Kürdistan referandumu ve mekapın pedalları - Veysi Sarısözen

Kürdistan referandumu ve mekapın pedalları - Veysi Sarısözen

Düne kadar Kürt tarafındaki en yaygın sözcük “temkin”di. Şimdi bakıyorum, Başbakan’ın ağzından “temkin” sözcüğü düşmez oldu. AKP’nin siyasileri her söze başladıklarında, “sürece temkinli yaklaşıyoruz, Öcalan’ın sözleri iyi güzel ama, uygulamaya bakmak gerekir”diyorlar.

21 Mart günü Amed’de bir “referandum” gerçekleşti. Muazzam riskler taşıyan bir siyasi çizgiyi PKK Önderi Öcalan Kürt halkının “oyuna” sundu. Amed Newroz alanı o anda dev bir “oy sandığına” dönüştü. Alana giren her bir Kürt insanı, insan suretinde bir “oy” haline geldi. Ve Öcalan’ın açıklaması okunduğunda artık “oy sandığı” dolup taştı, iki milyon insan, Başkan Apo’nun çağrısını, yol haritasını, bu haritanın varacağı amacı, yani “demokratik kurtuluşu” oybirliği ile kabul etti.

Böyle olunca, Başbakan’a sorulacak soru şu: Hükümet hangi uygulamaya bakacak?

Uygulama Newroz alanında gerçekleşti. Çatışmasızlıktan, “çekilme”ye ve oradan bütün halklar için ortak hedeflere kadar her şey “karar altına alındı”. Kürdistan’ın “Büyük Millet Meclisi” bir binaya sığmadığı için, Newroz Alanı’nda tarihi oturumunu gerçekleştirdi.

Hükümet ne yaptı?

Hükümet bir binaya sıkıştırılmış olan ve kendisinin çoğunluğu oluşturduğu TBMM’de karar almak şöyle dursun, konuyu bu meclisin önüne bile getirmedi. Öcalan yirmi milyon adına iki milyon “vekili” bir araya topladı; Erdoğan 70 milyonu “temsil” eden beş yüz kişiyi bir araya getirmedi.

Ya Türk halkı? Onu da toplamadı.

Kürt halkı karar verdi ve şimdi Hükümetin “atacağı adımları” bekliyor.

Öcalan’ın kaleminden çıkan “çağrı” ve o çağrının silahlı ve silahsız Kürt halkı tarafından onaylanması Kürt tarafının yapması gereken her şeyi yaptığını gösterdi. Kürt tarafı atması gereken adımların tümünü 21 Mart günü attı. Atılacak başka adım kalmadı. Eğer Hükümet’in “uygulama”dan kastı “çekilme adımları” ise, bu yalnızca küçük bir “ayrıntı”dan başka bir şey değildir. Öcalan’ın çağrısı ve halkın onayı olmadan hiçbir güç, hiçbir tank, top, uçak, hiçbir devlet, İngiltere, Amerika ve Türkiye bu gerillayı “sınır dışına” çekemezdi. Çekemedi de. O halde esas olan, gerillanın sınır dışına “adım adım” çekilmesi değil, büyük bir program içinde pratik bir adım olan çekilme kararının alınmasıdır. Asıl olan karardır...

Bu karar alınmıştır. Atılabilecek asıl adım atılmıştır. Artık adım atma sırası Hükümet’tedir. Kürt “meclisi” karar vermiştir, sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndedir.

MİT krizi, “görüşme, müzakere, uzlaşma ve uzlaşmayı hayata geçirme” süreçlerinin “yasal dayanaktan” yoksun olduğunu gözler önüne sermişti. Eğer özel bir yasa çıkarılmasaydı, Oslo’da PKK’yle görüşen MİT Müsteşarı Hakan Fidan şu anda hapiste olacaktı. Bugün de barış sürecinin hiçbir hukuki, yasal dayanağı yoktur. Fidan’ın güvencesi vardır, ama Demirtaş’ın yoktur. Atılan bütün adımları mevcut ırkçı hukuk sistemi açısından “suç” haline getirmek için, bir polis şefiyle, savcının anlaşması yeterlidir.

Demek ki, Hükümet barış sürecini “hukuki dayanağa” kavuşturmalıdır. İlk adım budur.

Şu ana kadar “ilk” adımdan söz ettik. Hükümetin yapması gereken asıl işlerden söz etmedik. Ortada ne demokratik bir Anayasa ile ilgili en küçük bir belirti var, ne Öcalan’ın durumuyla ilgili olumlu bir gelişme. KCK tutukluları hâlâ hapiste.

Ve Başbakan hâlâ, Kürt tarafının “adımlarına” bakacağını söylemekte...

Nesine bakacak... Mekapların bir dağın zirvesinden inişindeki, öteki dağın zirvesini aşmasındaki, o vadiden geçip, bu ırmağın üzerinden atlamasındaki “adım sayılarını” mı sayacak? Botan Eyaleti gerilla grubundan on gerillanın mekaplarının saatte yapacağı her bir kilometreyi mi hesaplayacak? Gülünç olur. Yalnız tankların değil, mekapların da “gaz ve fren pedalı” var...

Bunları geçelim. Newroz alanındaki “oylama”, Öcalan tarafından hazırlanan yol haritasının en büyük güvencesidir. Kürt tarafı Türk halkına “birlikte yaşama” ve “kanı durdurma” güvencesini vermiştir.

21 Mart’tan beri, bir milyonluk Türk ordusundaki askerin beş-on milyon yakını o gece evladının ölmeyeceğini düşünerek, rahat bir uyku uyumuştur.

Ey başbakan, senin Kürt milletine verdiğin güvence nedir?

Kaynak: Özgür Gündem