MAKALE-Erdoğancı yamyamlığa karşı Demokratik moternite için!..
Ahmet Edip Uğur AKP içinde gittikçe büyüyen küskünlerin, Erdoğan’ın gidişinden korkuya kapılanların, Türkiye’nin geleceğinden kaygı ve şüphe duyanların cesur ve samimi sesi oldu.
Ahmet Edip Uğur AKP içinde gittikçe büyüyen küskünlerin, Erdoğan’ın gidişinden korkuya kapılanların, Türkiye’nin geleceğinden kaygı ve şüphe duyanların cesur ve samimi sesi oldu.
Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur’un istifa konuşmasını büyük bir dikkatle dinledim. Bunca yıllık örgüt ve kadro tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki, Belediye Başkanı Uğur’un Belediye Başkanlığından ve AKP üyeliğinden istifası, Erdoğan ve hempalarının sonunu gösteren bir işaret fişeğidir. Yalnızca onun konuşması değil, salonu dolduranların bu konuşmayı gözyaşları arasında coşkuyla alkışlamaları da, AKP’nin temelindeki sarsıntı ve çatırtının sesleridir. Önüne geleni FETÖ’cü diyerek tutuklatan bir adamın karşısında o salondaki başörtülü kadınların çığlığı emin olun AKP camiası için “devrimci bir duruştur.”
Ahmet Edip Uğur AKP içinde gittikçe büyüyen küskünlerin, Erdoğan’ın gidişinden korkuya kapılanların, Türkiye’nin geleceğinden kaygı ve şüphe duyanların cesur ve samimi sesi oldu.
Erdoğan’ın “karizma” denilen uyduruk, yapay, sahte ve şişirme görünüşüne şimdiye kadar hiç kimse böyle bir darbe indirememişti. Şu sözlere bakınız:
“AK Parti'de durum otofajiye getirilmiştir.”
“Otofaji”…Kendi etini yiyen yamyamlık…
Önce Kemalistleri, Ergenekoncuları, darbecileri yedi. Sonra hemen yanındaki liberalleri ısırdı. “Yetmez, ama evetçilerin” ciğerini söktü. Ardından Kürdün göğsünden söktüğü yüreğini paraladı. Derken en yakın müttefiği Gülencilerin bütün iç organlarını dişledi. Durmadı. Barzani’nin şah damarına dişlerini geçirdi. Merkel’i, Trump’u ısıracak cesareti olmadığı için, ısırılacak kimse kalmayınca, Gökçeklerin kaba etlerine saldırdı, ağzından akan salyalarla kendi partisi içinde av peşinde koşuyor. Balıkesir Belediye Başkanı’nın çizdiği imaj tastamam böyledir.
“Yamyamlık” uyuşturucu bağımlılığı gibidir. İnsan etine bir kere alıştın mı, kudurursun, duramazsın, “yola devam” diye hırlarsın, paralayacak leş, kadavra kalmamışsa, dönüp kendi etine dişlerini saplarsın.
“Otofaji” budur. AKP’nin kudurganlık hastalığına teşhisi, işte bu kovulan ve baldırından ısırılan Belediye Başkanı koydu.
Daha önce kovulan, ısırılan, orası burası koparılan, kan revan içinde bırakılan Belediye Başkanlarının utanç verici istifalarıyla kıyaslandığında, Balıkesir Belediye Başkanı’nın istifa açıklaması bir tür “isyan manifestosu” gibidir.
Faşizm yamyamlıktır, onun anti tezi demokratik uygarlıktır. Kendi etini yiyen otofajik yamyamlık, insan hücrelerini yiyen kanser hücresinin tıpkısıdır; demokratik uygarlık ve demokratik modernite kanser hücresine karşı insanlığın icat ettiği biricik kemoterapidir.
Bütün bu söylediklerim Belediye Başkanı Uğur’un “kim olduğundan”, “geçmişinden”, “günah defterinden” bağımsız olarak, Erdoğan’a karşı takındığı son tavrından hareketle söylenmiştir. Nesnel olarak bu konuşma ve tutum, onun sahibinin kimliğinden ve biyografisinden bağımsız olarak AKP dünyasında öylesine büyük etki yapacaktır ki, Erdoğan, bu insana ya AKP’yi daha da sarsacak olan yeni bir “otofaji” saldırısıyla karşılık verecek, onu zindanlarda süründürecek, amansız bir karalama kampanyasıyla çoluğunu çocuğunu, yakınlarını, o salonda onu alkışlayanları yerle yeksan edecek ya da günümüzde “kahramanlık” sayılabilecek bu karşı koyuşa boyun eğecek, gıkını çıkaramayacak.
Her iki durumda da, onun çöküş, yıkılış ve defoluş süreci derinleşecek…
“Ne kadar da abarttın” dediğinizi işitir gibiyim.
Abartmıyorum. Ben de sizin gibi, AKP’nin çöküş sürecini Kürdistan halkının destansı mücadelesinin, Gezi direnişinin ve Öcalan tarafından geliştirilen ve tüm Ortadoğu’da hayata geçen stratejik yönelimin gerçekleştireceğini biliyorum.
Ama tarihte çöküşler ve devrimler, bu ve benzeri destansı mücadele birikimlerinin sonunda, hiç umulmadık bir olay nedeniyle başlamış gibidir. Birinci Dünya Savaşı’nın altında emperyalist paylaşım kavgası yatar. Ama savaşın fitili bir suikast nedeniyle ateşlenir. Birinci Rus Devrimi’nin işaret fişeği olan Potemkin Zırhlısındaki isyanın altında, elbette Çarlığa karşı Narodnaya Volya’dan Bolşeviklere, Puşkin’den Lenin’e kadar Rus emekçilerinin ve demokratlarının efsanevi mücadelesi yatar. Ama Potemkin ayaklanması gemideki etlerin içinde kaynayan kurtlara karşı duyulan büyük tepkiyle başlamıştır.
AKP’nin bedeni kurtlanmıştır. Bu çürümüşlüğe karşı Balıkesir Belediye Başkanının isyanı, bilin ki, onun aklının bile köşesinden geçmeyen çok ciddi sonuçlara gebedir.
Artık bütün dünya Balıkesir Belediyesi Başkanının ağzından Erdoğan ve suç ortaklarının “otofaji”denilen yamyamlıklarını etkili bir şekilde öğrenmiş bulunuyor.
Demokrasi güçlerinin de öğrenecekleri var; Erdoğan’ın karşısına dikilen bu Belediye Başkanı hem yerel iktidar organında, hem de AKP içinde çalışma imkanı kalmadığını, Erdoğan’ın “demiri kesin emri” nedeniyle değil, işte bu “otofaji” nedeniyle istifa ettiğini açıklamıştır.
Soruyorum: TBMM’de çalışma imkanı var mı? Legal Türk siyaseti içinde adım atma imkanı var mı? Kendi Belediye başkanına yerel iktidar meclisinde ve kendi partisi içinde çalışma imkanı bırakmayan Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu Erdoğan'dan TBMM'de ve siyasi legal hayatta çalışma imkanı mı bekleyip, dilenecek?
Erdoğan izin verdiği müddetçe TBMM’de oturup, seçimleri mi bekleyecek?
Yoksa “kendi ülkesini yiyen otofajik yamyam Erdoğan TBMM’yi yuttu, yerel yönetimlerin beynini yedi ve bize yasal siyaset arenasında kıpırdayacak yer bırakmadı, o nedenle biz de Balıkesir Belediye Başkanı gibi yamyamlara karşı mücadeleyi örgütlemek üzere ‘külli iradeye teslim olup, cüz’i irademizle milletin sinesine çekilme kararı aldık” mı diyecek?