‘Sen barbar deðilsin sponsorlar barbar!’

‘Sen barbar deðilsin sponsorlar barbar!’

Ýstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampüsü'nde geçtiðimiz Salı günü düzenlenen bir toplantıyla duyurusu yapılan 13. Ýstanbul Bienali, deðişik bir protestoyla karşı karşıya kaldı. Sanatçı Niyazi Selçuk, Ýstanbul Kültür Sanat Vakfı (ÝKSV) tarafından organize edilen 13. Ýstanbul Bienali'nin teması olan "Anne ben barbar mıyım?" sorusunu ve bienal yetkililerini daðıttıðı kartlar ve yaptıðı konuşmayla protesto etti. Selçuk, daha önce de Kamusal Sanat Laboratuvarı'nın (KSL) çıkış işi olan “isimsiz mektup”la 2011 yılında düzenlenen 12. Ýstanbul Bienali'ni protesto etmişti. Bienal eylemlerinin yanı sıra çevre katliamı yapan çeşitli kurumları da protesto eden Selçuk, Ýstanbul Modern, Ali Aðaoðlu ve Şekerbank protestolarıyla da tanınıyor. Sanatçı Niyazi Selçuk'la bienal eylemi perspektifinde bienallerin amacını ve organizasyon yetkililerinin temsiliyetlerini konuştuk.

Siz ÝKSV tarafından organize edilen 13. Ýstanbul Bienali'nin konseptinin duyurulacaðı toplantıda bir protesto eylemi gerçekleştirdiniz. Bu süreci anlatır mısınız?

Organizasyonun yapılacaðı yeri yetkilileri arayarak öðrendim. Bir önceki bienal de onlar adına hoşnut karşılanmayacak bir çalışmayı tasarlamıştım ve bu çalışmanın sorgulattıðı kirli geçmişleri ile yüzleşmek ve açıklama yapmak yerine sessiz kalmayı tercih etmişlerdi. Söz konusu çalışma özetle, Vehbi Koç tarafından Kenan Evren'e yazılmış 3 Ekim 1980 tarihli teşekkür mektubudur. Mektubu bienal lansman kartlarının ardına gizleyip kazı-kazan solüsyonu ile kaplayarak katılımcılara daðıtmıştık. Tabi ki, bunu görmezden geldiler, herhangi bir açıklama yapmadılar. Yaptıðımız eylem ile ilgili bir açıklama yapmaları kirli geçmişleri ile yüzleşmek olacaðından bir açıklama yapmalarını zaten beklemiyorduk. Toplantıda söz alarak 13. Ýstanbul Bienali Küratörü Fulya Erdemci'ye şu soruyu yönelttim: "Fulya hanım, annemi aradım. Dedim ki, "Anne ben barbar mıyım?" O da dedi ki, "Evladım hayır, sen barbar deðilsin. O bienali organize edenlerin sponsoru Koç’un kendisi barbarlardır." Erdemci, bu bienal organizasyonun başında organizasyonu kamusal alana çekmek amacıyla baðımsız insiyatiflerle yaptıðı görüşmelerinde insiyatiflerden red cevabı aldı; organizasyonu kamusal alana çekmek amacıyla baðımsız insiyatiflerle yaptıðı görüşmelerde Kent Hareketleri (20 mahalle derneði 10’nun üzerinde insiyatif), Ýmece (Toplumun Şehircilik Hareketi) ve Kamusal Sanat Laboratuvarı’ndan da red almıştır. Bu reddedişlerin açık gerekçesi ise neo-liberalizmin kent mekânına ve yaşam alanlarına saldırısına ortak olmamaktır. Bu saldırıya karşı asıl mücadeleyi veren bu oluşumların dahil olmadıðı bienali kimlerle yapacak merak içindeyim. Tasarım bienalindeki gibi inşaat firmaları ile el ele verebilme ihtimallerinden korkmuyor deðilim.

Kamusal alan vurgusu yapmaya çalışıyorlar derken...

Kültür başkenti, bienaller ve festivallerle bir kenti pazarlamaya dair yapılanlara ve gelinen noktanın hiç kendileri ile alakası yokmuş gibi davranmalarına bir ses vermek gerektiðini düşünüyorum. Kartal’da Kentsel dönüşüm projesinden ihale almış bir holdingin sahibi olduðu ÝKSV, bienalinin ardına saklanarak kentsel dönüşüm ve kamusallık tanımını tartışmaya açıyor. Bunun samimiyetine hangi aklı başında insan inanır? Başlamış olan ve yakında yapılacak olan daha büyük yıkımlardan evsiz kalacaklardan, kent dışına sürüleceklerden hangi barbarlar sorumlu olacak?



"12 EYLÜL'LE YÜZLEŞÝLMEDEN SAMÝMÝ OLUNACAÐINI DÜŞÜNMÜYORUM"

Protesto eyleminizde size tepki gösteren oldu mu?

Salonda bana tepki gösteren olmadı. Söyleyeceklerimden korktukları için konuşmamı sonlandırmaya çalışarak klasik uzlaşmacı burjuva nezaketi ile "sizinle diðer toplantılarımızda bir araya gelmek isteriz, lütfen özellikle sizi bundan sonra yapacaðımız konuşmalara bekliyoruz" şeklinde bir davette bulundular. Toplantı bitiminde kapıda bulunan kokteyl masalarına Koç Holding’in http://www.otokar.com.tr/tr/urunler/urun_kategori.aspx?kategori=5 web sitesinden aldıðım zırhlı araç görsellerinin, arkasında da şu notun olduðu “Sevgili Sanatseverler; Bu zırhlı araçlara sahip olmak isterseniz Ýstanbul Bienali Resmi Sponsoru Koç Holding ile baðlantıya geçebilirsiniz. Daha fazlası http://www.otokar.com.tr/tr/urunler/urun_kategori.aspx?kategori=5 adresinde görülebilir Ýstanbul Kültür Sanat Vakfı” kartları daðıttım. Sitede yer alan bu görsellere bir bakın, bu araçlar haberlerde konu olan olaylarda, en çok nerede hangi coðrafyada görmektesiniz? Barbarlık nerede ve kimlerde? Yine ÝKSV’nin kendisine bakalım. Her festival veya bienal organizasyonunda güvencesiz ve düşük ücretli asistanlar çalıştırıyor. Festival ya da Bienal organizasyonlarında güvencesiz ve düşük ücretli asistan çalıştıran ÝKSV bize annemize barbar olup olmadıðımızı sormamızı istiyor. Ama şöyle örnekler de var, örneðin Ken Loach, geçtiðimiz yıl ihaleyle insan çalıştıran Torino Film Festivali’nin düzenleyici kurumunu protesto ederek onur ödülünü almamıştı. Belki bir gün bu coðrafyaya da böyle onurlu insanlar gelir.

12. Ýstanbul Bienali'nin açılış gününde de 12 Eylül'le ilgili bir protesto eylemi gerçekleştirmiştiniz...

12 Eylül Anayasası'nın dayattıðı şeyler hepimizin hayatında derin izler bırakmıştır. Mutlaka bir şekilde hayatımızı sekteye uðratmış, hayatımızda travmalar yaşatmış ve bir darbe gençliði olarak yetişmemize sebep olmuştur. Bu sistemin içinden çıkıp, yıllar sonra sanatla uðraşıp, o sistemin içinde bu insanlarla ve kurumlarla karşılaşmak ve onların bu pişkinliðini görünce onlarla beraber çalışmayı tercih etmek yerine onlarla mücadele etmek gerektiðine inandım. Kenan Evren'e böyle bir mektubu yazan; “emrinize amadeyiz..” diyen kurumun sponsor olduðu bienalle ilgili ne söylenebilir ki zaten? Bu kirli geçmişi olan holdingler, kurumlar ve kişilere bize sordukları soruya karşılık bir soru sormak istiyorum. Annelerine “Anne, biz neden bu kadar barbarız ve neden bu kadar densiziz?” diye sorsunlar. Bu kirli geçmişle yüzleşilmediði sürece, bu kurumların yapacaðı hiçbir şeyin samimiyetine inanıyorum.

"SANAT KAR SAÐLAMIYORSA YARARSIZDIR"

Sizin bienalin temasıyla bir alıp veremediðiniz yok. Karşı sanatın argümanlarını kimlerin nasıl kullandıðıyla ilgili bir sorununuz var anladıðım kadarıyla...

Evet, benim derdim bienalin de, sponsorlarının da, kültür endüstrisinin de kendisiyle. Yani bu kültür endüstrisinin politikalarıyla. Çünkü bienal ve temsil ettiði kültür politikası tüm muhalif kavram ve söylemlerin içini böyle boşalttı. Şu anda da yapmak istediði budur. Baðımsız sanat en önemli sorunsal. Kültür sanatın tüm alanları devlet tarafından özel sektörün eline teslim edilmiş durumda. Sanatçılar para kazanabilmek adına sanatı kendi çıkarları için kullanan holdinglerin aðzının içine bakıyorlar. Bu teslimiyet onlarda sanat ve sanatçı üzerine tahakküm kurmayı hak görmelerine sebep olmakta ve sanatı araçsallaştırarak yaptıkları kötü gerçekleri perdelemeye çalışmaktadırlar. Örneðin Şekerbank Solaklı Vadisi’nde yaptıðı HES barajı ile Karaçam ve Köknar köylerinde doðayı katlederken, köylülerin üzerine jandarmayı salarken, bunun basın tarafından haber yapılmasından dolayı kaybolan imajını yine sanat ile kazanmaya çalışması gibi. Şekerbank, Ýstanbul’da apar topar açtıðı galerisinde küratörü ve sanatçısı ile “ekoloji” konulu sergiler açmıştı. Gerçekten bu bankanın ekoloji ile bir derdi var mı sizce? Siz inanır mısınız? Ýmaj temizlemek için sanat bire birdir. Sanatçıları da küratörleri de onlar nasıl bir yalan isterlerse o yalanı söylüyor veya o yalana tereddüt etmeden ortak oluyorlardı. Sanat onlar için şöyle bir şey; “sanat eðer kar saðlamıyorsa, yararsızdır”, “imaj kurtarmıyorsa, yararsızdır” bize söyledikleri bu. Onlar için sanat, dünyayı gerçekten etkilediðinde sanat olma statüsünü kaybediyor nedense? Onlar için sanat ekonomik deðer taşıdıðında yararlıdır, müze olduðu zaman, metaya dönüştürülebildiði zaman sanattır. Sanat baðımsızlaşmadıðı sürece gerçek anlamını bulamayacaktır.

Eklemek istediðiniz bir şey var mı?

Her şeyi bir kenara bırakalım, halen biz darbe anayasasıyla yönetiliyoruz. 33 yıldır her şey bunun üzerinden devam ederken ve holdingler holding olmalarını bu anayasaya borçluyken kimse bu tarz organizasyonların samimiyetine inanmaz. "Ýnsan neyle yaşar?”, “isimsiz” “müsibet” “Anne, ben barbar mıyım?” gibi temalarla muhalif sanatçılara gelin sorgulayın diyorlar. Muhalif ehlileştirdiðiniz sürece tehlike arz etmez. Toplum sanatın gerçek işlevini farkettiði zaman, sermaye bu farkındalıkla baş edemeyeceðini biliyor. Belli bir ekonomiye sahip insanlar için sanat, evlerinin ve müzelerinin duvarlarını süsleyecek bir meta olarak kalmasıdır. Ara ara çaðrı yaparsınız ve toplumun, sanatçının gazını alırsınız. Şu anda yapmak istedikleri de budur. Gazını aldırmak isteyen arkadaşlar çekinmeden katılacaktır.

Protesto eylemleriniz devam edecek mi?

Bu sorunuza Adorno’nun bir sözü ile cevap vermek istiyorum. “Geçmişle ancak, yaşananların sebepleri ortadan kalktıðı zaman hesaplaşmış olacaðız." Hesaplaşma yaşanana kadar devam….