PKK lideri Abdullah Öcalanın saðlık, güvenlik ve özgür hareket etme koşullarının yaratılması ve anadilde eðitim hakkı talepleriyle 24 Eylülden itibaren Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde başlatılan süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin 12inci gününü geride bırakan 10 kadın tutsak, Kürt halkına ve demokratik çevrelere seslendi. Başbakan Erdoðanın boş vaatlerle sürdürdüðü oyalama politikalarına inanılmaması gerektiðinin altını çizen kadın tutsaklar, bu politikalarının ancak halkın öz gücüyle kırılacaðını vurguladı. Kürt halkına ve demokratik çevrelere çaðrıda bulunan kadın tutsaklar, Bu onurlu mücadelenin en etkin halkası sizlersiniz. Söz deðil eylem zamanı dedi.
12 Eylül 2012 tarihinden bu yana PKK ve PAJK tutsaklarının başlattıðı süresiz dönüşümsüz açlık grevine 24 Eylülden itibaren Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevindeki 10 kadın tutsak da dahil oldu. Süresiz dönüşümsüz açlık grevine katılan Melek Dolaz, Ayşe Oyman, Fatma Koçak, Ayşe Güney, Canan Güler, Hanım Çelik, Semra Tekin, Çimen Türk, Hacire Tanırgan, Nurcan Canın yaşam öyküleri birbirinden farklı olsa da, hepsinin ortak yanı çocuk yaştan itibaren tanık oldukları devlet zulmüne boyun eðmemeleri.
DAYISININ ÝZÝNDEN
Melek Dolaz 1979 yılında devletin Kürt halkına yönelik inkâr, imha, asimilasyon ve göç politikalarının en yoðun yaşandıðı Dersim coðrafyasında dünyaya geldi. Tüm baskılara, ambargo, insansızlaştırma uygulamalarına karşı direnen ve Dersimden ayrılmamaya kararlı bir ailenin ferdi olan Dolaz, henüz 7 yaşındayken bu devlet politikalarının kendini en acımasız bir biçimde hissettirdiði Diyarbakır 5 Nolu zindanında yatan dayısının ziyaretine gidiyordu. O ziyaret günleri zulmün resmi olarak hafızasından hiç silinmedi. Şimdi de o, devletin ısrar ettiði çözümsüzlük ve baskı politikalarına karşı yıllar sonra tıpkı dayısı gibi bedenini açlıða yatırdı. Kapatılan DTP Kadın Meclisi çalışanıyken Ocak 2009da tutuklanan ve 4 yıldır cezaevinde bulunan Dolaz, insan haklarının, ahlakın, vicdanın ayaklar altına alındıðı, Kürdistana bombalarla saldırıldıðı ve her anlamda aðır tahribatların yaratıldıðı bir dönemde artık sözün anlamını yitirdiðini vurguladı. Dolaz, Kürt halkına ve demokratik kesimlere yönelik bu topyekun soykırım politikalarına karşı Kürt halkının bir evladı olarak ahlaki sorumluluðumu üstleniyorum ve bu süreçte onurluca direnmeyi bir borç biliyorum dedi.
BU GÝDÝŞATA KAYITSIZ KALINAMAZ!
1978 yılında Cizrede dünyaya gelen Ayşe Oyman, Kürt halkına yönelik asimilasyon dayatmaları nedeniyle asıl adı olan Newroz ismini hala kimliðine geçirebilmiş deðil. Dicle Haber Ajansının haber müdürüyken, KCK adı altında yapılan operasyonlarda 20 Aralık 2011de tutuklanan ve 10 aydır cezaevinde bulunan Oyman, düşüncelerini şöyle açıkladı: Kürt sorununda demokratik sürecin önünün kapatılması ve Oslo süreci diye tabir edilen, PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan müzakerelerin yarıda kesilerek sonuca ulaştırılmaması, siyasi soykırım operasyonlarının derinleştirilmesine yol açarak binlerce Kürt gibi bizi de buraya sürükledi. Kürt sorununun inkar ve imha konseptiyle çözümündeki ısrar, hepimizin takip ettiði gibi savaşı ve ölümleri katmerleştirdi. Ýnkar ve milliyetçi söylemler Türkler ve Kürtler arasında duygusal kopmalara yol açarak, linçlere sebebiyet verdi. Bu da geleceðe dair kaygılarımızı derinleştirdi. Kürt diline kimliðine yaklaşım konusunda, asimilasyon politikasının kaldırıldıðı ne kadar iddia edilse de, bir adım geri atılmadı. En son bizzat yargılandıðımız mahkemede şahit olduðumuz gibi, Ez li virim dememize bile tahammül edilmedi. Yıllarca Newroz olan ismim hala yasaklı. Bütün bunları bir araya getirdiðimizde, ben de çözümsüzlük politikasıyla gelinen bu sürecin bir parçası olarak, bir kadın, Kürt ve gazeteci kimliðimle rehin tutulduðum bir ortamda, bu gidişata kayıtsız kalamazdım. Çözüm sürecinde yarım bırakılan müzakereler yeniden başlatılmalı, PKK lideri Abdullah Öcalan bu sürece dahil edilmeli ve bunun için özgürlük, saðlık ve güvenlik koşulları acilen yaratılmalıdır. Mahkemeler başta olmak üzere, Kürt dilinin bütün kamusal alanlarda kullanılmasının önü açılmalıdır. Kürt sorununda demokratik çözüm gerçekleşmeden Türkiyede yaşayan bütün halkların özgür ve demokratik bir ortamda yaşayamayacaðının bilinciyle, bütün demokratik kesimlerin destek vereceðine inanıyorum.
ÖCALAN ORTADOÐU BARIŞININ TEMÝNATIDIR
Sivaslı bir ailenin çocuðu olarak 1975yılında Ýstanbulda dünyaya gelen Fatma Koçak, Dicle Haber Ajansının haber müdürüyken KCK adı altındaki operasyonlarda 20 Aralık 2011de tutuklandı. Bu toprakların en kilit sorunu hangisi, diye sorulsa verilecek net yanıtının Kürtlerin hak ve özgürlüklerinin gasp edilmesiyle ortaya çıkan sorundur yanıtının verilebileceðini vurgulayan Koçak, coðrafyanın asli unsuru olan bir halkın asimilasyon ve inkarı üzerine kurulu sistemin getirdiði bu soruna, Kürt sorunu denilse de, bunun aslında egemenlerin ve onları temsil edenlerin sorunu olduðuna dikkat çekti. Koçak, Tarih bugün ortaya çıkan Ortadoðudaki yeni çatışma alanlarıyla da egemenlerin halkların iradesini hiçe sayan yaklaşımlarının kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediðini doðruluyor. Ýşte tam da bu noktada Ortadoðu halklarının selameti için kafa yoran Sayın Abdullah Öcalan hepimizin geleceði için teminattır. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik temelde çözümünde Sayın Öcalan anahtardır. Onun saðlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılması, savaş çıðırtkanlarına inat savunulması ve sahiplenilmesi gerekir dedi. Özgürlük eylemine büyük bir anlamla yaklaştıðını ifade eden Koçak, Zulme karşı direnmek, bu toprakların genlerinde her zaman olmuştur. Bize yol gösteren bu mirasın bir ferdi olmak ve onu gururla taşımak, zamanın ruhu açısından bizim için bir şanstır diye konuştu.
AÇILIM BÝR SAFSATADIR!
1983 yılında Erzurumda doðan Ayşe Güney, 28 Ekim 2011de BDP Ýstanbul Siyaset Akademisine yönelik baskınlarda tutuklandı. AKPnin Kürt açılımı politikasının nasıl bir tasfiye planı olduðunu anlamak için, cezaevlerine bakmanın yeterli olduðunu belirten Ayşe Güney, Yaklaşık 8 bin siyasetçi KCK davası adı altında komik ve baştan savma iddianamelerle yargılanıyor. Bunda amaç, Kürt sorununu çözmek için mücadele veren kesimleri susturmaya çalışmaktır. Kürt halkı sorunun çözümü için 10 yıldır AKPye şans tanıyor. Artık AKP politikaları iflas etmiştir. Açılım bir safsatadır dedi. Halkın direnmekten başka bir yolu olmadıðını vurgulayan Güney, Artık daha fazla eylem zamanıdır diye konuştu.
GERÝ ADIM ATMAYACAÐIZ
1976 yılında Urfa Siverekte doðan Canan Güler, kapatılan DTPnin Gaziosmanpaşa ilçesinde yöneticilik yaparken 2008 yılında tutuklandı. Sırf siyaset yaptıðı için 10 yıl hapis cezasına çarptırılan Güler, Çok yoðun duygular içerisindeyim. Halkımızın büyük bir direniş sergilediði bir süreçte cezaevlerinde bunun bir parçası olmak beni onurlandırıyor. Eylem taleplerimiz kabul edilinceye kadar geri adım atmayacaðız diye konuştu.
ÖFKE VE COŞKUYU BÝR ARADA YAŞIYORUM
1990 yılında Mardin Midyatta dünyaya gelen Hanım Çelik, 11 Kasım 2011den bu yana tutuklu. En önemli gerekçesinin bir Kürt bireyi olarak sahip olduðu vicdan ve duyduðu sorumluluk olduðunu belirten Çelik, Öfke ve coşkuyu bir arada yaşıyorum dedi. Amacının net olduðunu söyleyen Çelik, Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sonlandırılmadan, saðlık, güvenlik ve özgürlük koşulları oluşturulmadan süresiz açlık grevi eylemimize son vermeyeceðiz diye vurguladı.
SESÝMÝZE SES, NEFESÝMÝZE NEFES
1990 yılında Batmanda dünyaya gelen Semra Tekin, BDPnin gençlik yapılanması olan YDG kapsamında 2009 yılında tutuklandı. Abdullah Öcalanın Kürt halkının önderi ve barışın teminatı olduðunu söyleyen Tekin, Sayın Öcalansız Kürt sorununun çözümünü gerçekleştirmek mümkün deðildir dedi. Son günlerde Oslo görüşmeleri yeniden başlayabilir açıklamalarına raðmen kosterin hala temin edilmediðine (!) dikkat çeken Tekin, Bu tamamen riyakarlıktır. Bu nedenle AKPnin açıklamalarına itibar etmiyoruz ve de edilmemelidir. Önderliðimizin özgürlüðü gerçekleşinceye kadar direnişimiz sürecektir. Kürt halkı her türlü fedakarlıkla sesimize ses, nefesimize nefes olmalıdır diye konuştu.
1984 yılında Aðrı Doðubeyazıtta dünyaya gelen Nurcan Can, 2010dan beri tutuklu. Akıl oyunlarına gerek olmadıðını, Kürt sorununun çözümünde Sayın Öcalanın başat rolde olduðunu vurgulayan Can, yeni bir oyalama taktiðini Kürt halkının kabul etmeyeceðini hatırlattı. Can, Sayın Öcalan üzerindeki aðır tecrit koşullarının kaldırılması hayati önemdedir. Bedenlerimizi açlıða yatırarak bu sorunun çözümüne dikkat çekiyoruz. Halkımızı duyarlı olmaya çaðırıyoruz. Ýçerden yükselen sesimize dışarıdan çıðlıkla yanıt olunmalıdır dedi.
1990 yılında Mardin Kızıltepede doðan Hacire Tanırgan, 2010da tutuklandı ve birkaç ay önce 15 yıl aðır hapis cezasına çarptırıldı. Henüz 4 yaşındayken babasının ziyaretine giden Tanırgan şimdi ise babasıyla ayrı cezaevlerinde aynı koşulları paylaşıyor. Kürt halkı açısından 2012nin final yılı olduðunu belirten Tanırgan, Sürecin rengi nettir. Saflarımız ve direnişimiz de nettir. Herkes bilmelidir ki Sayın Öcalana yaklaşım bizler için savaş ve barış gerekçesidir dedi. Eylemlerine hiçbir kesimin sıradan yaklaşmaması gerektiðini kaydeden Tanırgan, Başta Kürt aileleri olmak üzere tüm duyarlı kamuoyunu eylemimize destek vermeye çaðırıyorum diye konuştu.
GELECEK KUŞAKLAR ÖZGÜR OLSUN DÝYE
1990 yılında Vanda dünyaya gelen Çimen Türk, 4 Mayıs 2012 tarihinde evine yapılan ani baskınla tutuklandı. Cezaevinde 3 kuşak olarak beraber kaldıklarına dikkat çeken Türk, Demek ki Kürdistanda en az üç kuşaktır bu savaş sürüyor. Ben bu savaşın ortasında doðanlardanım. Bu savaşın sona ermesi için Sayın Öcalanın özgürlük koşullarının yaratılması gerekmektedir. Benden sonra gelecek kuşaðın barış içinde, anadilinde özgürce eðitimini alan, kültürünü yaşayan, siyasetini yapan bir kuşak olmasını istiyorum. Bugün çekilen acılar bunun içindir dedi.