Sesli düşünmek yanlış mı?-Mustafa Delen
Sesli düşünmek yanlış mı?-Mustafa Delen
Sesli düşünmek yanlış mı?-Mustafa Delen
Siyasette sesli düşünmek demokratik bir davranıştır. Varsa ülkeyi ilgilendiren bir görüşün, bunu bir biçimde toplumla paylaşırsın.
Partiler, sivil toplum örgütleri, aydın ve akademisyenler de bunu analiz eder, yorumlar ve neticede topluma mal edilmeye çalışılır.
Nihayetinde toplum vicdanında ya olumlanır ya da olumsuzlanır.
Her uygar ve demokratik toplumda sorunların çözüm yolu ve dili budur.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da aynı yolu seçmiştir. Kürt sorununun çözümüne ilişkin görüşlerini/projesini önce mektuplar aracılığıyla Kandil, Avrupa ve BDP’ye sunmuştur. Bileşkesi, Kürt toplumunun iradesini oluşturan bu üç yerin ayrı ayrı görüş ve desteğini aldıktan sonra da bu kez çözüm projesini bir mesajla, ama en rafine biçimiyle, milyonların hazır bulunduğu Amed Newrozu’nda açıklamıştır Bundan daha bilge ve daha erdemli bir davranış olamazdı. Özcesi, son derece demokratik ve çağdaş bir metot izlenmiştir.
Sonrasında konuşan konuşana…
Belki de Türkiye, tarihinde ilk kez bu kadar konuşuyor!
Düşünmek, tartışmak ve konuşmak elbette ki iyidir. Bu, demokrasi ikliminin gelişmesine de hizmet eder. Ki bu bağlamda birçok değerli aydın, yazar-çizer, dost vd. birçok çevre haklı olarak kimi kaygılarını dile getirdi, getirmeye de devam ediyorlar. Sürecin sağlıklı ilerlemesinde bu çevrelerin rolü önemlidir. Görüşlerine değer vermek gerekir. Buna kimsenin itirazı yok, olamaz da!
Fakat kimileri de var ki sözleriyle veya yazılarıyla adeta daha atmosferini bulamayan bu iklimin “doğal” felaketi gibi hemen ortalığı velveleye verme gayreti içerisine girdiler. Aslında sürpriz olmadı. Bekleniyordu. Bunlar daha çok ırkçı, tekçi ve inkarcı cenahın reaksiyonlarıdır ki, yıllardır “kan siyasetini” yürütüyorlar. Kaldı ki kamuoyunda sözlerinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Muhatap almamak en doğrusudur.
Ancak bazı Kürt çevreleri vardır ki, bu çevrelerin en kısa zamanda netleşmeleri gerekiyor. Yoksa halk ve tarihle karşı karşıya geleceklerdir.
Önce bunların ne dediklerine bakalım;
Kimileri, “Gerillanın içeriden çekilmesi yanlıştır” diyor.
Kimileri, “Barışa da savaşa da Öcalan değil, PKK karar versin” diyor.
Kimileri, “Haklar verilmeden, savaşı durdurmak yanlıştır” diyor.
Öyle ki, “Amed Newrozu’nda okunan mesaj Öcalan’ın asıl mesajı değildi” diyen bile çıkıyor!
Bu kadarına da pes doğrusu!
Süreci anlamak isteyenlere tavsiyem şu olacaktır: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm anlayışını anlamak istiyorsanız önce son beş savunmasını okumalısınız. Çünkü bu kitaplarda nasıl bir toplum, ulus ve yönetim modeli sorularına çok geniş cevaplar bulunmaktadır. Kürdistan’ın dört parçası için, yanı sıra bölge için de çözüm perspektifleri mevcuttur. Öcalan, hareket olarak varmak istedikleri nihai amacı, “Ekolojik, Demokratik ve Cinsiyet Özgürlükçü Toplum Paradigması” olarak formüle etmektedir. Bu, asıl hedeftir. Stratejidir! Burada bir değişiklik söz konusu değildir.
Mesajın özü mücadele biçimine yöneliktir. Bundan daha normal ne olabilir ki? Söz konusu yeni biçim veya yöntem, Kürt sorununu daha erken ve kansız çözecekse neden sevinmeyelim, desteklemeyelim, alkışlamayalım?
İsterseniz daha yalın bir biçimde seslendirelim endişelerimizi…
Mücadele duruyor mu?
Hayır, siyasal ve demokratik bir tarzda daha da yoğunlaştırılıyor!
Gerilla dağıtılıyor mu?
Hayır, ulusal ve demokratik haklar güvenceye alınıncaya kadar silahlarıyla birlikte hazır bekleyecek! O halde bu telaşa ne gerek var. Kuşku ve güvensizlik yaratarak özel savaş değirmenlerine su mu taşımak istiyorsunuz?
Gün, görevlerine sahip çıkma, kendini katma ve birlik olma günüdür. Ortak iradeyle kazanılmayacak hiçbir zafer yoktur!
www.hakikatin-izi.com