Savaşın 5N 1K’sı

Savaşın 5N 1K’sı

Savaş haberciliðinin 5N 1K olarak bilinen "Ne nerede, ne zaman, nasıl, neden, niçin ve kim?" sorularına yanıt olacak bilgileri birinci elden gerilla güçlerinden aldık. Bilgiler belgeler tanıklar dolayısıyla gerçek apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeði gizlemek için büyük bir çaba gösteriyor.

Gerillalar ve gerilla komutanları ile yaptıðımız sohbetlerde, öne çıkan konu doðallıðında son eylemler oluyor. Gerilla AKP iktidarına, Tayyip Erdoðan'a ve onun danışmanlarına çok öfkeli. Çünkü sorunu yanlış tahlil edip Kürtleri oyalamakla çözüm getirmenin büyük bir yanılgı olduðuna işaret ediyorlar. AKP'nin de medyayı kontrol ederek bu alışkanlıðını hala bozmadıðına vurgu yapıyorlar. Medyanın AKP ve Tayyip Erdoðan'ın korkusuyla savaş gerçeðini nasıl gizlediðini günlük örneklerle anlatıyorlar. Gerçekten de öyle. Eylül ayının sonlarından itibaren Ekim ayının ilk iki haftasında Çarçela ve Cilo bölgesindeki yoðun operasyon, çatışma ve savaş uçaklarının bombardımanını anımsatıyorlar. Suriye'deki iç savaşta bile bu kadar hareketlilik yokken, Türkiye Suriye'yi gündemde tutuyor. Kendi savaşını ise gizleme telaşında.

AKP'nin son dönemdeki gerçeði gizleme politikası öylesine abartılı bir hal aldı ki, 1980'leri, 1990'ları bile geçiyor. AKP iktidarı gerillanın alan hakimiyeti karşısında zorlanıyor. Ordusunu savaştıramıyor. Karakollar gerilla kuşatmasında. Karakollara gitmesi gereken erzak, cephane ve yeni askerlere izin verilmiyor. Askeri yollardaki köprüler imha ediliyor. Karakolların elektirik ve telefon şebekeleri işlevsiz hale getirilmiş. Karakollar çaresiz kalmış. Bazı karakollar köylüleri kendilerine kalkan olarak kullanıyor. Köylülerden büyük paralar karşılıðı erzak alıyorlar. Hatta bazı köylerde köylüler vasıtasıyla alandaki gerilla komutanlarına haber gönderip elektrik ve telefon hatlarının yapılması için izin isteyenler bile var. Gerillalar bunu reddediyor. Türk ordusunun askeri üslerinin bu topraklarda meşru olmadıðını söylüyorlar.

Evet savaşın gerçeði böyle. Biz bile bu gerçeðin çok küçük bir bölümüne ancak tanık olabiliyor ve size aktarıyoruz. Çünkü öylesine örnekler var ki! Örneðin Oramar (Daðlıca) Karakolu'nda gerillar bir tankı imha ediyor. Tankın içerisinden asker cenazeleri çıkarılıyor. Et soðutma araçları içinde taşınan asker cenazeleri, gerillanın eylemi ile yanan tanklar, büyük paralar ve reklamlarla Türk ordusuna satılan zırhlı araçların nasıl işlevsiz hale gelip parçalandıklarını görüyoruz. Askerlerin sahip olduðu üstün teknolojiye karşı gerillalar da teknikler geliştirmiş.Gerilla bu konuda askeri yaratıcılıðı ile Türk ordusunun kullandıðı tekniði işlevsiz hale getirebiliyor.

BMC'NÝN KÝRPÝLERÝ PARÇALANIYOR!

Bunun en çarpıcı örneðine yine Zagros alanındaki bir dað doruðundaki gerilla mevzisinde tanık oluyoruz. Bir gerilla komutanı Çukurova Holding'e baðlı BMC firmasının ürettiði ve Türk ordusuna saðladıðı zırhlı araçlardan "Kirpi" olarak tanımlanan araçların nasıl parça parça haline geldiðini anlatıyor. Bunun görüntüsünün olduðunu ve yakında basına vereceklerini de sözlerine ekliyor. Bize de bazı görüntüler gösteriyor. Askerlerin nasıl korktuklarını, yolların nasıl işlevsiz hale geldiklerini anlatan görüntüler bunlar. Türk ordusu, hükümeti ve medyası bizim gözümüzle gördüðümüz bu yaşanmışlıkların hiçbirini kamuoyuna duyurmadı.

HAKÝMÝYET GERÝLLADA HÜKÜMET GÝZLÝYOR

Türk ordusunun başındaki orgeneral Necdet Özel'in bizzat gelip operasyonlara katıldıðı ve denetim kurmaya çalıştıðı Şemzinan, Gever ve Çele hattında gerillanın hakimiyeti devam ediyor. Cilo, Avaşin, Zap eyaletiyle Şemzinan'ı içine alan Xakurke eyaletinden sorumlu gerilla komutanlarını görüyoruz. Gerillala komutanlarına bu alanla ilgili son bilgileri soruyoruz. Her komutan kendi alanı ile ilgili bilgiler veriyor. Gever/Şemzinan ve çevresini kuşatan Cilo Eyaleti komutanlarından Perver ve Kendal Gılord 12 Ekim günü 14.00-18.00 saatleri arasında yapılan eylemin detaylarını bize anlatıyorlar. Türk medyasının 6 askerin hafif yaralandıðını haber yaptıðı bu eylemin detayları ise AKP'nin yaşanan gerçeði nasıl gizlediðini göstermesi açısından ibret verici bir örnek teşkil ediyor. Ýşte gerçek yaşananlar:

12 Ekim günü gerillalar 3 koldan Salara tepesine giriyor. Birçok asker mevzisi imha ediliyor. Eylem 4 saat sürüyor. Eylemde gerillalar 27 asker cenazesinin üzerine gidiyor. 30'un üzerinde de yaralı asker var. Bu eylemde de BMC firmasının sattıðı 1 kirpi aracı tahrip ediliyor. Gerillalar bu eylemlerde 2 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet A6 aðır makineli tüfek, 1 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet BKC tam otomatik silah, 20 şarjörüyle birlikte 1 adet HK33 melez tipi silah, 20 mermisiyle birlikte 1 adet G3 silah, 3 asker raxtı, 1 Nicon dürbün, 1 gece dürbünü, 2 telsiz, 1 bilgisayar, 2 çanta, 1 yaðmurluk ve ölen askerlere ait 2 kimliðe el koyuyor. Gerillalar eylemde ayrıca 2 kutu A6 aðır makineli tüfek mermisi, 1 adet BKC ve 1 adet termal cihazı da imha ediyor. Bu eylemde bir gerilla da yaşamını yitiriyor.

Biz bu eylem yerine yakınız. Savaş uçakları bulunduðumuz alanları yine rastgele bombalıyor. Bir gerilla "Kayıpları çok ve yine çok kızmışlar" diyor. Eylemden sonra yaralanan bir gerilla ile karşılaşıyoruz. O gerilla bütün yaşananları ayrıntıları ile arkadaşlarına ve bize aktarıyor. Yaşanılanlar bu kadar net. Tanıklı. Belgeli. Ancak AKP iktidarı, Türk ordusu ve medyası bu yaşanılanları "6 Hafif Yaralı asker" olarak geçiştiriyor. Oysa ölü ve yaralı asker sayısı çok aðır. Paralı askerlerin anlaşma gereði ölümleri açıklanmıyor. Yaralı askerlerin ölüme varmış halleri ise daha sonra "intihar, kaza, şimşek çarpması, trafik kazası" altında küçük haberler olarak verilip geçiştiriliyor.

AKP'NÝN YALAN VADÝSÝ "KAZAN"

Devletin savaş gerçeðini gizlemesine tipik bir örnek de "Kazan Vadisi" (Geliye Tiyare) gerçeði. Son iki yıldır AKP'ye yakın medyada "Kazan Vadisi" çokça yer alıyor. Devlet medyası kendilerine verilen telkinlerle Kazan vadisini 1990'lardaki Zap, 2000'li yıllarda ise Kandil gibi sembolleştirmek istiyorlar. Kendilerine göre Kazan vadisi'nde olan biten herşeyi önce tanımlayıp sonra da tanımladıkları gerçeði istedikleri gibi şekillendirip yorumluyorlar. AKP'nin akıl hocaları ve medyası hiçbir coðrafik bilgiye sahip olmadıkları, gerilla mevzilenmesi konusunda cahil kaldıkları bu alan için "şehir efsaneleri" üretip duruyorlar. Hakkari'nin Çele (Çukurca) bölgesindeki bu alan için olmadık haberler üretildi. Gerillalar, kendi çalışmaları için her alan gibi kullandıkları ve mevzilendikleri bu vadide tabii ki de varlar. Ancak AKP medyası Kazan vadisinde akla ve hayale sıðmayan gerilla kampları kurdu. Bu kamplarda aslı ve astarı olmayan operasyonlar düzenledi. Sayısı yüzleri neredeyse binleri bulan gerillayı imha ettiklerini açıkladılar. Oysa HPG bu alana ilişkin de gerekli açıklamaları yaptı. Ancak Türk medyasında her gün "Kazan Vadisi" ile ilgili yeni bir haber çıkıyor. Son günlerde de bu haberlere sıkça yer veriliyor.

Bu alanı iyi bilen HPG yetkililerine bu durumu sorduðumuzda aldıðımız yanıtlar yine oldukça somut ve açıklayıcı. HPG yetkilileri bu alana ilişkin Türk medyasında çıkan haberlerin gerçeði yansıtmadıðını ifade ediyor. Gerçekten de yine hem tanık olduðumuz gerçekler, hem resmi açıklamalar, hem de bütünüyle ortaya çıkan sonuçlar Türk medyasında yer alanları açıkça yalanlıyor.

ÇELE'DE 8 NOKTAYA GERÝLLA BASKINI

Zagrosların en sarp bölgelerinden geri döndüðümüzde bu alanda yaşanan operasyon ve çatışmalara ilişkin yeni bilgiler edindik. Birlikte yolculuk yaptıðımız üst düzey gerilla komutanı Çele bölgesinde bir hareketlilik olduðunu söyledi. Biz her saat başı TRT radyosu ve fırsat bulduðumuzda izleyebildiðimiz Türk televizyonlarında Çele (Çukurca) kırsalıyla ilgili haberlere kulak kabarttık. Türk televizyonları önce her zamanki gibi sessizdi. Sonra önce askerlerin bu bölgede operasyona çıktıðı ve gerillalar ile sıcak temasın saðlandıðını söyledi. Sonra 3 askerin öldüðünü haber verdi. TRT radyosu ilk haber yaptıðı bu çatışmayı "Hakkari'nin Çukurca Kırsalı'nda çıkan çatışmada şehit oldu" cümlesiyle geçiştirdi. Biz beraberimizdeki üst düzey gerilla komutanına baktık. Gerilla komutanı "asker operasyona çıkmadı. Arkadaşlarımız birkaç koldan eylem yaptı" dedi. Biraz daha ilerledikten sonra TRT radyosu bu kez "Gerillaların 3 koldan karakollara baskın yaptıðını" duyurdu. Gerilla komutanı ise bir süre sonra birliklerinden aldıðı bilgileri bizimle paylaştı.

Çukurca hattında gerillalar eş zamanlı baskın eylemleri gerçekleştirmişti. Kazan Vadisi'nde 14 Ekim günü saat 20:00'de 50 araçlık bir askeri konvoya eylem yapılmış. 6 zırhlı araç imha edilmiş, 2 araç da tahrip edilmiş. Kepe Mirişka alanına indirme yapmak isteyen helikopterlere de gerilla müdahale etmiş. 14/16 Ekim tarihleri arasında meydana gelen çatışmalarda tespit edilebilen 25 asker ölmüş. 2 gerilla da çatışmalarda yaşamını yitirmiş. Haberin gerçeði böyle. Türk medyası ise gazete manşetlerinde ve tv haberlerinde "kazan vadisi" ile ilgili yalan bir habere daha yer vermiş. Ancak çatışmalar bununla sınırlı deðildi. Helikopter, obüs ve havan saldırılarıyla bir köylü kadın da yaşamını yitirmişti. Gerillanın eylemi kapsamlıydı. Daha geniş bilgiyi ise yine HPG'nin üst düzey yetkilisi bize haber verecekti.

Gerilla komutanının aktardıðı kadarıyla, 16 Ekim günü saat 22:10'da Çele kırsalındaki Gire Orte askeri üssüne yönelik gerillalar bir baskın geliştiriyor. Gerillalar eş zamanlı olarak Çukurca Tugayı, Sere Seve taburu, Gire, Şîkêr, Karataş karakolları ve Karataş karakolu güvenlik tepesini ateş altına alıyor.

2 koldan tepeye giren gerillalar 1 tank ve 3 mevziiyi imha ediyor. Tank mevziisinde bulunan 5 asker ile diðer mevziilerde bulunan 8 asker gerillalar tarafından öldürülüyor. Eylem ardından 2 saat boyunca alanda çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalarda da 4 asker öldürülüyor. Toplam 17 asker ölümünü tespit edebiliyor. Diðer ölü ve yaralılar skorsky helikopterle alandan uzaklaştırılıyor.

Baskın eylemi sırasında 3 gerilla yaşamını yitiriyor. Yani gerillalar 8 ayrı koldan karakol ve askeri üslere eylem gerçekleştiriyor. Gerillalar 17 Ekim günü de Bilican Alayı'nı bütün gün boyunca ateş altına alıyor. Biz bütün bu bilgileri birincil elden alıyoruz. Hava hareketliliði ve yapılan bombardımanlar da gelişmeleri doðruluyor. Daha sonrasında eylem yerinden gelenleri görüyoruz. Onlar da detaylar veriyor. Yapılan eylemin kamera kaydının olduðunu ve bunu da kamuoyu ile paylaşacaklarını da sözlerine ekliyorlar.

SAVAŞ GÝZLENSE DE AKAN KAN GÝZLENEMÝYOR

Sonuç olarak Türk medyasının geniş bir alana yayılan operasyon ve çatışma alanını "Kazan Vadisi" yalanı ile gizlemesi sonuç vermiyor. Çünkü sadece bizim tanık olduðumuz, gördüðümüz, yaşadıðımız ve birincil elden aldıðımız bu bilgiler ve savaş gerçeðinin nasıl gizlendiðini, gizlenmeye çalışıldıðını yeterince gözler önüne seriyor. Bu eylemlerin yanı sıra Aðrı, Bitlis, Van, Amed, Botan, Dersim ve diðer bölgelerdeki çatışmaların bilançosu ise Türk ordusu açısından çok daha büyük. HPG ve YJA Star gerillalarının yaptıðı eylemler, bu eylemlerde yaşanan gerçekler Türk devleti tarafından gizlenmek isteniyor. Medya ölümleri "hafif yaralı" başlıkları ile geçiştirmek isterken Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoðan "Akan kanın durması için gereken yapılacak!" açıklamalarında bulunuyor. Bu açıklamaları yorumlayan bir gerilla haklı olarak "Madem savaş ve çatışma yoksa kan nerede ve nasıl akıyor!" diye soruyor.

Savaş gerçeði gizlense de savaşta akan kanın ölçüsü gizlenemiyor. Savaş haberciliðinin 5 N 1 K olarak bilinen "Ne nerede, ne zaman, nasıl, neden, niçin ve Kim?" sorularına yanıt olacak bilgiler böyle. Gerçek apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeði gizlemek için büyük bir çaba gösteriyor. Bizim tanık olduðumuz savaş gerçeði böyle. Bu bilgilerin bir kısmı HPG'nin resmi açıklaması olarak kamuoyuna yansıdı. Hal böyle olunca insanın sorası geliyor: Peki Türk medyası komşusu Suriye ile uðraşırken ve oradaki çatışmayı manşetlere taşırken neden bu topraklardaki savaşı gündemden düşürüp gerçeði gizliyor? Bunun nedenleri ve sonuçları üzerine neden barışcıl çözüm aklı inşa edilmiyor. Bunun önünde engel oluşturan faktörler neler?

Bu durumun oluşmasındaki birinci faktör Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoðan'ın "yaşanan savaştaki kayıpları medya vermesin, görmesin" telkininin katı bir talimat olarak medya tarafından uygulanıyor olması. Erdoðan bunun için Afganistan'daki savaşta NATO üyesi ülkelerin kayıplarının medyada yer almamasını örnek olarak göstermişti.

Ýkinci faktör ise Türk ordusunun gerilla karşısında kullandıðı gelişmiş teknik, aðır silahlar ve çok yönlü ittifaklarının inisiyatifsiz kalması ve büyük kayıplar vermesi gerçeði. Verilen asker kayıp sayısının fazla olması hem orduyu, hem de hükümeti zor durumda bırakıyor. Türk ordusunun sayısal, teknik üstünlüðüne karşın gerilla karşısında hem arazide, hem de çatışmada büyük bir gerileme yaşıyor olması savaş gerçeðini kamuoyuna yansıtmada isteksiz kılıyor.

Üçüncü faktör ise AKP iktidarının Fetullah Gülen Cemaati ile birlikte oluşturduðu ve hala sürdürdüðü KCK operasyonların sonuçlarının da başarısız olma gerçeðini göstermesi. Çünkü siyasal alanda bütün baskı ve zulüm politikalarına raðmen gerilla/halk ilişkisindeki bað zayıflamadı. Aksine gerilla ve halk ilişkisi daha da derinleşti. Çatışmalarda yaşamını yitiren gerillaların cenaze törenlerine nitelikli, kitlesel ve radikal halk katılımı ve en önemlisi de gerillaya katılım oranının giderek artması AKP'yi gereðinden fazla zorluyor. Bunun için AKP gerçeðin üzerini örtmek için daha fazla çaba gösteriyor.

AKP'nin savaş gerçeðini örtme ve kendine göre yansıtma çabasındaki dördüncü faktör ise "PKK'yi tasfiye planı ile Öcalan'ı etkisiz kılma politikalarının" iflas etme gerçeðidir. Çünkü AKP 2009'da başlattıðı ve 2010 ve 2011 yıllarında hız kazandırdıðı "oyalama siyaseti" ile PKK'yi yenilgiye uðrattıðını, Öcalan'ı etkisiz kıldıðını ve Kürt sorununu kendine göre çözdüðünü iddia etmişti. Ancak yaşanan gerçekler ne PKK'nin yenilgiye uðradını, ne aðır tecrite raðmen Öcalan'ın etkisiz kaldıðını ne de Kürt sorununun çözüldüðünü gösteriyor. PKK siyasi, toplumsal ve askeri olarak belki de tarihindeki en güçlü süreçlerden birini yaşıyor. Siyasal alanda gücünü nitelikli hale getirmiş, toplumsal alanda en kitlesel dönemini, askeri alanda da yeni strateji ve taktiklerle en güçlü dönemini yaşıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise bütün aðır tecrit koşullarına raðmen en etkili aktör konumunda. Kürt sorunu ise Kürtlerin verdikleri aðır bedellerle kazandıkları hakların bir halkın sahip olması gereken statü baðlamında hala yasal/anayasal alanda güvence altına alınamamış durumda.

Dolayısıyla AKP iktidarı kendisini kurtarmak için ya yaşanan gerçekleri görmezden geliyor ya da gerçekleri kendisine göre tersyüz ederek topluma sunuyor. Ancak bu eksenli bütün bu politikalar hiçbir şekilde sonuç vermeyecek. Çünkü AKP, her gün ortalama bir düzine asker kayıbını gizliyor. Her gün onlarca savaş uçaðını harekete geçiriyor. Onlarca karakol ve asker mevzisinden yüzlerce tank ve top bombardımanı yapıyor. Savaş helikopterleri ya asker taşıyor ya da boş araziyi bombalayıp duruyor. On binlerce askeri bir yerden bir yere geçiriyor ve operasyon yaptırmak istiyor.

2012 yılının geride kalan bütün zamanında gerilla ile Türk ordusu arasında büyük çatışmalar yaşandı. Gerilla yeni eylem strateji ve taktikleri ile Türk ordusunu ve AKP iktidarını şaşkına uðrattı. AKP'nin 2011 ve 2012 yılı kışında yürürlüðe koyduðu "PKK'yi bitirme planı" ise tasfiye olmuş durumda. Bunun en önemli göstergesi ise AKP iktidarının yaşanan gerçeði toplumdan gizlemesidir.



BÝTTÝ