Maxmur saldırısı ve İnsan Hakları-MAKALE
BM’nin ve Irak devletinin denetimindeki Maxmur kampına yönelik 6 Aralık günü gelişen hava saldırısı Kürt halkı için hak ve adalet sorununu bir kere daha ortaya çıkardı.
BM’nin ve Irak devletinin denetimindeki Maxmur kampına yönelik 6 Aralık günü gelişen hava saldırısı Kürt halkı için hak ve adalet sorununu bir kere daha ortaya çıkardı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, söz konusu Kürt halkı olunca, bir türlü işletilmiyor!
Maxmur Şehit Rüstem Cudi kampı, Birleşmiş Milletler (BM)’nin denetiminde olan bir mülteci kampıdır. 1994 yılından beri TC devletinin Kürt soykırım saldırılarından kaçan Botan köylülerinin, farklı kamplardan kaldıktan sonra 1998 yılından beri gelip yerleştikleri yerdir. On binden fazla Kürdistanlıya göç, sürgün ve mültecilik hikayesinin son durağı olan Maxmur, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini onaylamış olan BM’nin denetiminde olan bir kamptır.
BM’ye üye tüm ülkelerin imzaladıkları İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi; 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir. II. Dünya savaşı sonrası kabul edilen bildiri, bireylerin hak ve özgürlüklerini güvence altına almada etkili olmuştur. Bildirinin tanımı yapılırken ‘bütün insanlık için bir, Magna Carta’ denilmişti. Bildirinin imzalandığı 10 Aralık günü de Dünya İnsan Hakları Günü, olarak kabul edilmişti.
30 maddeden oluşan bildirinin 2. Maddesinde her insanın özgür olduğuna ve insanlar arasına ayrım konulamayacağına ilişkin olarak şunlar belirtilmişti: Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir inanışa, milli veya sosyal kökene, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu Beyanname’de ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden yararlanabilir.
Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında bulunan, gayri otonom veya başka bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya ülkenin siyasi, hukuki veya milletlerarası statüsü bakımından hiçbir ayrılık gözetilmeyecektir.
Bildirinin maddelerinin okumaya devam ettiğinizde 14. Madde de kendi ülkesini terk ederek mülteci konumuna düşen insanların haklarına ilişkin şunlara dikkat çeker: Herkes zulüm karşısında başka ülkelerden mülteci olarak kabulü talep etmek ve ülkeler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkına sahiptir.
Bu ifadeler tüm BM’ye üye ülkeler tarafından kabul görür. BM üyesi 193 ülkeden birisi de 1945’te üye olan Irak devletidir. Bu haliyle Maxmur Mülteci kampı BM’nin ve Irak devletinin sorumluluğunda olan bir kamp statüsündedir.
Bu durumda akla çeşitli sorular geliyor. BM kampına havadan nasıl saldırı gelişir? Saldırı havadan geliştiğine göre kimler burada ortaklaştı? BM’nin bu saldırıda bilgisi var mıydı? Irak hükümeti hava sahasını kimlere açtı? Irak hükümeti neden bir açıklama yapmıyor? Tabii ki en önemli kritik soru; yaklaşık bir aydır Maxmur üzerinde gezen İnsansız Hava Aracı (İHA) hangi ülkeye aittir?
Şüphesiz bu soruların muhatabını bulmak Kürt halkı açısından zor görünüyor. 2014’de DAİŞ çeteleri Irak’ta hortladığı zaman yüzbinlerle ifade edilen ordular arkalarına bakmadan kaçıp giderken, Kürtler bulundukları yerlerde Kürt Özgürlük Hareketinin öncülüğünde direndiler. Kürtlerin direnişi ile DAİŞ çeteleri kırılınca ardından herkes aslan kesildi. O arkasına bakmadan kaçanlar adeta kahramanlar gibi savaşmaya başladılar. Ama tarih gerçeği biliyor; kim savaştı, kim kaçtı.
DAİŞ çetelerine karşı en büyük direnişin sergilendiği yerlerden birisi Maxmur Mülteci kampı olmuştu. Kendi topraklarında göç etmiş olan Botanlı Kürtler, direnişleri ile herkese güç ve cesaret vermişti. Mülteci konumuna düştükleri topraklarda Güney Kürdistan’ın temel savunma gücü haline gelmişlerdi. O zaman Maxmur düşseydi, Güney Kürdistan büyük darbe alacak ve DAİŞ daha fazla yayılacaktı. Ama Maxmurlular oluşturdukları Özsavunma Birlikleri ile çetelere karşı hem kendilerini korudular hem de tüm insanlığı. Çünkü Peşmerge ve Irak ordusu on binden fazla savunmasız insanı DAİŞ barbarlarına terk edip kaçmıştı.
Şimdi DAİŞ çetelerinin etkisi azaldı ama tehlike tümden bitmedi. 6 Aralık günü Maxmur Özsavunma birliklerine yönelik gelişen hava saldırısını Kürt Hareketi, DAİŞ’in yenilgisinin intikamı olarak ifade etti. Birileri DAİŞ’in kırılma noktalarından biri olan Maxmur’a saldırarak, Kürt halkına hangi mesajı vermek istiyor. Esas nokta da burasıdır; Maxmur halkı mülteci konumundayken Irak devleti ve BM’nin denetiminde hava saldırısına maruz kalıyorsa bu halkın güvenliğini kim sağlayacak. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günüdür ama Kürtler için katliam günü olarak görülüyorsa bu halk kendi savunma gücünü oluşturmak zorundadır…