Konfederasyon temsilcileri KCD-Ewrupa'yı anlattı

Konfederasyon temsilcileri KCD-Ewrupa'yı anlattı

Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu (KON-KURD), 6 Temmuz'da gerçekleştirdiği kongre  ile ismini Avrupa Kürt Demokratik Toplum Kongresi (KCD-Ewrupa) olarak değiştirdi. Yapılan bu değişiklikle birlikte KCD-Ewrupa, örgütleme ağını genişleterek, sadece dernek, federasyonları değil, kadın, gençlik, kültür-sanat ve diğer sosyal alanlardaki örgüt-kurumlara da öncülük edecek. Kongreye katılan Almanya, Fransa, İngiltere ve İsviçre Kürt dernekleri federasyon temsilcileri, alınan değişim kararını yerinde gördüklerini belirterek, “Yeni dönemde, Avrupa'daki Kürt kurumları, talep ve ihtiyaçlara cevap verme niteliğinde olmalıdır” görüşünde birleşiyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, tarafından başlatılan "Demokratik Kurtuluş ve Barış Süreci" ile birlikte Kürtlerin örgütlenme ve mücadelelerinde ciddi değişimler yaşanmaya başlandı. Avrupa'daki Kürt örgüt-kurumları, 30 yıllık kurumsal işleyişlerini değiştirerek, yeni sistem oluşturma kararını aldı. Bu karar, 6 Temmuz'da Belçika'nın Verviers kentinde, yüzlerce federasyon, dernek, kadın, gençlik ve kültür kurumlarının yöneticinin yanı sıra birçok Kürt siyasetçinin katılımıyla, Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu'nun (KON-KURD), 19'uncu kongresinde alındı. Kongrede ismi KCD-Ewrupa olarak değiştirilen KON-KORD, Avrupa genelinde 12 federasyon, 175 dernek ve on binlerce üye ile Avrupa'nın en büyük Kürt organizasyonu konumunda.

Değişim kararının alındığı ve birçok tartışmanın etraflıca yapıldığı kongrede bulunan Almanya'dan YEK-KOM eşbaşkanı Yüksel Koç, Fransa'dan FEYKA-Kürdistan başkanı Mehmet Ülker, İngiltere'den FED-BİR sözcüsü Çiğdem Karaalioğlu, İsviçre'den FEKAR-Kürdistan yöneticilerinden Metin Mintaş,  İngiltere Roj Kadın Meclis sözcüsü Ayşegül Erdoğan ve Almanya Oldenburg bölgesine bağlı Lohne semti meclisi eşbaşkanı Kinem Altürk, değişim sürecini ve gerekliliklerini ANF’ye anlattı.

Kürt kurum temsilcileri, Avrupa'daki mevcut kurumsal işleyişin Kürtlerin ihtiyaç ve taleplerini karşılayamadığına dikkat çekerek, toplumun bütün kesimlerini kapsayacak, günümüzün talep ve istemlerin cevap verecek bir sistemin oluşturulması gerektiği vurgusunda bulundu.

KOÇ: DERNEKLERİMİZ İHTİYAÇLARA CEVAP OLAMIYOR

Avrupa'da Kürtlerin en kalabalık yaşadığı ülke, Almanya. Almanya İçişler Bakanlığının 2001 verilerine göre bu ülkede 800 bin Kürt yaşıyor. Kürt kurumlarına göre ise bu sayı, bir milyon civarında. Bundan 50 yıl önce misafir işçi olarak Almanya'ya gelen Kürtler, şuanda üçüncü kuşak dönemini yaşıyor. Kürtler başta siyaset-kültür olmak üzere yaşamın birçok alanda aktif. Özellikle iş alanında, ellerinde bulundurdukları güç ile ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlıyorlar. Yine Kürtler, ülke genelinde yaşayan 15 milyon göçmen topluluğu içinde en örgütlü ve organize güçlerin başından geliyor. Bunu ise Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM), temsil ediyor. Kurum ülke genelinde bünyesinde bulundurduğu 70 dernek, 8 bini aktif 50 bin üye ile en büyük Kürt örgütü olma özelliğini taşıyor.

Merkezi Düsseldorf kentinde bulunan YEK-KOM'un eşbaşkanı Yüksel Koç, Avrupa'daki Kürt oluşumlarının değişim ve yeniden yapılanma kararının yerinde bir karar olduğunu söylüyor. Bu değişimin Avrupa'daki Kürt kitlesi için bir zorunluluk olduğunun altını çizen Koç, "Bu değişim aniden alınmış bir karar değildir. Bizler uzun bir zamandır, bu konuda, uzman, siyasetçi, dernek yöneticilerimizle tartışmalar yürütüyoruz. Vardığımız sonuç; değişim ve yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğu yönünde" diyor.

Kürtlerin Almanya'daki tarihine dikkat çeken Koç şunları söyledi: "Kürtler, 3 aşamada, bu ülkeye gelmiştir. 1'nci dalga; Türkiye ile Almanya arasında yapılan işçi göçü antlaşmasıydı. 2'nci dalga; 12 Eylül askeri darbe sonucu oluştu. 3'ncü dalga da; Türk devletinin 1990'lı yıllarda, Kürdistan'da yürüttüğü kirli savaşın sonucunda, köyleri yakılanlar buraya gelmek zorunda kaldı. İlk başlarda, kendi ihtiyaçlarını gidermek ve buluşmak için dernekler, kurdular. Ve burada kalıcı gözüyle bakılmadı. Dernek ve kurumlarını da, bu anlayış üzerinde şekillendirdiler. Hizmetleri de, bu çerçevedeydi. Ancak gelinen aşamada, insanlarımız artık burada kalıcı. Buda beraberinde farklı ihtiyaç ve beklentileri getiriyor. Dün derneklerimizden beklentileri olmayan insanların bugün beklentileri oluşmuş durumda. Sosyal, kültürel, siyasal olmak üzere birçok beklenti ve ihtiyaçları var. Ama derneklerimiz hep geri dönme mantığı ve sistemi üzerinde kurulduğu için günümüzdeki sorunlara cevap olamıyor. Çözüm üretmekten uzak bir yapıya sahip."

YEK-KOM eşbaşkanı Koç, bazı kentlerde birden fazla derneklerinin olmasına rağmen ihtiyaçlarına cevap verilemediğinin altını çizerek, ”Bazı  kentlerde birçok derneğimiz var. Farklı ihtiyaç için faaliyet yürütmekteler. Yine dernekler dışında birçok inisiyatif, meclis, meşru olarak, çalışmalar yürütmekteler. Bazen bir birini tekrarlayan faaliyetlerin yanında çok enerji harcamalarına rağmen elde ettikleri sonuçlar vasat ve sıradan olmaktadır. Bu durum hem moralsizliğe, hem de motivasyon bozukluğuna neden olmaktadır. Bunların hepsini hem hukuksal bir zemine oturtma hem de aralarında eş güdümlü ve koordineli çalışmayı sağlamaya ihtiyaç vardır" dedi.

'DEĞİŞİM PROJESİ YAŞAM BULMASI GEREKİYOR'

"Birçok faaliyetimizin merkezinde Türk devletinin Kürdistan'da yürüttüğü vahşi baskılarının teşhiri olmasına rağmen bu konuda bir türlü başarıyı yakalayamadık” diyen Koç, bunun nedenleri hakkında şunları söyledi: "Almanya'da ciddi anlamda örgütlü olmamıza rağmen, siyasetin ve toplumun üzerinde örgütlülüğümüze ve nüfusumuza denk düzeyde bir etkinliğimiz yok. Kürdistan'daki vahşeti, baskıları yeterince Avrupa kamuoyuna yansıtamadık. Lobi çalışmalarında yetersiz kaldık. Bunun nedeni de, var olan kurumlarımızın ortak çalışamaması ve eş güdümlü bir çalışmayı yakalayamamasıdır. Yine özellikle yaşadığımız ülkenin sosyal ve politik sorunlarına karşı yeterli derecede duyarlı davranamıyoruz. Demokratik ve anti-faşist gruplarla hareket etmiyoruz. Kendimiz ile sınırlı kalıyoruz. Bunun için kamuoyu ve diplomasi faaliyetlerinde yeteri kadar etkili olamıyor destek bulamıyoruz.”

Yaşanan sorunların giderilmesi için Avrupa'daki Kürt örgüt-kurumları içinde, değişimin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Yüksel Koç,"Biz YEK-KOM olarak yeniden yapılanmayı destekliyor ve bir ihtiyaç olarak görüyoruz. KCD-Ewrupa'nın aldığı kararları yönetimimiz ve derneklerimiz de yeni ihtiyaçlara göre yeniden yapılanmayı gerçekleştirmek için uzman, siyasetçi, şahsiyet ve üyelerimizle tartışıyor. Bizim amacımız, herkesin kendi kimliği ve farklılıklarıyla eşit, özgür bir biçimde ifade ettiği yönetimleri ve kurumları yaratmaktır. Demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü bir toplum oluşması için farklılıkların eşit biçimde temsil edildiği konfederal bir mantığın bu ihtiyaçları gidereceğine inanıyoruz. Bu projenin daha hızlı yaşam bulması için her birimizin kendimizde bir zihniyet değişikliği yapması zorunlu olmuştur. Bu yönüyle yeniden yapılanma, büyük bir moral ve motivasyon yaratmıştır" dedi.

ÜLKER: ÇOK BAŞLILIĞIN YARATTIĞI SORUNLARI AŞACAK

Almanya'dan sonra Kürt göçün en yoğun olarak yaşadığı ülke Fransa'dır. 250 bin Kürdün yaşadığı bu ülkede faaliyet yürüten Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu'na (FEYKA-Kurdistan) bağlı 20 dernek bulunuyor. Bu derneklerin yanı sıra, Civaka Îslamî ya Kurdistanê’ye (CÎK) bağlı camiler, Demokratik Alevi Birliği (FEDA) bünyesinde faaliyet yürüten dernekler, kadın ve gençlik örgütlemeleri gibi değişik toplumsal oluşum ve kurumlar faaliyet yürütüyor.

Federasyon başkanı Mehmet Ülker, Fransa genelinde yüzde 60-70 civarındaki bir kesimi topladıklarını, amaçlarıysa hepsine hitap etmek olduğunu belirterek, "Değişim kendisiyle birlikte ne getirecek sorusuna vereceğimiz en iyi yanıt, herkesi kapsayacak bir örgütlemeye sahip olmaktır" diyor.

Avrupa'daki örgüt ve kurumlarının geldiği düzeye bakıldığında federasyon ve konfederasyonların cevap noktasında yetersiz kaldığını söyleyen Ülker, çok başlılık ile otonom çalışma tarzının yarattığı sorunlara dikkat çekti: “Bizim şimdiye kadarki örgütlememizde birçok başlılık vardı. İşte bu değişim, bunu ortada kaldıracak. Yine derneklerle, kadın gençlik ve halk meclisleri arasında zaman zaman sorunlar yaşanıyordu. Her kesim kendi başına otonom olarak çalışıyordu. İsim değişikliği ve yeni bir yapılanmayla birlikte, bu sorunlar aşılır. Bence bu olumlu bir gelişme.”

Dernek ve federasyon sisteminin beklentilere cevap veremediğini belirten Mehmet Ülker, "Günümüzde bu sistem ihtiyaçları karşılamıyor. Sadece dernek yetmiyor. Ne kadar kurum ve kuruluş varsa bu yeni sistem içinde barındırmak istiyoruz. Bu gençlik, kadın, inanç ve kültürel kurumlar olur, fark etmez. Yine bunun dışında, diğer Kürt kurumlarını da bu sistemin çatısı altında toplamak istiyoruz. Daha geniş bir yelpaze var. Bu önemli bir gelişmedir" diye konuşuyor.

MİNTAŞ: BİZİ GENÇLER YÖNETMELİ

İsviçre, resmi olarak 4 dilin konuşulduğu bir ülke. 26 kantondan oluşan İsviçre, dünyanın en refah ülkelerinin arasında gösteriliyor. Birçok halkın yaşadığı ülkede, resmi olmayan rakamlara göre 80 bin civarında Kürt yaşıyor. Burada kurdukları birçok kurum ile ciddi bir örgütlemeye sahipler. Kürt dernekleri Federasyonu (FEKAR-Kurdistan) bünyesinde 12 dernek ve binlerce üye bulunduruyor. FEKAR-Kurdistan yöneticilerinden Metin Mintaş,  Avrupa'da Kürtler arasında ciddi bir örgütlemeye ihtiyaç olduğunu belirterek, şimdiye kadar yapılanların bugünün beklentilerine cevap vermediği görüşünde. Mintaş, bunun nedenlerini de, şöyle sıralıyor: “Avrupa'da 30 yıldan fazladır örgütlülüğümüz var. Bir kalıp oluşmuş kendini sürekli tekrar eden bir sistem var. Kısacası 40'lı yaş örgütlülüğüne dönüşmüşüz. Yeni döneme ilişkin bir sistem değil. Bundan dolayı birçok eksikliğimiz var. Gençler, kadınlar, kendilerini bizim derneklerimizde ifade edemiyorlar. Gittikçe uzaklaşıyorlar. Buda önümüzdeki yıllarda, ciddi sorunlar yaratacak. Bizi, ciddi tehlikeler bekliyor.”

Metin Mintaş, var olan tehlikelerin ortadan kaldırılası için sistem değişikliğine gidilmesi zorunlu olduğunu vurgulayarak, ”Yeni bir sistem ile farklı örgütlemelere gitmek zorundayız. Artık yönetimi ve öncülüğü gençlere bırakmalıyız. İçerisinde yaşadığımız sistemin kanun ve hukukuna göre kendi örgütlememizi geliştirmemiz ve toplumun bütün kesimlerini içerisine katmamız gerekiyor. Tabi ne bu sisteme göre nede Kürdün geri yaşam biçimine göre olmalı. Tamamen demokratik ve yeni bir zihniyet ile kendi örgütlememizi oluşturmamız gerekiyor" diye belirtti. Avrupa'da iki milyona yakın Kürdün yaşadığını söyleyen Mintaş, ancak hiç bir zaman kendilerini buralı olarak görmedikleri, sürekli göçebe mantığıyla yaşadıklarından dolayı sağlıklı politika yapamadıklarını belirterek, "Belki bu politikanın kısa süreli bir mücadele için kazanımları olabilir. Ama uzun vade de gerçekten ciddi zararlar veriyor. Biz buradayız, burada yaşıyoruz. Onun için burada bir yaşam kurmalıyız. Bunu düşünsel olaraktan, kendimizi ikna etmeli ve öyle bir sistem kurmalıyız. Onun için burada, bir lobi gücümüz olmalı. Buradaki devletler üzerinde bir etki gücü oluşmalı. Ancak o zaman Kürt davasına hizmet edebiliriz” diye ekliyor.

KARAALİOĞLU: DEĞİŞİM ÇALIŞMA SAHAMIZI GENİŞLETECEK  

İngiltere Kürt Dernekleri Federasyonu (FED-BİR) sözcüsü Çiğdem Karaalioğlu’da, İngiltere'de on binlerce Kürdün yaşadığını söyleyerek, “Bu çok büyük bir rakam. Biz burada kendi kimliğimize sahip çıkma çalışmasını yürütüyoruz. Ne kadar Kürt olduğumuzu kabul etsek yaşadığımız ülkelerde o kadar rahat faaliyet yürütebilir ve çalışabiliriz. İngiltere'de yaşayan kitlenin çoğunluğunu Alevi Kürtler oluşturuyor. Kendilerini Kürt olarak tanımlamaktan kaçıyorlar. Buda beraberinde birçok faaliyeti zorlaştırıyor" şeklinde konuşuyor. Karaalioğlu, başlatılan barış süreciyle birlikte İngiltere genelinde olumlu bir havanın yaratıldığını belirterek şunları söyledi: "Barış süreciyle birlikte bir gelişme var. Bu kesimler kendilerine artık 'Kürdüm' diyebiliyorlar. Bu bizim için olumlu bir gelişme. Çalışma sahamızı genişleteceğini düşünüyoruz. Bu yaklaşım İngiltere hükümeti nezdinde öyleydi. Şimdiye kadar bizi PKK'li diyerek, kriminalize ediyorlardı. Polisin baskısı vardı. Çalışmalarımız keyfi olarak engelleniyordu. Süreçle birlikte bu hava ortadan kalktı. Kamuoyu ve farklı çevreler nezdinde 'Kürtler savaş istiyor', 'şiddet yanlısıdır' izlenimleri ortadan kalktı."

Yaşanan değişim ve yeniden yapılanmayı olumlu bir adım olarak nitelendiren Çiğdem Karaalioğlu, "Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, değişik komisyon ve yapıların bünyesinde yapıldığı için bir birinden kopuk ve dağınıktı. Yeniden yapılanma çalışmaları birleştirecek, bir çatı altında toplayacaktır. Öbür taraftan daha yasal ve legal bir sisteme kavuşacak. Bu çalışma sahasını genişletecek. İngiltere'de o kadar söz sahibi oluruz" diyerek, yeni dönemin kendisiyle birlikte getireceği avantajlara işaret ediyor.

ERDOĞAN: KÜRT KÜLTÜRÜ YENİ NESİLLERE AKTARILMALI

İngiltere'de faaliyet yürüten Roj Kadın Meclisi sözcülerinden Ayşegül Erdoğan da, Kürt kadınların mücadele içerisinde büyük bir aşama kaydettiğini söylüyor. Erdoğan, yeni dönemde de, kadınların rolünü oynayacağından emin. Roj Kadın Meclisi İngiltere'de büyük çalışmalara imza attığını belirten Ayşegül Erdoğan, ancak örgütleme yapısıyla yeni kuşaklara hitap edemediğine dikkat çekti:
“Roj Kadın Meclisi, büyük işler yaptı. Birçok farklı faaliyetlerde bulundu, ciddi projelere imza attı. Ancak bunların yanında çokta eksikliği var. İngiltere'de biz Kürtler ikinci kuşak yaşıyoruz. Bu örgütleme yapısı bize hitap etmiyor. Eğitimden tutalım, yürütülen birçok çalışmada, yeni kuşak kendisini içerisinde bulamıyor."

Bir halkın kültürünün yaşatılmasında kadına önemli roller düştüğüne vurgu yapan Erdoğan, "Biz Kürtler diğer halklar gibi değiliz. Gittiğimiz ülkelere kendi kültürümüzü götüremiyoruz. Yaşadığımız yerde ne onlara benziyoruz, nede kendi kültürümüzle yaşıyoruz. Bu konuda ciddi sıkıntılarımız var. Yeni nesil bunun sıkıntısını yaşıyor. İki kültür arasında gidip-geliyor. Kendimize ne 'iyi bir Kürt', nede 'İngiliz' diyebiliyoruz. Örneğin İngiltere'de yaşayan diğer halklar kendi kültürünü yaşayabiliyor. Ama biz bunu yapamıyoruz" dedi.

Ayşegül Erdoğan, yeniden yapılanma ve değişim döneminde, Kürt kültürünün yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması için kadınlara daha fazla örgütlenerek çalışmalara katılma çağrısında bulundu.

ALTÜRK: KADINLAR DEĞİŞİMİ DESTEKLİYOR

Almanya'nın Oldenburg bölgesine bağlı Lohne semti meclisi eşbaşkanı Kinem Altürk, Kürt özgürlük hareketi içinde yer alan kadınların rolüne değinerek, "Kürt özgürlük hareketi çıkışından günümüze kadar kadın ve gençleri önemsemiştir. Özünde bir kadın hareketidir. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğini çok iyi biliyor. Onun için toplumun her alanında kadınlara yer veriyor" dedi.

Yeni süreçte kadın ve gençlerin öncülük rolü oynayacağını söyleyen Kinem Altürk, "Demokratik Konfedaralizm kadın ve gençlere öncülük rolü biçmiştir. Kadın meclisleri oluşmuş, özgür kadın iradesi ön planda olması esas alınmıştır. Bu sadece teoride değil, pratikte de hayat bulmuştur" diye belirtti. Altürk, yaşanan değişim sürecini olumlu gördüğünü belirterek, "Avrupa'daki kurumlarımız, artık birçok anlamda toplumun gerisindeydi. İşleyiş, sistem ve faaliyetler noktasında da bu böyleydi. Bunların aşılması için değişim kararı gerekiyordu. Onun için bu değişim kararı yerinde ve zamanında alınmıştır. Biz kadınlar bunu destekliyoruz. Bunun başarıya ulaşması için evde, sokakta, dernekte, yaşamın her alanında, üzerimize düşen her şeyi yapma çabası içerisinde olacağız" diye kaydetti.