10 Eylülde Kürt gazetecilerin yargılanmasına başlanacak. Dünya tarihinde bu kadar kalabalık düzeyde gazeteci yargılanması ilktir. Bu, Bölgede yürütülen kirli savaşın ne düzeyde psikolojik harekat yürüttüðünü gösteriyor. Psikolojik savaşın bu düzeyde yoðun yürütülmesi, Türkiye devletinin dayandıðı hakikatin çok temelsiz olduðunu kanıtlar. Kürt halkının mücadelesi karşısında meşruiyet argümanları kalmadıðı için psikolojik savaşla yanıltarak, aldatarak ayakta kalmaya çalışmaktadır.
Hiçbir zaman Kürt basınına bu kadar yönelim olmamıştır. Sadece Kürt basınına deðil, Türkiye basını üzerinde de bugünkü düzeyde baskı yapılmamıştır. Eskiden gizli yapılan baskılar şimdi açıkça ve pervasızca yapılmaktadır. Bu, Türkiyedeki siyasi sistemin ne olduðunu ortaya koyar. Demokrasinin en belirleyici ölçütü basın özgürlüðüdür. Kürt basını üzerinde bu kadar baskı varsa bu Türkiyede demokrasi olmadıðını gösterir. Zaten Türkiyede temel demokratikleşme konusu Kürt sorunudur.
Türk devleti gazetecileri içeri atarak Kürtlerin doðru bilgi almasının önüne geçmek istemiştir. Kırk televizyon kırk gazetesi olmasına raðmen bir Kürt gazetesi ya da dergisi bu onlarca televizyon ve gazetenin yalanlarını boşa çıkarmaktadır. Ýşte bu yalanlarının, kara propagandasının, aldatmalarının açıða çıkmaması için bu gazeteciler içeri atılmıştır. Ancak nafile! Kürt halkı Türk basınına hiç inanmadıðı gibi, Özgür Basın mutlaka halkı doðru bilgilendiren imkanları yaratmaktadır. Ýletişim ve bilişim çaðı imkanlarını Kürtler de kullanmaktadır.
AKP hükümeti Kürt basınının nasıl bir tarihten ve nasıl bir gelenekten geldiðini unutmuş gözüküyor. Hiçbir ülkenin basını böyle bir geleneðe sahip olmamıştır. Bu basın fedailikle kimliðini kazanmıştır. Satırlarla vücudu parçalanmış, arkadan kurşunlar yemiş, sokak ortasında vurulmuş! Bu basının Musa Anterleri, Gurbetelli Ersözleri, Mehmet Şenolleri, Nazım Babaoðluları, Cengiz Altunları, Ferhat Tepeleri, Selçukları, Halilleri var. Daha ismini yazmadıðımız onlarca basın şehidi var. Öldürmelerle sindirilmeyenler şimdi cezaevleriyle, kapatmalarla sindirilmeye çalışılmaktadır. Öldürmeler, cinayetler çok teşhir olduðundan şimdi daha az tepki alacaðı düşünülen tutuklamalarla sonuç almak istemektedirler. Buna Kürt gazetecilerin verdiði cevap: zulmünüzü artırın ki sonunuz erken gelsin olmuştur. Baskılar ne olursa olsun Musa Anterlere, Gurbetelilere, Halillere, Selçuklara layık olacaklarını açıkça ilan etmişlerdir.
Halkı doðru bilgilendiren hakikat savaşçıları oldukları için zindandakilerin bu zindan günlerinden onur duydukları açıktır. Allah her Kürte, her insana böyle onur baðışlamaz. Artık Kürtler de zindanlarda yatmış olmak onur ödülü sahibi olmaktır. AKP hükümeti bunu bilmiyorsa öðrensin.
Bugün Kürt siyasetçileri, Kürt hukukçuları, Kürt sendikacıları, Kürt doktorları, Kürt öðrencileri, Kürt kadınları zindanlarda özgürlük ödülü ve onur sahibi oluyorlar. Özgür günlerin onurlu duruşlu halkının yeni kimliðini daha özgürlükçü, daha onurlu ve daha iradeli kılmaktadırlar. Bu tür baskılar, bu tür katletmeler, bu tür zulümler; mücadelenin sürdüðü ortamda mücadeleyi geliştirmekten, özgürlük düşmanlarının ömrünü kısaltmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Dolayısıyla şimdiye kadarki Türk hükümetleri içinde en büyük yenilgiyi AKP hükümeti yaşayacaktır. Çünkü ne kadar zulüm edersem o kadar sonuç alırım diyen bir hükümetin akıbeti farklı olamaz.
Bazıları hala AKP hükümetinin zalimliðinin 1990lı yıllarla karşılaştırılamayacaðını söylüyor. Herhalde Cumhurbaşkanının her şey hukuk içinde olacak, hukuk içinde oluyor sözünden bunu çıkarıyorlar. Doðrudur, dün kitabına uydurmaya gerek duymadan yapılan zulüm bugün kitabına uyduruluyor. Ýlk önce zulmün her türlüsü yapılıyor, sonra kitabına uyduruluyor. Tutuklamalar hukuk devleti içinde yapılıyor! Gösterilerde çocuklar ve gençler hukuk içinde kalınarak vuruluyor! Herhalde yasak silahlar da hukuk içinde kullanılıyor! Ormanlar hukuk içinde yakılıyor! Gazeteciler hukuk içinde tutuklanıyor! Gazeteler hukuk içinde kapatılıyor!
Gazeteciler neyle yargılanıyor? Yaptıkları haberlerden. Bu haberlerin örgüt talimatıyla yapıldıðı iddia ediliyor. Bunu temellendirmek için de bu gazeteciler KCK için çalışıyor diyorlar. Tam hatırlamıyorum, ama çocukluðumuzda bir tekerleme vardı. Balta suya düşmüştü, suyu inek içmişti, inek daða kaçmıştı, dað yandı bitti kül olmuştu. Yani polis ve savcılar bir olaylar silsilesi yaratmışlar ve sonuçta gazetecileri suçlu ilan etmişlerdir. Terör örgütü olmasa da terör örgütü gibi hareket etmek ve terör örgütüne hizmet etmek hükmü gazetecilere de uyarlanmıştır. Öyle ya, yaptıkları haberlerle Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüðü psikolojik savaşı boşa çıkardıkları için terör örgütüne hizmet etmişlerdir.
Ýddianame gerçekten gülünç. Tam faşist ve otoriter ülkelerde hazırlanan iddianamelerin kopyası. Çünkü mantık aynıdır. Bir zamanlar Amerikada Mc Carthicilik vardı. ABDnin o günkü hükümeti kendine muhalefet edeni Sovyetler ajanı olarak görüyor ve içeri atıyordu.
Türk basınında gazeteciler neden gazete ve televizyondan atılıyorsa Kürt gazeteciler de o nedenle tutuklanıyor. Kürtleri tutuklama artık Türkiyede normal hale gelmiştir. Türk gazetecileri tutuklanınca fazla tepki çektiðinden onlara bu fazla yapılmıyor.
Kürt siyasetçilerin, Kürt avukatların, Kürt sendikacıların, Kürt gazetecilerin, Kürt doktorların, Kürt kadın ve gençlerin keyfi tutuklanmaları Türkiyede Kürt sorununun ne düzeyde olduðunu kanıtlıyor. Kürtlerin Türkiyedeki yerini ortaya koyuyor. Kürtler neden mücadele ediyor, neden bu savaş sürüyor sorusunun en yalın cevabı budur. Bunu anlamamak Türk devletinin Kürte bakışıyla olaylara bakmaktır.
Kürt gazetecilerinin yargılanmaları, Türk devletinin Bölgede yürüttüðü savaşı kaybetmesinin kanıtıdır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika