Nedir bu Demokratik Modernite?-Berxwedan Yaruk

Nedir bu Demokratik Modernite?-Berxwedan Yaruk

Devlet olmadan da uluslar var olabilir. Çünkü vardılar!

Yıl: 1984.

Yer : Siirt/Eruh

PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ilk silahlı eylemi gerçekleşti.

 Yıl:2013

Yer:Amed

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, silahların değil fikir ve siyasetin konuşması gerektiğini belirtti.

Gün itibari ile PKK”nin 29 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadelenin 4 stratejik evresi oldu.  Evrelerin tümünde ateşkesler ve eylemsizlik kararları olsa da silahlı eylemler ara ara devam etti. 99 sonrası gelişen süreçte Sayın Öcalan’ın Kürt hareketi paradigması üzerinde köklü değişimler gerçekleştirmesi sonrası ise siyaset kanallarının işletilmesi ve  ulus-devlet anlayışının aşılması dönemi başladı. Öcalan’ın savunmalarında üzerinde durduğu ‘devletsiz toplum’ paradigması kapitalist moderniteyi ve devleti-iktidarı eleştirerek ‘Demokratik Modernite’yi bir rol model  olarak öngörüyordu.

Amed Newrozu‘nda merakla beklenen ve İmralı’dan getirilip milyonlara okunan mektupta Öcalan, 99’dan bu yana üzerinde durduğu çözüm modelini resmen deklare ederek yepyeni bir dönemin startını verdi. Mektubun satır aralarının çokça tartışıldığı medyada biz ana eksen olan Demokratik Modernite çözümü üzerinde duralım.

Sayın Öcalan mektupta kapitalist modernite’nin baskıcı, imhacı, asimilasyoncu ve tekçi anlayış üzerinde şekillendiğini belirterek “Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır” diyor. Bir arada yaşamın ve barışın manifestosu diyebileceğimiz mektupta Öcalan, batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyor ve sosyalistlerin içine düştüğü postmodern tarihi hatalara düşmüyor lakin Ortadoğu kültüründeki hegemonik iktidarların etkisi ile azalan demokratik ruhu da göz ardı etmiyor.  Batının aydınlanmacı, eşit ve özgür değerlerini alarak Ortadoğu’nun evrensel yaşam formları ile sentezleyerek Demokratik Modernite’yi  alternatif haline getiriyor.  Ana akım medya mektubun sadece tek cümlesi üzerinden manşetler atıp romantik mesajları öne çıkarıyor lakin mektubun bir planlama olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak yeni dönemin alt yapısına eğilmeli. ‘Silahlı güçlerin sınır dışına çıkması aşamasına gelinmiştir’ cümlesindeki ‘aşama’ya dikkat etmeli ve bu aşamaların sonuca sağ salim varması için halklara vaat edilen Demokratik Modernite sistemini anlatmalı. Öncelikle sorunun temel kaynağı olan kapitalist modernite’ye bakalım.

Kapitalist Modernite 3 sac ayak üzerinde hayat bulur.

1)  Kapitalizm: Sistemin beyni ve ruhudur.

2)  Ulus-Devlet: Modernitenin tanrılaştırılan bedenidir.

3)  Endüstriyalizm: Taş devrinde başlamış ve günümüzde sanayi ile  ezen-ezilen sınıfını oluşturmuştur.

Tarihsel arka planına girip boğulmadan  Türkiye’de her sabah güncellenen  ‘afedersin Rum‘, ‘biliyorsunuz bunlar Alevi‘, ‘Ermeni dölü‘, ‘Kuyruklu Kürt‘  gibi egemen ve eril dilli sıfatların kapitalist modernite’nin tekçi anlayışı ve ırkçı ruhundan kaynaklandığını görürsek sistemin saklı yüzünü görebileceğiz. Yoksulluk sınırına biçilen aylık gelirin, zenginlik hayali olduğu ve 13 yaşındaki çocukların pres makinasına sıkışarak öldüğü, ya da tutuklandığı Türkiye’de problem salt hükümet değil; bir zihniyet sorunudur.

Tecavüze uğrayan kadının giydiği eteğin uzunluğu ile çıkardığı ses üzerinden yaratılan eril tartışma binlerce yıllık erkek egemen kültürün ulus-devlet ile yönetim biçimine kavuşması ile vuku buluyor.

Evrenin merkezine insanı koyan anlayışın sermaye ile ortaklığı sonucu santrallerin kuruttuğu nehirler, müteahitlere peşkeş çekilen ormanlar ve kent kültürünün çürüttüğü ilişkiler kapitalizmin bir ‘izm‘den ibaret olmadığını anlatıyor.

Sosyal ilişkilerini facebook’tan dürterek, twitter’da favorilerine ekleyerek, cep telefonunda güncelleme indirerek yaşayan bir jenerasyon hangi sistemin motor gücü?

Kapitalist modernite en ‘basit‘ örnekleri ile bu yoz ve kirli yaşam kültürünün adıdır. Bunun karşısında ulusların sadece kendini yönetmesi için verdikleri mücadeleler ise tarihi örnekleri ile sadece oyalanma ve arka bahçe olma arayışıdır. 

Demokratik modernite ise kendini demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplum olarak tanımlar.  Öcalan’ın mektubunda birçok etnik kesimi ve inancı dile getirmesi ise kapsayıcı olan bu paradigmanın ruhundan ötürüdür. Demokratik modernite, ulus-devlet anlayışının kesinlikçi, evrenselci ve düz ilerlemeci mantığına karşı, homojen tek tip insan ve kitle toplumuna çoğulcu olasılıkçı, demokratik toplumu görünür kılan yöntemlerle cevap verir. Birbirinden farklı siyasetlere, yapılara açık, tekelleşmeye kapalı, ekolojik, feminist ve toplumsal ihtiyaçları karşılayarak topluluk tasarrufuna dayalı bir ekonomik yapıyla alternatif geliştirir. Tarımcılıkta kooperatifleşmeyi esas alır örneğin. Kentin kâr’a dayalı pazarına karşı örgütlenir ve zamanla bu üretim ile yaşam tarzını kentlere hakim kılmayı hedefler. Köy yaşamı bu yöntem ile çekici hale gelir nitekim ki ters göç diyebileceğimiz hareketlilik başlar. Tüm bu hareketlilik kapitalist modernietnin yukarda saydığımız günlük saldırılarını boşa çıkarmakla birlikte Ortadoğu’da 3.bir yol açarak insanlığı özüne yaklaştırır.

Yazıyı yazdığım dakikalarda KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ise ateşkes ilan ettiklerini açıklayarak Sayın Öcalan’ın bu programını desteklediklerini ve arkasında olduklarını kamuoyuna açıkladı. Yeni sürecin rengi ve yöntemi bu eksenler üzerinde şekillenecek ve halklar için yeni dönemin başlangıcı bu formülasyon ile yasalara dönüşmeyi bekleyecektir.