Resmi gasp olarak kayyum - I

Erdoğan’ın “Diyarbakır’ı, Van’ı ve Mardin’i istiyorum” hedefi, zorbalıkla hayata geçirildi. AKP, seçimlerle alamadığı belediyelere 11 Eylül 2015'ten itibaren kayyumlar atamaya başladı.

Siyasi parti eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, on binlerce siyasetçi ve partilinin derdest edilerek esir tutulduğu güncel tablonun verileri, korkunç bir ‘yok etme planı’nın devrede olduğunu gösteriyor

AKP hükümeti, 14 Nisan 2009'da Kürtlere karşı amansız bir siyasi soykırım saldırısı başlattı, üç yıllık bir zaman dilimi içerisinde yaklaşık 10 bin Kürt siyasetçiyi rehin aldı. Belediye başkanlarından Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) il-ilçe eş başkanlarına, gazetecilerden sivil toplum kurum yöneticilerine kadar Kürtlerin tüm sosyal ve siyasal temsilcilerinin toplumla bağları kesilerek hem siyaset hem de sosyal hizmet üretmekten alıkonuldular. Kürt siyasetinin alan faaliyetlerini tasfiye etme amaçlı başlatılan bu siyasi soykırım, Kürtleri siyaseten zor bir sürece muhatap bırakmış olsa da sindiremedi ve ilerleyen dönemlerde daha direngen bir ruhun yansıması olan bir dizi atılımlara itti.

Bugün yaşananlar da 2009’daki süreçle benzerlikler taşıyor. Fakat çapı ve kapsamı itibariyle nicelik ve nitelik açıdan daha vahim bir tabloya sahip olduğu açıktır. Siyasi parti eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, on binlerce siyasetçi ve partilinin derdest edilerek hapishanelerde esir tutulduğu bu güncel tablonun verileri korkunç bir ‘yok etme planı’nın devrede olduğunu gözler önüne seriyor.

SİYASİ SOYKIRIM SALDIRILARI

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) dönük Haziran 2015'ten itibaren hız kazanan siyasi soykırım saldırıları, aynı yılın sonlarına doğru gittikçe yoğunlaştı. Özellikle öz yönetim mücadeleleri verilirken askeri saldırıların ayyukta olduğu aylarda, buna paralel olarak siyasi alana da baskılar yapılmakta ve günde neredeyse en az 50 kişi tutuklanmaktaydı. Bir yandan askeri, diğer yandan siyasi soykırım saldırılarıyla Kürt halkı yok edilmek istenmekteydi. Kürt şehirlerinde devam eden ablukalar, geçtiğimiz yılların askeri saldırılarının artçıları niteliğinde değerlendirilirse devam etmekte olan siyasi soykırım saldırılarının boyutları da anlaşılır. ‘Diyalog süreci’nde azar azar topladıkları Kürt siyasetçilerini, sürecin bozulup yerini çatışmalı ortama bırakmasıyla toplu gözaltılar ve tutuklamalar gündeme geldi. Üstelik 15 Temmuz'daki devlet içi çatışma sonrası ilan edilen OHAL ile birlikte söz konusu bu gözaltı ve tutuklamalar, asgari hukuk normlarının dahi dışına çıkarak önceki hukuksuzluklara rahmet okuttu.

İRADE VE MÜCADELE GELENEĞİ

Kürdistan’da 90’lı yıllardan beri Kürt halkının hak ve özgürlük talepleri çerçevesinde siyasi mücadele veren ve kapatılan DEP, HEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP ve DTP gibi partilerin geleneğini sürdüren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), şu anda Kürdistan ve Türkiye’nin 42 ilinde ilçeleriyle beraber örgütlü durumda. DEHAP, 1999'daki yerel seçimlerde 37 belediyeyi kazanmıştı. Aynı gelenek, 2004'teki seçimlerde 56, 2009 seçimlerinde ise 99 belediyeyi kazandı. Son olarak 30 Mart 2014 yılındaki yerel seçimlerinde de 102 belediyeyi aldı. DBP geleneği, her yerel seçimlerde belediye sayılarını giderek katladı. DBP, 2004 yerel seçimlerinde 762, 2009 seçimlerin bin 808, 2014 seçimlerinde ise bin 300 belediye encümeni kazandı.

Yerel yönetimlerde belli bir düzey kazanan DBP, 2016'daki Demokratik Özyönetim Direnişleri ile yeni bir sürece girdi. DBP’yi kriminalize eden AKP hükümeti, söz konusu bu direnişlerin planlayıcısı ve örgütleyicisi olarak lanse ederek belediyelerine teker teker kayyumlar atamaya başladı.

MÜFETTİŞLERİN İTİRAFLARI

AKP, belediyelere kayyumlar atamadan önce genellikle merkez vali veya kaymakamlardan oluşan 10-15 kişilik müfettiş heyetleri gönderdi. DBP’nin elinde bulunan tüm belediyelere kayyum atamak için bir açık bulmak adına gelen bu heyetler, yaptıkları araştırmalarda toplum etiğine ters, yolsuzluk vb. hiçbir bulguya rastlamadı. Bunun üzerine tekrar tekrar belediyelere gönderilen bu heyetler, belediye binalarında adeta kamp kurdu. Kayyum atamaya gerekçe oluşturacak bir bulgu ile Ankara’ya dönmeleri gerekiyordu. Fakat herhangi yüz kızartıcı bir gerekçe bulamadılar.

YEREL YÖNETİMLERE SALDIRILAR

Özyönetim ilanlarında, Kürt halkının yanında belediye yetkilileri de destek amaçlı durdu. Sûr, Cizîr, Nisêbîn, Farqîn gibi ilçe belediyeleri özyönetim açıklamaları yapılırken halkın yanında durarak onları destekledi, akabinde bu belediyelerin eşbaşkanları görevlerinden alınıp tutuklandı. Bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılanlar da oldu, hâlâ tutuklu olanlar da var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiçbir zaman dilinden düşürmediği “Diyarbakır’ı, Van’ı ve Mardin’i istiyorum” söylemi ilerleyen dönemde zor kullanılan yöntemlerle pratiğe geçecekti.

EŞ ZAMANLI KAYYUMLAR

AKP’nin Kürt halkına yönelik baskılarının yerel yönetimler üzerinden devam ettiği bir süreç yaşandı. Özellikle de DBP’li belediyeleri türlü gerekçelerle işgal etme politikaları gün geçtikçe kapsam kazandı. AKP, seçimlerle alamadığı belediyelere kayyumlar atamaya başladı. Amed’in Sûr ve Farqîn, Mûş’un Bulanık ilçe belediyeleri ve Batman il belediyesi başta olmak üzere 28 belediyeye 11 Eylül 2015 günü eş zamanlı kayyumlar atandı. Bu belediyelerden 24’ü DBP’li belediyelerdi. Diğer dört belediye 'Fethullahçılar' ile ilişkilendirilmişti. Kayyum atanan 24 DBP’li belediyelerden Sûr, Cizîr, Nisêbîn, Farqîn, Eruh, Silopiya, Pirsûs, Dêrîk gibi ilçeler Demokratik Bölgeler Partisi’nin yüzdelik oranı olarak en fazla oy aldıkları yerlerdi.

Veriler şöyle:

* Amed Sûr Belediyesi - % 54.41

* Amed Farqîn (Silvan) Belediyesi - % 69.55

* Şirnex Cizîr Belediyesi - % 81.61

* Mêrdîn Nisêbîn Belediyesi - % 78.78

* Sêrt Dêh (Eruh) Belediyesi - % 52.37

* Şirnex Silopiya Belediyesi - % 78.19

* Riha Pîrsûs (Suruç) Belediyesi - % 52.58

* Mêrdîn Dêrik Belediyesi - %6 4.4

DEVAM EDEN SİYASİ SOYKIRIM

Özellikle 31 Ekim 2016'da Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Fırat Anlı ve Gültan Kışanak’ın tutuklanıp hapishaneye gönderilmesi başta Amedliler olmak üzere tüm Kürt halkının ve demokratik çevrelerin tepkisini çekti. Kürtler bu tutuklamaları protesto ederken, siyasi soykırım saldırıları durmaksızın devam etti. Yine 24 Kasım’da kamuoyunda ‘barış çınarı’ ile tanınan Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden biri olan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün tutuklanarak hapsedilmesi ciddi bir öfkenin dışavurumunu sağladı. 74 yaşında ve kalp rahatsızlığının olmasına rağmen bu özgün durumunun göz önünde bulundurulmayarak tutuklanması hem iç hem de dış kamuoyunda fazlasıyla gündemleştirilerek tepkilerin odağı haline geldi.

Kürt halkının siyasal ve toplumsal bağlamda tüm soluk alma borularını tıkatmaya dönük saldırıların özelde yerel yönetimlere indirgenen tablosu, faşizmin gerçek anlamına kavuştuğu bir manzaraya bürünmüş vaziyette.

YARIN: Sömürgecinin 'süper memurları'