Koçyiğit: AKP-MHP faşizmine karşı birleşelim
HDP Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Milli, faşist cepheye karşı bizlerin de halkların demokratik birleşik cephesini bir kez daha inşa etmemiz gerekiyor" dedi.
HDP Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Milli, faşist cepheye karşı bizlerin de halkların demokratik birleşik cephesini bir kez daha inşa etmemiz gerekiyor" dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Mersin İl Genel Kurulu, Yenişehir ilçesi Dia Center İş Merkezi'nde HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit'in katılımıyla düzenlendi. Kurulun düzenlendiği salona, "Şimdi HDK zamanı, yeni yaşamı inşa etmek için HDK'de örgütleniyoruz" yazılı pankart asıldı.
HDK Mersin İl Eş Sözcüsü Canan Yüce'nin açılış konuşmasının ardından, divana barış imzacısı akademisyenlerden Prof. Dr. Atilla Güney, Umut Ak ve Aysel Klavuz seçildi.
HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit de 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nün anlam ve önemine değindikten sonra, şu değerlendirmeleri yaptı:
'KAPİTALİZM KRİZDE'
"2007 yılından bu yana dünya derin bir kriz içinde. Kapitalist sistem bu krizi aşmak için de belirli argümanlar geliştirdi. Bu argümanların en başında ise daha fazla silahlanma, daha fazla savaş ve daha fazla sömürüyü esas aldı. Bütün bu silahlanmalarını mazlum halkların bulunduğu coğrafyalarda denemeleri ve savaş çıkarmaları gerekiyordu ki krizlerini aşsınlar. Onlar da krizleri aşmak için dünyanın her yerinde savaş siyasetini yürüttüler.
'YENİ PAYLAŞIM SAVAŞI...'
Bu kriz Türkiye ve Ortadoğu'ya da yansıdı. Yüz yıl önce Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra masa başında bütün halkları cetvel cetvel bölenler yüzyıl sonra şunu tekrar gördüler. 'Bizim yeni bir paylaşıma ihtiyacımız var' diyerek yeni bir paylaşıma giriştiler. Çünkü Ortadoğu'da var olan yeraltı ve yerüstü kaynakların emperyal güçlerin ve kapitalistlerin olmazsa olmazıdır. Eğer orada savaş çıkarırlarsa, eğer orada halkları birbirine kırdırsalar orada kök salabilirler, kendi sistemlerini geleceğe taşıyabilirler.
'BOYUN EĞİLMİYOR'
Ulus devlet anlayışı ve antidemokratik uygulamalara karşı başlatılan 'Arap Baharı' emperyalist ve kapitalist güçler tarafından karşı devrime çevrildi. Dünyada uluslararası kapitalist güçlerin bir de onların yerli taşeronları var. Ortadoğu'da halklar aleyhine bir sistem inşa etmeye çalışıyorlar. Bütün toplum, halklar Ortadoğu'da geliştirilmek istenen bu sisteme boyun mu eğiyor? Hayır. Eşitlik, özgürlük çizgisinde ısrarlı demokratik yaşama inanan halklar bir araya gelerek Rojava Devrimi'ni gerçekleştirdiler. Rojava Devrimi ideolojik, eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşamın hayat bulmuş halidir.
'7 HAZİRAN'DAN SONRA...'
Türkiye 7 Haziran ile birlikte iki yolla karşı karşıya kaldı. Ya 7 Haziran sonrası kabul edecek, eşitlikçi demokratik sistem inşa edecek ve kendini şu ana kadar krize ve restorasyona uğratan uygulamalardan vazgeçecekti ya da demokratik olmayan yöntemleri yeniden tercih edecekti. Ne yazık ki ikinci yolu tercih etti. 7 Haziran'dan bu yana çok daha anti demokratik uygulamalarla karşı karşıyayız. 'Kriz mi kaos mu' diye halka soranlar halklara krizi ve kaosu dayattı. Darbe girişiminde tüm toplum tavır aldı. 'Ne apoletli ne apoletsiz darbe istemiyoruz' dedi; ama buna karşı sivil darbe gerçekleşti. OHAL ilan edildi, KHK'ler çıkarıldı yüz binlerce akademisyeni, emekçiyi ihraç ettiler. Çünkü homojen bir toplum yaratmak istiyorlar. Öyle bir toplum yaratılıp yönetilirse 17- 25 Aralık, Man Adası belgelerini de gözden kaçırırsınız.
'DEMOKRATİK CUMHURİYET' VURGUSU
"İktidardan düşmüş bir AKP iktidarda kalmak için zor aygıtlarının tümünü kullandı. AKP ve MHP'nin bu topluma söyleyecek tek sözü kalmamıştır. Daha iyi bir yaşam ve Türkiye sözü veremezler. Tek bir şey vardır; çürümüş ve köhnemiş bir sistem ve çıkar ilişkileri… 2002'de çıkış paradigmalarından koptuklarını tüm halklar görüyor. Ve toplumda sessiz bir öfke mevcut. Peki ne yapmak lazım? Ne yapmak sorusunu bugün çok daha güçlü söylemek lazım. Eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmek için örgütlenmemiz gerekiyor. AKP, 7 Haziran'dan bu yana ideolojik bir savaş yürütüyor. Tekçi, dinci bir yaklaşımı vardır. Tüm halklara dayatıyor. Bunun karşısında eşitlikçi, özgürlükçü, kadın bakış açısını büyütmemiz gerekiyor. Bugün bizim varacağımız yer, faşist cumhuriyet olamaz. Biz demokratik cumhuriyetten yanayız. Demokratik cumhuriyetin gereği için hareket etmeliyiz. Nedir demokratik cumhuriyet; Kürdü, Aleviyi, kadını, yaşlıyı, engelliyi dışlamayan cumhuriyettir.”
AKP, MHP, Ergenekon ve Vatan Partisi bugün yeni bir ittifak kurdu. Bunlar kendilerince milli cepheyi kurmuş durumdalar. Bu milli, faşist cepheye karşı bizlerin de halkların demokratik birleşik cephesini bir kez daha inşa etmemiz gerekiyor. Bugün her zamankinden daha fazla ortak başarıya, ortak geleceğe yönelmemiz gerekiyor. AKP - MHP faşizmine karşı, demokratik, ortak mücadeleyi oluşturmalıyız. Bu ülkede yeni bir sistemi inşa etmeliyiz. Tüm haklarımız elimizden alınmıştır. Bizim olana sahip çıkmalıyız. Komün komün örgütlenerek, meclislerimizi büyüterek, bizden alınana sahip çıkmalıyız. Bu çürümüş, köhnemiş zihniyeti böyle yıkabiliriz."