Şenoðlu: Gazeteciliðin onuru için Çaðlayan'a

Şenoðlu: Gazeteciliðin onuru için Çaðlayan'a

6 yıllık tutsaklıðın ardından kısa bir süre önce cezaevinden çıkan Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoðlu, tüm gazetecilere "Gazeteciliðin onuru için Çaðlayan Adliyesi'nde Kürt meslektaşlarımızın yanında olalım" çaðrısını yaptı.

Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü, 6 yıllık tutsaklıðın ardından 6 Eylül günü cezaevinden tahliye edildi. Şenoðlu'nun bundan sonra tutuksuz olarak yargılanacaðı dava kapsamında Atılım Gazetesi'nin yazarları Bayram Namaz ve Arif Çelebi ile Özgür Radyo'nun eski Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoðan ise tutuklu olarak yargılanıyor.

Gazeteci Şenoðlu, özgürlüðün ilk günlerinde sorularımızı yanıtladı.

6 yıllık bir tutukluluðun ardından tahliye edildiniz? 6 yıllık yargılama için neler diyeceksiniz?

Bir gazetecinin 6 yıl tutuklu kalması bile başlı başına hukuksuzluk olduðu için, bu durum bütün yargılamamızın ana mantıðını gösteren bir nokta. Üstelik bu hukuksuzluk genel geçer bir hukuksuzluk da deðil. Çok planlı, çok amaçlı. Türkiye'de özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adalet mücadelesine karşı siyasi iktidarın tavrının ürünü olarak bu dava açılmıştır. Bu dava gerçeðin peşinde olan gazeteciliðin yargılanması davasıydı. Yargılama siyasi iktidarın bu amaç ve hedeflerine baðlı olarak gerçekleşti. Bu o kadar aleni bir şeydi ki, tamamen delilsizliðe dayalı, tamamen keyfi iddialarla mahkum edilmeye çalışıldıðımızı gördük. Siyasi gazetecilik, benim nezdinde sosyalist gazetecilik pratiði yargılanmak isteniyordu. Örneðni benimle ilgili tek bir iddia vardı: Atılım gazetesi çalışanı olmak ve orada yöneticilik görevi yapmak. Ýddianamenin mantıðına baðlı olarak bizlerin gazeteci deðil de 'terörist' olduðu yalanını dayandıracakları bir delil yaratma amacı bile yoktu. Bütün duruşmalarda sosyalist gazeteciliðin, muhalif gazeteciliðin savunuculuðunu yaptık ve onun deðerlerini, amaçlarını anlattık.

Tahliyeyi bekliyor muydunuz?

Son 4-5 celsedir mahkemeyi yöneten heyetin tutumuna baðlı olarak somut bir tahliye beklentimiz yoktu. Ancak şunu merak ediyorduk: Nasıl olabilir de bir yargılama heyeti iddiaların bu kadar

çürütüldüðü bir dosyada yargılamayı sürdürebilir. Yargılamayı meşrulaştırmasının artık bir yolu kalmamıştı. Genel anlamda dava çöktüðü için bir sonuca ulaştıðını düşünüyorduk. Ama somut olarak tahliye beklentimiz yoktu.

ÝNSAN VARSA DÝRENMEK VARDIR

6 yıllık cezaevini bir anda anlatmak zor elbette. Geriye dönüp baktıðınızda bu yıl 6 yıl içinde öne çıkanlar ya da hafızanıza yerleşenler neler oldu?

Kimse cezaevine girmek ya da hapsedilmek istemez. Ancak bu yaşamın bir gerçeði. Bizim deðiştirmemiz gereken bir gerçek ama somutluk açısından bakılırsa, adalet, eşitlik, demokrasi, özgürlük ya da sosyalizm için mücadele etmek ya da muhalif olmak demek, bir gün yolunuzun cezaevine düşebilmesi demek. Cezaevi bu kadar gerçek bir şey. Cumhuriyet tarihi boyunca sadece gazeteciler açısından bakıldıðında bile binlerce gazeteci cezaeviyle tanışmıştır. Cezaevinde yaşamak ile gerçeðini aslında daha derin, daha çok yönlü kavrıyorsun. Böyle bir eðiticiliði var. Devlet denen sistemin, çıkar ilişkilerini ne olduðunu daha net görüyorsun. Çünkü devlet ile orada temasın dolaysız. Orada devletin baskı aracının tam merkezinden birisinde oluyorsun. Bu da şu demek, orada insana ait olan şeyin en az olması demek. Hatta başarabilirlerse, insana ait olan her şeyin yok edilmesi demek. Hele de F tipi cezaevi sisteminin tam mantıðı budur. Ama bunu hiçbir zaman başaramadılar. Çünkü hapsettikleri kişiler insan. Ýnsan varsa direnmek vardır. Ýnsan varsa, boyun eðmemek vardır. deðiştirme isteði var demektir. Orada bütün bir insanlıðın temsilcisi ve sesi olduðunu daha derin kavrıyorsun. Orada verdiðimiz mücadele hem mesleðimizin hem de siyasi düşüncelerimizin onurunu koruma, yaşatma ve büyütme görevidir.

Yargılandıðınız davada sizin dışınızda 5 gazeteci ve yazar daha yargılanıyor. Bu 6 yıllık dava sürecinde hem meslektaşlarınızdan hem de demokratik kamuoyundan yeterli bir destek gördüðünüzü düşünüyor musunuz?

Elbette eksiklikler vardı. Her zaman daha iyisi olabilir. Ama, bu doðruyu saptamakla birlikte gelişenden yana olmak, gelişeni öne çıkarmak daha doðru. Eksiklik varsa, onu gidermenin unsuru olarak tartışmak daha anlamlı. Ýlk defa gazetecilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmaları sorunu ekseninde çok geniş bir platform oluşturuldu, birliktelik saðlandı. Bu çabalar kendi sonuçlarını da yarattı. Gazetecilerin tutuklanması sorunu, Türkiye'deki genel özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır. Gazeteci örgütlerinin kendilerini daha açık bir biçimde ifade etmeleri, siyasi rejime bir baskı unsuru haline gelmeleri, genel demokrasi ve özgürlük mücadelesine de katkı sundu. Gazetecilere Özgürlük Platformu bu anlamda çok olumlu bir adımdı. Orada örnek alınabilecek bir deneyim de gelişti. Bu platform daha köklü -daha radikal anlamında söylemiyorum- ve sorunun kaynaðını doðrudan tanımlayan bir mücadele unsuru haline de gelebilir. Şöyle bir örnek vereyim: Daha çok medyada tanınmış gazeteciler üzerinden çalışma yapılıyor. Bu sorunun güncelleşmesi açısından bir avantaj saðlıyor. Ancak yakın dönem tarihine baktıðımızda bile basın özgürlüðüne karşı hukuksuzluk ve saldırıların asıl hedefinin sosyalist, devrimci basın ile yurtsever basın olduðu hemen görülür. Sorunun özü derken bu gerçeðin görülmesini kastediyorum.

10 EYLÜL DAVASINA GÝTMEK GAZETECÝLERÝN NAMUS BORCUDUR

KCK Basın Davası bugün başladı. Bu davaya ilişkin mesajınız nedir?

Bu davayı, bireysel olarak kendi davası gibi görmeyen, bu davada yargılanan gazetecilerle dayanışma içinde olmayan hiçbir gazetecilik onurlu bir gazetecilik deðildir. Bugün gazetecilik meslek onuru, gerçeðin peşinde koşma onuru ve halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunma onuru gazeteciliðin ölçüsüyse, bu ölçünün sınanacaðı yer bu davadır. Kimse bundan kaçamaz. Kimse bunun dışında gazeteciliðin onuru hakkında gerçek sözler söyleyemez. Aslında bu kadar açık hale gelmiştir. Çünkü burada basına dönük sansürcülüðün, yasakçılıðın en fütursuz hali uygulanıyor. Siyasi iktidar yargıya emir veriyor. Bundan daha açık bir tutum olabilir mi? Gerçeði savunan, gerçeðin peşinde olduðunu söyleyen gazetecilerin bu siyasi tutuma karşı, davada yargılanan gazetecilerin yanında olmak dışında bir tutumu olamaz. Bu kadar net. Siyasi iktidar zaten bu saflaşmayı kendi çıkarcı gerici amaçları doðrultusunda dayatıyor topluma. Önemli olan şu: ilerici insanların, muhalefetin bu saflaşmayı kendi çıkarları doðrultusunda bilinçli hale getirmeleri. 10 Eylül davasına gitmek gazetecilerin namus borcudur.

YAZMAYA DEVAM EDECEÐÝM

Bundan sonra gazeteciliðe, yazmaya devam edecek misiniz?

Tabi ki yazacaðım. Çünkü bu benim için kişisel bir tercih deðil. Bir görevim var. Buna inanıyorum. Topluma karşı duyduðum bir sorumluluk var. Bu mesleðin icabında topluma karşı sorumluluk vardır. Ama aynı zamanda dünya görüşüm, inandıðım deðerler sistemi, özlediðim toplum sistemi açısından da bu var. Dolayısıyla yazacaðım ve gerçeðin peşinde koşmaya devam edeceðim. Biz gazeteciler gerçeðe baðlı kalmadan, onu yok sayarak kendimizi var edemeyiz. Ayrıca, bu adaletli, özgürlükçü bir dünya kurma mücadelesinin bir parçasıdır. Bundan vazgeçemeyiz. Son olarak şunu söylemek istiyorum. 6 yıldır duruşmalarda mesleðim ve dünya görüşüm açısından bir şeyi savundum, onurunu taşıdım. Tüm bunlara sırtımı dönemem. Bu nedenle yazmaya, gerçeði aramaya devam edeceðim.