‘Osman Kavala’ya uygulanan işkencedir!’

HDP Milletvekili hukukçu Mithat Sancar ve TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, iş insanı Osman Kavala'nın yeniden tutuklanmasının hukuk tanımazlık ve işkence olduğunu vurguladı.

840 gündür cezaevinde bulunan iş insanı Osman Kavala hakkında 18 Şubat günü tahliye kararı verilmesinin hemen ardından başka bir soruşturma kapsamında gözaltı kararı verilip tekrar tutuklanmasına tepkiler büyüyor. Silivri’de Kavala’nın serbest bırakılmasını bekleyenler arasında yer alan HDP Milletvekili Mithat Sancar ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Fincancı Korur, bu kararı hem hukuk hem de insan hakları anlamında ANF’ye değerlendirdi.

SANCAR: HUKUKSUZLUKTA REKOR KIRDILAR

Aynı zamanda hukukçu olan Mithat Sancar, bu kadar keyfi ve pervasız bir hamlenin çok endişe verici olduğunu vurguladı. Yaşanan bu hukuksuzluğun ilk olmadığını belirten Sancar, daha önce benzer bir durumun HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın soruşturmasında da yaşandığını hatırlattı. Sancar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı gereği tahliye edilmesi gereken Demirtaş hakkında jet hızıyla bir soruşturma açılıp tekrar tutuklama kararı çıkartıldığını anımsattı. Osman Kavala’nın da benzer bir hukuksuzluğa maruz bırakıldığını ifade eden Sancar, bu durumun devlet içindeki bazı odakların artık bu tür yöntemleri çok rahat kullanabildiğinin ve bunu bir alışkanlık haline getirmeye niyetli olduklarının da göstergesi olduğuna işaret etti.

Hukuku her türlü ayaklar altına almaya hazır güçlerin devrede olduğunu vurgulayan Sancar, “Türkiye’de uzun süredir zaten bunun aşamalarını yaşıyoruz. Fakat her yeni olayda bu hukuksuzluğu yeni bir seviyeye yükseltiyorlar. Şu anda resmen hukuku hiçe sayan devlet güçleri bu konuda rekor kırmış durumdalar” dedi.

‘DEVLET VEYA İKTİDAR İÇİ HAKİMİYET KAVGASI VAR’

Sancar, bu hamlenin arkasında devlet veya iktidar içinde hakimiyet kurma kavgasının olduğuna işaret etti. Bu kavganın FETÖ ile iktidar arasındaki kavgadan daha boyutlu ve karmaşık göründüğüne dikkat çeken Sancar, “Bu kavganın içinde Avrasyacılar mı var, Pelikancılarla başka kanatlar mı var, bunları tam kestirmek kolay değil. Ama çok açık olan bir durum var, o da devlet veya iktidar içindeki çeşitli kanatların arasında hakimiyet için çok amansız ve pervasız bir kavga olduğudur” diye konuştu.

‘YARGININ BİR İRADESİ KALMADI’

Bu kavganın yargıyı da etkilediğini dile getiren Sancar, bu kavgada zayıf bir halka haline getirilen yargının artık herhangi bir iradeye ve bağımsız inisiyatife sahip olmadığına dikkat çekti. Yargının tam anlamıyla iktidar kavgasının aracı durumuna indirgendiğini belirten Sancar, “Ortada bağımsızlığından söz edebileceğimiz bir yargı olmadığı gibi, yargı gibi bir kurum yoktur artık. Bu da Türkiye toplumu için son derece tehlikeli bir durumdur” ifadelerini kullandı.

‘DEMOKRASİDEN ASLA VAZGEÇMEMEK LAZIM’

İktidarın yöntemlerinin 12 Eylül zulmünü de geride bıraktığını vurgulayan Sancar, 36 yıldır hukukçu olduğuna ve Türkiye’de hiç bu kadar kötü bir dönem yaşanmadığına işaret etti.

Sancar, Osman Kavala üzerinden işletilen hukuksuzluğun bütün demokrasi güçlerine, muhalefete, adalet arayanlara ve bu iktidardan rahatsız olan herkese “Biz sizi kolay kolay sevindirmeyiz” mesajını barındırdığını belirtti. Bu mesaja verilecek cevabın mücadeleyi yükseltmek olduğunu kaydeden Sancar, şöyle konuştu: “Biz de onlara size ve hukuksuzluklarınıza rağmen başaracağız demeliyiz. Burada bize düşen, asla vazgeçmemek, her hukuksuzluktan ve adaletsizlikten sonra safları daha sıklaştırmak, demokrasi ittifakını ve blokunu daha da genişletmektir.”

FİNCANCI: BM TANIMINDA KASITLI ISTIRAP ÇEKTİRMEK İŞKENCEDİR

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise, Osman Kavala’nın yaşadığı hukuksuzlukla son dönemlerde çokça karşı karşıya kalındığını hatırlattı.

Selahattin Demirtaş’tan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatlarına kadar çok sayıda insanın hakkında benzer kararlar verildiğini anımsatan Fincancı, bunun tam anlamıyla işkence uygulaması olduğunun altını çizdi.

Birleşmiş Milletler’in ( BM) işkence tanımına atıfta bulunan Fincancı, şunları belirtti: “BM’nin işkence tanımında, kamu görevlileri tarafından bir insana kasıtlı olarak acı ve ıstırap çektirilmesinin işkence olduğu kaydedilir. Mevcut durum bir insanın acı ve ıstırap çekmesine neden oluyor mu? Evet oluyor. Çünkü 840 gündür cezaevinde olan bir insan dışarıya çıkacağını, ailesine ve dostlarına kavuşacağını düşünürken birdenbire karşısına böyle bir tablo çıkıyor. Bu tam da işkence tanımına uyan bir uygulama. Aynı zamanda işkencenin bireysel değil, bütün topluma yönelik bir eylem olduğunun göstergesi. Çünkü bu yapılan sadece Osman Kavala’yı değil eşi, ailesi, bütün yakınları ve dostları için de bir işkence ve bir mesaj. Bu, ayağınızı denk alın mesajı; korkutma ve sindirme operasyonu. ‘Bakın ben neler yapmaya muktedirim’ davranışı.”

‘İŞKENCEYLE BAŞA ÇIKMANIN TEK YOLU DİRENMEKTİR’

Bu işkenceyle başa çıkmanın tek yolunun direnmek olduğunu vurgulayan Fincancı, direnmeye devam etmek gerektiğini kaydetti. “Onların tüm bu tutumlarına karşı ayakta kalmak lazım” diyen Fincancı, bu kararı tanımadıklarının altını çizdi.