Sakine ve Paris katliamının düşündürdükleri - M. Karasu

Sakine ve Paris katliamının düşündürdükleri - M. Karasu

Büyük bir devrimciyi kaybettik. PKK'nin kurucularından biri olması zaten büyüklüðünü ve tarihsel kişiliðini ortaya koymaktadır. Kurucusu olduðu PKK, Kürt için yeniden doðuş ve bir milat olduðu gibi; sadece Türkiye'de deðil tüm Ortadoðu'da en etkili demokrasi dinamiðidir.

PKK'nin Kürtlerin tarihinde yeri bellidir. Bugün özgürlüðü için direnen bir halk gerçekliði varsa bunu Sakine’nin de kurucusu olduðu PKK yaratmıştır. Apocuların özgürlük ruhunu görünce katılım göstermiş, katıldıktan sonra kendisi de bu özgürlük ruhunun derinleşmesinde rolünü oynamıştır. Diyarbakır zindanında bu özgürlük ruhunu bir direniş olarak ortaya koymuştur. Mazlum’ların, Hayri’lerin, Kemal’lerin, Ferhat’ların, Cemal’lerin, Ali’lerin, Eşref, Mahmut ve Necmi’lerin ve tüm zindan şehitlerinin en kararlı ve dirençli yoldaşıydı. Yüreði sürekli direniş ve özgürlük için atan bir Dersim kızıydı. Seyit Rıza’ları, Bese’leri ve Zarife’leri onurluca temsil eden bir direniş abidesiydi. Diyarbakır zindan direnişine bu ruhunu ve direnişini katarak tüm Kürdistan halkının iradesini, direncini ve özgürlük ruhunu mayalamıştır.

Zindan direnişinin başta Amed olmak üzere tüm Kürdistan halkının yurtseverlik, özgürlük ve demokrasi ruhunu şekillendirdiði tartışmasızdır. Kim Kürdistan halkının bugünkü direncini zindan direnişinden ayrı ele alabilir? Bu direnişin Kürt halkının yeni kimliðini ve ruhunu belirlemede çok önemli rol oynadıðını taraflı tarafsız herkes, hatta Kürtlerin düşmanları tarafından da kabul edilmektedir. PKK Diyarbakır zindanında büyüdü demeleri de bu gerçeðin itirafı olmaktadır.

Amed zindanında bir kadın koðuşu vardı. Bu kadın koðuşunun dirençli kalmasında, zulme teslim olmamasında Sakine yoldaşın duruşu belirleyicidir. Zaten kadın koðuşu denince akla Sakine ve onun duruşu gelirdi. Bu duruş sadece kadın koðuşunu deðil, tüm cezaevinin duruşunu etkilemiştir. Bu nedenle cezaevinde diðer siyasi gruplar dahil herkes tarafından saygı gören bir devrimciydi. Çünkü bir devrimcinin duruşu nasıl olur, herkes onda görüyordu.

Kürt kadınında bir milat...

Diyarbakır zindanında bir Kürt kadınının bu direnişi tüm Kürt kızları ve kadınlarını etkilemiştir. Birçok Kürt kızı ve kadını Sakine’yi örnek alarak, onun direnişine hayran kalarak daðların yolunu tutmuş; serhıldanlarda en ön saflarda yer almıştır. Kürt kadınının uyanışında, ayaða kalkışında ve özgürlük mücadelesinde yer alışında Sakine yoldaşın büyük etkisi vardır. Kürt kadınında bir milat olmuştur. Bir kadının erkeklerden aşaðı kalmayacaðını, hatta özgürlük ruhu ve direnişinin daha fazla olacaðını Sakine şahsında görmüşlerdir. Diyarbakır zindanında böyle bir kadın duruşu ve direnişi olmasaydı bugünkü kadın duruşu ve direnişi bu düzeyde olmazdı. Bu açıdan tarih bu direnişçinin hakkını layıkıyla verecektir. Kaldı ki Kürt halkı, demokratlar, kadın hareketleri ve sosyalistler sahip çıkarak Sakine’nin bu direnişini takdir etmişler ve anısı önünde saygıyla eðilmişlerdir. Hiçbir kişiye böyle bir sahiplenme nasip olamaz. Zaten büyüklüðü bu sahiplenmeyle herkes tarafından görülmüştür.

Dersim katliamının acısını ve öfkesini yüreðinde sönmeyen volkan gibi taşıyan bir Dersimli kadındı. Zaten bu öfke ve isyan ruhu onu Apocularla buluşturmuştur. Dersim katliamının intikamını Apocuların alacaðını görmüştür. Apocuların bu katliamın hesabını soracaðını; Dersimlilerin özgürlük sevdasına ancak Apocuların karşılık vereceðine inanmıştır.

1938 yılına kadar Dersim özgürlük ateşinin sönmediði bir coðrafyadır. Hiçbir işgalci bu topraklara ayak basıp özgürlük ruhunu lekeleyememişti. Yakın zamana kadar Dersim dünyada özgürlük ruhunun en yüksek düzeyde yaşandıðı yerdi. 1938 Dersim soykırım harekatıyla bu özgürlük meşalesi söndürülmek istenmiştir. Ýşte Apocularda Dersim’de özgürlük ateşini yeniden harlandıracak bu cevheri görmüştü Sakine. Apocu gruba bir yönüyle de bu küllenmiş özgürlük ateşini harlandırmak için katılmış bir Dersim Ýsyancısıydı. Zaten içinde Dersim katliamı ve öfke hiç dinmiyordu. Bu öfkesini de gittiði her yere, tanıştıðı her kese taşırıyordu. Bu öfkesi ve özgürlük ruhu bugün Dersim topraklarının her tarafına bir tohum gibi saçılmıştır.

Yarısı Dersim yarısı da Amed idi

Özlemi, hep Dersim’de gerilla olmaktı. Ancak örgüt müsaade etmiyordu. Defalarca bu isteðini iletmiş, ama kabul edilmemiştir. Belki de devrimci yaşamında gerçekleştiremediði tek özlemiydi. Herhalde şimdi bu özlemine kavuşmanın huzuruyla rahat uyuyacaktır. Kuşkusuz Amed’e de gömülmek isterdi. Amed de doðduðu yer kadar ona aitti. Herhalde vücudunun yarısının Amed’e yarısının da Dersim’e gömülmesini isterdi. Amed’i de çok sevmişti. Zaten kendisine nereli olduðunu sorsalar ne diyeceðini şaşırırdı. Amed zindanıyla özdeşleşmiş bir kişi idi. Aslında Kemal Pir, Hayri Durmuş, Mazlum Doðan gibi büyük devrimcilerin esas mezar yeri Amed’dir. Ancak bu büyük devrimcileri Dersim, Bingöl ve Karadeniz yetiştirdiði için kendilerini yetiştiren topraklara gömülmeleri de bu topraklara ödenmiş bir vefa borcu olmaktadır. Artık Kürdistan’ın her topraðı şehit kanıyla kutsanmıştır. Bir Kürt şairinin "eð başını, deðdir işte orası meçhul asker anıtıdır" dediði gibi, Kürdistan’ın her yeri şehitler abidesidir.

Sakine yoldaş zaten "Hep Kavgaydı Yaşamım" biçiminde bir anı-roman yazmıştı. Gerçekten de yaşamı hep kavgaydı. Doðru bildiklerinde ısrar eden, esas olarak duygusal zekasıyla yaşayan ve hareket eden bir duygu insanıydı. Sakine yoldaş bir duygu yoðunluðuydu. Dersim katliamının acısı, Kürt’ün ezilmişliði, Kürt kadınının ezilmişliði, zindanda zulme duyduðu öfke onu duygu yüklü bir devrimci yapmıştı. Onun ayırt edici özelliði ve en güzel yanı da buydu. Mütevaziydi. Küçük-büyük her görevi üstlenirdi. En üst yönetim görevleri yaptıðında da bir militan gibi yaşardı; her işe koştururdu. Zaten her zaman üst yönetimlerde görev aldı. Düşüncelerini açık söyleyen, katılımcı bir kişi idi. Sakine yoldaş duygu yüklü kişiliðiyle her zaman anılacaktır. Onun özlemleri ve umutları başta Kürt kadınları olmak üzere yoldaşları tarafından yaşatılacaktır.

'Entegre projesi'nin bir ayaðıdır

Kuşkusuz PKK kurucusu olduðu için hedef alınmıştır. Büyük ihtimalle AKP Hükümetinin PKK liderlerini katletme politikasının sonucu hedeflenmiştir. Bunun dışında şu-bu dış güçler biçiminde dillendirilen olasılıklar çok zayıftır ve spekülasyondur. Türk devletinin hedef şaşırtmak istemesi bu katliamın Türk devleti tarafından yapıldıðının en güçlü kanıtıdır. Yeşil Ergenekon bu işin merkezindedir. MÝT gibi bu tür operasyonlarla sicilli bir istihbarat örgütünün bu işin içinde olma ihtimali de çok yüksektir. Zaten Türk devlet geleneði, devleti ayakta tutmak için kullandıðı en önemli araçlardan biri olarak bu tür katliamlara her zaman başvurmuştur. Öyle ki, bu tür katliamları, suikastları yapmazsa kendilerini devlet görevini yerine getirmemiş gibi hissetmektedirler. Bu konu PKK yönetimi tarafından deðerlendirildiðinden bu kadarıyla yetiniyoruz. Ama Türk devletinin politikalarının, Beşir Atalay’ın "entegre projesi"nin bir ayaðı olarak gerçekleştiði anlaşılmaktadır.

Bu katliamı Türk devleti neden yapsın gibi sorular sorulmakta ve kendine göre deðerlendirmeler yapılmaktadır. "Yeni bir süreç başladı, Türk devleti bunu niye zora soksun" denilmektedir. Ýlk bakışta mantıklı gelmektedir. Bunu mantıklı görenler AKP'nin bir çözüm politikası olduðunu düşünenler ve Ýmralı’da başlayan görüşmelerde AKP'nin gerçek anlamda bir çözüm niyeti olduðunu sananlardır.

Doðrudur, Ýmralı’da bir görüşme vardır. Kürt Halk Önderi samimi ve içten olarak bir demokratik siyasal çözüm istemektedir. En küçük fırsatı çözüm için deðerlendirme yaklaşımı içindedir. Kürt Halk Önderinin her fırsatı bir çözüm için deðerlendirmek istediði şimdiye kadarki tutumuyla bilinmektedir. Türk devletinin ve AKP'nin zihniyeti ve politikasını görmesine raðmen bu tutumu göstermeyi bir politik tarz olarak benimsemiştir. Acaba görüşme sürecinde bir şeyler çıkar mı; bu görüşmeleri bir müzakere sürecine evriltebilir miyiz, biçiminde hareket etmektedir. Kürt Halk Önderi, beşinci kongreye sunduðu politik raporda biz her türlü düşmanlarımızla görüşmeye hazırız, demiştir. "O kadar haklıyız ki, bunu bize düşmanlık yapan herkese anlatabiliriz" yaklaşımını ortaya koymuştur. Kürt Halk Önderi böyle bir politik tarzın sahibidir. Ancak amiyane deyimle gözü küllüde deðildir. Politik olarak ne kadar esnekse ilkelerde de o kadar tutarlıdır. Politikasını bu tarzda yürüten bir önderlik gerçeðidir. Zaten Kürdistan gerçekliði de siyaset yapmada böyle bir tarzı gerektirmektedir. Bu çerçevede Ýmralı’da başlayan görüşmeleri Kürt sorununun çözümü için bir sürece evriltibilir miyiz biçiminde ele almaktadır.

Ancak AKP tarafından böyle ele alındıðı kuşkuludur. Son zamanda yapılan konuşma ve deðerlendirmeler bunu açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim birçok çevre görüşmeler sürecinde böyle konuşulmaz, böyle hareket edilmez diyerek kuşkularını belirtmektedir. Kürt halkının da bu nedenle mesafeli ve temkinli yaklaştıðı açıktır.

Katliamın adresi AKP'dir

Başbakan’ın, Bakanların konuşmaları, danışmanların yazıları ve konuşmaları, yandaş basının tutumu görüşmelere bir tasfiye politikasının enstrümanı gibi bakıldıðını göstermektedir. Beşir Atalay’ın belirttiði gibi "entegre projenin" bir enstrümanı olarak ele alınmaktadır. Baş danışmanın düşündüðü ise teslim almanın, tasfiye etmenin bir enstürmanı olmasıdır. Hz. Muhammed’in yaptıðı sulhtan sonra Mekke’yi fethetmesine benzetmesi bile ilginçtir. Bu sulhu adil bir çözüm ve barış için deðil, Kürtleri ve PKK'yi sömürgeci ve kültürel soykırım zihniyetiyle yeni bir biçimde fethetme olarak ele almaktadırlar. Halkın dini duyguları bu "entegre konsept"in bir aleti yapılmak istenmektedir. Baş danışman bu hinliði ve hesabı yüzünden Fethullah Gülen’i tebrik bile etmiştir. Tek eksik, kendilerini hin olarak görürken, karşılarındakini de hiç anlamaz olarak düşünmeleridir. Zaten bu ucube danışman hep yeni düşünceler icat ettiðini sanan sivri zekalı bir ukaladır; tahrik ve fitne kişiliðidir.

Eðer AKP Hükümeti görüşmeleri bir tasfiye konseptinin ayaðı olarak deðil de bir çözümün fırsatı olarak ele alsaydı "bu katliamı neden Türkiye yapsın" sorusu akla yatkın olurdu. Ancak bir tasfiye konseptinin parçası olarak görüldüðü için bu katliamları yapması politikalarının doðal sonucudur. Zaten hem görüşme yaparız, hem de operasyonları sürdürürüz, terörle mücadele ederiz demiyorlar mı? Lice’de katledilen Kürt gerillaları bir süreci sabote edecek nitelikte deðil mi?

Eðer bir taraftan görüşme yaparım, diðer taraftan mücadele ederim denilirse, öldürmeyi sürdürmekten söz edilirse bu katliam da yapılır; başkaları da yapılır. Kaldı ki bu katliam aylar, hatta yıllar önce hazırlanmıştır, planlanmıştır. Ancak o gün uygulanmıştır. Yani bu katliam AKP'nin liderleri öldürme konsepti gereði aylar önce planlanmış ve uygulanmıştır. Gerçekten bir çözüm niyeti olsaydı ölüm timlerine ulaşıp bu saldırıdan vazgeçin derlerdi. Anlaşılıyor ki belki de bir yıl önce verilen talimatın uygulaması yapılmış ve yapılmasına dur denilmemiştir. Özellikle Hüseyin Çelik’in iç infaz demesi ve Başbakan’ın her fırsatta bunu dillendirmesi, AKP'nin yapma olasılıðını tek seçenek haline getirmiş bulunmaktadır.

Kürt Halk Önderinin çözüm iradesi vardır. Kürt Özgürlük Hareketi de, Kürt halkı da, demokratik güçler de bu inisiyatife destek vermektedir. Ancak AKP Hükümetinin böyle baktıðına dair kuşku büyüktür. Daha doðrusu AKP tutumuyla bir çözümü deðil, tasfiyeyi hedeflediðini her gün açıkça dillendirmektedir. Bir çözüm için zorunlu olan adımlar için bunların hiçbirisi olmayacak demeleri de bu yaklaşımın dışa vurumudur. Çözüm deðil de tasfiye konseptinin bir enstrümanı olarak görülüyorsa; tasfiye için öldürülmesi gerekli görülen liderlerin katletmesi de gerçekleştirilir. Geçen hafta belirttiðimiz gibi Oslo görüşmelerinin olduðu günlerde tarafsız aracılarla PKK yönetiminin görüşmesinden bir gün sonra görüşme yerinin bombalanması Türk devletinin yaklaşımını göstermektedir. Herhalde şu anda bir PKK’li yöneticinin yerini tespit etseler derhal ölüm araçlarını harekete geçirmekten çekinmezler. Çünkü onlar hala görüşmelere bir çözüm yolu olarak bakmıyorlar. Konuşmaları ve tutumları bunu gösteriyor. Bizi böyle bir deðerlendirme yapmaya götüren de onların tutumudur.

AKP 2013'ü kurtarma peşinde

Kuşkusuz Kürt Halk Önderi bu görüşmeleri vesile yaparak AKP'yi bir çözüme zorlayacaktır. Çünkü Türkiye toplumu çözüm istiyor; Kürt sorununun çözümsüzlüðü Türkiye'yi her alanda zorlamaktadır. Kürt Halk Önderi bu süreci bir çözüme evriltmek için zorlayacaktır. Kürt sorununun çözümü doðrultusunda oluşan kamuoyunu da bu konuda arkasına alarak makul bir demokratik çözümü dayatacaktır. Ancak AKP tasfiye zihniyetinden vazgeçmez ve bu görüşmeleri tasfiye konseptinin bir enstrümanı gibi görmeye devam ettiðinde de tavrını koyacaktır. Bu açıdan görüşmelerin nereye evrileceði AKP'nin tutumlarıyla bir iki ay içinde netleşecektir.

AKP neden bu görüşmeleri yaptı denilebilir. Açıktır ki çok sıkışmıştır. 2012 yılında büyük bir darbe yemiştir. Danışmanları ve yandaş basın propagandayla bu gerçeði tersine çevirmeye kalksalar da herkes de biliyor ki gerilla Türk ordusunu 2012 yılında perişan etmiştir. Öyle ki teknik kullanımı dışında savaşma iradesini kırmıştır. AKP Hükümeti 2013 yılının bundan daha sert geçeceðini düşünerek bu görüşmelerle acaba yılı kurtarabilir miyim; bu arada kendi tasfiye konseptimi ilerletebilir miyim diye hareket etmektedir. Yine başta Suriye olmak üzere tüm Ortadoðu'da zor duruma düşmüştür. Eðer oyalama ve tasfiye konseptini birlikte yürütebilirsem hem Suriye’deki, bir bütün olarak Ortadoðu'daki sıkışıklıðımı giderir; inisiyatifi ele alabilirim hesabı içindedir. Bu nedenle tasfiye konseptini elden bırakmadan, bu yönlü görüşmeleri de bu konseptin ve politik ihtiyaçların gereði deðerlendirmek istemektedir.

Kuşkusuz bunu Kürt Halk Önderi de Kürt Özgürlük Hareketi de bilmektedir. Ancak demokratik siyasal çözüm ikliminin oluştuðunu da görerek böyle bir inisiyatifle AKP'nin tasfiye politikasında gedik açıp demokratik çözümün yolu açılmak istenmektedir. Madem AKP görüşmek istiyor, o zaman bu görüşmeyi hayırlara vesile etmeye çalışalım çabası gösteriliyor. Sözde de olsa çözüm reddedilmediðine göre, en azından Ýmralı’ya giden heyetler bu isteklerini ortaya koyduklarına göre bunu deðerlendirmek politikanın gereðidir. Sorunları çözme yolu olan politika da zaten bu zamanlar için vardır. Kürt Halk Önderi, Türkiye halkları için de doðru ve yararlı olacak bu politikayı ve bu iradeyi ortaya koymuştur. Eðer AKP de demokratik çözümden başka yol olmadıðını görürse yapılan görüşmeler müzakerelere evrilebilir. Bu nedenle tümden olumsuz bakmadan, temkinli olarak önümüzdeki bir iki ayda gelişmelerin ne olacaðı görülecektir.

Kuşkusuz AKP'yi çözüme zorlamak mücadele duruşu ve kararlılıðıyla olur. Çözümsüz politikalarının kabul edilmeyeceði ve buna karşı mücadele edileceði ortaya konulursa ancak o zaman çözümsüzlük iradesi kırılabilir. Özgürlük ve mücadelede ısrar dışında çözümü saðlatacak ve getirecek başka bir yol yoktur.