Yüzlerce PKK ve PJAK hükümlüsü açlık grevinde. Ölüm eşiðinde... Kendileri için bir şey istemediler. Hayatlarıyla Türkiyenin çözüm kapasitesini sınıyorlar: Hükümetin Öcalan için saðlık, güvenlik ve özgürlük, anadilinde savunma ve eðitim hakkını müzakere yeteneði var mı yok mu? Hükümet, Kürt halkının bu talepler etrafında yıðıldıðını görüyor mu görmüyor mu? Batıda demokratik ve sosyal haklar için mücadele verenlerin de gözünde bu talepler acil bir önem taşıyor mu taşımıyor mu? Muhalefet güçleri bu inisiyatifte demokratik bir imkânın mevcudiyetini görüyor mu görmüyor mu?
Açlık grevinin ima ettiði nesnel olasılıkların idrak edilmesi bu soruların yanıtlarının verilip verilmediði için tek başına yeterli bir gösterge olmayabilir. Daha açık bir deyişle birinci dereceden sorumluluk taşıyanların can kayıpları olasılıðını önemseyerek bunu önlemek için çaba göstermesi, örneðin Adalet Bakanının Sincan Cezaevini ziyaret edip mesaj alındı demesi çok önemlidir. Ancak bunu bir çözüm inisiyatifinin gelişmekte olduðu şeklinde yorumlamak için pek az neden var. Grevciler, grev bildiriminde bulunduklarında Adalet Bakanlıðı bürokrasisi mesajı almamazlık edemezdi. Bu mesaj ister istemez alınmış olmalıdır. Ama, mesele alınan mesajın nasıl okunduðunda, bu mesajdan ne anlaşıldıðında.
Örneðin, hükümetin sürdürmekte olduðu güvenlik siyasetinin başta gelen savunucularından Emre Uslunun açlık grevlerini içine yerleştirdiði baðlamdan mesajı nasıl okuduðuna bakalım: PKKnın derin aklının önümüzdeki bahar ayından itibaren çok daha kapsamlı bir savaş başlatarak seçim sürecinde AKPye bir dip yaptırmayı planladıðı, bunun için de özellikle kışın yapılacak operasyonları durdurup, daha kapsamlı terör eylemleri süreci için PKKnın militan sayısını arttırmayı planladıðı görülüyor.
Bu bakış açısının kilit kavramları terör ve terörizm. Bu güvenlikçi yaklaşım, Kürtlerin statüko ile karşı karşıya geldikleri her momenti bu kavramlarla anlamaya ve yansıtmaya çabalıyor. Ýçişleri Bakanı Ýdris Naim Şahinin hükümete yakın kalem erbabına dahi gülünç gelen şu sözlerini hatırlayalım: Terörü besleyen arka bahçe var, propaganda var. Terörü masum ve haklı gösterme gayreti var. Bir kısmı bu yapıyı görmüyor, göremiyor. Birileri de bildiði halde saptırma yaparak, kendine göre gerekçeler göstererek, makulleştirerek destek veriyor. Makalesine, fıkrasına, şiirlerine yansıtıyor. Resim yaparak tuvaline yansıtıyor. Hızını alamıyor. Görev alan askeri, polisi doðrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize ediyor.
Gülünçlüðün Ý. N. Şahine, ferasetin örneðin Yalçın Akdoðan, Ýdris Bal, Ömer Çelik gibilerine kalmasında bir adaletsizlik var doðrusu. Çünkü Ýçişleri Bakanının şahikasına vardırdıðı bu sayıklama gibi görünen laflar, aslında yukarıda anılan bakan ve milletvekillerinin hükümete benimsettikleri bu temel varsayımın kaçınılmaz olarak vardırdıðı sonuçlar. Gülünücekse hep birlikte bu terörizm laf salatasına gülelim ve soralım: KCK operasyonlarında gözaltına alınanlara sorulan sorular, KCK iddianamelerinin kendileri Ý.N. Şnin sayıklamalarından daha mı az gülünç?
Açlık grevlerinin asıl başarısı, grevcilerde toplumu kendini öldürmekle tehdit eden teröristlerden başka bir şey görmeyen hükümeti, grevlerin dayattıðı itibar kaybı tehlikesi karşısında geri çekilmeye zorlamasından çok bu görme biçiminde bir kırılma yaratması olacak.
Türkiye ve hatta Avrupa ve ABD siyaseti saðıyla ve soluyla, Kürt Özgürlük Mücadelesini terörizm baðlamının dışına çıkararak okumayı öðrenmedikçe veya buna zorlanmadıkça, çözüm kapasitesi testlerinden daima sınıfta kalacak.
Açlık grevcileriyle dayanışma başka şeyler yanında asıl bunun için önemli: Bu grev onların uðrunda mücadele ettikleri devrimin kirletilmesine ve terörizm kavramının kitleleri körleştirmesine son vermek için de atılan bir adım olsun. Asıl terörizm, bu devrime hayatlarını adayanların hayatta kalmalarını ve amaçlarının büyük halk kitlelerince anlaşılmasını önleyen politikaların toplamıdır.
(*) Özgür Gündem gazetesinden alınmıştır