Temelli: Eğer Leyla Güven'e sessiz kalınırsa...

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Eğer Leyla Güven’i yalnız bırakırsak, bu adaletsizlik gelir herkesi bulur" dedi. Temelli, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'le ilgili cezanın kesinleşmesine tepki göstererek, "Kararı tanımıyoruz" dedi. 

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Çukurova programını sürdürüyor. Milletvekilleri Kemal Peköz, Meral Danış Beştaş ve Tülay Hatimoğulları'nın eşlik ettiği Temelli, Hatay’ın İskenderun İlçesinde basın emekçileri ile bir araya geldi. 

DEMİRTAŞ VE ÖNDER KARARI

Temelli, HDP'nin rehin tutulan Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski Milletvekili, İmralı Heyeti Sözcüsü Sırrı Süreyya ilgili hapis cezasının kesinleşmesine dikkat çekerek, şöyle dedi:

"Dün İstinaf Mahkemesinin İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sevgili Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder ile ilgili verdiği onaylama kararıdır. Zaten 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi yargılama sürecinde birçok usulsüzlüğe hukuksuzluğa imza atan bir mahkemedir. Bu mahkemenin aldığı geçerliliği tartışmalı bir kararın İstinaf Mahkemesince onaylanması tarafımızca  kabul edilebilir bir karar değildir, bizim için yok hükmündedir. Çünkü bu kararı bu kadar alelacele aldıran mesele Cumhurbaşkanının açık talimatıdır. Bilindiği gibi, AİHM Selahattin Demirtaş hakkında çok net bir karar vermiştir. Tutukluluk halinin derhal sona ermesi yönünde karar vermiştir. Karar o denli kapsayıcıdır ki, siyaset yapma hakkının gasp edildiği yönünde bir karardır ve emsal niteliğindedir. 

AİHM kararının açıklandığı gün Cumhurbaşkanı bu kararı tanımadığını ve gereğinin yapılacağını söylemiştir. Yargıya açıkça talimat vermiştir. Uzun süredir Türkiye’de yargının bağımsız ve tarafsızlığını yitirdiğini dile getirdik. Bu konuda hukuk dışı pek çok kararı teşhir ettik ancak bu tür bir kararla ilk kez karşılaştık. AİHM kararını inceleyecek olan 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi süreci oyalayarak, tahliye kararı vermeyerek bu kararı beklediğini açıklamıştı. Bu karar dün geldi. Biz bu kararı tanımıyoruz yok hükmündedir. Adalet bırakın tecelli edilmeyi, yok sayılmıştır, adalet mahkeme salonlarından dışlanmıştır. O adalet bir gün o salonlara geri dönecek o zaman bu suçu işleyenler, bu suça ortak olanlar o zaman adaletin var olduğu salonlarda yargılanacaklar, hesap verecekler. Bu suça bu ülkenin yargıçları ortak olmuşlardır. Yargıçlar bir parti üyesi gibi hareket etmektedirler, parti genel başkanından aldıkları talimatları hayata geçirmektedirler. Türkiye bu denli hukuk garabetinin yaşandığı bir ülkeye dönüşmüştür. Bu, bu ülkenin ayıbı ve utancıdır. Bundan hep birlikte kurtulmamız lazım, bunun için bu adalet ve demokrasi mücadelesine güç katmamız lazım. Sesimizi çıkarmamız lazım. Faşizmin mahkemelerine karşı hep birlikte adalet mücadelesini açığa çıkarmamız ve bu mücadelenin yanında yer almamız lazım. Adaletsizlik her yerde."

TECRİT VE LEYLA GÜVEN'İN DİRENİŞİ

Rehin tutulan, tecride karşı açlık grevindeki DTK Eşbaşkanı, HDP Milletvekili Leyla Güven'in direnişine dikkat çeken Temelli, şunları ifade etti:

"Türkiye emekçilerinin, demokratik kamuoyunun bir duyarlılık göstermesi lazım. Leyla Güven yalnız değildir, yalnız kalmamalıdır, toplum ona destek vermelidir. Açlık grevi 28’inci gününde olmasına rağmen herhangi bir yazar 28 satır yazı yazmamış, hiçbir aydın 28 kelime etmemiştir. Bu konudaki duyarsızlık Türkiyeyi daha büyük bir adaletsizliğe sürüklemektedir. Çünkü Leyla Güven son 3 yıl, 3,5 yılda yaşadığımız adaletsizliğe dikkat çekmektedir. Bu adaletsizliğin temelindeki tecrit politikasına dikkat çekmektedir. Türkiye 2013--2015 yılları arasında herkesin umutlandığı bir süreç yaşandı. Bu süreç Kürt sorununun çözüleceğine dair umutlandığımız bir süreçti. Meselenin çözümünün ancak muhatapları ile mümkün olacağı ortaya çıkmıştı ve birinci elden muhatabı olan Sayın Öcalan çok önemli inisiyatifler ve sorumluluklar almıştı. Bunun gereğinin yerine getirilmesi Türkiye’nin barış ve demokrasi konusundaki güçlü adımlar atmasına vesile olacaktı.

Gelin görün ki bu iktidar tüm toplumun umut beklentilerini boşa çıkardı çöktürme planları hazırlayarak bütün toplumun geleceğini kararttı. Ülkeyi topyekün savaşa ve içinden çıkılmaz bir şiddet girdabına sürükledi. Açlık grevi tam da bunun önünü almak için yapılıyor buna işaret ediyor.

Eğer Leyla Güven’i yalnız bırakırsak, bu adaletsizliğe karşı çıkmazsak bu adaletsizlik gelir herkesi bulur, herkesi bu dipsiz kuyunun içine iter."

YEREL SEÇİMLER

Temelli, yerel seçimlerin önemine işaret ederek, "Sadece belediye başkanlarını seçmeyeceğiz büyük bir demokrasi mücadelesi vereceğiz, bu gidişata hep birlikte dur diyeceğiz. Bu tekçi anlayışa bu otoriterliğe hep birlikte dur diyeceğiz. Temaslarımız çalışmalarımız bu anlamıyla önemlidir. Bütün buluşmalarımızda bu gidişata dur demek için bu büyük demokrasi yürüyüşüne güç katmak için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız. Nerede kayyum varsa onları süpürüp atacağız. Mahallemizi kentimizi bu zihniyetten kurtulacağız. Sadece bununla kalmayacağız, sadece kayyumlardan kurtulmayacağız, Türkiye’nin her yerinde bu zihniyetten bu savaştan ve yolsuzluktan beslenen anlayıştan kurtulacağız" şeklinde konuştu.

SORULARI YANITLADI

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Temelli, şunları söyledi: "Faşizm bu zihniyette kendisini var ediyor ve eğer faşizme karşı mücadele ediyorsanız erkek egemen zihniyetle mücadele etmeniz gerekiyor. Faşizm evlerimizin içinde. AKP döneminde resmi rakamlara göre 12 binden fazla kadın tecavüze uğramış, Türkiye’de yılda en az 300 kadın, kadın cinayetinde hayatını yitiriyor. Ensest vakalarının yaygınlığı bütün çıplaklığı ile ortada. Nasıl oluyor da AKP döneminde bu rakamlar bu kadar dramatik oranda artıyor... Çünkü AKP eril dil ile bu siyaseti var etti. Kadını siyasetten dışlayan bu kültürü yaygın hale getiren iktidar bu suçun da ortağıdır, kadına yönelik cinayetlerde, tecavüzde iktidarın payı vardır. "