Paris’te Ortadoğu krizi masaya yatırıldı

Paris’te düzenlenen, "Ortadoğu'da kriz, Kürtler ve DAİŞ'e karşı direniş" konferansında, Rojava’da ilan edilen demokratik özerkliğin Ortadoğu için model olacağına dikkat çekildi.

Paris’te düzenlenen, "Ortadoğu'da kriz, Kürtler ve DAİŞ'e karşı direniş" konferansında, Rojava’da ilan edilen demokratik özerkliğin Ortadoğu için model olacağına dikkat çekildi.

KNK, PYD ve Fransa Demokratik Kürt Konseyi'nin organize ettiği Fransa Parlamentosu Victor Hugo Konferans salonunda "Ortadoğu'da kriz, Kürtler ve DAİŞ'e karşı direniş" başlığında gerçekleşen Konferansın ikinci bölümün açılış konuşması Sosyalist Parti Sarcelles milletvekili François Pupponi gerçekleştirdi. Pupponi öncelikle Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'i anarak sözlerine başladı. Ardından Kürt halkının yanında olduğunu vurgulayan kısa bir konuşma gerçekleştirdi. 

Pupponi'nin açılış konuşmasının ardından Kürt Sorunu başlığında yürüyen oturuma gazeteci Guillaume Perrier moderatörlük yaptı. Oturumda Yeşiller milletvekili Cecile Duflot ve avukat Virginie Düsen birer konuşma gerçekleştirdi. 

PERRIER: KÜRTLER DAİŞ KARŞISINDA ASIL TEMEL GÜÇDÜR

Konuşmacıları tanıtan, Guillaume Perrier, Avrupa'nın halen Kürt güçlerini tanımayan politikasına değinen Perrier, Kürt güçlerinin Avrupa ve uluslararası güçler tarafından tanınmamasının bölgede bir sorun olduğunu ifade etti. "Kürt güçleri DAİŞ karşısında asıl temel güçtür. Üç kanton var yakında belki dördüncü olacak. DAİŞ'e karşı büyük bir direniş var. Türkiye bu bölgede tampon bölge oluşturmaya çalışıyor. Ankara bir koridor oluşturmaya çalışıyor. Türk sınırında petrol, DAİŞ'e silah ve lojistik desteği geçiyor. Bu nedenle bu sınır büyük bir öneme sahip" dedi. Perrier ilk sözü Paris Barosu avukatlarından Virginie Düsen'e verildi. 

DUSEN: FRANSA’NIN KÜRTLERE KARŞI POLİTİKASI TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ SONUCUDUR

Virginie Düsen, tarihsel olarak Kürtlerin son yüzyılı içerisindeki temel parametrelere değinerek, uluslararası güçlerin Kürdistan'ı nasıl hayal haline getirdiğine dikkat çekti. Serves, Lozan anlaşmaları konusunda bilgi veren Düsen, daha sonra Fransa'nın Fransa'ya gelen Kürtlere dönük politikasına dikkat çekti. 

"Fransa'da ABD gibi insanların istediğini gibi konuşmasını savunuyor. Ama Fransa'da yaşayan Kürtler istediğini konuşamıyor. Bu Kürtlerle daha görünür hale geldi. 2001'den itibaren PKK terör örgütleri listesine alındı. Bunun birinci dereceden mağduru Kürtler oldu. Fransa, sığınma hakkı olan bir ülke. Bu konuda Kürtlere karşı çok net değil gibi gözükse de bu çok net. Kürtleri Fransa kriminalize ediyor. Bunu genelleştiriyor. 21 operasyon yapıldı. 256 kişi hakkında gözaltı kararı alındı. Bunlar tutuklu kaldı. Birçok hakkı elinden alındı. Hapis cezası uygulandı ve halen cezaevinde olan Kürt gençleri var. Kürt kurumları hakkında davalar açıldı. Dernek hesapları kontrol altına alındı. Bütün bunlar ise PKK'ye yardım gerekçesiyle yapıldı" diyen Düsen, Fransa'nın Kürtler karşısında aldığı tutum ve kriminalize konusunu verilerle örnekledi. Düsen, Fransa'nın bu politikasının Türkiye ile ilişkilerinin sonucu olduğunu vurgularken, Hollande'ın Türkiye ile stratejik ortaklık sözlerini hatırlattı.

DUFLOT: SİLVAN’DA YAŞANANLARA SESSİZ KALINMAMALI

Yeşiller milletvekili Cecile Duflot ise Avrupa Birliği'nin Türkiye konusunda yeni bir strateji çizmesi gerektiği özellikle Kürt sorununun çözümünün AB'ye Türkiye'yi yaklaştırmakla aşılabileceğini savundu. Duflot, Silvan'da yaşananlar konusunda sessiz kalınmaması gerektiğini hatırlatırken, Kürt sorunu konusunda daha etraflı bir bilgi ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Erdoğan'ın giderek tüm demokrasi ve özgürlük güçleri için tehditkar tutumunun kabul edilemezliğine vurgu yapan Duflot, Türkiye'nin göç sorunu etrafında Avrupa'ya dayatmalarda bulunduğunu belirtti. 

Öğleden sonraki ilk oturumun ardından salonda bulunan katılımcılar, ellerinde "Silvan'da katliam var, sessiz kalma" dövizlerini açarak ayağa kalkıp Silvan katliamını parlamento salonuna taşıdı. 

Konferans'da hem basın hem de katılımcılar tarafından beklenen asıl oturum, HDP milletvekili Garo Paylan, KNK üyesi Zübeyir Aydar ve PYD eşbaşkanı Salih Müslim söz alarak Ortadoğu'da inşaa edilecek demokrasi sürecinde Kürtlerin rolü üzerine konuşmalar gerçekleştirdiği bölümdü. Oturumun moderatörlüğünü Irkçılığa Karşı Hareket'in başkanı Renee Le Mignot tarafından gerçekleştirildi.

AYDAR: KÜRTLER DEMOKRASİYİ ESAS ALARAK SORUNLARI ÇÖZÜYOR

İlk sözü KNK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar aldı. Aydar salonda bulunan katılımcılara Silvan'daki gelişmeler konusunda bilgi vererek sözlerine başladı. 

"Kürtlerin kim oldukları, Kürdistan’ın yaklaşık 100 yıldır dörde bölündüğü, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri tarafından bölüşüldüğü gerçeği bu konferans katılımcıları tarafından iyi bilinmektedir. O nedenle tarihi ve coğrafi konulara fazla girmeyeceğim. Kürtlerin içinde bulundukları konum ile Kürdistan’ın nüfus ve sosyal yapısı Kürtleri demokrasiden yana tavır almaya ve demokrasiyi esas alarak sorunlarını çözmeye zorlamaktadır. Bu durumlarından dolayı Kürtler Ortadoğu bölgesinde demokrasi güçlerinin doğal müttefikleri konumundadırlar" diyen Aydar, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri demokrasiden uzaklaştıkça Kürtler üzerindeki baskı da arttığına dikkat çekti. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini kendilerine rehber edinen siyasi yapıların düşüncelerini esas alarak konuşacağını belirten Aydar, "Bu düşünce biçiminin hem ülkemiz hem de bölgemizde sorunların demokratik çözümüne daha büyük katkı sunacağı ve bunun dışındaki yaklaşımların sorunları ağırlaştıracağı kanaatindeyim" ifadelerini kullandı. 

Ortadoğu da sorunlar büyük ölçüde tekçi yaklaşım ve ulus devlet uygulamalarından kaynaklandığını ifade eden Aydar, Yaklaşık 100 yıldır bu bölgede aynı zihniyetin devam ettirildiğini belirtti.

"Kürt sorununun çözümü de demokratik ulus çözümünden geçer. Suriye’nin kuzeyinde Rojava’da ortaya konulan deneyim bir demokratik ulus çözümü modelidir ve öğreticidir. Bu model giderek tüm Suriye’yi ve bölgeyi etkilemektedir. Savaş şartlarının ağır etkilerine, başta Türkiye ve desteklediği DAİŞ gibi selefi güçlerin saldırılarına rağmen bir çözüm modeli olarak gelişmektedir. Diğer bölgelerin aksine, Rojava da farklı kimlikler, farklı kültürler ve farklı inançlar bir arada ve eşit haklar temelinde birlikte yaşıyorlar. Karşı tarafta kadın bir mal bir meta gibi alınıp satılıyorken, Rojava da kadın eş başkandır, yöneticidir, irade sahibidir, tüm dünyanın takdir ettiği bir şekilde halkları koruyan öz savunma savaşçısıdır ve demokratik toplumun inşasında öncü rol oynamaktadır" diyen Aydar, bölgede yeni sınırlar çizerek, yeni duvarlar örerek, yeni ulus devletler inşa ederek sorunların çözülemeyeceğini vurguladı. Aydar çözümün adresi olarak, "Kürdistan Özgürlük Hareketinin çözüm projesi, mevcut sınırlara dokunmadan “Demokratik Türkiye – Demokratik Özerk Kürdistan”, “Demokratik İran – Demokratik Özerk Kürdistan”, “Demokratik Irak – Demokratik Özerk Kürdistan”, “Demokratik Suriye – Demokratik Özerk Kürdistan” ifadelerini kullandı.

MUSLİM:  ORTADOĞU TARİH BOYUNCA HALKLARIN MOZAİĞİ OLDU

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Ortadoğu'da çözümün adresi olarak "Demokratik Özerklik Ortadoğu için Modeli"ni gösterdi. 

"Ortadoğu tarihi boyunca hep halkların mozaiği olmuştur, Kürtler, Süryaniler, Araplar, Türkmenler Türkler ve diğer azınlıklar hep birlikte ve içi çe yaşamıştır. Bunun için Avrupa da doğmuş milli devlet 20. yüzyıl ile birlikte bölgeye ulaşmasıyla birçok boğazlaşmaya neden olmuştur. Ermeni, Süryani ve Kürtlerin soykırımları bunun sonucudur. Milli devlet azınlıkların düşmanıdır ya asimile eder ya da soykırıma uğratır, bunu açık bir şekilde Ortadoğu gerçeğinde 20.yy boyunca görmek mümkün" diyen Salih Müslim, "Biz Kürt halkı olarak hep bu gerçeğin kurbanı olduk ve bu gerçeği değiştirmek için hep çareyi halkların beraber ve eşit yaşayabileceği demokraside aradık ve PYD parti olarak 21. yüzyıl gerçekleri ışığında demokratik özerklikte bulduk, bunu parti projesi olarak 3. kongremizde 2007 kararlaştırdık. Ancak Suriye’deki Baas rejimiyle hep mücadele içinde olduğumuzdan geniş çapta uygulamaya fırsat bulamadık, Suriye devrimiyle birlikte 2011 den sonra bölgelerimizde (Rojava) uygulama koşulları oluştu. Bizde bunu toplum yaşamının her yanını buna göre örgütleyerek uygulamaya koyduk" şeklinde konuşmasına devam etti.

Demokratik özerklik modelinin tüm Suriye’de uygulanabilirliğini savunan Müslim şunları belirtti: "Biz şimdi Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde uygulamaya koyduk, Dürziler, Aleviler, Sünniler kendi bölgelerinde federatif Suriye içinde uygulayabilirler, Kürdistan’ın her parçasında ve kendi devletlerinin sınırları içerisinde böyle bir sistem oluşturabilirler" şeklinde konuştu. 

PALYAN: BİR ARADA KARDEŞÇE YAŞAMA İDDİASININ TAŞIYICILARIYIZ

HDP İstanbul milletvekili Garo Paylan ise "her birimiz konuşmasına başlarken, Kürt, Türk, Ermeni, Süryani olarak başlıyoruz. Aynı masa etrafında toplanmışız. Bu masa etrafındakilerin demokrasi ve özgürlük sorunu etrafında kurucu bir iddiası var. Kurucu bir iddiamız var" diyerek sözlerine başladı. Bir arada kardeşçe, eşitçe ve kadın erkek eşitçe yaşama iddiasının taşıyıcıları olduklarını belirten Paylan, Ortadoğu'da çokta unutulan emek haklarının da savunucusu olduklarını ifade etti. 

HDP'nin ilk olarak emek ve barış bloku bileşenleriyle seçime girdiğini hatırlatan Paylan, elde edilen başarıdan sonra sadece ve sadece halkların temsilcileri değil aynı zamanda tüm demokrasi ve özgürlük ihtiyacı olan oluşumlar, gruplarla birlikte kongreye gidildiğini ve bunun devamında HDP'nin kurulduğunu belirterek, bu oluşumun kurucularından olduğunu ifade etti. Türkiye'nin her noktasına mücadele amaçlarını ve çözüm önermelerini taşıyan bir HDP'nin 7 Haziran'da yüzde 13 oranını elde ettiğini belirten Paylan, toplumun büyük sempatisinin bu aşamada kazanıldığını ifade etti.

"Bu yüzde 13'den daha anlamlı bir gelişmeydi. Çünkü HDP projesi toplum tarafından sahiplenilmişti" diyen Paylan, böylesi bir süreçte sessiz kalan Erdoğan'ın "Bizim rüyalarımıza kastetme planlarını yapıyordu" ifadesini kullandı. Özellikle katliam, saldırı ve yaşananların 7 Haziran seçimlerinden sonra devreye girdiğini belirten Paylan, bir Ermeni olarak Türkiye'nin demokratik bir ortama kavuşması amacını taşıdığı ama Türkiye'deki sorunların yüzyıllık bir arka plana sahip olduğunu vurguladı. 

Türkiye'nin katliamcı zihniyetine vurgu yapan Paylan, Ermeni, Rum, Kürt ve diğer halkların belli periyotlarla katliam ve soykırıma uğratıldığını hatırlatarak, "bütün bu kötülüklerle yüzleşmeden çözüm üretilemez" dedi. 

Türkiye'deki siyasal ve politik gelişmeleri, AKP'nin saldırgan politikasını değerlendiren Paylan, HDP'nin halkların, emek cephesinin ve ötekileştirilenlerin sesi olduğunu vurguladı. 

Paylan'ın konuşmasının ardından salondaki izleyiciler, Rojava, PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması olanakları, HDP'nin son durumu, bölgedeki siyasal gelişmeler konusunda sorular yöneltti. Soru ve cevap kısmının ardından Marksist yayıncı Nils Anderson, konferansın sonuç bildirgesini okudu. 

Konferans, saat 16.00'de Cumartesi günü Silvan için Gare de l'Est Meydanı'nda saat 15.00'de başlayacak yürüyüşe çağrıyla son buldu.