Tanrıkulu: PKK bölgesel aktör, Meclis'te masa kurulmalı

Tanrıkulu: PKK bölgesel aktör, Meclis'te masa kurulmalı

Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, PKK’nin bölgesel bir aktör olduðunu belirterek, siyasi partiler ve sivil toplumun dahil edildiði eş zamanlı müzakere yapılmasını istedi. Tanrıkulu, bölünmeye gidebilecek bir ayrışma “tehlikesi”nden bahsederken, çözüm için mecliste bir masa kurulmasını önerdi.

Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e mülakat veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Oslo görüşmelerine ilişkin partilerinin yeniden gündeme getirdiði tartışmaları deðerlendirdi.

MÜZAKERE EŞ ZAMANLI OLMALI

AKP hükümetinin çözüm odaklı bir politika izlemediðine işaret eden Tanrıkulu, “Görüşme yapılır ama yapılırken izlenen yöntem bu olmamalıydı. Bizim itirazımız buna. Müzakere ederken eşzamanlı olarak diðer siyasi partilerle görüşülmeli, toplumu da çözüme hazırlamalısınız. Hükümet bu sorunu çözmeye odaklı bir politika izlemedi. Hükümetin asıl amacı,12 Haziran 2011 seçimlerine eylemlerin ve ölümlerin olmadıðı bir ortamda girmek ve böylece kendine avantaj yaratmaktı. Yani silah bırakma gibi hayati bir meseleyi kendi siyasi hesaplarına alet etmiş oldu” dedi.

TÜRKÝYE ÇIKMAZA GÝRDÝ

“Oslo boyutu, Ýran, Irak, Suriye boyutlarıyla birlikte Türkiye’nin artık bir çıkmaza girdiðini” belirten Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Hükümet çözüm odaklı bir görüşme yapmamış. Bu siyasi başarısızlıðı ortaya koymak durumundayız. O defter kapandı, bir daha demokratik zeminde açılmaz diye bir şey yok. Fakat yeni süreçler şeffaf biçimde bundan ders alınarak yürütülmelidir.”

HÜKÜMETÝN BARIŞÇIL ÇÖZÜM ÖNERÝSÝ YOK

“Hükümetin aslında barışçıl demokratik bir çözüm önerisi olmadıðını görmek durumundayız” diyen Tanrıkulu, Oslo görüşmelerine gösterdiði tepki nedeniyle CHP’ye gelen eleştirileri de şöyle yanıtladı: "Haluk Bey’in ifade tarzında farklılık olabilir ama aslında hepimiz aynı şeyi söylüyoruz. Ýki türlü müzakere yapılır. Birincisi gizli müzakeredir; devlet yetkilileri görüşmeleri kendilerine verilen çerçevede yürütür. Bunu yaparken toplumla da açık müzakere yapılmalı. Ýkisinin de eş zamanlı ve eş deðerli olması lazım. Hükümet Oslo’da bir gizli müzakere yürütmüş, onu da çözüm odaklı yapmamış ama aynı zamanda toplumla açık bir müzakere de yapmamış. O dönemde Başbakanın kullandıðı sert ve kutuplaştırıcı üslubu hatırlayın. Toplumu üslubunuzla hazırlayacaksınız. Diðer siyasi partilere bilgi vereceksiniz. Bu bilgilendirme süreci açık da olabilir, gizli de olabilir. Bizim CHP olarak bilgimiz olsaydı, varsa çerçeveye itirazlarımızı söylerdik ama herhalde davul zurnayla sokaða ilan edecek deðildik."

PKK ÝLE MÜZAKERE YAPILABÝLÝR

Tanrıkulu, PKK ile görüşme şu öneriyi yaptı: “Elinde silah olan örgütle silah bırakma odaklı görüşürsünüz. Ama diðer siyasal konuları demokratik mekanizmalar içinde siyasal muhataplar ile görüşürsünüz. BDP’yi de kastederek söylüyorum. Bizim önerdiðimiz; bir masa olacak mecliste, çevresinde herkes yer alacak ama herkes de çözüm odaklı biçimde sorumluluðunu bilecek. Mecliste olacak ama. AKP’nin Genel Merkezi’nde ya da Başbakanlık’ta deðil. Masa mecliste kurulsun ve şeffaf olsun.”

“Açıkça söylüyoruz, PKK’yla silahsızlanma amaçlı müzakere, görüşme yapılabilir” diye ekleyen Tanrıkulu, şöyle devam etti: “Ama eş zamanlı olarak şunu da yapmak lazım: Mecliste bir masa kurulur ve çalışmaya başlar.. Devletin hangi bilgiye sahip olduðunu ve bu güne kadar ne yaptıðı bu masaya getirilir ve gelişmelerin seyrini de böylece öðrenmiş oluruz. Olayın geldiði boyutu tüm detaylarıyla öðrenmemiz lazım. O süreçte siyasi partiler birbirleriyle konuşmaya başladıðında ben birisinin bir adım geri öbürünün bir adım ileri atacaðına inanıyorum. Başka bir çözüm şekli de yok zaten. Türkiye’de güvenlik kaygılarına kilitli, şeffaflıktan uzak her yol denendi ama bir tek siyasi partilerle mecliste barış odaklı bir süreç denenmedi.”

BÖLÜNME YAŞANABÝLÝR

Toplumdaki ayrışmaya dikkat çekerek bugünkü durumun 1990’lı yıllarla eşdeðerde olduðunu ifade eden Tanrıkulu, “Toplumda 1990’lı yıllar ile kıyaslandıðına Toplumda da, artık deðişime dair bir umut yok, toplumsal birliktelik de bir 20 yıl öncesine göre, kutuplaştırmalar nedeniyle çok daha zayıf. Ortadoðu coðrafyasında başka bir süreç başladı. O nedenle de biz kendi içimizde özgürlükler ve demokrasiyi öne alarak ve AB sürecini yeniden canlandırarak yeni demokratikleşme heyecanıyla toplumu bütünleştirmek durumundayız. Yoksa maalesef ayrışma giderek derinleşir” şeklinde konuştu.

PKK’NÝN KANDÝL’DEN ÇIKARILMASI BÝR HAYAL

“Bölünme mi diyorsunuz?” şeklindeki bir soruya ise “Evet” diye yanıt veren Tanrıkulu, PKK’nin Kandil’den çıkarılmasının da bir hayal olduðunu ifade etti.

“Aðustos’ta Dışişleri Bakanı Davutoðlu Erbil’e gittiðinde açıklanan ortak bildiride PKK ortak düşman tanımı yapıldı ama. Maliki, Barzani’nin kontrolündeki o coðrafyada ne yapabilir?” sorusuna, Tanrıkulu şöyle yanıt verdi: “Kandil varken nasıl mutlak kontrol olacak? Kandil 50 yıl boyunca Talabani ve Barzani’ye, peşmergeye evsahipliði yaptı. Baðdat, bütün savaş yöntemlerini kullanmasına raðmen peşmergeyi o daðlardan çıkartamadı. Erbil hükümeti Kandil’den doðdu. Barzani PKK’yı oradan çıkartır diye kimse bir hayale kapılmasın. Bunun dışında PKK, Suriye’de de hem silahlı hem de siyasal bir güç haline geldi. Ýran’da da siyasal bir güç haline geldi. Şimdi bir ateşkes var Ýran’da ama yarın ne olur belli deðil.”

“Böyle bir aktöre karşı ne yapılabilir o halde?” Tanrıkulu’nun yanıtı şöyle: “Ýkirciksiz, açık söyleyeyim. Yapılacak tek şey 1999 sürecine geri dönmektir. Örgütün bütün silahlı unsurlarının Türkiye sınırlarının dışına çıkmasını saðlamaktır.”

SURÝYE’DE KÜRTLER GERÝ ADIM ATMAYACAK

Suriye’deki gelişmeleri de deðerlendiren Tanrıkulu, olası bir bölünmenin de ancak Türkiye içinde bir çözüm bulunmaması halinde mümkün olabileceðini söyledi. Tanrıkulu şöyle konuştu: “Ben Türkiye’nin bu ihtimaller nedeniyle bölünme tehlikesi yaşayacaðını düşünmüyorum. Bölünme tehlikesi, soruna kendi içimizde bir çözüm bulamamaktan kaynaklanır. Ama şu var; Türkiye kendi içindeki sorunu çözemediði için de kendi dışındaki Kürtlerle doðru ve barışık bir ilişki geliştiremiyor. Yanı başımızda Suriye’de şu anda fiilen oluşan yapılar var. Suriye’nin kuzeyindeki fiilen özerk yapı, tanınan yapıya dönüşecek. Şunu akılda tutmakta fayda var: Savaş nasıl biterse bitsin Suriye’deki Kürtler şu an elde ettikleri konumu korumak için bütün güçlerini ortaya koyacaklar ve şimdikinden daha geriye düşmeyi kabullenmeyecekler. PYD de orada güçlü bir siyasi aktör olarak gelişmelerde önemli rol oynayacaktır.”

ASKERÝ VESAYET DÜZENÝ BÝTMEDÝ

Türkiye’de generallerin yargılandıðı dava süreçlerini deðerlendiren Tanrıkulu, askeri vesayetin bitmediðini kaydetti. Tanrıkulu şunları söyledi: “Kesinlikle bitmedi vesayet düzeni. Daha ortaya çıkarılmayan bir dolu iş var. Sivilleşme ancak siyasal iktidarın orduyla ilgili her şeyi sorgulamasından, şeffaflaştırılmasından geçer. Daha Uludere süreci ortada. O süreçte bir vesayet düzeni yoksa, Türkiye’de tam manasıyla bir sivilleşme söz konusuysa Başbakanın yapacaðı tek şey sorumluları ortaya çıkartmaktı. Ama Başbakan ne yaptı? Aynı geçmişteki gibi teşekkür etti, sahip çıktı. Yani bir sivilleşme dönemi başlamış deðil.“

PKK ESKÝSÝNDEN ÇOK FARKLI BÝR STRATEJÝ ÝZLÝYOR

Tanrıkulu, Şemdinli’deki gerilla hakimiyeti konusunda ise şu ifadeleri kullandı: "Artık eskiden çok farklı bir stratejiyle karşı karşıyayız. Coðrafyanın her alanında aktif bir çatışma ortamı var. Geri çekilmeyen bir yapı. Beş milletvekilimiz gitti görüştü ve bu tabloyu ortaya çıkardılar. Halen de orada tam olarak ne olduðu konusunda net bir bilgi yok. Her türlü insani kaybı göze alan bir strateji var. Geçmişten farklı olarak çok daha mobil bir örgüt yapısı var ortada. Aynı anda Türkiye’nin farklı yerlerinde yol kesen, kimlik kontrolü yapan, bu kontrolü bir iki saate kadar uzatan bir örgüt. Ve çok kanlı ve çok ölümlü bir süreç var ortada. O nedenle de Türkiye’nin kaybedeceði zaman yok.