Tiyatro oyunu gibi mahkeme
Tiyatro oyunu gibi mahkeme
Tiyatro oyunu gibi mahkeme
9'u tutuklu 26 sosyalistin müebbet hapis cezalarının yanı sıra binlerce yıl hapisle cezalandırıldığı "10 Eylül Davası"nın avukatlarından Gülizar Tuncer, "Her duruşmada yeni perdelerin açıldığı bir tiyatro oyununun içinde gibiydik" dedi. Avukat Özlem Gümüştaş da, "Bu yargılamada hiçbir zaman adil ve pozitif bir sonuç çıkacağını düşünmedik" dedi.
Terörle Mücadele Kanunu'nda 2006'de yapılan değişikliğin ardından ilk pratiği yaşanan MLKP davasında karar çıktı. Kamuoyunun "Eylül" ya da "Gaye davası" olarak da bildiği yargılama, 8 yıl sürdü. 26 kişiye ağır cezalar verildi.
'CEZALARA ŞAŞIRMADIK'
Savunma avukatı Gülizar Tuncer, yargılama sonucunda verilen ağır cezalara çok da şaşırmadıklarını söyledi, "Özel yetkilerle donatılmış mahkemelerin son dönem uygulamalarının, özellikle 2005'deki TCK, CMK ve TMK değişiklikleriyle birlikte nasıl bir yargı pratiğine dönüştürüldüğünü hep birlikte görüyoruz. Ayrıca yine son dönemlerde siyasi polisin, MİT’in ve de siyasi iktidarın yargıya müdahalesinin açık yönlendirmelere dönüştüğünü de biliyoruz" dedi.
Mahkemelerde yaşananların artık "siyasallaşma" ile de açıklanamayacak boyutlara ulaştığına dikkat çeken Tuncer, "Bu mahkemeler artık özel yargılama yeri veya özel yetkili mahkeme olmaktan öte özel olarak örgütlenmiş mahkemelerdir" diye konuştu.
Avukat Gülizar Tuncer, şu değerlendirmeyi yaptı: "Siyasal bir mekanizmanın parçası olarak bu ülkede yaşayan halklara, sosyalistlere, hak ve özgürlük mücadelesi verenlere 'yargı terörü' uyguluyorlar. Bu anlamda belli bir ideolojik anlayışla hareket eden kadrolar kendilerine ne söyleniyorsa onu yapıyorlar. Bu yüzden bu mahkemelerden adil bir karar vermelerini beklemek zaten doğru bir yaklaşım değildir. Onların bugünkü işlevi, yargılama faaliyeti yapıyormuş gibi görünüp istenilen sonucu yaratmaktan ibaretir. Bu davada olduğu gibi geçmiş dönemlerden bu yana hiç inkar etmedikleri siyasi kimliklerini koruyan, kendilerine göre belli siyasi faaliyetler içinde yer aldıklarını gizlemeyen sosyalistleri en ağır cezalara mahkum etmeleri bu yüzden hiç şaşırtıcı değil."
'KAĞIT PARÇALARI DELİL SAYILDI'
8 yıl süren yargılama için "Her duruşmada yeni perdelerin açıldığı bir tiyatro oyununun içinde gibiydi" diyen Avukat Gülizar Tuncer, hukuk dışı yollarla polis tarafından üretilen sahte belgelerin ve asla 'delil' niteliği olmayan kağıt parçalarının mahkumiyet kararlarına dayanak yapıldığına dikkat çekti.
Avukat Tuncer, söz konusu davanın, özel mahkemeler konusunda yıllardır yapılması gerekip de yapılmayanları yeniden tartışmak için bir vesile olabileceğini söyledi, "Bu mahkemeler göstermelik bile olsa ceza yargılaması yapmıyorlar, o yüzden bu mahkemelerde yargılanmayı reddetmek gerekiyor. Heyetleri reddetmek anlamında değil, çünkü reddi de reddediyorlar veya benzeri başka bir heyetle devam ettiriyorlar, yargılıyormuş gibi yapma işini" dedi.
'BU MAHKEMELERİ REDDETMEK GEREK'
Devam KCK davalarına dikkat çeken Av. Tuncer, şöyle konuştu: "O yüzden KCK davaları başta olmak üzere pek çok davada etkili olabilecek biçimde, halen ellerindeki dosyaları bitirmeye çalışan özel yetkili mahkemeleri ve onların yerine kurulan TMK 10. maddeyle görevli mahkemeleri yeniden tartışmaya açmak ve boykot etme konusunu gündeme getirmek gerekiyor."
'TMK DEĞİŞİKLİĞİNİN LABORATUVARI OLDU'
Dava avukatlarından Özlem Gümüştaş, Terörle Mücadele Kanunu'nda 2006 yılında yapılan değişikliği hatırlattı, "Bu düzenlemeler uluslararası konjonktürde seyreden terörle mücadele kanunlarının birer parçası olarak gelişmişti. Bu dava da, o değişikliklerin laboratuvarı bir davaydı" dedi.
Müvekkilleri hakkında verilen bin yılları bulan hapis cezalarının şaşırtıcı olmadığını söyleyen Avukat Gümüştaş, şu değerlendirmeyi yaptı: "Çok sıkışık bir dönemdeyiz. Yıkıcı dinamiklerin de etkin olduğu, kurucu dinamiklerin de çok etkin olduğu bir dönem. Dolayısıyla devlet tutuklama ve ağır cezalar vererek uzun yıllar hapiste yatırma tehdidini bugün ciddi bir mücadele aracı olarak kullanıyor. Yani '90'larda kirli savaş yöntemlerinin yerine zaten işkencenin her türlüsünün uygulanabilir olduğu yüksek güvenlikli cezaevlerinde geçirecek yıllar biçiminde saldırı dalgası örgütlüyor. O nedenle bu yargılamada hiçbir zaman adil ve pozitif bir sonuç çıkacağını düşünmedik. Çünkü yargılamanın başında Emniyet, İstanbul Valiliği yani idari makamlar, MİT ve siyasi iktidar yargılama konusunda ciddi bir değerlendirme ortaya koymuştu."