Basında sansürün sözde kaldırılışının 104üncü yıldönümünde açıklamada bulunan TGDP, Türkiye cezaevlerinde 16sı imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere çoðu Kürt ve sosyalist basından 96 gazeteci tutuklu bulunduðu belirtti. Demokrasi ile sansür arasındaki baða dikkat çekilen açıklamada, AKP hükümeti Anayasa deðişikliði kapsamında basında sansürü Anayasa maddesi haline getirmek istiyor dedi.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP), basında sansürün kaldırılışının 104üncü yıldönümünde yaptıðı yazılı açıklama ile bunu paradoksal bir durum olarak deðerlendirdi.
Türkiyede 24 Temmuz 1908 tarihinden bu yana her 24 Temmuz günü Basında sansürün kaldırılışının yıldönümü olarak kutlandıðı belirtilen açıklamada, 24 Temmuz 1908de 2. Meşrutiyetin ilan edilmesi ve 25 Temmuz 1908de çıkan gazetelerin sansür memurlarına verilmeden yayımlanmasının tarihsel bir anlamı ve deðeri olduðuna dikkat çekildi. Ancak 24 Temmuzun basın bayramı veya basında sansürün kaldırılışının yıldönümü olarak kutlanmasının gerçekçi olmadıðı ifade edilen açıklamada, Çünkü ülkemizde bazen kaba saba, bazen de inceltilmiş bir biçimde olsa da, zaman zaman azalıp zaman zaman çoðalsa da basında sansür, gelenekselleşmiş bir devlet politikası olarak hep uygulandı. Sansürcüler, tam bir ikiyüzlülükle sansürün kaldırıldıðı yalanını hep pompaladı. Sansürcü uygulamalar hem yasal zeminde hem de yasadışı olarak fiilen süregeldi denildi.
2. Meşrutiyetin ilanından sonra 1909 yılında Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi, devlet güçlerinin parmaðıyla Galata Köprüsünde kurşunlanarak öldürüldüðü örneðinin verildiði açıkamada, TGDP sözcüsü Necati Abayın yaptıðı araştırmaya göre Ermeni gazeteciler Krikor Zohrab ve Hrant Dink, Türk gazeteciler Sabahattin Ali ve Uður Mumcu, Kürt gazeteciler Musa Anter ve Nazım Babaoðlunun da aralarında bulunduðu 115 gazeteci ve yazarın ya gözaltında kaybetme saldırısıyla ya da aslında failleri belli faili meçhul cinayetlerde öldürüldüðü hatırlatıldı.
Açıklamada, 104 yılda kapatılan, toplatılan, imha edilen gazetelerin, dergilerin, kitapların sayısının haddi hesabı yok. 104 yıldır tutuklanan ve mahkum olan gazetecilerin, yargılanan gazetecilerin sayısının haddi hesabı yok diye kaydedildi.
TGDPnin saptamasına göre halen cezaevlerinde 16sı imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere çoðu Kürt ve sosyalist basından 96 gazeteci tutuklu bulunduðu belirtilen açıklamada, dünyada ise tutuklu gazeteci sayısının 170 olduðu ve bunun büyük çoðunluðunun Türkiyede tutuklu bulunduðuna dikkat çekildi. 104 yıldır ilk kez AKP hükümeti döneminde tutuklu-hükümlü gazeteci sayısı bakımından Türkiye Dünya birincisi haline geldi. Bu veriler, basında sansürün kaldırıldıðı iddialarının bir palavradan ibaret olduðunu gösteriyor denildi.
Yasal uygulamalara gelince; Anayasa, Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunundaki çeşitli maddeler yürürlükte olduðu sürece basında sansürün kaldırılmış olduðundan zaten söz edemeyiz diye vurgulandı.
Açıklamada şunlara yer verildi: Binlerce gazeteci, sanatçı, aydın, insan hakları savunucusu düşünceleri nedeniyle yargı kıskacında bulunuyor. Ve en önemlisi AKP hükümeti Anayasa deðişikliði kapsamında basında sansürü Anayasa maddesi haline getirmek istiyor.
Demokrasi ile sansür arasında doðrudan bir baðın bulunduðunu da belirtmek gerekir. Eðer demokrasi yoksa basın özgürlüðü de yoktur. Basında sansürün kaldırılmasının, basın özgürlüðü, düşünce ve ifade özgürlüðü alanında iyileşmenin olması için öncelikli olarak Terörle Mücadele Yasası (TMY) iptal edilmelidir. Basında sansür koşullarını daha da aðırlaştıran, son 3. Yargı paketiyle Terörle Mücadele Yasasına baðlanan ve özel yetkilerle donatılmış olan Aðır Ceza Mahkemeleri kaldırılmalıdır. Kalıcı çözüm ise ancak demokrasinin kurulmasıyla olanaklı hale gelecektir.