Meclis Komisyonuna 'Halfeti işkencesi' başvurusu

HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, Halfeti’de yaşanan işkenceye ilişkin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı’na başvurdu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Katip üyesi Meral Danış Beştaş, Urfa’nın Halfeti ilçesinde gözaltına alınan 51 kişiye yapılan işkence, kötü muamele, taciz ve toplu tecavüz tehditlerine ilişkin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı’na başvurdu.

'İŞKENCEYİ TESPİT ETTİK'

Urfa Barosu tarafından hazırlanan raporun yer aldığı dilekçenin bir bölümünde şu ifadelere yer verildi:

“*Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezimize yapılan toplam 51 mağdur/mağdur yakını başvurusu üzerine heyetimizin yaptığı birebir görüşme, adli raporlar, ayrıntılı anlatımlar, gözlem ve incelemeler; gözaltına alınan şahısların işkence ve kötü muameleye maruz kaldıklarını doğrulamaktadır.

*Gözaltı süresi uzatımı sebebiyle 25.05.2019 tarihinde Şanlıurfa Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine getirilen mağdurların fiziki durumlarında işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları Sulh Ceza Hakimliği tarafından da gözlemlenmiş olup bu durum zapta geçirilmiştir.

'BAĞLADILAR, YERE YATIRDILAR...'

* Mağdurların gözaltına alınış esnasında mukavemet göstermemiş olmalarına rağmen gerek kendi ikametlerinde gerekse de Halfeti ve Bozova Jandarma Karakollarında elleri arkadan bağlanarak yüzüstü yatırılıp görevli emniyet personelleri tarafından toplu şekilde kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Bu muamele saatlerce sürmüştür. Söz konusu karakollardaki 32 güvenlik kamera kayıtları ve mağdurların ikamet adresleri aranırken çekilen görüntüler incelenirse bu durum açıkça görülecektir.

*Mağdur avukatları gözaltında bulunan müvekkilleri ile yasaya uygun şekilde görüştürülmemişlerdir. Avukat ile müvekkili arasında vekaletname gerekmeksizin görüşme yapılabiliyor iken görüşmeye giden avukatlara vekaletnamenin olması gerektiği dayatılmıştır. Mağdurların gözaltına alındığı ilk günlerde avukatlar müvekkilleri ile hiç kimsenin duymayacağı şekilde görüşmeleri gerekirken ancak bir polis nezaretinde ve Türkçe dilinde görüşme yapabilecekleri aksi takdirde görüştürülmedikleri tespit edilmiştir. İfadeler alınmadan önce menfaat çatışmasının varlığı söz konusu değilken bir avukatın yalnızca bir kişi ile görüşmesi avukatlara dayatılmıştır. Bu durumun bizlerde resmi ifade işleminden önce yasak usullerle sorgu ve mülakat yapıldığı kanaatinde olmamıza neden olmuştur.

'SAVCI AVUKATLARI TEHDİT ETTİ'

*Heyetimizle görüşmeyi reddeden soruşturmayı yürüten savcının hukuka uygun olarak süreci yönetemediğinin kanaatindeyiz. Yasaya açıkça aykırı durumlarda hukuki refleks gösteren avukatların bile savcılık tarafından soruşturma açmakla tehdit edildiği ve yasal taleplerin yerine getirilmediği tespit edilmiştir.

*Soruşturmanın başından sonuna kadar gerek savcılık tarafından gerekse de emrindeki kolluk birimlerince avukatlara yönelik olumsuz tutumlarıyla yasaya uygun bir şekilde mesleklerini icra etmek isteyen avukatlar engellenerek şüphelilerin adil yargılanma ve savunma hakkı ihlal edilmiştir.

'TERS KELEPÇEYLE SORGU!'

* Savcılık ve Sorgu hakimliğine çıkartılırken bir kısım sorgularda ellerinin bağsız olması gereken şüphelilerin elleri hakim ve savcı karşısında çözülmemiş olup ters kelepçe ile ifade ve sorgu işlemleri yapılmıştır.

*Dosya müdafilerince soruşturma esnasında tespit edilen bir çok usulsüzlük ve kötü muamele işlemleri ile ilgili yapılan yazılı başvuruların dahi dikkate alınmadığı ve kollukça yapılan bir çok usulsüzlüğe göz yumulduğu tespit edilmiştir.

*Bir kısım sorgu tutanaklarına da yansıdığı üzere gözaltı uzatma ve değerlendirme duruşmalarının avukatların yokluğunda yapıldığı.

'MUAYENE YAPMADAN RAPOR YAZDILAR'

*Gözaltı süresince şüphelilere hekim kontrolü yapılması gerekirken hekimin Şanlıurfa Terörle Mücadele şubesine gelip tıbbi usullere uygun muayene yapmadan darp ve cebir izi olmadığına ilişkin rapor verildiği tespit edilmiştir. Aynı şekilde mağdurların hastanelere götürüldükleri zaman da muayenelerin usulüne, mevzuata ve yasal zorunluluklara uygun bir şekilde yapılmadan geri getirildikleri tespit edilmiştir.

*Tüm mağdur beyanlarında geçtiği üzere Şanlıurfa Terörle Mücadele şubesinin 2. Katında arşiv benzeri, iki yanında dosyanın olduğu bir koridordan geçip ulaşılan odanın içerisinde bir takım kişilerin olduğu ve bu kişilerin mağdurlara işkence yaptığı anlaşılmıştır.

'SİSTEMATİK VE CİNSEL İŞKENCE YAPILDI'

*Mağdurların bazılarının gözaltında bulundukları süre boyunca sistematik işkenceye maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Dosya şüphelisi olarak gözaltına alınan bir çok mağdurun ise cinsel işkenceye maruz kaldığı anlaşılmıştır.

*Tüm mağdurların gözaltında kaldıkları süre boyunca hakarete uğradıkları ve ağır bir psikolojik baskı altında oldukları kanaatine ulaşılmıştır.

*Soruşturma esnasındaki tüm işlemlerin hem doktor muayenelerinin ve hem de ifade ve sorgu işlemlerinin kolluk refakati ile gerçekleştirilerek şüpheli mağdurlar üzerindeki baskının, kanuna aykırılıkların varlığı ve bu usulsüzlüklerin de sistematikleştiği tespit edilmiştir.

'ÇOCUKLARDA TRAVMA YARATILDI'

*Gözaltına alınan çocuklara Yüksek Yarar İlkesi çerçevesinde yaklaşılması gerekirken soruşturma savcısının tavrı, kolluk personelinin tutumu ve çocukların ailelerinin içinde bulunduğu durumlara şahit olmaları sebebiyle adeta istenerek çocuklar üzerinde travma yaratıldığı tespit edilmiştir.

'İŞKENCE GÖRENLERE ANLATMAMALARI İÇİN TEHDİT'

*İşkence ve kötü muameleye uğrayanlar bu muamelenin anlatılmaması konusunda görevli bazı polislerce tehdit edildikleri anlaşılmıştır.

*Olayın yaşandığı yerde halen güvenlik tedbirlerinin olduğu ve bu durum orada yaşayan insanlar üzerinde bir korku ve endişe yarattığı gözlemleri merkezimizce yapılmıştır.

*Zaman zaman sorgu hakimliğine çıkarılan mağdurların ve avukatlarının işkence beyanları ve buna ilişkin sorgu hakimliğine işkenceyi anlatmaları bazı hakimler tarafından engellenmiştir.

Nitekim Şanlıurfa’da yaşananların hukuk ile ilintisinin olmadığı açıktır. Bu yaşananlar ve yaşatılanların ise olayın mağdurlarını doğrudan etkilemiş olsa da yansıyan tablonun tüm ülkedeki yurttaşların hukuk güvenliğini sorgular hale gelmesinde ve vicdanlarda ağır bir yara açmış olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır.

'O FOTOĞRAF BİLE YETERLİYDİ'

Gözaltına alınan 19 kişinin Yaylak Jandarma Karakolu bahçesinde elleri arkadan kelepçelenerek yüz üstü yere yatırılmış vaziyette çekilmiş fotoğrafları basına yansıdı. Başlı başına bu durum dahi gözaltına alınarak işkence uygulanan sivillere yönelik geliştirilen bu uygulamaların sahiplenildiği izlenimini uyandırmaktadır. İnsanların sokak ortasında kelepçeli bir şekilde yere yatırılmış olduğu ve başlarında elinde silahla bekleyen kolluğun bulunduğu bu fotoğrafların halka yönelik açık bir tehdit ve mesaj içerdiği ne yazık ki kuşku götürmemektedir.

'ETKİLİ SORUŞTURMA YOK'

Suç duyuruları sonrasında Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı işkence iddialarıyla ilgili soruşturma başlatmış olsa da etkili bir soruşturma yürütülmediği avukatlarca ifade edilmektedir. Bu iddiayı doğrulayan husus ise, hâlihazırda gözaltında tutulan 28 kişinin olduğu ve işkence gördüğünü beyan eden bu kişilerin, işkence izlerin kaybolmaması için acilen Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesi gerekirken sevk işlemlerinin henüz yapılmadığıdır. Hala adli tıpa sevk gerçekleştirilmemiş olması izlerin ve dolaysıyla delillerin kaybolması riskini barındırmaktadır.

Netice itibariyle gözaltına alınan 51 kişiye ağır işkence uygulandığı ve bu olayla bağlantılı başka hadiselerin de Urfa ili genelinde söz konusu olduğu açıktır. Kişilerden beyan almak ve yürütülen soruşturmaya dair bilgi almak amacı ile ifade alınması hukuki bir işlemdir. Ancak burada kişilerin gözaltına alınma biçimlerinden başlamak suretiyle bir soruşturma kapsamında ifade almak değil, halkı cezalandırmak şeklinde bir yöntem geliştirildiği bu görüntüler ve anlatımlar karşısında tüm kamuoyunun malumudur.

Ağır darp ve cinsel işkence yöntemlerinin evrensel hukukta yeri yoktur ve bu uygulamalar suç teşkil etmektedir. İnsan Hakları Bildirgesi'nde belirtildiği üzere, işkence evrensel olarak çok ciddi bir insan hakları ihlali olarak tanımlanmakta ve değerlendirilmektedir. Üçüncü ve Dördüncü Cenevre Sözleşmelerini imzalayan devletler, silahlı çatışma durumlarında korunan insanlara işkence yapmayacağını beyan eder ve Birleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Sözleşme'sini imzalayanlar hiç kimseye cezalandırmak, itiraf ya da bilgi almak, onlara ya da üçüncü şahıslara baskı yapmak amacıyla kasten acı ve ıstırap çektirmeyeceğine söz verir. Ayrıca Türkiye’nin de imzasının bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; ‘Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezâ veya işlemlere tâbi tutulamaz’ düzenlemesine yer verilmiştir. Türk Ceza Kanunu 94.madde de ise kamu görevlileri tarafından bireylere karşı işlediği sistematik, belirli bir süreyi kapsayan, insan onuruyla bağdaşmayan davranışlar işkence suçu olarak kabul edilmektedir.

'MAĞDURLARLA GÖRÜŞÜLMELİ'

Bu itibarla Şanlıurfa ilinde yaşananlar doğrudan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun görev alanına girmektedir. Açıklamış olduğum hususlar ve ekte sunmuş olduğum Şanlıurfa Barosu tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda Komisyon’un acilen toplanması ve işkence iddialarını yerinde incelemek üzere bir çalışma başlatması elzemdir. Komisyon olarak olayın geçtiği mahalde ve birebir mağdurlarla görüşülerek yaşanan hak ihlallerinin kaydedilmesi için Komisyon’a başvuru yapmak gereği hâsıl olmuştur. Gereğinin yapılmasını saygıyla dilerim.”

Beştaş, konunun araştırılması için Meclis’e de Araştırma Önergesi verdi.