Öcalan'ın vasisi Dinç: Çözüm tecridin parçalanması

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeleri 6 yıldır engellenen avukatlarından ve vasisi Mazlum Dinç, Öcalan'dan hiçbir haber alamadıklarını belirterek, çözüm yolunun tecridin parçalanmasından geçtiğini vurguladı.

Tam 18 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde ağır tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan en zor şartlar altında dahi milyonların geleceğini doğrudan etkileyen hamleleri yapmasını bildi. En son 2013 yılında başlatılan müzakere sürecinin baş aktörü olan Öcalan ile HDP heyeti görüştüğü 5 Nisan 2015'ten bu yana tüm bağlantı koptu. Geçen yılın Eylül ayında kardeşi Mehmet Öcalan ile kısa bir görüşme yapan ve fırsat verilmesi halinde çok kısa bir sürede barışı tesis edebileceğini duyuran Öcalan'ın bu çağrısına da kulak tıkandı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da dört bir yandan binler Öcalan'ın 68'inci doğum günü için Amara'ya akın edecek. Öcalan'ın avukatlarından ve vasisi Mazlum Dinç, İmralı tecrit sistemini ve müvekkili ile görüştürülmemesini ajansımıza değerlendirdi.

HABER ALAMIYORUZ 

Öcalan ile avukatlarının 27 Temmuz 2011'den bu yana görüştürülmediğini hatırlatan Dinç, “En son devam eden süreç sonucundan HDP’li bir heyet görüşüyordu. Görüşmeler 5 Nisan 2015 tarihinden itibaren kesintiye uğradı. O tarihte bu yana hiçbir görüşme gerçekleştirilemiyordu. En son kamuoyunda gerçekleşen tepkiler sonucunda 11 Eylül 2016 tarihinde Öcalan’ın kardeşi görüşme gerçekleştirdi. O da darbeden sonra Öcalan’a dönük tehdidin olacağı sonucu oluşan tepkiler sonucundan görüşme sağlanmıştı. O tarihten sonra da hiçbir görüşme sağlanamadı. İmralı’dan herhangi bir haber alamıyoruz. Mutlak tecrit koşullarında yaşıyor şu an Sayın Öcalan. Yanındaki 3 mahkum da aynı şekilde ağır tecrit koşullarını almış durumda” dedi. 

OHAL BOYUNCA GÖRÜŞMEYE İZİN YOK

Darbeden önce cezaevi idaresinin “Gemi bozuk” ya da “Hava muhalefeti” gerekçeleriyle müvekkilleri ile görüşmeye engel olduğunu belirten Dinç, “Temmuz’da darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’in ilk uygulaması İmralı’ya dönük oldu. İlk alınan karar İmralı’ya dönük oldu. Sayın Öcalan’la Olağan Üstü Hal süresince hiçbir görüşme gerçekleştirilmeyeceği avukatları ve ailesiyle herhangi bir iletişim aracıyla görüşme sağlanamayacağına dönük karar vardı. Kararın hukuksuz olduğunu o dönem de söyledik. Bu hukuksuzluğa karşı hukuki girişimleri sürdürdük. Hiçbir sonuç almış değiliz” diye belirtti.

Öcalan’la görüştürülmeme kararının yasal dayanağı olmadığının altını çizen Dinç, “Hükümetin aldığı bu karar kendi hukuklarına da aykırıdır. Hiçbir yasal dayanağı yoktur. Hakimler bir karar aldığında var olan yasalara dayanarak yapmak zorundadır. Son çıkarılan KHK’lar da yasalara uygun çıkarılmalıdır. Ancak alınan karar böyle bir karar değildir. Avukatlarıyla topyekun görüştürülmemesinin hiçbir yasal dayanağı yoktur. OHAL koşullarında bile böyle bir uygulama mümkün değildir. Ama keyfi bir şekilde böyle karar aldılar. 20 Temmuz’dan bu yana da bu karara dayanarak görüşmelerimiz engelleniyor” dedi. 

HUKUKİ DEĞİL SİYASİ

Hem ulusal hem de ulusalarası mercilerde hukuki süreci devam ettirdikleri bilgisi veren Dinç, “Sayın Öcalan'a dönük karar siyasal bir karardır. Hükümet bu konuyu açık bir şekilde dile getiriyor. Cumhurbaşkanı ve başbakan bu konuyu açık bir şekilde aleni bir şekilde Sayın Öcalan’la görüşme sağlanamayacağı söylüyorlar. Temel hak olan yasalarda güvence altına alınan aile ve avukat görüşü engelleniyor” diye belirtti.

Öcalan’la görüştürülmemenin savaş konseptiyle bağlantılı olduğunu dile getiren Dinç, Türkiye’de benzer süreçlerin daha önce de yaşandığını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de her zaman İmralı’yla devam eden diyalog süreci kesintiye uğradıktan sonra daha ağır savaş konseptiyle karşı karşıya kalındı. Bunun ilk adımı olarak İmralı’daki tecrit daha da ağırlaştırıldı. Hiçbir haber alınamayacak şekilde ilk adım atılıyor. Devamında ise Kürt toplumuna karşı tutukluma ve can kayıplarının yaşanmasıyla tekrar eden bir konsept yaşanmıştır. Çözüm ve diyalogun merkezinde Sayın Öcalan olduğu defalarca görüldü. En son 2012 yılında benzer bir süreç yaşandı. Yine o dönem de açık grevleri başlamıştı. Var olan tecrit koşullarına tepki olarak. Bu açlık grevleri sonucunda Sayın Öcalan’la başlayan çözüm süreciyle birlikte toplum nefes almaya başladı. Bu sorunun diyalog ile çözüleceğine dönük umut arttı. 2 yıl boyunca can kaybının yaşanmaması aslında çözümün adresini ortaya koydu."

BAŞMÜZAKERECİ KOŞULLARI YARATILMALI

Öcalan’ın üzerindeki tecride son verilmesi ve müzakere sürecinin başlamasını isteyen Dinç, “Eskisi gibi 2 saatlik heyet ve aile görüşmeleriyle sınırlı olmaması lazım. Yeni başlayacak süreçte Sayın Öcalan’ın baş müzakere rolünü oynayabileceği koşulların yaratılması gerekiyor. Başta sağlık güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılması gerekiyor. Bu Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yolla çözümü için birincil koşul. Yoksa klasik anlamda bir talep değildi. Kürt sorununun geldiği aşama boyutuyla çok ağır sonuçları olduğu ortadadır. Bu sorunun tek çözümü de Sayın Öcalan’la diyalogdan geçiyor. Bu müzakerenin başlaması için de tecrit koşullarının bitmesi müzakereyi yürütebileceği koşulların yaratılması gerekiyor.”

SESSİZLİĞİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL

İmralı işkencesinin sonlandırılması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve CPT’ye başvuru yaptıklarını söyleyen Dinç, “Bu tür kuruluşların var olan işkence koşullarına karşı daha aktif tutum içerisinde olmadıklarını görüyoruz. Var olan siyasi dengelere kurban edildiğini görüyoruz. Söz konusu Kürtler ve Sayın Öcalan olunca temel insan hakları ilkeleri görmezlikten gelinebiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle ağır tecrit ve işkence sistemi bulunmamaktadır. Bunun örneği ya da buna yakın bir örnek bile söz konusu değildir. Bu kadar ağır hak ihlallerinin yaşandığı, 6 yıl boyunca avukatlarıyla görüştürülmediği, ailenin görüştürülmediği, telefon ve mektup hakkının elinden alındığı bir sistem görülmemiştir. Buna karşı insan hakları örgütlerinin sessizliğini anlamak mümkün değil. Bu kuruluşların temel görevi siyasi dengeleri gözetmek değil temel hak ve özgürlükleri korumak. Bundan sonraki süreçte daha ağır sonuçlara yol açmadan tecrit işkence sistemine karşı tutum almaları gerektiğini düşünüyorum” dedi.

ÇÖZÜM TECRİDİN PARÇALANMASI

Öcalan’ın doğum gününü kutlayan Dinç, “Doğum günü vesilesiyle ağır tecrit sisteminin dağıtılması için kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Savaş konsepti içerisinde ağır savaş ortamında birçok hukuksuzluklar yaşanmaktadır. Bu uygulamaların hepsinin temelinde Kürt sorununun çözümsüzlüğü yatmaktadır. Kürt sorununun çözümünün yolu da Sayın Öcalan’dan geçtiği için işkence ve tecrit koşullarının parçalanarak Sayın Öcalan’ın kendi rolünü oynaması durumunda bir bütünen Türkiye’nin demokratikleşeceği bir ortama kavuşmuş olacağız. Bu sorunun temelini iyi görmek gerekiyor. Bundan kaynaklı tüm halkları bu tecrit sistemine karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.