'Savaş şiddeti gündelik suça evriliyor'
'Savaş şiddeti gündelik suça evriliyor'
'Savaş şiddeti gündelik suça evriliyor'
Barış İçin Kadın Girişimi'nin düzenlediği "barış" konferansında konuşan Nazan Üstündağ, silahlı savaş dursa dahi toplumsallaşmayan barışın arkasından ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizliğin derinleştiğine dikkat çekti, "Savaş şiddeti gündelik suça evriliyor" dedi.
Barış İçin Kadın Girişimi'nin düzenlediği barış konferansı Boğaziçi Üniversitesi Konferans Salonu'nda başladı.
Rektörlük binasındaki toplantı salonunda yapılan konferansta, kadınlar, "Dünya kadınları, barış istiyor", "Barış için ısrar ediyoruz", "Biz kadınlar seyretmiyoruz, barış için mücadele ediyoruz", "Biz kadınlar barış sürecinde aktif yer alıyoruz" pankartlarıyla barış talebini dile getirdi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Nilgün Yurdalan, kadınların katılmadığı barışın eksik olacağı düşüncesiyle "Barış sürecinde ne yapılabilir"i konuşmak için bir araya geldiklerini söyledi. "Ne tür mekanizmalarla bu sürece katılacağımızı konuşacağız. Bunları belirleyeceğiz. 7 Mayıs'ta sonuç bildirgesini açıklayacağız" dedi.
Yurdalan'ın ardından Prof. Dr. Nükhet Sirman Kürtçe, Nimet Tanrıkulu Türkçe açılış metnini okudu.
Açıklamasına Dersim Katliamını hatırlatarak başlayan Tanrıkulu, "Bugünü Kara Gün olarak ilan ettik. Yaşanan soykırımı kınıyoruz, taleplerimizin karşılanmasını istiyoruz" dedi.
Tanrıkulu, 1990'lı yıllardan bu yana barış mücadelesinin içinde yer aldıklarını hatırlattı, "Tanıklıklarımız var, bunları birbirimize anlatarak, birlikte mücadele ederek ancak aşabiliriz dedik, bunu yaptık" dedi.
'SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ, DEĞİŞTİRECEK GÜCÜMÜZ VAR"
2009'a gelindiğinde barış mücadelesinde yer alan kadınların tutuklanmaya başladığını hatırlatan Tanrıkulu, "Bu kez tutuklamalara karşı bir şey yapmak için bir araya geldik. 'Söyleyecek sözümüz var, değiştirecek gücümüz var' diyerek harekete geçtik. Barış noktaları kurduk, konferanslarda bir arada olduk. Defalarca savaşın sona ermesi için Meclis'e gittik" diye konuştu.
Tanrıkulu, savaşın sonuçlarına dikkat çekti, "Hayatımızın bütün alanlarında sokaklarda olurken, geldiğimiz bu süreçte de barış sürecine aktif olarak katılmamız gerektiğine karar verdik. Bu sürece nasıl katılacağımızı belirlemek için buradayız" dedi.
Dünya deneyimlerine ilişkin yaptıkları araştırmaların sonuçlarını da tartışacaklarını söyleyen Tanrıkulu, "Bu araştırmaların gösterdiği, kadınlar ısrarlı olurlarsa sürece katılabiliyorlar. Kalıcı bir barış ancak kadınların katılımı ile mümkün oluyor" diye konuştu.
'BM 1325 SAYILI KARAR UYGULANSIN'
Tanrıkulu, kadınların müzakere sürecine katılımını güvence altına altına alan BM'nin 1325 sayılı kararının uygulanmasını istedi, kadınların müzakere sürecine katılımı konusunda ulusal bir eylem planının hazırlanmasını istedi.
Güvenli geri çekilmenin sağlanmasını istediklerini söyleyen Tanrıkulu, "Sembolik de olsa güvenli geri çekilmenin sağlanması için heyet olarak takip etmeliyiz" dedi.
Tanrıkulu, 1 Mayıs'ta uygulanan şiddeti de protesto etti.
Tanrıkulu'un ardından akademisyen Nazan Üstündağ, söz alarak dünya deneyimlerine ilişkin bilgi verdi.
'BARIŞ YENİ MÜCADELE ALANLARININ OLUŞTURULMASIDIR'
Barışın siyasi mücadelenin silahsız yapılabileceği bir zeminin oluşturulması anlamına geldiğini söyleyen Üstündağ, "Barış, yeni mücadele alanlarının oluşturulmasıdır. Bu yeni mücadele alanında kadınlar olarak nasıl yer alacağız, sorusu çok önemli" dedi.
Üstündağ, kadınların savaştan etkilendikleri, egemenlik ilişkilerinde paylarını altoplumsal ilişkilerde eşit ilişkilerin kurulmasını istedikleri için barış sürecinde taraf olduklarını belirtti.
Savaşın kadınlara doğrudan ve dolaylı etkilerini anlatan Üstündağ, BM'nin 1325 sayılı kararını anlattı, "Bu karara göre, tüm barış anlaşmalarına kadınlar katılmalı. Tüm barış anlaşmaları kadınların haklarını gözetmeli. 102 barış sürecine katılanların sadece yüzde 2'si kadın. Yani kararları almak yetmiyor. Kadınların katılımı bile yeterli olmuyor, kadınlar katıldığı zaman bile kadınlanın çıkarlarının dahil olmadığını görebiliyoruz" dedi.
Üstündağ şöyle konuştu: "Barış süreci yeni toplumsal sözleşmelerin ortaya çıktığı dönemlerdir. Bu dönemlerde kurulan yapıların tamamında kadınlar eşit temsil edilmezlerse, kadınlar bu sözleşmeye rıza vermemiş olurlar. Kadınlar katılmalıdır, çünkü savaştan doğrudan etkilenmişlerdir. Kadınların katılmadığı barış süreçleri toplumsallaşmıyor. Kadınlar için savaşın toplumsal dokularda yarattığı tahribatın onarılması, tazmin ve telafisi başta geliyor. Erkekler ise egemenlik ilişkilerine kafa yoruyor. Kadınların katılımı, barışın toplumsallaşmasına, derinleşmesine ve sürdürülebilir olmasına katkı sunuyor."
Üstündağ, silahlı savaş dursa dahi, toplumsallaşmayan ve kadınlaşmayan barışın arkasından ırkçılık, cinsiyetçilik ve eşitsizlik derinleştiğini belirtti, "Savaş şiddeti gündelik suça evriliyor" dedi.
Dünya deneyimlerinde kadın gerillalar ile ilgili olarak özel programların oluşturulmasının konuşulduğunu anlatan Üstündağ, "Kadınların barış ve demokratikleşme mücadelesinde kazandıkları kamusallıklarının güvenceye alınması da sağlanmalıdır" diye konuştu.
'KADINLAR BARIŞ SÜRECİNDE NASIL ÖRGÜTLENECEK?'
Kadınların barış sürecinde nasıl örgütleneceğine dair mekanizmaların da belirlenmesi gerektiğini söyledi, "Dünya deneyimlerinde ortaya çıkan sonuçlar şöyle: Heyetler oluşturma, taraflar adına paralel görüşmelerde bulunma, toplumsal cinsiyet merkezli alternatif barış anlaşması taslakları oluşturmak. Tanıklıkları paylaşmak. Kadınlara barışı tartıştırmak" dedi.
Üstündağ'ın ardından söz alan BM raportörü Yakın Ertürk, bulunduğu görüşme süreçleri hakkında bilgi verdi, "Guatemala’da kadınlar barış masasında oturdular, pekçok hakları kapsayan görüşleri, barış sözleşmelerine girdi. Ancak ne yazık ki bu yeterli olmuyor. Sadece barış masasına oturmak yeterli olmuyor. Savaşın bitmesi kadınlar için barışı getirmiyor" dedi.
Ertürk, BM'nin kararının ülkeler açısından bağlayıcılığı olmadığını söyledi, "Ancak bu kararın uygulanması için kadınlar ısrarcı olmak zorunda" diye konuştu.
Hükümetin sürece ilişkin söyleminin "geri çekilme" üzerine yoğunlaştığını belirten Ertürk, "Bundan sonraki talepler ne olacak?" diye sordu.
Ertürk'ün konuşmasının Kürt kadın tutukluların gönderdiği mektup okundu. Mektup, kadınlar tarafından uzun süre alkışlandı. Kürt kadın tutuklular, mektuplarında sürece ilişkin önerilerini sundu. Öneriler arasında, oluşturulacak kadın heyetlerinin, kadın gerillalarla ve tutuklu kadınlarla da görüşmesi de yer aldı.
Konferans basına kapalı olarak devam etti. Kadınlar bu bölümde, "talepler", "Müdahil olma mekanizmaları" üzerine tartışmalar yapacak.