‘Temel sorun yerleşmiş bir hukuk sisteminin olmayışı’

Av. Eren Keskin ve Serhat Çakmak, 20 Temmuz’da tatile giren Türk yargı sistemini ve yeni yargı reformunu değerlendirdi. Çakmak, temel sorunu yerleşmiş bir hukuk sisteminin olmayışında aramak gerektiğini belirtti.

Adli tatil, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 102. Maddesine göre her yıl 20 Temmuz’da başlayıp 31 Ağustos tarihinde son buluyor.

Adli tatilden bir kaç gün önce 2019-2023 dönemini kapsayan Yargı Reformu Stratejisi, “güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi” vizyonuyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı.

Bu paket dokuz ana başlık ve 256 faaliyetten oluşuyor. Cezaevlerinde henüz iddianamesi bulunmayan veya dava açılmasını bekleyen 57 bin kişi bulunuyor ve bu durum Avrupa Komisyonu’nun Türkiye raporunda da temel eleştiri noktalarından biriydi.

Avukat Eren Keskin ve Serhat Çakmak, Yargı Paketinin gündemde olduğu bir sırada adli tatile girilmesini değerlendirdi.

Çakmak, “Seçimde istenilen sonuç alınmayınca bu konuda da iktidar ağırdan almaya başladı” derken, Keskin “hemen bir yargı paketi yapıyoruz’ açıklaması, ardından hiç bir şeyi yapmayıp adli tatile gidilmesi bana göre cezaevlerindekiler için çok yaralayıcı” şeklinde konuştu.

ADALET VE HUKUK YERLERDE SÜRÜNDÜRÜLÜYOR

Keskin ,30 yıldır avukatlık yaptığını ve hukuk hiç bu kadar askıya alınmadığını, yerlerde süründüğü ve adaletsizliğin hiç bu kadar yükselmediğini söyledi.

Tutuklama kararlarının çok kolay verildiğine dikkat çeken Keskin, bir çok insanın verilen bu kararlar cezaevlerine atıldığını belirtti.

Yeni Yargı Reformu’nun açıklanmasının insanlara umut verdiğini de sözlerine ekleyen Keskin, “Daha önce 1995 yılında cezaevinde kaldım. Af konusunun yada yasa değişikliği konusunun tartışılmaya başlanması demek bir an önce bitirilmesini gerektiriyor. Cezaevlerindeki insanlar doğal olarak sadece bunu beklemeye başlıyorlar. Bana göre bu insanları psikolojik olarak yıpratmaktan başka bir şeye yaramıyor. Ne yazık ki böyle bir şekilde ‘hemen bir yargı paketi yapıyoruz’ açıklaması, ardından hiç bir şeyi yapmayıp adli tatile gidilmesi bana göre cezaevlerindekiler için çok yaralayıcı” dedi.

HUKUK BİR SİYASET MALZEMESİ HALİNİ ALDI

HDPli vekillerin bir çoğunun Yargı Reformu’nun yürürlüğe konulması takdirde serbest kalabileceklerini kaydeden Keskin, şunları ifade etti: “Bir çok insan cezaevinden çıkabilirdi ama iki ay daha bunu ertelediler. Büyük bir haksızlık ve hukuksuzluk bana göre ve adli tatile böyle giriyoruz. Her şeyi siyasetin malzemesi olarak kullanıyorlar. Bana göre son dönemin en büyük sorunu hukukun bir siyaset malzemesi olarak kullanılması. Yargıç bağımsızlığının tamamen ortadan kalkması. Örneğin ben geçen gün yargılandığım bir mahkemede hakime, ‘ben sizden daha bağımsızım, siz bağımlısınız’ dedim ve hakimin bana verdiği yanıt ise, ‘evet avukat hanım bu durumdayız’ dedi. Bunu kamuoyuna açıklamadım çünkü her an mesleğinden olma ihtimali var. Bir geceden hakimlerin görevden alındıkları bir coğrafyadan söz ediyoruz. Böyle bir durumda yargı bağımsızlığı, yargıcın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil.”

MAHKEMELER ÜZERLERİNDE BASKI HİSSEDİYOR

Çakmak ise, Türkiye hukuk sisteminin asli probleminin yargının bir erk olamaması; yürütme erkinin alt kurumu olmaktan çıkamaması, çıkarılmaması olduğunu belirtti.

Keskin’in de söz ettiği yargı bağımsızlığına tekrar değinen Çakmak, mahkemelerin üzerlerinde ciddi bir baskı hissettiklerini söyledi.

“Temel sorun yerleşmiş bir hukuk sisteminin olmaması olarak görülmeli” diyen Çakmak, şunları ekledi: “Hukuk süreçlere göre şekillendiği sürece, temel hak ve özgürlükler süreçlere göre kısıtlandığı sürece adaletin tesisi de hiçbir zaman gerçekleşemez. İnsanlar da mahkemelerin adalet dağıttığına dair inançlarını kaydederler. Bir yıllık süreci de bu eksende değerlendirebiliriz. Adalet Bakanlığı’nın hak ihlalleri raporu açıklandı. Rapora göre AİHM’nin Türkiye aleyhine verdiği ihlal dosyalarında ikinci sıraya yerleştiğini görüyoruz. Bu bile bir yıllık sürecin ne durumda olduğunu gözler önüne sermektedir. Sayısal veriler AİHM’in önünde bekleyen binlerce dosyanın varlığı düşünüldüğünde sonraki senelerde Türkiye’nin ilk sıraya yükselmesi şaşırtıcı bir durum olmayacaktır.”

HUKUK İKTİDARIN ENSTRÜMANIDIR

Yargı Paketi’nin seçim eksenli politik bir hamle olduğunu yorumlayan Çakmak, paket hakkında şunları söyledi:

“Seçimde istenilen sonuç alınmayınca bu konuda da iktidar ağırdan almaya başladı. İşte yukarıda da belirttiğim gibi hukuku süreçlere göre şekillendirmeye çalışırlarsa hukuk problemi hiçbir zaman çözemezler, çözmezler de. Temel problem yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Buna dönük değişiklikler yapılmadığı sürece yargı bir erk olmaktan ziyade her dönemin iktidarının bir enstrümanı olmanın ötesine geçemez. O yüzden yargı paketinin içeriğinde esaslı bir değişikliğin olmayacağı da siyasal sürece bakılınca görülmekte.

PROPAGANDA GEREKÇESİ İLE TUTUKLAMALAR YAPILIYOR

İçeriğinde kuvvetle muhtemel infaz yasasında bir kısım değişik içerdiğini özellikle de denetimli serbestlik şartlarının esnetileceğini, tahmin ediyoruz. Kamuoyunda konuşulan diğer değişiklikler günün siyasi atmosferine göre dahil edilip çıkarılabilir. Örneğin propaganda suçuna ilişkin ya da tutukluluk süresine ilişkin kamuoyuna yansıyan değişikliler gibi. Bunlar tamamen o günün şartlarına göre dahil edilebilecek ya da paketten çıkarılacak değişikliklerdir. Aslında bu iki konu da meri mevzuatımızda mevcut olup ancak uygulanmayan konulardır. Örneğin propaganda suçunun işlenebilmesi için yasal unsurların varlığı gerekmekte iken mahkemeler buna hiç bakmadan insanları çok kolay cezalandırmakta, bunun için yasal değişikliğe bile gerek yok. Mahkemeler bu konuda baskı altında olmadıklarını gördükleri anda çoğu dosyada beraat kararları vereceklerdir. Yine propaganda suçunun infazı konusunda da ;suçun infazı CMK kapsamında bir suç olmamasına rağmen çoğu hapishane propaganda suçunu bu kapsamda değerlendirmekte.

YARGININ ÖZGÜR OLMASI GEREKİYOR

Tutuklamanın CMK’da düzenlenen maddesine baktığımızda başvurulacak son çare olduğu, amacının tedbir olduğu ve bu amacı aşmaması gerektiği belirtilmiş. Ama Sulh Ceza Hakimlikleri ve mahkemeler bu hususa genellikle uymamakta. Bu konuya ilişkin yasal değişiklik kısmen çözüm olsa da asıl mesele bakış açısıdır. Bunun değişmesi gerekmektedir. Bu değişim de yargının özgür olmasıyla gerçekleşebilecektir. Yargı özgür olmadığı sürece özgür de kılamaz.”