BDP Eşgenel Başkanı Gültan Kışanak, Güney Afrikanın Cap Town kentinde yapılan 24. Sosyalist Enternasyonal Kongresinde yaptıðı konuşmada, Kürtlerin maruz kaldıðı baskıları ve mücadelelerini anlatarak, Savaş ve şiddet deðil, barış ve demokrasi kazanmalı diyoruz. Sizleri Ortadoðu ve Türkiyedeki demokrasi mücadelesini, Kürt halkının ve partimizin Barış girişimlerini desteklemeye çaðırıyoruz dedi.
30 Aðustos-1 Eylül tarihleri arasında yapılan Sosyalist Enternasyonal kongresine tam üyelik öncesi danışma statüsünde katılan BDPnin eşgenel başkanı Gültan Kışanak bir konuşma yaptı. Kışanak, konuşmasında özellikle Suriye ve Türkiyedeki Kürtlerin durumuna dikkat çekerek, Batı Kürdistana ve BDPnin barış çabalarına destek olmaya çaðırdı.
NELSON MANDELAYA SELAM, ANCYE TEŞEKKÜR
Kışnak, kongrede şu konuşmayı yaptı: Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyor, en güçlü dayanışma duygularımla başarılar diliyorum.
Irkçılıða karşı mücadelenin sembolü olan saygıdeðer Nelson Mandelayı selamlıyor, bu toplantıya ev sahipliði yapan ANCye teşekkür ediyorum.
Küresel ekonomik kriz, savaş ve çatışmaların giderek derinleştiði bir süreçte toplanan kongremizde özgürlük, eşitlik, adalet ve barış konularında önemli kararlar alacaðımızı umut ediyorum.
Ben de son dererce kritik gelişmelerin yaşandıðı bir ülkeden, Türkiyeden geliyorum.
Ortadoðuda ve Türkiyede yaşanan gelişmeler hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
SURÝYEDE KÜRTLERÝN ÝZLEDÝÐÝ POLÝTÝKAYI DESTEKLÝYORUZ
Hepimizin yakından takip ettiði gibi; Kuzey Afrika ve Ortadoðuda başlayan deðişim dalgası devam ediyor.
Bu sürecin gerçek anlamda demokratik bir yeniden yapılanmaya yol açıp açmayacaðı henüz çok tartışmalı.
Temennimiz; otoriter rejimlerin yerine; insan haklarına saygılı, özgürlükleri geliştiren demokratik rejimlerin inşa edilmesi.
Bu kapsamda Suriyede yaşananlar ise kaygı vereci. Şu anda her gün onlarca insanın yaşamını yitirdiði bir iç savaş yaşanıyor.
Mezhep temelli bölgesel bir savaşa evrimle riski çok yüksek. Bölgesel bir savaşı tetikleyecek her türlü girişime karşı durmamız gerekiyor.
Suriyede özgürlükleri ve halkların demokratik birliðini esas alan bir deðişim sürecini teşvik etmeliyiz.
Muhalif güçler içerisinde, siyasi programını dünya kamuoyuna açıklayan tek güç Suriyedeki Kürtlerdir.
Farklı Kürt siyasi partilerinin bir araya gelerek oluşturduðu Yüksek Kürt Konseyi, Suriyenin toprak bütünlüðü içerisinde, demokratik bir rejim inşa edilmesini ve Kuzey Suriyede özerk Kürdistan bölgesi oluşturulmasını istediklerini açıkladılar.
Bu hedeflerini fiili olarak hayata geçirmeye de başladılar. Kuzey Suriyede/Suriye Kürdistanında bir çok kentte halk meclisleri oluşturarak, demokratik özerkliði inşa etmeye çalışıyorlar.
BDP olarak Suriyedeki Kürtlerin izlediði bu politikayı destekliyoruz.
Suriyede demokratik bir deðişim isteyen tüm ülkeleri, Suriyedeki Kürtlerle ilişki kurmaya ve destek sunmaya davet ediyoruz.
KÜRTLERÝ DIŞLAYARAK SURÝYEDE DEMOKRASÝ OLMAZ
Kürtleri dışlayarak, Suriyede demokratik bir rejim inşa etmek imkansızdır.
Türkiyenin kuzey Suriyede oluşan Kürt özerk bölgesini tehdit olarak algılamasını yersiz ve yanlış buluyoruz.
Tam tersine Türkiye de bu oluşumun siyasi temsilcileri ile diyalog kurmalı ve desteklemelidir.
Türkiyenin ve bazı uluslar arası güçlerin, Suriyeye yönelik askeri müdahale yanlısı bir politika izlemesini de doðru bulmuyoruz.
Halkların kendi gelecekleriyle ilgili kararları, kendilerinin vermesi gerektiðine inanıyoruz. Askeri bir müdahale, işleri iyice içinden çıkılmaz bir hale sürükleyebilir.
Bu kongreden Suriyede demokratik deðişimi ve Kürtlerin özerklik haklarını destekleyen bir karar çıkmasını umut ediyoruz.
8 BÝN SÝYASÝ TUTUKLU, 6 VEKÝL, 32 BELEDÝYE BAŞKANI CEZAEVÝNDE
Türkiye farklı etnik kimlik, kültür, dil ve inanç gruplarının yaşadıðı bir ülke. Ancak yönetim bu çoðulcu yapıyı kucaklayan, hak ve özgürlüklerini güvence altına alan bir yönetim deðil.
Devletin yönetim anlayışı ve hukuk sistemi, Türk etnik kimliði ve Ýslamiyetin suni mezhebine göre şekillenmiş, diðer gruplar dışlanmıştır.
Türkiyede büyük bir nüfusa sahip olan Aleviler, inanç özgürlüðü kapsamında sayılacak haklarından yoksunlar.
Müslüman olmayan azınlıkların da hak ve özgürlük sorunları var.
Son yıllarda AB üyelik süreciyle birlikte, bu konularda reformlardan bahsedilse de henüz kayda deðer bir ilerleme saðlanmadı.
Türkiyede 20 milyonluk bir nüfusa sahip olan Kürtler de en temel haklarından yoksun.
Türkiyede yaşayan herkes Türktür denilerek, diðer bütün farklılıklar gibi biz Kürtler de yok sayıldık.
Uzun yıllar verilen mücadelelerden sonra gelinen noktada varlıðımız inkar edilmiyor. Ancak hala bir halk olarak kabul edilmiyoruz ve hiçbir hakkımız yasal güvence altında deðil.
Biz Kürtler, anadilimizde eðitim görmek, kamusal alanda anadilimizi kullanmak ve özerk bölge yönetimlerinde, yönetime katılma hakkımızı kullanmak istiyoruz.
Bu hakları sadece Kürtler için deðil, Türkiyede yaşayan bütün farklı kimlikler için talep ediyoruz.
AKP hükümeti ise bu talepleri devlet şiddetiyle bastırmaya çalışıyor.
Türkiyede cezaevlerinde yaklaşık 8 bin politik tutuklu bulunuyor.
Tutuklananların büyük çoðunluðu partimizin üye ve yöneticileridir. BDPli 6 Milletvekili, 32 Belediye Başkanı, 190 il meclis üyesi tutuklu.
Tutuklular arasında çok sayıda avukat, gazeteci, sendikacı, insan hakları savunucusu, kadın hareketi üyeleri ve öðrenciler de var.
Tutukluların mahkemelerde Kürtçe savunma yapılmalarına da izin verilmiyor.
Açıkçası demokratik siyaset, örgütlenme özgürlüðü, düşünceyi ifade özgürlüðü ve savunma hakkı tehdit altında.
ÖCALANA KATI BÝR TECRÝT UYGULANIYOR, BDPYE IRKÇI SALDIRILAR VAR
Demokratik siyasete yönelik böylesine yoðun bir baskı politikası izlenirken; diðer taraftan da PKK ile hükümet arasında üç yıl önce başlatılan görüşmelere son verilerek, çatışma ortamına geri dönüldü.
13 yıldan beri Ýmralı adasında tek kişilik bir hücrede tutulan PKK lideri Abdullah Öcalana katı bir tecrit uygulanıyor.
Son bir yıldır Sayın Öcalan, ailesi ve avukatları dahil hiç kimseyle görüştürülmedi. Öcalana yönelik tecrit, savaşı daha da kışkırtan bir durum oldu.
Çatışmalar giderek yoðunlaştı; savaş uçaklarının, zırhlı birliklerin ve aðır silahların kullanıldıðı çatışmalar, savaş düzeyinde devam ediyor.
Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunmazsa, çatışmaların etnik çatışmaya dönüşme riski var.
Kışkırtılan milliyetçilik ve ayrımcılık nedeniyle, Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar, linç girişimleri yaşanıyor. Parti binalarımız saldırıya uðruyor.
ÇÖZÜM ÝÇÝN ÖNERÝLER
BDP olarak, demokratik siyasete ve barışçıl çözüme inanıyoruz. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülebilir.
Bunun için;
Demokratik Kürt siyasetine yönelik operasyonlara son verilmeli; başta milletvekili ve belediye başkanları olmak üzere politik tutuklular serbest bırakılmalı.
Savaş politikalarından vazgeçilerek, müzakere yöntemine geri dönülmeli.
Çözüm konusunda önemli bir konuma sahip olan Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı.
Demokratik, çoðulcu yeni bir anayasa yapılarak, Kürt halkının temel hakları da güvenceye alınmalı.
Yine 6 BDP milletvekili gibi, diðer partilerin de 3 milletvekili tutuklu. Bu durum demokrasi adına bir utançtır. Tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalı.
Bu toplantıdan da bu konularda güçlü bir çaðrı çıkmasını bekliyoruz.
NEO-LÝBERAL POLÝTÝKALAR
Türkiyede hükümet neo-liberal politikaları en katı şekilde uyguluyor.
Eðitim ve saðlık gibi en temel kamusal hizmetler bile özelleştirmeye açıldıðı için, kamu hizmetlerine erişim giderek zorlaşıyor.
Enerji ve güvenlik politikaları nedeniyle doða tahrip ediliyor.
Kadınların toplumsal statüleri her geçen gün geriliyor.
Türkiyede neo liberal politikalara teslim olmayan, emeðin haklarına saygılı, çevreyi koruyan, kadın haklarına saygılı, barışa ve çoðulcu demokrasiye inanan bir iktidar alternatifi yaratmaya ihtiyacımız var.
BDP olarak bunun mücadelesini veriyoruz.
Savaş ve şiddet deðil, barış ve demokrasi kazanmalı diyoruz.
Sizleri Ortadoðu ve Türkiyedeki demokrasi mücadelesini, Kürt halkının ve partimizin Barış girişimlerini desteklemeye çaðırıyoruz.
Göstereceðiniz dayanışma nedeniyle teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.