'Türkiye’ninki gerilimi artırıp masadan pay kapma stratejisi'

Doğu Akdeniz’deki sondaj meselesi üzerinden Yunanistan ile karşı karşıya gelen Türkiye’nin gerilim politikası uyguladığını söyleyen HDP’li Hişyar Özsoy, bunun masadan pay kapmak için strateji olduğunu belirtiyor.

Türkiye bir süredir Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynakları aramaları için Libya girişiminden askeri alanda gerilime birçok kartı sahaya sürdü. Son olarak Yunanistan ile karşılıklı restleşmeler ve sondaj çalışmalarına askeri nitelik kazandıran Türkiye, anlaşma yollarını tıkayan yeni hamleler yaptı.

Öte yandan Erdoğan ise Doğu Akdeniz’e inen diğer ülkeleri sömürgeci ilan ederken Türkiye’yi Sevr Antlaşması’nı sıkıştıramayacaklarına ilişkin söylemleriyle geri adım atılmayacağının sinyalini verdi. Lakin Karadeniz’de bulunduğu “müjdeli” şekilde açıklanan 320 milyar metreküp doğalgaz öncesi “eksen kayıyor” açıklamaları da AKP saflarında sıkça dillendirildi. Bunlar olurken yine aynı sebeple Türkiye’nin müdahil olduğu Libya’da ise AKP’nin desteklediği Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti başkanı Fayiz es-Serrac koşulsuz ateşkes çağrısı yaptı. AKP’nin dış politikasının gerilim yaratıp olası diplomatik pazarlık masasında pay kapmaktan ibaret olduğunu söyleyen, HDP Meclis Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hişyar Özsoy gelişmeleri ANF’ye değerlendirdi.

Doğu Akdeniz’de Libya ile başlayan Yunanistan’la askeri restleşmeye varan tablo Türkiye açısından şu an ne boyutta?

Evvela Doğu Akdeniz'deki mesela temel olarak hidrokarbon kaynaklar üzerindeki bir paylaşım kavgası. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında 10 yıldır devam eden bir süreç var. Doğalgaz kaynakları için anlaşmalar yapıldı ayrıca biliyorsunuz Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği'nin üyesi. İşin içine Avrupa Birliği de bir bütün olarak giriyor. Türkiye ise Kuzey Kıbrıs üzerinde egemenlik hakkı ilan ederek bu pastadan pay kapmaya çalışıyor.  Öncesinde Doğu Akdeniz'deki paylaşım masasının dışına itilmişti. Şimdiyse gerilimle pazarlık masasına oturmaya çalışıyor. Ama görebildiğimiz kadarıyla bu da bir şekilde geri tepti ve Türkiye daha da izole oldu.

Peki, Karadeniz'de bulunduğu söylenen gaz öncesi eksen kayacak tarzından söylemler oldu. Misal Berat Albayrak da bunu söyleyenler arasındaydı. Bu Doğu Akdeniz'in peşinin bırakıldığı anlamına mı geliyor eksenden kasıt bu mu?

Açıkçası ülkenin ekseni kayar mı kaymaz mı belli değil ama bunu söyleyen Berat Albayrak'ın da hükümetin de ekseninin kaydığı ortada. Her sıkıştıklarında gaz bulduk, altın bulduk gibi söylemlerle umut üretip halkı beklentiye sokmak, son derece ucuz bir hamle. Şu an Karadeniz'de bulunduğu söylenen doğalgaz kaynaklar, hatta daha fazlası AKP tarafından ‘bulundu’ diye açıklamış zaten. Elbette bahsedilen gazın teknik detaylarının ne olduğunu ve ayrıntıları bilmiyoruz; ama bu hükümet sıkıştığı sürece bu şekilde beklenti yaratıp umut oluşturacak söylemlerle birtakım algı operasyonları çekiyor. Zaten gördük ki Erdoğan'ın müjdesi sonrasında dolar yeniden yükselmeye başladı yani piyasalar aslında bambaşka şeyler söylüyor. Evet, Erdoğan ekonomiyi biraz rahatlatmak için bu tür söylemlerle bir alan kazanmak istiyor ama geri tepiyor. Aslında Berat Albayrak'ın orada söylemek istediği başka bir şey daha var, ayrıntılara bakarsak Türkiye enerji bakımından bağımlı bir ülke diyor. Türkiye yılda 40 milyar dolar civarında enerji ithal ediyor. Türkiye enerji bakımından dışarıya neredeyse tamamen bağımlı. Bugün Karadeniz'de de Doğu Akdeniz'de de bu bağımlılığı bitirmek için bir çaba içerisinde. Ama bugün Doğu Akdeniz'de durum biraz daha farklı.

Neden?

Çünkü oraya Mısır, Yunanistan, İsrail ve Avrupa Birliği olmak üzere neredeyse herkes müdahil olmuş durumda. Yine de Türkiye, Doğu Akdeniz'den de en az bir parça koparmaya çalışacaktır.

Doğu Akdeniz’deki bu meseleye bağlantılı olarak Türkiye Libya’ya Suriye’den devşirme paralı askerler yolladı. Kısmen üstünlük elde edildi ama Libya'da da yeni gelişmeler oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, Libya'daki Serrac hükümeti koşulsuz ateşkes istedi. Ama bundan üç ay önce “Biz teröristlerle sonuna kadar mücadele edeceğiz” diyorlardı. Hem Türkiye hem de Serrac hükümeti Halife Hafter'e karşı belli bir zemin kazandı. Aslına bakarsanız Türkiye'nin Libya'ya girdiğinde tüm Libya’yı kontrol edip Serrac karşısındaki herkesi yenmek gibi bir amacı da yoktu. Sahaya girersek onları biraz ateşkese zorlarız, ateşkes olursa da masadan kendi payımızı kaparız hesabındaydı Türkiye. O yüzden çok fazla söylemlere bakmamak lazım, yoksa Türkiye İsrail'e de çok yüksek perdeden çıkışlar yapsa da uluslararası pazarlık masasında yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Çünkü şu ana kadar Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de doğalgaz anlaşmalarında ve masasında yeri yoktu. Şimdi tansiyon artırarak, ortalık karıştırarak ve militarize ederek, beni de o masanın bir köşesine oturtun diyor. Çünkü bir yandan Erdoğan bağırıp çağırırken diğer yandan “Bize hesaba katmayan hiçbir anlaşmayı meşru görmeyiz” diyor. Bu bensiz anlaşma yapmamalısınız demektir. Aslında Türkiye'nin dış politikası bu basit denklem üzerine kurulu.

Peki, Almanya'nın bir arabuluculuk meselesi vardı siz AB'nin de müdahil olduğunu söylediniz bu arabuluculuk işe yaramadı mı zira Erdoğan geri adım atmıyor?

Aslından geri adım atmama sebebi çıtayı yüksekten tutmaya çalışmaları. Öte yandan Almanya sadece Yunanistan’la değil, Libya melesinde de arabuluculuk yapıyor. Türkiye'yi tamamen dışarıda bırakmamaya çalışıyor. Açıkçası Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yaptırımlarını engelleyen de Almanya. Çünkü yakın zamanda toplantılar oldu, Fransa'nın da önerisiyle ama Almanya burada engel oluyor.

Neden?

Çünkü Almanya, Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşmasının ikincisini de yakın zamanda gerçekleştirmek istiyor. Ayrıca Türkiye hem Rusya'yla flörtleşiyor hem de öte yandan yakın zamanda Avrupa Birliği'nden çıkmış İngiltere ile de ikili ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Almanya, Türkiye'yi hem Rusya'ya hem de İngiltere'ye kaptırmak istemiyor. Daha doğrusu Avrupa Birliği çerçevesinde tutmaya çalıştığı bir eğilim içerisinde. En başından beri eleştiri alsa da Merkel, Erdoğan'ı ayakta tutan önemli dinamiklerden biri. Belki de en önemlisi. Yunanistan ile Türkiye'nin arasını bulmak için özel çaba sarf ediyorlar çünkü bir yandan hem Türkiye hem de Yunanistan NATO üyesi. NATO üyesi iki ülke arasındaki askeri gerilim hem bu konsept içinde hem Avrupa Birliği içerisinde birçok sorunu da beraberinde getirecektir.

Türkiye ise zorlayabildiği kadar zorlayıp bir şekilde anlaşma zeminine gidecek yoksa ne Avrupa Birliği ile ne Fransa ile askeri anlamda kapışacak bir durumda değil. Ne askeri kapasite ne de ekonomi buna müsaade edebilir.