New York davası: Atilla yaptırımları oldukça iyi anlamış

İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarını delmek amacıyla Erdoğan’ın talimatıyla hayata geçirilen uluslararası dolandırıcılık ve rüşvet sisteminin önemli isimlerinden Hakan Atilla’nın yargılandığı davanın 10’uncu duruşması görülüyor.

Daha önce hakkında onlarca yıl hapis cezası istenen Reza Zarrab, geçtiğimiz haftaya kadar tanık statüsüyle bizzat yürütücüsü olduğu rüşvet sistemi hakkında bilgiler vermeye başlamıştı. Davada tutuklu tek sanık olarak eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla yargılanıyor.

Zarrab’ın ardından Amerikan Hazine Bakanlığı ile Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) başta olmak üzere birçok kurumun eski ve mevcut görevlileri tanık olarak ifade vermeye devam ediyor. Düne kadar Hazine Bakanlığı’na bağlı Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı David Cohen’in yanı sıra OFAC ile Finansal Suçlar Uygulama Ağı (FinCen) görevlilerinden Joshua Kirschenbaum da ifade vermişlerdi.

Davanın bugün görülen 10’uncu duruşmasında OFAC’ın eski direktörlerinden Adam Szubin tanık kürsüsüne çıkarken, ülkesinin İran’a yönelik yaptırımlarının içeriği ve nasıl uygulandığına dair bilgiler verdi.

ATİLLA İDDİASININ AKSİNE YAPTIRIMLARI OLDUKÇA İYİ ANLAMIŞ

İfadesinde Halkbank temsilcileriyle birkaç kez yüz yüze görüştüğünü söyleyen Szubin, görüşmelerin büyük oranda Hakan Atilla ile olduğunu dile getirdi. 2012’de dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın İran’a altın satışına yönelik getirdiği kısıtlamaya değinen Szubin, Obama’nın çıkardığı emri bizzat Atilla ile birlikte incelediklerinin atlını çizdi.

Hakan Atilla’nın İran’a yönelik yaptırımları oldukça iyi anladığını fark ettiğini söyleyen Adam Szubin, yine kurumlar içindeki inceleme ve denetlemelerin yapılması konusunda bir toplantı yaptıklarını kaydetti. Szubin, Şubat 2013’te yaptıkları bir başka toplantıda ise, İran’a ‘insani amaçlı gıda ve ilaç yardımına’ ilişkin görüştükleri bilgisini verdi. Szubin, Türkiye’de gerçekleşen bu toplantıya ABD Hazine Bakanlığı ile Halkbank’tan yetkililerin katıldığını belirtti.

İRAN GÜNEY KORE ÜZERİNDEN 1 MİLYAR DOLAR DOLANDIRDI

OFAC eski direktörü, benzer dolandırıcılıkların Güney Kore üzerinden yapıldığını söylerken, buna ilişkin davaya dair bilgiler verdi.

 

Adam Szubin, İran’ın Güney Kore üzerinden ticari belgelerde sahtecilik yaparak 1 milyar dolar tutarında ‘dolandırıcılık’ yaptığını savundu.

 

Duruşmada daha sonra İran’a yönelik Türkiye’den yapılan altın satışlarıyla ilgili bir delil ile Hakan Atilla ile eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a 2013 yılında gönderdiği bir email hakkında bilgi verdi.

 

YAPTIRIMLARI DELME SİSTEMİNİN AŞAMALARI

İran’a yönelik yaptırımlar nedeniyle başvurulan ve AKP hükümetinin yüz milyonlarca dolarlık rüşvet elde ettiği sistem birçok ülke üzerinden işliyordu.

İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) tarafından Türkiye’ye aktarılan petrol ve doğalgazın tüm ödemeleri yaptırımlar nedeniyle doğrudan bu ülkeye yapılamıyordu. Bundan dolayı paralar önce NIOC’un Halkbank’taki hesabında toplanıyordu.

Bu aşamada ise devreye İran’daki Sermayeh Bank’ın döviz alım satımlarını gerçekleştiren şirketi Sermayeh Exchange ile Reza Zarrab’ın kurduğu altın alım-satımı yapan şirketi devreye giriyordu. Sermayeh Exchange, NIOC’tan aldığı ödeme talimatıyla petrol ve doğalgaz paralarını NIOC’un Halkbank hesabından Sermayeh Bank’ın Halkbank’taki hesabına aktarıyordu.

Fakat bu paraların uluslararası transferinin gerçekleşmesi için ise, Zarrab’ın altın işi yaptığı Safir Altın adlı şirketi devreye konuluyordu. Bu amaçla Sermayeh Bank’ın Halkbank’taki hesabındaki paralar bu sefer de Safir Altın şirketine aktarılıyordu.

Daha sonra Rona adlı bir firma tarafından altınlar tedarik edilirken, Sermayeh Exchange’e ait paravan Tosa Ticaret adlı şirket ise altın karşılığında Denizbank’taki Rona’nın hesabına paraları Türk lirası olarak yatırıyordu.

Zarrab’ın ‘beşinci aşama’ dediği bu aşamada ise, Tosa Ticaret’in aldığı altınları şirketi Royal Holding’e aktarılırken ve bu altınlar ise Dubai’deki Incept adlı şirket tarafından Royal Holding’ten satın alınıyordu. Bu altınlar daha sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nde satılarak, dirheme çevriliyor ve son aşamaya geçiliyordu.

Son aşamada ise, Zarrab’ın buradaki Atlantis adlı şirkete aktarılan paralar daha sonra İran’dan yine Türkiye’deki Royal Holding’e verilen talimatlar kapsamında paralar İran’ın uluslararası ödemelerini yapmak üzere ABD’de de şubesi olan bir finansal hizmetler şirketine aktarılıyordu. Böylelikle İran, yaptırımlar nedeniyle doğrudan elde edemediği petrol ve doğalgaz gelirlerini rahatlıkla kullanabiliyordu.