Kürtler kuarklardan daha mı küçük? -Mazlum D. Cihan

Kürtler kuarklardan daha mı küçük? -Mazlum D. Cihan

Vicdanı iflas etmemiş biri uzun yıllardır Kürt halkına yapılan zulmü görmezden gelemez. Görmezden gelemez diyoruz çünkü Kürtlerin karşı karşıya kaldıðı mezalim görülmüyor. Özellikle 20.yyda Kürtlere bakan gözler adeta kör oluveriyor. Koca bir halk neden görülmez acaba? Kuantum fiziði ile insanlık atom altı parçacıkları-kuarkları- dahi göre bilecek kabiliyete kavuşmuşken, Kürt insanı neden ve nasıl görülmez? Bu günün dünyasında atom altı parçacıklar bile görülüyorken, Kürtler görmezden geliniyorsa bu bir görme özürlülüðünün yaşandıðını göstermez mi? O zaman fiziki nesnelere bu kadar ilgi duyan bir görme algısı gerçekten görmek midir sorusunu haklı olarak sorma hakkımız doðmaz mı?

Sadece göz görmez. Daha doðru bir ifade ile görmek için sadece göz yetmez. Kürt halkı söz konusu olduðunda görülen tarifi zor vicdansızlık ve zalimlik Kürtleri görmemek derken kast ettiðimizin ifadesidir. Görme duysunun sadece göz ile sınırlı bir olay olmadıðını gözler önüne seren gerçek, Kürt halkına yönelik zalimliðin izahında tüm renkleri ile görülüyor. Kürtler söz konusu olduðunda çok net anlaşıyor ki insanı, insanları görmek başka bir şeydir.

Atom altı parçacıklar yani kuarklar, bildiðimiz kadarıyla aklımızın almakta güçlük çektiði kadar küçük nesnelerdirler. Bu küçüklükteki şeyleri görmek için bilim, mikroskoplar geliştirmiştir. Ancak söz konusu insanlık olan maddi olmayan deðerlerin görülmesi olunca kapitalist maddiyatçılıðın egemenliðindeki bilimin aklı duruyor, gözleri kör oluveriyor. Maneviyatı görmeyi saðlayan temel insani özellikler, kapitalist yöntemli bilimce, bilim dışı ilan edilmeye devam ediliyor. Maddiyata yoðunlaşan bir sistemde insanların insani olan şeyleri görmesine kafa yorması ucuz işlerden sayılıyor. Böylece gündelik yaşam içinde “insan laboratuarında” çalışan kimse kalmıyor. Bu da peyderpey insanlara bakmaya yansıyor.

Bilindiði gibi dalga parçacık ikilemi uzun süre bilim insanlarının kafasını meşgul etmiştir. Kuantum fiziði adı altındaki gelişmeler bu ikilemin yol açtıðı arayışların sonucunda ortaya çıktı. Böylece insanlıðın maddeyi görme sınırları aklın alamayacaðı kadar küçük noktacıkları kapsayacak kadar gelişmiş oldu. Bu düzeydeki görme yetisine karşın günümüzde görme sorunu tüm zamanlardan daha büyük bir körlükle karşı karşıyadır. Topumda tam bir âmâlık durumu yaşanıyor. Çünkü maddi nesneleri görme yeteneði geliştikçe maneviyat görülmez olmuştur.

Kapitalizmde maddi deðerlerle manevi deðerleri görme olguları arasında ters orantılı bir ilişki vardır. O zaman çaðımızın temel sorunu insanın kendisini görme, tanıma sorunu olduðunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ýçinde bulunduðumuz çaðda büyük bir körlüðün olduðunu gösteren en net gösterge hiç tartışmasız Kürt halkının haklarının görülmemesi, Kürt halkının mücadelesinin inkar edilmesinde görülüyor. Hem de son iki yüz yılık aralıksız Kürt halk direnişine raðmen bu yaşanıyor. Kürt halkı 20.yyda ve 21.yyda da zalimliðin kapitalist ve siyasi dincilik çeşidi ile karşı karşıya kalmıştır.

Tabi ki insanlık deðerlerini ve insana layık olanı görmek için de çok keskin gözlere ihtiyaç vardır. Fakat bu görmede keskinlik yaratan son teknolojik araçlar deðildir. Böyle olsaydı bugün hiçbir sorun yaşanmazdı. Ýnsani deðerleri görmek için teknik deðil gönül gözü gerekiyor. Bu da ancak vicdan merceðinin yarattıðı algı ile gerçekleşe biliyor. Bu mercekten bakılması halinde atom altı parçacıklardan daha küçük olan insanlıðın manevi deðerleri görülecektir. Günümüzde Kürtlere yaklaşım insanda gönül gözünden görme yetisini kazandıran o şahane merceðin parçalanmış olduðunu gösteriyor. Hayvan haklarının uluslar arası sözleşmelerle baðlayıcı hale getirildiði bir dünyada, Kürt halkı terörist sayılarak yok edilmek isteniyor. Bu, kırılan o merceðin yol açtıðı körlükten kaynaklanıyor. Hiçbir halk çocuðu, kadını, genci, yaşlısı, siyasetçisi, önderliði ile top yekun imha operasyonlarına Kürtler kadar maruz kalmamıştır.

Kürtler büyük haksızlıðın da ötesinde büyük bir vicdansızlıkla karşı karşıyadırlar. Son kırk yıldır sömürgeciliðe, faşist diktatörlüklere karşı meşru savunma savaşı veren Kürt halkının uluslar arası ilişkilerde gündem yapılma biçimine baktıðımızda bu tablo öyle bir net görülüyor ki. Örneðin Tunus olaylarında bir kişi kendini yaktı ve halk içinde belli bazı tepkiler yaşandı. Bu olayın etrafında öyle bir demokrasi havariliði yaratıldık ki birkaç gün içinde ülkede iktidar deðişikliði yaşandı. Kendi hakları için bir deðil onlarca Kürt canını feda etti. Bu hiçbir zaman görülmedi.

Türk sömürgeciliðine karşı direnen Kürt halkı 20. Yyın başında siyasi çıkar hesaplarına kurban edildi. “Gerici, feodal ve şeriat yandaşları” şeklinde görülerek katledildi. Bu günkü özgürlük mücadelesi de “terörist” yaftası takılarak tasfiye edilmek isteniyor. Ýlginçtir Türk devletinin 1923 deki sahipleri, Kürtleri Osmanlı şeriatı yandaşıdır diyerek katlettiler. Osmanlıcı kesilen bugünkü devletse, Kürtleri 1923 cumhuriyetini kuran ekibin takipçileri olduðunu iddia eden Ergenekon yandaşlıðı ile itham ederek katlediyor. Türk devlet sahipleri bu yöntemle hem Kürtleri kendi içindeki iktidar oyunlarının içine çekiyorlar hem de iktidar deðişim anlarındaki buldozerin altına çekerek ezmek istiyorlar.

Kürt halkının 20.yyda görülmediði o kadar büyük olaylar yaşandı ki saymakla bitmez. 1925 Şex Sait serhıldanında, 1934-36 aðrı isyanında, 1938 Dersim’deki soykırım operasyonunda, 1946 Mahabad cumhuriyetinde, 1970-75 de güney Kürdistan'daki Mele Mustafa isyanında, 1988 Halepçe katliamında, 2011 sonundaki Roboski katliamında da Kürtler görülmedi. Aksine Kürt öldürmek kanun icabı sayıldı. Aynı bakış açısını şimdi Rojava’daki Kürt halkına yaklaşımlarda görüyoruz. Kuzey Kürtleri Türk sömürgeciliðine inkar ve imhasına karşı savaştıðı için terörist görülüyorlar. Batı Kürdistan Kürtleri silahsız mücadele ile bölgelerinde demokratik özerliklerini kurumsallaştırmaya çalışıyorlar. Böyle olunca da inkarcı ve imhacı bir rejimin yandaşları olarak itham ediliyorlar. Bu durum şunu tüm açıklıðı ile deşifre etmiştir; Kürt inkar ve imhacıların kafasında 21.yyda da deðişen bir şey yoktur.

Bu bakış açısı ile Kürtlere bakmak bir Ýngiliz icadıdır. Bu icadın ürünlerini kullanma hakkı Türklere verilmiştir. Dolayısıyla Kürtlere bu gözle bakmaya alıştırılmış Türk egemenleri kör olduklarına inanmamaya başlamışlardır. Fakat giderek güçlenen Kürt güneşi kör olduðuna inanmayanları yakarak yanlış yolda olduklarını kendilerine gösteriyor. Türk egemenlerinin kör gözleri yeni ışıða alışıncaya kadar daha çok kan akacaðı görülüyor. Çünkü Türk egemenlerinde Kürt körlük hastalıðı tabaka tabakadır. Birini kaldırınca diðer kör tabaka ortaya çıkıyor. Türk egemenlerini ve onlardan beslenenlerin gözlerini Kürt ilacı ile iyileştirmek Kürtlerin demokratik görevidir.