Özgür Gündem neden yasaklandı?
Özgür Gündem’in kapatılma sebebi, şu anda OHAL yoluyla ülkeyi kasıp kavuran Erdoğan rejiminin “darbedeki” rolünün, bizim gazetemiz tarafından göze görünür hale getirilmiş olmasıdır.
Özgür Gündem’in kapatılma sebebi, şu anda OHAL yoluyla ülkeyi kasıp kavuran Erdoğan rejiminin “darbedeki” rolünün, bizim gazetemiz tarafından göze görünür hale getirilmiş olmasıdır.
Gazetemiz Özgür Gündem kapatıldı, tahrip edildi ve bütün gazete çalışanları gözaltına alındı. İMC TV'ye yansıyan kadın gazetecilerin çığlıklarını duydum ve "Qırık" çizeri Doğan Güzel'in arkadan kelepçelenmiş, üstü başı paramparça edilmiş resmini gördüm ve büyük bir öfkeye kapıldım.
Ne yazık ki, yurtdışında, Berlin’de olduğum için onların yanında bu barbar saldırıyı protesto edemedim.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar gibi, ben de kendimi “Erdoğan’ın hakimlerine emanet edecek değilim.” Bu yaşta benim gibi gazetecilerin yapacağı iş yazmaktır. Demek ki, bir kere daha "yazma özgürlüğümü", Avrupa'da kullanacağım. O halde yazıyorum.
Özgür Gündem gazetesi iki nedenle kapatıldı: Birincisi Erdoğan rejiminin Kürdistan’daki mezalimini gözler önüne sermesi yüzünden. Hiçbir gazete, Özgür Gündem kadar geniş bir haber alma imkanına sahip değil Kürdistan’da. Şimdi “her türlü savaş suçunu FETÖ işledi” diyerek yakasını kurtarmak isteyen Saray rejimi, Özgür Gündem’in bu yalanı ortaya çıkarmasını önlemek istedi.
İkincisi ve hepsinden önemlisi ise, Özgür Gündem Kürdistan halklarının yalnız Kuzey’de değil, dünyanın dört bir yanında, en son Minbic’te elde ettiği başarıları ve zaferleri duyuran bir gazete olduğu için kapatıldı. Çünkü ülkede herkesi susturan ya da pasifize eden, güçten düşüren Erdoğan rejiminin Kürdistan halklarının öncülüğündeki devrimci süreci bastırmak şöyle dursun, bunun altında ezildiğini duyuran bir gazeteye “psikolojik savaş adına” elbette tahammül edemeyecekti.
Özgür Gündem yalnız “mağdurların” değil, aynı zamanda “muzafferlerin” de gazetesidir. Her halk gazetesi, elbette her zaman zulme uğrayan halk adına “gözyaşı” döker. Ama bu gazetenin farkı odur ki, Özgür Gündem yalnız halk adına gözyaşı dökmez; aynı zamanda o halkın "mücadele azmini dile getirir ve “zafere yürüyen yolunu da aydınlatır.” “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” şiarıyla yayınlanan gazetemiz, hem halkın uğradığı kanlı zulmün gerçeklerini, hem de bu halkın Erdoğan’ın kanlı çetelerine ve Erdoğan tarafından desteklenen IŞİD canilerine karşı yürüttüğü “muzaffer” savaşın gerçeklerini aydınlatan gazetedir.
Ama gazetemize yönelik kudurgan düşmanlığın bir aktüel sebebi daha var: Bu gazete biricik reel ve demokratik alternatif olan “üçüncü yol”un gazetesidir.
Gazetemiz “ne Amerika, ne Rusya, Konfederal Ortadoğu” için bütün halklarla ve devletlerle dostluk, karşılıklı saygı temelinde ilişki çizgisini izlemiştir.
Gırtlağına kadar Pentagon çıkarlarının içine batan, şimdi buradan çıkıp, Şanghay beşlisinin bataklığında debelenmek isteyen Erdoğan rejimi, “Ortadoğu’da hegemonya” kurma macerasında kepaze olmuştur. Kah Rusya’dan bir hakaret işitmekte, kah AB ülkelerinin “karikatür” konusu olmakta, kah ABD’nin “darbe tehdidi” altında kıvranıp durmaktadır. Bu durumunu gizlemek için, "üçüncü yol"u susturmak ve böylece Türkiye'yi "ya ABD, ya Rusya ikilemine mahkum etmek" için gazetemize saldırı emrini vermiştir.
Üçüncü yol öylesine tutarlıdır ki, her çatışmalı durumda karşımıza biricik “reel demokratik alternatif” olarak çıkmaktadır. 15 Temmuz’dan beri gazetemizin bu çizgisi darbe şokuyla şaşkına dönen kamuoyunu kendine getirmiştir. Özgür Gündem “ne FETÖ’nün darbesi, ne Saray’ın darbesi, yaşasın radikal demokrasi” çizgisiyle yayınını sürdürmüştür.
Şimdi Erdoğan rejimi, “üçüncü yolun sesini” boğarak, meydanı “ya FETÖ, ya Erdoğan” ikilemine mahkum etmek istemektedir.
Ve Özgür Gündem’in kapatılma sebebi, şu anda OHAL yoluyla ülkeyi kasıp kavuran Erdoğan rejiminin “darbedeki” rolünün, bizim gazetemiz tarafından göze görünür hale getirilmiş olmasıdır.
Size verebileceğim son örnek, gazetemizin bugünkü nüshasında yayınlanmak üzere yazdığım yazıdır.
HDP Eşbaşkanı Demirtaş, “darbede AKP izinden” söz etmişti. Cemil Bayık, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Rıza Altun, Sabri Ok gibi PKK yöneticileri daha ilk günden bu "erken doğum yaptırma" oyununu açığa vurdular. Hem FETÖ darbesine, hem de Erdoğan darbesine karşı çıktılar.
Bu darbe, “darbeye hazırlananların arasına sızan Erdoğancı ajan provokatörler tarafından teşvik edilmiş ve zamanında alınacak önlemlerle darbe teşebbüs haline gelmeden, kan dökülmeden önlenebileceği halde, darbenin düğmesine bunlar tarafından bastırılmış, erken doğum yaptırılmıştır. Erdoğan rejimi böyle bir "darbeye" ihtiyaç duymuştur ve şimdi bizzat "kışkırttığı" darbenin bastırılmasıyla birlikte, vaktiyle Hitler nasıl bizzat kışkırttığı "Reichtag kundaklaması"nı fırsat bilerek KHK ile Almanya'yı yönettiyse, Erdoğan da Türkiye'yi KHK'lerle yönetmeye başlamıştır. 15 Temmuz FETÖ darbesi, 16 Temmuz Erdoğancı darbeyi doğurmuştur.
Sözünü ettiğim yazıda Erdoğan’ın “darbe oyunu” deşifre edilmiştir. Bugün Özgür Politika’da yayınlanan ve kapatıldığı için Özgür Gündem’de yayınlanamayan yazının bir yerinde şunları yazdım:
“Tek bir soru bu darbenin, bizzat “AKP derin devleti” tarafından kışkırtıldığını, “darbeyi önleyici bir darbe” provokasyonu olduğunu anlamaya yeter.
Sorunuz: Bu “darbeciler”-ki aralarında Erdoğan’ın burnunun dibinde duran yaverler de var- asıl hedef aldıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “makamında” ya da “evinde” olmadığı, hatta “nerede olduğunun bile bilinmediği” bir günde ve saatte neden darbe düğmesine bastılar?
Darbe sonrası gelişmeler, düğmeye “AKP derin devletinin” bastığını gösteriyor. Büyük olasılıkla, 15 Temmuz darbesine sürüklenenlerin “başında” AKP derin devletinin “adamı” bulunmaktadır.
Sahi? Kim bu darbenin “birinci adamı”? 15 Temmuz günü “başlayın” emrini veren “ilk kişi” kim?
Bilen var mı?
Bilemezsiniz. Çünkü bu “birinci adam” AKP’nin derin devletinin sisli koridorlarında, çoktan kayıplara karıştı bile.”
Bu “basit soru” Erdoğan rejiminin şimdi ülkede yarattığı “darbe karşıtı demokrasi” safsatasını bir fiskeyle yerle bir eder. O nedenle rejim böyle “sorular” ortaya atan bir gazeteye elbette tahammül edemez.
Çünkü Erdoğan rejimi zayıftır. Korkuya kapılmıştır. Saldırganlığının altında yatan sebeb işte bu korku ve zayıflıktır.
Susmayan Özgür Gündem’in bugünkü dört sayfalık yayınını bütün kalbimle selamlıyorum.
Susmak yok: Üçüncü Yol’a devam…
Özgür Özgür Gündem yazarı Veysi Sarısözen'in ANF için kaleme aldığı yazı…