Sistem ‘güvenliðinde’ taciz, tecavüz, fuhuş…

Sistem ‘güvenliðinde’ taciz, tecavüz, fuhuş…

Van’da asıl hikâyenin ve acı yıkımların deprem sonrası ortaya çıkan gelişmelerde saklı olduðuna işaret eden Sosyolog Ceyhan Timur, “Halkın can ve mal güvenliði için’ orada olan kolluk kuvvetlerinin kadın ve kız çocuklarına yönelik taciz ve tecavüz girişimlerine ve yine ‘güvenlik’ aðının gözetiminde nasıl fuhuş yaptırıldıðına tanıklık ettik” diyerek sistemin ‘güvenlik’ anlayışına dikkat çekti.

Van’da 23 Ekim- 9 Kasım 2011 tarihleri arasında yaşanan iki büyük depremin üzerinden bir yıl geçti. Bini aşkın kişinin yaşamını yitirdiði, binlerce kişinin yaşamının altüst olduðu deprem yine en çok kadın ve çocukları vurdu.

Van Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi yetkililerinden Sosyolog Ceyhan Timur ANF’ye konuştu. Depremin gözle görülebilir sonuçlarının ötesinde kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çeken Timur, “Bundan etkilenmeyen tek şey sanırım milliyetçi, otoriter, cinsiyetçi iktidar algısıydı” ifadesini kullandı.

‘ÝNSANLAR ÖLÜME TERKEDÝLDݒ’

Asıl hikâyenin ve acı yıkımların deprem sonrası ortaya çıkan gelişmelerde saklı olduðuna işaret eden Timur, “Depremden sonrası diðer ülkelerden gelecek olan kurtarma ekiplerin yardımlarını reddederek kendi gücünü sınamak isteyen bir hükümetin yaklaşımı her şeyi özetler niteliktedir. Van depremi adeta devletin ‘insanlara daha fazla ölümü, acıyı, çaresizliði, kaosu nasıl yaşatabilirim’i deneyimlediði bir laboratuar oldu. Nüfusun büyük bir çoðunluðunun Kürtlerin oluşturduðu kentte insanlar resmen ölüme terk edildi. Tarihsel olarak da devlet tarafından sürekli baskı altında tutulan, yerinden, topraðından koparılan, yaşamları ve yaşam alanları işgal edilen bu bölgenin insanları bir kez daha ölüme ve çaresizliðe itildi. Yardım kamyonları, tırları şehre sokulmadı. En acil ihtiyaç olan çadırlar uzun süre daðıtılmadı, daðıtılan çadırlar ve yardımlarda adil bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmadı. Ýktidara yakın medya kuruluşları depremin yansıması iktidarla paralel bir şekilde; halkı yaðmacı gösterip arka plandaki tüm gerçekleri maniple eden bir tutum sergiledi. Yetmedi bu bölgedeki halkın bu depremi hak ettiðine dair faşizan, ırkçı söylemleri dillendirdi” diye konuştu.

Van Valiliðinin, Belediye ve ST֒lerle ortaklaşmadıðını da dile getiren Timur, devletin sorumluluðunda olan afet sonrası yardım ve desteðin hükümete yakın Ýslami cemaatler aracılıðıyla yapılmaya çalışıldıðının altını çizdi. Timur, AKP Hükümeti’nin dindarlık üzerinden kendi yarattıðı sorunlar ve eksiklikleri de kapatmaya çalıştıðını ifade ederek, halka çevre belediyeler üzerinden gönderilen yardımlara da valilik tarafından el konulduðunu söyledi.

YARDIMLAR, KADINLAR ÝÇÝN GÜVENLÝK SORUNU YARATANLARA VERÝLDÝ

Yalnız yaşayan, eşi siyasi tutuklu olan, boşanmış, eşi ölmüş kadınlara valilik tarafından yardım verilmediðine tanıklık ettiklerini dile getiren Timur, “Yani kadınlara yönelik ayrımcılık deprem sürecinde de devam etti tıpkı şiddetin, taciz ve tecavüzlerin artarak devam etmesi gibi” dedi.

Van’ın sert hava koşullarına dikkat çeken Timur, açık cezaevi benzetmesi yapılan çadır kentlerde kadınlara ulaşmalarının engellendiðini ifade ederek, “Ancak daha sonra halkın can ve mal güvenliði için orda olan kolluk kuvvetlerinin kadın ve kız çocuklarına yönelik taciz ve tecavüz girişimlerine ve yine ‘güvenlik’ aðının gözetiminde nasıl fuhuş yaptırıldıðına tanıklık ettik” diyerek sistemin ‘güvenlik’ anlayışına dikkat çekti.

Çadır kentlerin ardından kurulan konteynır kentlerde de adil bir daðıtım yapılmadıðını söyleyen Timur, yardımların ihtiyaç sahiplerinin yanı sıra kadınlar için güvenlik sorunu yaratan kişilere verildiðinin altını çizdi.

YÝNE YANDAŞ MANTIÐI

Konteynır kentlerde kurulan kadın kahvelerinde kadınlara dönük eðitim ve psikolojik desteðin tersine toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden pekiştirildiði dini sohbetler yapıldıðını da dile getiren Timur, VAKASUM olarak konteynırlarda çalışma yürütmelerinin engellendiðini ve verdikleri mücadele sonunda konteynırlarda inceleme yapabildiklerini belirtti. Yapılan TOKݒlerin halk için yapılmadıðını, müteahit ve sermaye sahiplerine devlet tarafından sunulan bir destek olduðunu söyleyen Timur, depremle beraber yaşanan ciddi iş kayıplarına ve devam eden barınma sorunu da dikkat çekti.

Timur, “Önce çadıra erişim zordu, sonra konteynırlara, şimdi de TOKݒlere alım gücü düşük halk bu konuda ciddi problem yaşıyor. Yine yandaşçılık mantıðı var. Deprem açıða çıkan en temel sorun hükümetin bunu bir rant politikasına dönüştürmesi; hem doðayı tahrip eden hem de halkın ihtiyaçlarını karşılamayan bir anlayış hakim. Alım gücü sınırlı olan ve hiç alım gücü olmayan yoksullar ve kadınlar bu ‘hizmetten’ yararlanamıyor. Yalnız yaşayan kadınlar bu haktan tamamen mahrum bırakılıyor. Daha korkutucu olan TOKݒler bu kentte yaşayan insanlara ve kadınlara yeni bir yaşamı dayatmaktadır” diye konuştu.

‘DEPREM DOÐAL, AKP’NÝN ZORBALIKLARI TAM BÝR AFET’

AKP Hükümeti’nin bu yaklaşımının halkta bellek kaybı yaratarak, kültürel ve doðal yaşamı aşındırmak amacı taşıdıðının altını çizen Sosyolog Ceyhan Timur, devletin ‘depreme hazırlıksız yakalandık’ söylemini kabul etmediklerini söyledi ve ekledi: “Milliyetçi, otoriter, cinsiyetçi bir anlayışa sahip hükümet deprem sürecini bilinçli ve kasıtlı bir şekilde doðru ve saðlıklı yönetmek istemedi.”

KCK adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonlarına da dikkat çeken Timur, depremde kadınlara ve çocuklara destek saðlayan VAKASUM binasının ve çalışanlarının evlerinin basılarak gözaltına alındıðı hatırlatarak, “Deprem doðaldı. Ama hükümetin bu zorba yaklaşımları tam bir afetti. Ve buna benzer bir yıðın sorun bir yıl boyunca devam etti ve devam ediyor” dedi.

‘DEPREMDEN EN ÇOK YOKSUL AÝLELERÝN KADINLARI ETKÝLENDݒ

Timur, depremin sosyo-ekonomik, saðlık ve psikolojik boyutlarının kadınlar üzerindeki etkilerini ise şöyle anlattı: “Deprem gelir düzeyi yüksek ve düşük bütün bireyleri ekonomik anlamda derinden etkiledi. Tarihsel olarak yoksul olan ailelerin hem yardıma erişimde hem de olanak yaratma konusunda daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını gözlemledik. Yoksul ya da orta gelirli bir ekonomiye sahip ve genelde hizmet sektöründe yer alanların hepsi depremle beraber işsiz kaldı. Bu durum meslek ve gelir kaybını getirdi. Ailelerin büyük bir kısmı ortalama 13 kişilik aile nüfusuna sahip, ortalama her ailede bakıma ihtiyacı olan engelli, hasta, çocuk ve yaşlı var. Ve bunların tedavi ve bakımları özel ihtiyaçlar gerektiriyor. Depremle beraber bakımı zorlanan bu gruplar kadınlar içinde aðır psikolojik ve fiziksel bir yüke dönüştü. Ancak daðıtılan yardımlarla ayakta kalmaya çalışan yoksul aileler ve bu yoksul ailelerin kadınları depremden daha derinden etkilenmiştir. Örneðin bir kadın ‘Eşim işsiz, çocuklarımın eðitimi aksadı bunlar hepsi bana dert oluyor’ tamda dedikleri gibi bu sorunların hepsi kadınlara dert oluyor.”

Deprem sonrası korku ve stresin kadınlarda ciddi travmalara neden olduðunu belirten Timur, kadınlarda yüksek katlı binalara girememe korkusunun devam ettiðini ve kendini yetersiz, yalnız hissetmenin çok yoðun olduðunu ifade etti.

Yaşanan her kriz, afet gibi olumsuz durumların kişiden kişiye farklılık gösterdiðine işaret eden Timur, “Kadınların büyük bir kısmı ‘yalnız kalmaktan korkarken’ ve sürekli paylaşımda bulunmak, komşu ve akrabaları ziyaret etmeyi tercih ederken bir kısmı tamamen içine kapanmış kimseyle iletişim kurmak istemiyordu. Kadınların kendilerine ait özel bir alanın olmaması onların psikolojisini olumsuz yönde etkiliyordu. ‘Çadırda babam, abimi görünce onlardan nefret ediyorum’ diyen bir genç kadın özgürce hareket etme alanın olmamasından kaynaklı yaşadıðı psikolojik dışavurumu böyle yansıtıyor” diye konuştu.

DEPREM BERABERÝNDE ERKEN DOÐUMLARI GETÝRDÝ

Deprem sonrası çadırlardaki yaşamın beraberinde getirdiði zorluklara da deðinen Sosyolog Ceyhan Timur, özellikle soðuk havalar ve hijyenik olmayan ortamlardan kaynaklı ciddi saðlık sorunları yaşandıðını kaydetti. Depremin erken doðumların da beraberinde getirdiðini ve kadınların doðum yapacaðı uygun saðlık hizmetlerinin olmayışına dikkat çeken Timur, “Kurulan çadırlarda hizmet sunuluyordu. Saðlık ocakları gibi 1. Basamak saðlık hizmetleri, hastaneler tamamen işlevsizdi. Tespitlerimiz sonucunda kadınların sıklıkla yaşadıðı saðlık problemi; baðırsak (kabızlık) problemi, enfeksiyon ve adet düzensizliði oranı çok fazlaydı. Özellikle tuvalet, lavabo ve banyo gibi ortak kullanım alanlarından kaynaklı enfeksiyon hastalıkları daha çok kadın ve çocuklar arasında yaygındı. Deprem sonrası gebe kadınları risk barındıran gruplardı. Yaşlı kadınların deprem sonrası çok zorlanan bir gruptu. Düzenli kullandıkları ilaçlara erişimde ciddi sorunlar yaşandı. Çadır yaşamı onların saðlıðını çok ciddi etkiliyordu. Aynı durum engelliler içinde geçerliydi. Hareket alanları dar, yeterince sıcak olmaması onları zorlayan koşullardı. Hem stres ve korku hem de hijyenik olmayan koşullar anne ve bebek saðlıðını tehlikeye sokan öne çıkan etkenlerdi” dedi.

HÜKÜMETÝN GÖÇ YÖNLENDÝRMESÝ KADINLARDA CÝDDÝ TRAVMA YARATTI

Van Belediyesi’nin deprem koordinasyon merkezlerinde SES ortaklıðında gönüllü doktorların oluşturdukları saðlık merkezleri oluşturarak depremzedelere saðlık hizmeti vermesinin önemli bir destek olduðunu belirten Timur, yine deprem sonrası hükümetin depremzedeleri göçe yönlendirmesinin de kadınlar üzerinde ayrıca ciddi travmalar yarattıðını vurguladı.

Depremzedelerin çadır kentlerde yaşadıkları sorunları atılma tehdidi nedeniyle dile getiremediklerini söyleyen Timur, yapılan yardımlarda cinsiyetçi yaklaşımda bulunarak yalnız yaşayan kadınlara “git kocan gelsin”, “senin ailen yok mu” gibi denilerek bu kadınların yardımlardan tamamen mahrum bırakıldıðını belirterek “Tüm bunlar kadınların kendini yetersiz görme, yalnızlaşma hissi yaratmıştı” dedi.

VAKASUM NELER YAPTI?

BDP’ye baðlı belediyelerin desteðiyle kurulan ve altı bölgeye ayrılan koordinasyon merkezlerinde hazırladıkları tespit formları ile çalışmalarını yürüttüklerini dile getiren Sosyolog Ceyhan Timur VAKASUM olarak neler yaptıklarını ise şöyle özetledi: “Depremde risk grubu ve öncelikli kadın gruplarını belirleyip onlar için ayrıca bir kadın ekibi oluşturduk. Bu risk grubu özellikle doðumu yakın olan gebe kadınlar, yeni doðum yapmış kadın ve bebeklerdi. Depremden sonra 2,5 ay boyunca 3200 kadına ve 1229 çocuða özgün yardım paketlerin daðıttık. Deprem süresince 765 kadın kuruma ‘şiddet, ekonomik, barınma’ nedenleriyle başvuruda bulundu ve bu konuda kurumsal destek saðladık. VAKASUM olarak yalnız yaşayan kadınlara dönük barınma problemini ve yardım almaları noktasında özgün çalışmalar yürüttük. Yalnız olan 21 kadına Van Kilisesi ortaklıðında çadır temin ettik ve güvenli yerlere kurmalarını saðladık. Kadınların deprem sonrası yaşanan travmayla mücadele etmeleri, deprem psikolojisinden uzaklaştırıp yaşamlarını normalleştirmek üzere kadın istihdam çalışmaları yürüttük. Ýstanbul’dan gelen gönüllü kadınlar eşliðinde Yeni mahallede, 3. bölge çadırında ve Esenler mahallesin yaklaşık 55 kadınla el emeðini deðerlendirme çalışmaları yapıldı. Bu ürünler Ýstanbul’da sergilendikten sonra ücretleri kadınlara ulaştırıldı.

VAKASUM olarak deprem sürecinde yaptıðımız tespitler sonucunda soðuk ve yeterli hijyenin saðlanamamasından kaynaklı artan kadın ve çocuk saðlık problemlerine ilişkin saðlık merkezlerine gerekli önlemlerin alınması gerektiði konusunda bilgilendirme yaptıktan sonra TABV (Türkiye Aile Saðlıðı ve Planlama Vakfı) ile yürüttüðümüz ortak çalışmayı deprem sonrası kadınlara dönük; üreme, kadın saðlıðı, hijyen ve beslenme konuları hakkında hızlandırılmış eðitim seminerleri çalışmalarına başlattık. Yaklaşık 380 kadın bu eðitimlerden faydalandı. Eðitim alan kadınlara hijyen malzemelerinin yer aldıðı saðlık paketleri daðıtıldı.”

HÜKÜMETÝN KADIN POLÝTÝKALARI SORUNU ÇÖZMÜYOR, MEŞRULAŞTIRIYOR

Deprem sonrasında yaşanan kadın cinayeti ve intiharlarına dair gözlem ve incelemeler yaptıklarını da belirten Timur, “Toplumda kadınların toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı yaşadıkları şiddet, ayrımcılık, taciz ve tecavüzler, çalışma yükü depremle beraber arttı ve derinleşti. Kadınları güçlendirmek, destek olmak bu süreçte en önemli unsurdu. Şiddet maðduru kadınların yaşadıkları travma atlatılamamışken yaşanan depremin travmalarıyla mücadele etmek daha aðır ve zordu. Hükümetin kadın politikaları, kadına bakış açısı bu sorunu çözmek ve ortadan kaldırmaktan ziyade sorunu derinleştiren kadına dönük şiddeti meşrulaştıran erkek zihniyetine mahkûm eden bir yaklaşıma sahip” diyerek sözlerini tamamladı.