Kürtlere karşı güncellenen Hizbulkontra

Devlet, yedeğinde operasyonel bir güç olarak illegal tutuğu Hizbulkontra ile ilişki biçimini Hüda-Par üzerinden başka bir alana taşıdı. Kanlı ve kirli geçmişlerini örtmek de AKP iktidarına devredildi.

HİZBULKONTRA VE HÜDA-PAR

Hizbulkontra (Hizbullah) partisi Hüda-Par’ı devlet için önemli kılan oy potansiyeli değil, operasyonel bir kontra yapılanması olmasıdır. Devlet, Kurdistan Özgürlük Mücadelesine karşı bu güce ihtiyaç duyuyor. 

Hizbulkontra (Hizbullah), 1990’lı yıllarda JİTEM yedeğinde Kurdistan’da operasyonel bir güç olarak insanlık dışı uygulamalarıyla tanındı. Kurdistan’ın yurtseverlerine şiddet uygulamaları, mezar evleri, domuz bağları gibi vahşi yöntemlerle kanlı bir tarihin öznesi oldu. Barbarca işledikleri cinayet görüntüleri, toplumsal travma oluşturur kaygısıyla devlet tarafından bile yayınlanması yasaklandı. Devlet, Kurdistan Özgürlük Mücadelesinin siyasi başarısı ve toplumsal kabulü karşısında tedirgin olunca AKP’nin himayesinde tekrar canlandırdı. Kürt siyasetinin enerjisini alma, yıpratma, geriletme ve ön alma stratejisi temelinde siyaset sahnesine sürüldü. Devlet, yedeğinde operasyonel bir güç olarak illegal tutuğu Hizbulkontra ile ilişki biçimini Hüda-Par üzerinden başka bir alana taşıdı. Kanlı ve kirli geçmişlerinden dolayı toplumsal baskıyı kırmak ve onları meşrulaştırmak ise AKP iktidarına devredildi.

DEVLET, İLİŞKİSİNİ RESMİLEŞTİRDİ

Kurdistanın parçalandığı Lozan Antlaşması’nın 100. yılında devlet, Hüda-Par ile illegal olarak sürdürdüğü ilişkisini 2023’te Cumhuriyet tarihin en önemli seçiminde resmiyete döktü. Devlet bekası üzerinden yürütülen ‘milli siyaset stratejisi’ temelinde ırkçı, faşist partiler ve Hüda-Par, AKP liderliğinde ortak bir cephede yer aldı. Hizbullah/Hüda-Par artık operasyonel bir güç olarak, devlet menşei gelişen iktidar anlayışının bir aparatı olarak Kurdistan’da faaliyet yürütüyor.

TOPLUMSAL İZOLASYONU KIRMAK İÇİN

AKP’nin iktidara geldiği dönemlerde aynı zamanda Hizbulkontra’nın Mustazzaflar Derneği ve benzeri naylon derneklerle legalize edilme süreci başladı. Kanlı ve kirli geçmişleri toplumla ilişkilenmeleri önünde büyük bir engel teşkil ettiği için Kurdistan’da asimilasyon politikaların bir işlevi olan Nurculuk akımıyla kendini kamufle etti. Bediüzzaman Said-i Kurdî’nin Kurdistan’daki itibari ve kabulünü istismar etmeye başladı. Mustazaflar Derneği’nin 2010’da ‘Hizbullah ile ilişkilidir’ gerekçesiyle kapatılmasından Fethullah Gülen Grubu’nun sorumlu tutan Huzbulkontra, artık Nurcu akımlardan ziyade daha çok Şêx Seîd gibi Kürt tarihi kişilikleri referans almaya başladı. AKP teşkilatlarında konumlanan Hizbulkontra (Hizbullah), Fethullah Gülen Grubu karşıtı bir pozisyon alarak AKP’nin kendilerine verdiği yasal zemini daha farklı şekillerde kullanmaya başladı. Kurdistan’da kabuğunun dışına çıkmak ve geniş kitlelerle buluşmak için ‘Kurdî’ bir izlenim verme çabasına girerek toplumla ilişki kurmak istedi. Bu anlamda daha önce siyaset yapmış aileden marjinal kişiler üzerinde ilişkilenerek, toplum ile farklı bir bağ kurma arayışına girdiler. Şêx Seîd ve arkadaşlarının torunları, devlet aklıyla şekillenen bu kontra yapının propaganda siyasetine karşı duruş sergiledi.

HİZBULKONTRA’YI AKLAMA SÜREÇLERİ

Devlet, Kürtlerin yerelde iktidar olması ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesinin geniş kitlelere ulaşmasını bir tehdit olarak okudu. Bunu önlemek adına Kurdistan’da ‘Dini öne çıkarmak ve buna uygun örgütlenmeleri yaygınlaştırmayı’ bir siyaset olarak yaygınlaştırdı. Diyanet, Nurculuk ve muhtelif cemaatlerle geliştirdiği devlet merkezli din siyasetinin aktörlerinden sicili kanlı ‘Hizbullah’ı, Kurdistan’da yeniden dizayn etmek için aklama sürecine tabi tuttu. İslam ülkelerinde hiçbirinde kutlanmayan ve İslam alimlerinin sıcak bakmadığı ‘Kutlu Doğum Haftası’ etkinlikleriyle boy gösterdiler. Kurdistan’da en kanlı savaşın yaşandığı dönemde Başbakan Tansu Çiller’in danışmanı olan Mumtazer Türköne tarafından önerilen ‘Kutlu Doğum Haftası’ her ne hikmetse bir tek Kurdistan’da mitinglere dönüştürüldü. Hizbulkotra’nın (Hizbullah) karanlık geçmişinin hafızalardan silinmesi ve toplumla ilişkilenmesi, bu tarz dini görünümlü etkinlikler yoluyla döşendi.

Kurdistan Özgürlük Mücadelesi karşısında bir denge oluşturabileceği düşüncesiyle müebbet hapisle yargılanan Hizbulkontra yöneticileri 2011’de serbest bırakıldı. Yasada tutukluluk sürelerinin 10 yıldan fazla olamayacağına dair yapılan değişiklik kapsamında tüm yöneticileri salıverildi. Böylece ‘siyasi parti’ çalışmaları hız kazandı. 2012’de ise ‘Hüda-Par’ siyaset sahnesine sürüldü. 

DEVLETİN KARARIYDI

AKP ve Hüda-Par izdivacı, devletin diğer kurumları tarafından organize edilen ve onaylanmıştı, çünkü devlet bekası algısı üzerinden yürütülen siyaset ve stratejinin bir parçası olarak Kurdistan’da kurulan operasyonel bir yapı olduğu, devletin kayıtlarında duruyor. Derin devletin himayesinde operasyonel bir güç olarak işlev gören Hizbullah/Hüda-Par’ı aklama ve siyaset zemine çekme görevi ise AKP’ye verildi. AKP ile Hüda-Par ekseninde gelişen ilişkiyi başbakanlığı döneminde reddeden Erdoğan, bu ilişkiyi dile getirenleri tehdit edecek kadar da sert söylemlerde bulunmuştu. 

YEDEĞE ALINIP FİNANSE EDİLMESİ

Türk devleti, Kurdistan’da 1990’larda JİTEM’in yedeğinde konumlandırdığı Hizbulkotra’yı (Hizbullah) bu sefer Hüda-Par adıyla AKP’nin yedeğinde hazır tutuyordu. Kurulduğu günden itibaren Kurdistan’da AKP yedeğinde ve onun üstlendiği misyonun dışına çıkmadı. Farklı bir parti olması, kadro ve sempatizanlarının ‘Kürt kökenli’ olmasına rağmen muhalif bir çizgisi olmadı. Alternatif bir siyaset üretip topluma sunmadı. Referandum dahil bütün seçim süreçlerinde AKP ve dolayısıyla hükümetleri destekleyecek bir pozisyonda bulundu. Kurdistan’da AKP’nin kuyrukçuluğunu yapmanın dışında bir faaliyet alanı olmadı. Bu şekilde hükümet nezdinde ciddi anlamda finanse edildi. Bu ilişkinin gelişmesiyle cezaevinde kalan tüm elemanlarını saldılar. Kurdistan’da devlet bürokrasisine elemanları yerleştirilmeye başlandı. Özelikle Sağlık Bakanlığı bünyesinde birçok kadrosu istihdam edildi.

TOPLUMSAL REFERANS ÇABALARI

AKP yedeğinde tutuğu Hüda-Par’a sunduğu devlet imkanları sayesinde toplumsal bir hareket görünümü kazandırmayı amaçlıyordu. Bölgede devlet bürokrasisinde iş alımları ve istihdam konusunda Hüda-Par’ı siyaseten bir referans noktasına taşımanın hesaplarıyla böyle bir süreci işletti. Kısmen insanların onların etrafında kümelenmesinin nedenlerinde biri de ekonomik istihdamla ilgili bir durumdur. Devletin tüm imkanlarına rağmen Kurdistan’da halk tarafından siyasi bir yapı olarak kabullenilmedi.

İKTİDAR MEDYASININ İMAJ ÇALIŞMASI

Hüda-Par, Kurdistan’da bir aktör olarak konumlandırılmaya çalışılırken topluma kabullendirme ayağı ise iktidar medyası üzerinden gerçekleştiriliyordu. Medya bütün enerjisini Hizbullah ve Hüda-Par’ın aynı olmadığı ve Hizbullah’ın şiddeti bıraktığı yönünde algı operasyonlarına harcıyordu. Hizbullah’ın kanlı geçmişini aklama yarışına giren iktidar medyası, onları topluma İslamcı ve mütedeyyin olarak pazarlıyordu. 2014’te DAİŞ’ın ortaya çıkması ve Kobanî’ye saldırması, Kürt toplumuna Hizbullah gerçeğini bir kez daha hatırlatacaktı. Hüda-Par etrafında palazlandırılan STK’ların tümü DAİŞ ve diğer radikal akımların eleman devşirme yerlerine dönüştü. Kurdistan Özgürlük Mücadelesi etrafında oluşan toplumsal talepleri bastırma stratejisinin bir parçası olan Hüda-Par, tüm söylem ve pratiğinde Kürt halkının kazanımlarına karşı bir tutum içine girdi. Bu amaçla kurulup işlevsel kılındığını, Rojava’ya saldıran DAİŞ’e verdiği destekle bir kez daha kanıtlayacaktı.

KATLİAMLAR İÇİN BESLENİYOR

Kurdistan Özgürlük Macedelisini oyalama, enerjisini alma ve yıpratma stratejisi gereği Kurdistan’da ‘Hüda-Par’ adıyla yeninden dizayn edilen Hizbulkontra (Hizbullah), 2015’te İHYA-DER Başkanı Aytaç Baran’ın evinin önünde silahlı saldırı sonucu öldürülmesini bahane ederek, üç sivil insanı katledip topluma mesaj vermişti. Şehitlik Mahallesi’nde Özgür Yurttaş Derneği ve kahvehaneleri uzun namlulu silahlarla basarak, insanları katletmişti. Bu katliamı, polislerin gözetiminde yaptılar. Ardında Aytaç Baran’ın cenazesinde uzun namlulu silahlarla şehir merkezinde devlet güçlerinin gözetiminde gövde gösterisi yaptı. Türk devleti, bunu organize ederek, Kürt toplumuna 90’larda başlattığı katliamları devam edeceği ‘Hizbullah’ın her an mobilize olabilecek kapasitesinin olduğu, hücrelerinin devlet tarafından korunduğu ve sürekli aktif olduğu mesajını vermişti. Devlet açısından Hüda-Par’ı önemli kılan, oy potansiyeli değil, Kurdistan’da operasyonel bir güç olarak var olmasıdır. Devlet, Kurdistan’da böyle bir operasyonel güce ihtiyaç duyuyor. 

KÜRT KAZANIMLARINA DÜŞMANLAR

Kürt halkı, Kürt Özgürlük Hareketi etrafında Rojava ve Başûr’da ortaya koydukları direnç sonucu önemli kazanımlar elde etti. Legal Kürt siyaseti ise yerel iktidarı yanı sıra genel seçimlerde büyük bir başarı ortaya koydu. Kürtlerin Ortadoğu’da aktör ve Türkiye siyasetinde de alternatif haline gelmesi, Türk devletini korkuttu. Türk devleti, İslam dinini kullanan çeteler vasıtasıyla yürüttüğü savaşa bizzat katıldı. Türkiye siyaseti de buna göre dizayn edildi. Hüda-Par, Başûr’daki televizyonlar üzerinden ‘Kürt partisi’ imajıyla pazarlandı. Halbuki Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ve diğer yerlere yönelik gelişen işgal saldırıların tümünde Türk devleti ile aynı çizgide durdu. İşgal saldırıların arkasında duran Hüda-Par, aynı zamanda işgal saldırılarını meşru kılmak için algı operasyonları yürüttü.

TÜRK DEVLETİNİN BEKASININ TEMİNATI

Türkiye’nin kuruluşu ve Kurdistan’ın dört parçaya bölünmesinin 100. yılında Türkiye tarihin en stratejik ve önemli seçimi oldu. Hüda-Par, Türkiye’nin beka algısı ve Kürt kazanımlarını yok edilmesi anlayışı üzerinde AKP’nin öncülük ettiği Cumhur İttifakı’na dahil edildi. Bu ilişki biçiminin, Lozan’ın 100. yılına denk getirilmesi çok net bir mesajdı. Bir tarafının MHP-BBP gibi aşırı ırkçı-milliyetçi partilerin oluşturması, diğer tarafta ‘Kürt partisi’ diye pazarlanan Hüda-Par’ın ittifaka dahil edilmesi, bunun göstergesiydi. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir televizyon kanalında devlet stratejisi olduğunu çok net ifade etmişti. Hizbulkotra’nın (Hizbullah), Hüda-Par adıyla artık devlet eksenli gelişen imha siyasetinin Kurdistan’da ciddi bir aparatı olduğu, bu şekilde resmi olarak ilan edildi.

MHP İLE HİZBULKONTRA’NIN 90’LARDAKİ ORTAKLIĞI

Kurdistan’da 90’larda yürütülen savaşta MHP ve Hizbulkotra, JİTEM yedeğine birlikte dahil oldular. Ülkücü kadrolar üzerinden birçok Kürt iş insanı infaz edilmişti. Her ne kadar ayrı ve farklı siyasi yapılar olsalar da 90’larda MHP ve Hizbulkontra aynı cephede yer almıştıı. Böylece 1990’ların en karanlık iki yapısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında tekrar bir beka stratejisi üzerinden aynı cephede yer aldı.