Sarıyıldız: AKP oyalama ve kandırma ile bugüne kadar geldi

HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, AKP’nin 13 yıl boyunca tek başına iktidarda olduğunu hatırlatarak, “Oyalama ve bazı kandırma ile bugüne kadar kendisini getirebildi" dedi.

HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, AKP’nin 13 yıl boyunca tek başına iktidarda olduğunu hatırlatarak, “Oyalama ve bazı kandırma ile bugüne kadar kendisini getirebildi. Kürt halkı belli bir süreçten sonra AKP'nin çözüm niyetinde olmadığını anladı ve bu gidişatı kabul etmeyeceğini gösterdi. 'Madem müzakere var, madem Önder Apo'yu muhatap alıyorsunuz, o zaman süreç belli bir anlaşma çerçevesinde yürümeli' dedi” dedi.

KCK'nin eylemsizlik kararına rağmen, askeri ve siyasi soykırım operasyonları devam ediyor. KCK'yi eylemsizliğe çağıran kurum, kuruluş, şahsiyet ve genel kamuoyunun, devletin ve hükümetin operasyonlarına karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterli buluyor musunuz?

Bilindiği gibi, halka yönelik devlet saldırıları, AKP'nin 7 Haziran seçimlerinde yaşadığı yenilgi ile başladı. 7 Haziran seçimlerinden hemen bir ay sonra Suruç'ta Kobanê'ye insanı yardımda bulunmak için Türkiye'nin dört bir yanından gelen gençliğe karşı, AKP destekli IŞİD çeteleri bombalı saldırıda bulundu. Bu saldırı aslında HDP projesine karşı gelişen saldırıydı. Bu saldırıdan iki gün sonra, hala netleştirilemeyen bir tarzda 2 polis öldürüldü. Suruç katliamın bir kenara bırakan AKP, 2 polisin öldürülmesi olayını, Kürdistan’a karşı savaş ilanına gerekçe yaptı. Ve kaldırdığı yüzlerce savaş uçağı ile Kürdistanı bombaladı, Kürdistan ormanlarını yaktı. 1 hafta içeresinde 1.500 Kürt siyasetçiyi, gözaltına aldı, tutukladı. Daha sonra, halkın iradesini kırmak için Botan gibi direniş kalelerine saldırdı. Buna karşı da halk öz savunmaya geçti, öz yönetim bölgelerini oluşturdu. Devlet bu süreci savaşa çevirdi. Ancak birçok çevre ve sivil toplum örgütleri KCK'ye çağrıda bulundu. KCK de bu çağrılara verdiği değer gereği, yerinde bir karar alarak, eylemsizliği Ankara Katliamının olduğu gün ki biraz erkene alarak açıkladı. Bu kararın üstünden uzun süre geçmesine rağmen, halka karşı yürütülen savaş devam ediyor. İktidarlar doğası gereği kendiliğinden olumlu, barışçıl, demokratik adım atmazlar. Onları kuşatan ve adım atmaya zorlayan bir güce, dinamiğe ihtiyaç duyulmaktadır. Bu güç de Ortadoğu'daki toplumdur. Bugüne kadar ağır bedeller veren bu toplum, bu önemli süreçte AKP hükümeti ile devletin eylemsizlik durumuna uyması noktasında çağrı yapmalı, baskı kurmalıdır. Çağrı kendi başına yetmiyor. Kuşkusuz halkımız, Cizre, Nusaybin, Gever, Varto gibi yerlerde ayaklanmış direniyor. Ancak bu direnişin Kürdistan’ın tüm bölgelerine yayılması gerekiyor. AKP hükümetinin değişime zorlanması gerekir.

Topyekün savaş konsepti her yönüyle şiddetli bir şekilde devam ediyor. 1 Kasım seçimlerinde elde edilecek sonuç ya da HDP'nin başarısı, bu topyekün savaş konseptini nasıl etkiler? Bu durumu ne kadar değiştirir? Bu seçim neyi değiştirecek?

AKP 13 yıl boyunca tek başına iktidardaydı. Oyalama ve bazı kandırma ile bugüne kadar kendisini getirebildi. Kürt halkı belli bir süreçten sonra AKP'nin çözüm niyetinde olmadığını anladı ve bu gidişatı kabul etmeyeceğini gösterdi. 'Madem müzakere var, madem Önder Apo'yu muhatap alıyorsunuz, o zaman süreç belli bir anlaşma çerçevesinde yürümeli' dedi. Bilindiği gibi Dolmabahçe Mutabakatı söz konusuydu. Süreç oradan koptu. 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP Kürt halkını tamamen gözden çıkardı ve oyalayıcı tavırlarından vazgeçti. Çünkü Kürt halkından umudunu kesti. Çünkü karşısında artık kendisine kanacak halk gerçekliği kalmadı. Örgütlü, kendisi çok iyi tanıyan bir halk gerçekliği ile karşılaştı. Bundan dolayı şuan ırkçı ve dinci söylemler ile iktidarını korumaya çalışıyor. İktidarını nasıl sürdürebilir? Kürt halkının iradesini kırmaya çalışarak. Korku, vahşet ve sandık hileleri ile Kürdistan'da sürdürmeye çalışıyor. Bu onun zayıflığını gösteriyor. Doğrudur devletin her türlü imkanını, binlerce ırkçı polis, paramiliter ve karanlık güçlere sahip. Osmanlı Ocakları gibi birçok gladyo örgütlenmesi bu hükümet içerisinde türedi. Bu aslında onun sıkıştığını gösteriyor. Ancak, sistemin kendi kendine yenilmeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Sürecin ruhunu yakalayarak sistemi yenebiliriz. Bu seçimde güçlü bir oy oranına ulaşırsak, Tansu Çiller’in DYP'si ile ANAP ve DSP hükümetleri gibi bu hükümet de ortadan kalacaktır. Bundan sonra seçilecek olan hükümet, ister AKP ister başka bir hükümet, koalisyona mecbur kalacaktır. Bu koalisyon da Kürt halkının mücadelesi sayesinde gerçekleşecektir. Oluşacak olan koalisyon da bu süreci devam etmek durumunda kalarak, Kürt halkının özerk yaşamını ve Türkiye'deki demokrasi cephesini tanımak zorunda kalacaktır. Bundan dolayı içinden geçtiğimiz günler tarihi öneme sahip günlerdir.

Kürdistan'ın birçok bölgesinde öz yönetim ilanları gerçekleşti. HDP'nin seçim başarısı, öz yönetimleri nasıl etkileyecek? Hem seçim başarı, hem de öz yönetim örgütlenmesi birbirini nasıl tamamlayacak?

Her şeyden önce, binlerce şehit ve yıllarca süren mücadele neticesinde elde edilen kazanımlar üzerinde, özerk yaşam inşa edilecek. Devletin bundan sonra Kürt halkı ile oturmaya mecbur kılacak. Dolayısıyla bu günler, özellikle bu seçim çok değerlidir. Verilecek her oy, kader belirleyecektir. Gevşeklik, şiddetli çatışmalara, daha olumsuz bir sürecin başlamasına neden olabilir. Sürdürülen bu kirli savaşı durdurmanın iki yolu var. Birincisi; demokratik siyasi alanda iyi bir sonucun elde edilmesi, ikincisi; özerk yaşamın inşa edilmesi. Mevcut durumda sadece bazı bölgelerde öz yönetim ilanları gerçekleşti, bunun diğer bölgelere de yayılması gerekiyor. Tüm dünya, Kürtlerin Ortadoğu'da huzur ve özgür yaşamın teminatı olduğunu biliyor. Ortadoğu'da huzur ve istikrar oluşmadığı müddetçe, dünyada da istikrar gerçekleşmez. Kürtlere şimdiye kadar mesafeli yaklaşan devletler artık farklı bir şekilde Kürtlere yaklaşmak durumunda olacaklar.

AKP hükümetinin yaptığı düşmanlık, ahlaktan da uzak düşmanlıktır. Hukuktan, insanlık normlarından uzak düşmancan tavırlar sergiliyor. Örneğin Şırnak'ta yaralı bir şekilde ele geçirdikten sonra infaz ettikleri Kürt genci Hacı Lokman Birlik'in cansız bedenini panzerin arkasına bağlayarak yerden sürükledi. Birlik'in bedenine yapılan bu hakaret aynı zamanda Kürt halkına, Kürt halkının değerlerine yapılan hakarettir. Bundan dolayı Kürt halkı üst düzeyde direniş sergilemelidir. Şu çok açıkça bilinmelidir; özgürlüğe, başarıya ne kadar çok yaklaşırsan, düşmanında o kadar köşeye sıkışır ve vahşileşir. Dolayısıyla devletin bu dönemde yaptığı vahşet uygulamaları, her zamankinden daha ahlaksızcadır. Bunu engellemek de, direnişi güçlendirmekle mümkün olacaktır. Bu seçimde güçlü bir sonuç elde edersek, Kürt halkı sadece kendisi için yeni yaşamı inşa etmiş olmayacak, aynı zamanda tüm Ortadoğu’ya demokrasi getirmiş olacak.

AKP hükümeti erken seçim kararını verdiği tarihten bu yana seçim oyunu ile hilelere başvuruyor. Bu oyunlara ve oyların çalınmasına karşı, seçmene ne demek istersiniz?

7 Haziran seçimlerinde kaybeden AKP, yeniden seçim kararını aldı. Bu ne anlama geliyor? Toplumun düşüncesi 2-3 ayda değişmeyeceğine göre, AKP demokratik yollarla elde edemediği sonucu hile, oyun ve korkutma ile elde etmek istiyor. Kürdistan'da savaş konseptini devreye soktu. Bu konseptin birkaç ayağı var. Bunlardan bir tanesi, halkı korkutarak göçe zorlamak istedi. Bunda kısmen başarılı oldu. Silopi, Cizre, Nusaybin gibi yerelde, evi yıkılan birçok insanımız, başka köy, mahalle, ilçe veya kentlere göç etmek zorunda kaldı. Bu seçimde AKP birkaç fazla vekil elde ederse tek başına iktidar olabileceği gibi, birkaç vekil kaybederse, kendi içinde dağılma sürecine girebilecek. Son yıllarda da ağır bedeller veren halkımızdan birçok vatandaşımız, yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Şuan bu sonbahar, kış mevsiminde Türkiye'nin batı illerine çalışan birçok insanımız var. Ki bu insanlarımızın seçim bölgesi, göç ettikleri yeri yurdudur. Şart ve koşullar ne olursa olsun bu süreçte oyumuzu kullanmalıyız. Çünkü yaşadığımız bu yoksulluğun, sefaletin ve olumsuz şartların tek sebebi sömürgeci sistemdir. Sistemin kırılması, onurumuzu kurtarma ve lanetli kaderimizi değiştirme anlamına gelecektir. Halkımızın propagandaya ihtiyacı yoktur, yeterince politize olmuş bir halk gerçekliğine sahip. Ancak ne olursa olsun oyumuzu kullanmalıyız. Devlet bazı yerlerde hendekleri bahane ederek sandıkları başka mahalleye ya da okula taşıyabilir. Ancak her şart altında halkımızın oyunu kullanmalıdır. Evde engelli ya da ihtiyar biri varsa onu sırtlayıp sandık başına götürmeliyiz. 'Erdoğan sandığı saraya yerleştirse dahi gidip oy kullanacağız' şiarıya halkımız oyuna ve sandığa sahip çıkmalıdır.