KONGRA GEL’in eski ve yeni yönetimi - Ferda Çetin
KONGRA GEL’in eski ve yeni yönetimi - Ferda Çetin
KONGRA GEL’in eski ve yeni yönetimi - Ferda Çetin
Onlar özgürlüğe, adalete ve onurlu bir yaşam sürmenin mümkün olduğuna inanan insanlar.
Onsekizli yirmili yaşlarda, kendilerine sunulan seçeneklerden “en iyisi”ni tercihi yerine, yeni insanlarla, yeni bir dünyada, yeni bir yaşam kurmanın zorlu yolculuğuna çıkanlar.
İktidar, mevki, servet ve kariyer edinerek, mevcut iktidarların sunacağı nimetlerden yararlanmak yerine, güçsüzlerle birlikte yürümekte tereddüt etmeyenler.
Ezilenlerin memnuniyetsizliğini ve huzursuzluğunu kendilerinin yüreklerinde, bilinçlerinde taşıyarak yaşayanlar.
Bugün Türkiye’nin, Ortadoğu’nun gündeminde hesaba katılmak zorunda kalınan kadınlar ve erkekler olarak hiç kimseye, öncesinde yaşayan hiçbir örgüte, hiçbir yöneticiye benzemediler. Kendi bildikleri gibi, burunlarının dikine yürüdüler, kendileri oldular.
Özel mülkiyet nedir bilmediler.
İhtiyaç fazlasından, biriktirmekten nefret ettiler.
Kapitalizmin “ihtiyaçlar sonsuz, kaynaklar sınırlıdır” yalanına karşı, “sömürü kalkarsa bu dünya hepimize yeter” düsturu ile şiddetli bir savaş yürüttüler.
Her birinin bir sırt çantası, bir diş fırçası, bir defteri, bir kalemi dışında hiçbir şeyi olmadı. “Bir lokma bir hırka” deyimini geçmişlerde ve eskimiş bir söz olarak değil, yaşamlarının temel felsefesi yaptılar.
Onlar en kısası on yıl diyelim; yirmi yıldır, otuz yıldır, kırk yıldır başlarının altında parkaları, döşekleri toprak, yorganları yıldızlı gökyüzü, hiçbir gün bizim bildiğimiz bir uykuyu uyumadılar.
İkibin, üç bin rakımlı dağların yücelerinde, derin vadilerde, karda, kışta, Kürdistan’ın tüm parçalarında, patikalarında izlerini bıraktılar.
Bazen bir ırmağın, bazen bir kayanın altına, bazen bir ormanın kuytuluğuna, öperek emanet ettikleri yoldaşlarının ölülerine her seferinde “yolunuzdan yürüyeceğiz” sözünü verdiler ve bu sözü hiç çiğnetmediler.
Sistemin içinde, adi bir işbirlikçilik temelinde, sömürü çarkının bir dişlisi olarak, “tok çakal” gibi yaşamak yerine, Kürdistan dağlarında özgürce dolaşan “aç aslan” olmayı yeğlediler.
Onlar, dünyayı yöneten süper bir gücün veya Ortadoğu’da etkili olan herhangi bir devletin müttefiği olmanın, toplumların ve halkların karşısında ajanlaşmak anlamına geldiğini bilerek hep özgün ve özgür kaldılar.
Onların eskisi de yenisi de böyle…
Ortadoğu’nun bu iflah olmaz “bıçkın”ına karşı, birbirine düşman külhanbeyleri birleşip az saldırmadılar. ABD, Türkiye, İran, Irak, Suriye bazen ikili bazen dörtlü, beşli ittifaklar yaparak saldırdılar.
Ama onlar her seferinde -hala tam çözülememiş büyük bir sırla- bu meydan savaşlarında muzaffer ayrıldılar.
Onun için, süper devletlerin kara defterlerinde, Avrupa egemenlerinin lanetliler listesinde, interpol listelerinde hep en ön sıralarda oldular.
Türkiye medyası birkaç gündür KONGRA GEL’in 9. Genel Kurulu’nu tartışıyor.
Yönetim değişikliği; eski yönetim, seçilen yeni yöneticiler, yöneticilerin bireysel özellikleri anlatılıyor. Değişikliğe “stratejik” anlamlar yükleniyor.
Yönetimin yenisi de eskisi de bu.
Kadını da erkeği de böyle.
Hepsi birbirinin ikizkardeşi, ruh ikizi.
KONGRA GEL için “eski yönetim” ve “yeni yönetim” ayırımının çok önemli bir değişiklik olmadığını PKK’yi tanıyanlar bilir. Önemli olan hareketin yaşam ve mücadele ilkeleridir.
“Kendimiz için hiçbir şey, herkes için her şey!” felsefesidir.
PKK’yi destekleyenlerin büyük memnuniyeti ve PKK düşmanlarının da büyük hayalkırıklığı bu ilkeli yaşam ve mücadele tarzında yatıyor.
Kaynak: Yeni Özgür Politika