Tehlikeli oyunlara gebe bir seçim

24 Haziran seçimlerini kazanırsa, Erdoğan’ın pratikleştireceği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bire bir işte Hitler’in sistemi olacaktır. Erken seçim kararı bu sistemi geçiş için bir ön darbe niteliğindedir.

Bahçeli istedi, Erdoğan münasip gördü, genel seçimler erkene alındı. Oysa seçime gitmek için yaklaşık daha bir buçuk yıllık bir zamanları vardı. Sayısal açıdan bir sorunları yoktu. İşlevselliğini tamamen yitirmiş olsa da, Mecliste çoğunluk kendilerindeydi. OHAL sistemini istedikleri kadar uzatabiliyorlar, kanun gücünde kararnamelerle arzu ettikleri düzenlemeyi yapabiliyorlardı. Bir çözüm reçeteleri varsa, seçime gitmeden de ekonomideki olumsuz gidişatı durdurabilirlerdi. 24 Haziran seçimlerinde mevcut olanın üzerinde bir milletvekili sayısıyla parlamentoya girecekleri hiç de garanti değildi. Buna rağmen erken seçim kararı aldılar. 

O zaman neden erken seçim? Bir kere başlangıçta iş görse de, iki faşist kafadarın şiddeti yüceltme yaklaşımı ters tepti. Kadavra sayımı üzerine kurulu propagandaları, şiddet bağımlısı kesimler üzerinde bile fazla etki yapamaz duruma düştü. Toplumda alabildiğine körüklenen milliyetçi histeri dalgası uzun bir yol aldıktan sonra, deyim yerindeyse kıyıya çarpıp büyük ölçüde kırıldı. Artçı dalgalar sürse de gücünü kaybetti. Daha başındayken kan gördüğünde kendinden geçen toplum, adeta kana doyduktan sonra, kandan beslenen politikalara eskisi kadar rağbet etmez oldu. Elbette AKP-MHP faşist ittifakı, hayatın her alanında başvurduğu insanlık dışı uygulamalara gerçek anlamda tavan yaptırdı. Bundan ötesine geçemez, sadece kendini tekrarlar. Doruktan sonraki süreç düşüş sürecidir, yuvarlanan bir kaya misali parçalanma ve dağılmadır.

Faşizm bir fitne fesat rejimidir. Bu özelliğiyle toplumda akıldışı ve öfkeli bir saldırganlık havası veya ortamı oluşturup, birlikte yaşaması gerekenleri birbirine düşürmeye çalışır. Adorno’nun dediği gibi, faşist fesatçının amacı ayaktakımı yaptığı insanları mantıklı bir siyasal amaç gütmeden zor kullanmaya hazır bir kitle haline getirmek, ‘kitle psikolojisini’ yöntemli olarak kışkırtıp pogrom havası yaratmaktır. Bahçeli’nin partisi zaten her zaman fitne fesat partisi oldu. Erdoğan da buna öykündü, boynuz kulağı geçer misali zaman içinde fitne fesadı zirveleştirdi. Türk toplumunu Kürtlerin can düşmanı yapmak için tüm hünerini ortaya koydu. Sonuçta işleri iyice zırvalığa vardırdı; nerede başını kaldıran bir Kürt varsa boynunu uçurma noktasına kadar gitti. Erken seçim kararı, bu aşağılık fitne fesat uygulamasının artık yeterince rağbet bulmamasının bir sonucudur. Özel savaşın tipik bir özelliğidir: Erkenden sonuç almak yerine uzun süreye yayıldığında işlemez hale gelir. Olan biraz da budur.

EGEMEN SİYASET VE DARBELER

Bütün bunların çoğu kimsenin bildiği şeyler olduğunun farkındayım. Dikkat çekmek istediğim nokta başkadır. Türkiye’de egemen siyaset darbeler tarzında icra ediliyor. Erdoğan iktidarı süresince bir sürü darbe yaptı. En ciddi darbelerinden birini 8 Haziran’daki seçim sonuçlarını reddetmekle pratikleştirdi. 20 Temmuz’da en büyük darbeyi gerçekleştirdi. Meclisi baypas edip OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmeye başladı. Darbe içinde darbelerle iktidarını sürdürmeyi denedi. Dokunulmazlıkların kaldırılması, belediyelere kayyum atanması, siyasi soykırım operasyonları birer darbeydi. Faşizm iktidarı gasp etmek kadar iktidarda kalmayı da darbelerle başarmaya çalışır. Erdoğan da bunu yapıyor, yapacaktır.

Erdoğan da, Bahçeli de erken seçimde kaybetme riskinin yüksek olduğunun farkındadır. Peki, böyle bir durumda fitne fesat aklı iktidarı kaybetmemek için neyi nasıl düşünür, ne tür planlara yoğunlaşır? Sandıkta hile yoluna saptılar diyelim. Yüzde kırk’ın altına düşmüş bir oy toplamını yüzde elli bir’e çıkarmak mümkün olabilir mi? Bu kadar akıldışı bir hile, hakikat diye kime yutturulabilir? Ancak fitne fesat aklı buna da bir çözüm bulabilir. Osmanlı’da oyun çoktur; çözüm oyunlardadır, darbecilik oyunlarındadır.

Faşist diktatörler hep benzer yöntemler kullanırlar. Örneğin Hitler böyledir. 30 Ocak 1933’te şansölye olarak atanan Hitler’in ilk işi genel seçim manevrasına başvurmak olur. Tüm partiler seçim çalışması yürütürken, parlamentonun toplandığı Reichstag binası kundaklanır. Yangının ertesi günü Hitler, Cumhurbaşkanı Hindenburg’a, anayasanın hak ve özgürlüklerle ilgili maddelerini fesheden bir kararname imzalatır. Hemen ardından kendi partisiyle ittifak yaptığı Alman Ulusal Halk Partisi dışındaki partilerin seçim çalışmalarını durdurur. Komünist Parti’nin tüm milletvekilleriyle yöneticilerini tutuklatır. Kardeş partiyi kendi partisine katar. 1934’te cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazanır ve her iki görevi birleştirip yürütür.

TEYAKKUZ HALİNDE OLMAK GEREKİR

24 Haziran seçimlerini kazanırsa, Erdoğan’ın pratikleştireceği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bire bir işte Hitler’in sistemi olacaktır. Erken seçim kararı bu sistemi geçiş için bir ön darbe niteliğindedir. Bu diktatörü ömür boyu iktidarda tutacak yolun 24 Haziran seçimlerini kazanmasından geçtiği açıktır. Mutlak kazanmaya odaklanmış bir faşist kafa, gerektiğinde Reichstag yangını türünden eylemlere başvurmaktan kaçınmayacaktır. Aynı şekilde bu eylemlerde kullanacağı Reichstag yangınının sözde faili Marinus van der Lubbe cinsinden adamlar da bulabilir. MHP seçimler sonrasında AKP’ye iltihak edebilir. Diğer partilerin bu seçimde benzer darbelere karşı tam bir teyakkuz halinde olmaları gerekir. Aksi tavır felaketleri olacaktır.

Erdoğan 15 Temmuz’daki kontrollü darbeyi Allah’ın kendilerine bir lütfu olarak değerlendirmişti. Kuşkusuz bu lütuf kendi darbeci mantığının eseriydi, darbe öyle değil böyle olur türünden bir eserdi. Kazanma umudu azalmış bir Erdoğan, önümüzdeki seçim sürecinde her yola başvurabilir. ‘İlahi lütuf’ diyerek siyasi cinayetlerden katliam denemelerine kadar her yöntemi kullanabilir. Akla gelen ve gelmeyen her tür komployu tezgahlayabilir. Dolayısıyla 24 Haziran seçim süreci Türkiye’yi daha koyu bir karanlığın içine sürükleyecek komplolar ve provokasyonlara gebedir. Diktatör boşuna bin odalı saray inşa etmedi. Bu odaların her birinde halklara karşı komplo üzerine komplo üretiliyor. Bu komplo mekanizmasını deşifre edip parçalamadıkça Erdoğan-Bahçeli faşizmini yıkmak zordur.

Bir kez daha vurgulamak isterim: Deccal-İblis ortaklığının komplolarına dikkat!

Kaynak: Yeni Özgür Politika