması mümkün değildir. Bugün Kürt siyasi hareketinin birleşenleri bu tekçi rejime karşı başka bir hayat, yaşamı sundukları için hedef halindeler. Belediyelerimize kayyum atamaları bundan bağımsız ele almamak gerekiyor. Eş başkanlık sistemi, eşit temsil, halkın öz yönetimi sağlamak, klasik belediyecilikten çıkıp halkla beraber belediyeyi geliştirmek, mevcut iktidardaki kişilerin kendisine tehdit olarak gördüğü yaklaşımdır. Topyekûn saldırıya karşı, topyekûn bir direniş göstereceğiz, herkesi bu mücadeleye katılımaya davet ediyorum.