RTE’nin Güney Kürdistan planları ve tepkiler

Sonbahar aylarında Güney Kürdistanlı yöneticilerin Türkiye’den Avrupa ve diğer ülkelere geçişleri için gizli görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerden hemen sonra Türkiye, Bradost bölgesini işgal etme çalışmalarını başlattı.

RTE, DAİŞ-Nusra ve diğer gruplardan devşirdiği çetelerle, Efrîn'e dönük işgal ve katliamının ardından karıştırma, teslim alma ve işgalini genişletme amacıyla yönünü Güney Kürdistan’a çevirdi. İşgal girişimini tehdit, şantaj politikaları ile devam ettiriyor. Güney Kürdistan'da ise bu politikalara tepkiler giderek artıyor.

REFERANDUMLA DEVREYE SOKULAN PLAN KERKÜK'LE BAŞLADI...

RTE, DAİŞ, Nusra ve diğer çeteleri meşrulaştırıp, Kuzey Suriye topraklarına saldırıp işgal etmek için Güney Kürdistan’da gerçekleştirilen ve Kürtlere felaketi getiren referandum ile planını devreye sokmaya çalıştı. Türkiye ile Rusya’nın derin planı olmasaydı Güney Kürdistan’daki referandum gerçekleştirilmezdi. Türkiye görünürde karşıymış gibi bir politika izlerken, perde arkasında ve alttan alta referandumun yapılması için teşvik etti. Başta Mesut Barzani olmak üzere Güney Kürdistan bölgesel yönetiminin yaptığı açıklamaların hepsinin satır aralarında Türkiye’nin ikili oynadığı, referandumun yapılması için teşvik ettiği yer alıyor. Kaldı ki referandumdan sonra İran yetkililerinin açıklamalarında Türkiye’nin ikili oynadığı göndermeleri yapıldı. RTE, İran ile referandumun yapılması durumunda ambargo uygulama kararını kararlaştırmıştı. Referandum gerçekleştirildikten sonra İran, sınır kapıları ve hava yolları başta olmak üzere RTE ile varılan ambargo kararı için kendi cephesinden pratik adımlarını attı. Ancak Türkiye son ana kadar sınır kapılarını açık tutarak İran ile yaptıkları ambargo uygulama kararını uygulamadı. Bundan ötürü İran, 'ikili oynanıyor' diyerek tepki gösterdi.

Rusya, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin ABD, İngiltere ve BM’nin sunduğu alternatifi kabul etmemesi için, o dönemde Bölgesel Yönetim ile Rosneft şirketini devreye sokarak petrol anlaşması yaptırdı.

Referandumdan sonra RTE, Musul ve Kerkük üzerine olan planını devreye sokmak için İran ve Irak ile görüşmeler yaparak Kerkük ve tartışmalı bölgelere müdahale edilmesinin startını verdi. Kerkük ve tartışmalı bölgelere müdahale edildikten sonra RTE kendisine bağlı ITC üzerinden Kürtlerin Kerkük ve tartışmalı bölgelerden sürülmesi; ev, iş yerleri, toprakları ile mallarına el koyma sürecini başlattı.

RTE'NİN TEHDİT VE ŞANTAJ POLİTİKASI

Sonbahar aylarında ise Güney Kürdistanlı yöneticilerin Türkiye’den Avrupa ve diğer ülkelere geçişleri için gizli görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerden hemen sonra Türkiye, Bradost bölgesini işgal etme çalışmalarını başlattı. Bradost bölgesini işgal etme girişimlerine ara vererek Efrîn'e işgal, katliam girişimini başlattı. İşgal ve katliam girişiminde bir noktaya geldiğini düşünen RTE, Mart sonundan itibaren yeniden yönünü Güney Kürdistan’a verdi. Bradost alanındaki işgalini genişletme; Kandil, Bradost alanları başta olmak üzere Güney Kürdistan’ın birçok sivil yerleşim yerlerine hava saldırılarını başlattı. Bir yandan hava saldırılarını sürdürürken öte yandan da Güney Kürdistan’ı parçalama, hükûmet ve partiler, örgütler arasında çelişki yaratma, birbirine düşürme politikalarını izlemeye başladı. Sadece parti, örgüt ve siyasi şahsiyetleri arasında bir çelişki yaratıp birbirine düşürmekle kalmadı. Aynı parti, örgütler içine kadar elini uzatıp yönetimleri arasında da çelişkiler yaratıp birbirine düşürme politikalarını izlemeye başladı.

RTE ve özel savaş ekibi yaptıkları açıklama ve yine gerçekleştirdikleri gizli görüşmelerle son dönemlerde buna hız verdi. KCK’nin Şengal’den gerilla güçlerini çekme açıklamasını yaptığı gün, Türk Başbakan Binali Yıldırım YNK’yi ağır ithamlarla suçladı; Hewler hava alanını uçuşlara açtıklarını söylemesi, Süleymaniye’yi bu kararın dışında tutulması da, parçalama planını daha net gösterdi.

RTE ve AKP bununla yetinmedi. Perde arkasında daha başka faaliyetler de yürüttü. Efrîn'e işgal ve katliam girişimini başlattığı günlerde Neçirvan Barzani’nin görüşme talebini reddederken, Mesut Barzani ile görüşmek için davet etti. Ancak Mesut Barzani bu görüşmeyi kabul etmedi. Mesut Barzani görüşmeyi kabul etmeyince YNK’den Hero İbrahim Ahmed Talabani’yi bu kez Türkiye’ye davet etti. Hero İbrahim Ahmed Talabani de görüşmeyi kabul etmeyerek daveti geri çevirdi. İşgal girişimlerinin sürdüğü dönemde Mesut Barzani ve Hero İbrahim Ahmed Talabani’nin Türkiye’ye davet edilerek görüşmeye çağrılması, işgal ve katliama meşruluk kazandırma amacını taşıyordu. Bu davetler kabul edilmeyince bu kez Hewler hava alanının Süleymaniye ve YNK’yi suçlayan, zan altında bırakan açıklama ile, Güney Kürdistan hükûmet ortakları ve YNK ile KDP’nin içine hitap edilerek açılması, yeni bir karıştırma planının devreye sokulmasıydı.

'KARIŞTIRAN EL'E ÜST DÜZEYDE TEPKİLER

RTE ve AKP, KDP içinden Neçivran Barzani ve uzun süre Ankara KDP Temsilciliği yapan ve şimdi Güney Kürdistan Hükûmeti Sözcülüğünü yapan Sefin Dizai üzerinden bir politika geliştirmek istiyor. Son dönemlerde Türkiye’nin Kandil başta olmak üzere Güney Kürdistan’da sivil yerleşim yerlerine dönük gerçekleştirdiği hava saldırılarında bu ikilinin açıklaması, başta KDP içinden olmak üzere Güney Kürdistan hükûmeti, siyasi partileri ve halkı arasında ciddi bir tepkiye neden oldu. Bu ikilinin yaptığı açıklamalar KDP içinde birçok kesimi rahatsız etti, hatta bazı kesimler, bu ikilinin açıklamalarını 'RTE’nin KDP içindeki eli biçiminde' değerlendirdi.

RTE ve AKP, KDP’nin içine kadar elini uzatarak parçalarken, YNK içinde de benzer bir durum söz konusu. YNK içinden de RTE’nin bu karıştıran, parçalayan, birbirine düşüren eline haklılık veren Behruz Gelali, partisini suçlayan, zan altına bırakan açıklamalar yaptı.

Gelali’nin bu açıklamalarına karşılık ise YNK’den birçok yönetici, Süleymaniye Valisi, Goran Hareketi, Komala İslami ve YNK’nin eski bazı etkili isimlerinden açıklamalar geldi. RTE'nin karıştıran ve işgali yaygınlaştırma amacı taşıyan, Kürtler arası bir çatışmayı körükleyen açıklamalarına sert tepkiler gösterildi.

MİT YÖNETİCİLERİNİN YAKALANMASINI HAZMEDEMEDİ

RTE ve AKP’nin parçalama politikalarına tepki gösterenlerden biri de, YNK Başkanlık Konyesi Üyesi Nasrullah Surçi. Surçi, Türkiye’nin Süleymaniye hava sahasını açmamasının temel nedeninin, PKK tarafından Dukkan’da iki MİT yöneticisinin yakalanması olduğunu söylüyor.

Surçi, RTE ve AKP’nin parçalayan ve suçlayan politikalarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Türkiye her gün bir tarafı suçluyor, şimdi de YNK’nin yakasını tutmuş. Bir taraftan Kürtlerin iç işlerine müdahale ediyor, Kürdistan Bölgesi’ni ikiye bölmek istiyor, diğer taraftan da Kandil’e saldırmak için yol arıyor. Türkiye bu baskı ile YNK’yi iki seçeneğe zorlamak istiyor. Ya PKK ile savaşmak ya da onlara Kandil yolunu açmak. Kesinlikle YNK bu iki seçeneği de kabul etmeyecektir.”

YNK Başkanlık Konseyi Üyesi Cabbar Ferman da Türk devletine tepkili. Ferman, Türkiye’nin partilerine yönelik suçlamaları “siyasi bir sorun” olarak ele alıyor. Ferman, RTE ve AKP’nin YNK’yi suçlayan açıklamalarına, “Biz Efrîn ve Rojava’ya destek için Süleymaniye’de düzenlenen gösterileri engelleyemeyiz. Engellemeyiz" diye cevap veriyor.

RTE ve AKP’nin Süleymaniye’yi işgal girişimine karşı gösterdiği tepkilerden dolayı suçlamasını, Goran Hareketi Ulusal Meclisi Üyesi Rebwar Bazyani de, 'büyük bir tehdit' olarak görüyor. "Irak hükûmeti bu tehditlere cevap vermeli” diyen Bazyani, şunları ekliyor: "Türkiye bir kenti PKK’ye destek vermekle suçluyor. Fakat PKK’nin her yerde eylemleri var, Türkiye topraklarında bile var. Süleymaniye halkı Efrîn halkına destek vermiş, bu onların PKK’li olduğu anlamına gelmez. Kürdistan ve hatta Avrupa’nın her yerinde buna benzer gösteriler oldu."

SÜLEYMANİYE VALİSİ: TAVIR GÖSTERİLMELİ

RTE ve AKP hükûmetinin Süleymaniye’yi suçlamasına karşı tepki gösteren Goran Hareketi Üyesi, Süleymaniye Valisi Heval Ebubekir, RTE ve AKP’nin iddia ettiği gibi Süleymaniye’de bir güvenlik boşluğunun olmadığını söyledi. Ebubekir, Kürdistan Bölgesi ve Irak hükûmetlerinden RTE ve AKP yetkililerinin Süleymaniye hakkındaki değerlendirmelerine karşı tavır gösterilmesini isteyerek, "Süleymaniye bahsedildiği gibi bir yer değildir” dedi.

Bu gelişmeler, RTE ve AKP’nin Güney Kürdistan’a yönelik izlediği tehdit, şantaj politikaları ile bir sonuca gitmek istediğini kanıtlıyor. Güney Kürdistan’ın birçok siyasi partisi, örgütü ve Güney Kürdistan halkı, RTE ve AKP’nin KDP ve YNK içinden bazı kişiler üzerinden Kerkük ile başlattığı ve şimdi de Güney’in özellikle de Bradost alanında işgalini genişletme, hava saldırıları ile sivilleri katletme politikalarına oldukça tepkili. RTE ve Türkiye’nin bu politikalarını meşrulaştırmak isteyen siyasetçilere de günlük olarak tepkilerini ortaya koyarak uyarılarda bulunuyor. Bu da aslında Güney'de hiçbir şeyin artık eskisi gibi birkaç kişi üzerinden yürüyemeyeceğine işaret ediyor.