Kobanê direnişi ve mezar kazıyıcı-Cahit Mervan
Kobanê direnişi ve mezar kazıyıcı-Cahit Mervan
Kobanê direnişi ve mezar kazıyıcı-Cahit Mervan
Türkiye’nin tarihsel Kürt karşıtı refleksi yeniden kendisini gösterdi. Bütün dünya DAİŞ adlı çeteye karşı ‘birleşirken’, Türkiye Kürt ve Kürdistan’ın geleceğine ilişkin ‘kaygıları’ nedeniyle girdiği karanlık ilişkilerin esiri oldu. Kurduğu tuzağa kendisi şimdi düştü. ABD, DAİŞ’la ‘mücadelede’ askeri ya da insani yardım sözü veren ülkeler arasında Türkiye’nin olmadığını açıkladı. Böylelikle Türkiye’nin izlediği ‘değerli yalnızlık’ çizgisi küresel çapta da onaylandı.
Elbette ‘değerli yalnızlık’ bir tarafsızlığı ifade etmiş olsaydı, sorun olmayacaktı. Ancak Türk devleti Suriye ve Irak politikalarında tarafsız değil. O Rojava ve Güney Kürdistan’da DAİŞ çetelerinin Kürtlere karşı başarı kazanması için her türlü desteği sunuyor. DAİŞ’in tüm vahşetine rağmen onu halen Sünnilerin bir ‘öfke hareketi’ olarak değerlendiriyor. DAİŞ’e siyasi alan açmak için çalışıyor. Ter döküyor.
DAİŞ büyük bir güçle Rojava Kürdistanı’nın Kobanê Kantonu’na saldırı başlatmış durumda. Birden fazla yerel kaynak Türk devletinin aktif olarak bu saldırının başarıya ulaşması için çaba sarf ettiğini doğruluyor. Türk devletinin çetelere trenle mühimmat taşıdığı yalanmayan bir bilgi olarak orta yerde duruyor.
Çeteler Irak ve Suriye ordularından elde ettikleri ağır silahlarla Kobanê’ye saldırıyorlar. Amaç Kobanê’yi düşürmek ve Batı Kürdistan’ı fiili olarak bölmektir. Bu saldırı başarıya ulaşır ve Kobenê düşerse, Şengal’dan kat be kat ağır sonuçları olacak. Batı Kürdistan’ın Afrin-Cîzîrî bölgeleri arasında bulunan Kobanê, Kürdistan coğrafyası dışına itilmiş olacak.
TÜRKİYE İŞGAL İÇİN BAHANE ARIYOR
DAİŞ’in en son Kobanê’ye saldırısıyla birlikte Türk devletinin ‘sınır güvenliği’ için tampon bölge oluşturma fikrini tekrar piyasaya sürmesi ve tartışmaya açması asla tesadüf olarak görülemez. Türk devleti bir taraftan DAİŞ’in Kobanê’yi düşürmesi için bütün olanaklarını seferber ediyor, diğer taraftan DAİŞ’ın olası ‘ilerlemesini’ bahane ederek ‘tampon bölge’ adı altında Rojava Kürdistanı’nı işgal etmeye hazırlanıyor.
Edinilen bilgilere göre Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanlığı ‘tampon bölge’ oluşturmak için bir plan hazırlamış. Bu planının kısa bir gelecekte Milli Güvenlik Kurulu'na sunulması bekleniyor.
Bu planın hayata geçmesi mümkün mü? Evet. Belli şartlar oluşursa bu işgal planı mümkün hale gelebilir.
Türk devletinin işgal planını tek başına hayata geçirme gücü yoktur. Türk devleti bu nedenle dört gözle DAİŞ çetelerinin Kobanê’de ‘zaferini’ bekliyor. Eğer DAİŞ çeteleri ilerleme sağlar ve Kobanê Kantonu’nu istila etmeyi başarırsa Türk devleti için ‘güvenlik’ gerekçesi oluşmuş olacak. Sözüm ona ‘sınırlarım terörist tehdit altında’ diye harekete geçecek.
Bir an için DAİŞ çetelerinin YPG-YPJ güçlerine karşı Kobanê’de üstünlük sağladıklarını, şehrin merkezini de istila ederek Türkiye sınırına gelip dayandıklarını düşünelim. Peki Türkiye küresel aktörleri dışlayarak, onların-ABD, NATO ve tabi ki Rusya- onayı ve izni olmadan, uluslararası hukuka göre Suriye sınırları içinde bulunan Rojava’nın bu bölgesini işgal edebilir mi? Güvenlik gerekçesiyle ‘tampon bölge’ oluşturabilir mi?
Bunun öyle kolay olmadığını peşinen söylemek gerekiyor. Yani küresel güçlerin onayını almadan Türkiye Suriye topraklarına yönelik bir emrivaki gerçekleştiremez. Geriye sadece şuan DAİŞ’e karşı birleşen ve başını ABD’nin çektiği koalisyonun onayı kalıyor.
Şu anda Türkiye bir NATO üyesi ve ABD’nin bölgedeki müttefiki olarak bu koalisyonda yer almıyor. Daha çokta DAİŞ ile yan yana gözüküyor. Dünya genelinde böyle bir izlenim veriyor. Bu nedenle ABD ve AB ülkelerinin önde gelen yayın organlarında sert eleştirilere muhatap oluyor.
DAİŞ karşıtı koalisyonda yer almamış bir Türkiye’nin adı geçen çetenin Kobanê’ye saldırısını bahane ederek ‘tampon bölge’ oluşturmak için küresel güçlerden izin alacağını düşünmek mümkün değil.
O zaman neden Türkiye Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanlığı‘na acil plan hazırlatıyor. Bunu medyada tartışmaya açıyor. Herkesin böyle bir plandan haberdar olmasını istiyor. Neden?
Bunun üç nedeni olabilir:
Birincisi, Kobanê üzerinde işgal planlarını dışa vurarak DAİŞ’e destek sunuyor. Baskı oluşturuyor. Kobanê halkı ve direnişçileri son derece kısıtlı olanaklarla çetelere karşı amansız bir yurt savunması içinde bulunurken, onları bir de ‘tampon bölge’ tehdidiyle baskı altına almak istiyor. Kürdistan özgürlük Hareketi’ni n sinir uçlarıyla oynayarak, bölgesel çapta bir psikolojik savaş yürütüyor.
İkincisi, DAİŞ’e karşı oluşan küresel koalisyona ‘tampon bölge’ planıyla soğuk savaş döneminin bir taktiği olarak şantaj yapmaya çalışıyor. DAİŞ çetelerine verdiği destekten dolayı uluslararası planda hayli yalnızlaşan Türkiye, ‘sınır güvenliğini’ sağlamak için ‘tampon bölge’ planlıyla adım attığını göstermek istiyor.
Üçüncüsü, ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyon Suriye topraklarında olası bir kara hareketi için şimdiden hazırlık yapıyor. DAİŞ karşıtı cephede yer almayan Türkiye, bir anlamda kendisini ‘sağlama’ alarak, Suriye’nin yeniden paylaşımında bir emrivaki yaparak masada olmak istiyor.
MEZAR KAZIYICI YANLIŞ HESAP PEŞİNDE
Ancak Türk devleti yanlış hesap yapıyor. Her şeyden önce Türk ordusunun Batı Kürdistan’ını ‘sınır güvenliği’, ‘terör saldırıları’ gibi gerekçelerle işgal etme girişimi Türkiye’yi bir Suriye ve Irak haline getirir. Savaş asla, ama asla Kobanê ve çevresi ile sınırlı kalmaz. Ucu Türkiye’nin en ücra köşesine kadar ulaşır. Türk devleti kendi elleriyle, Türkiye’yi bölmüş ve parçalamış olur. Çözüm süreci gider yerine, Kürdistan’ın Türkiye’den kopuş süreci başlar. Bununda kansız olacağını hiç kimse garanti edemez.
İkincisi, Türk devletinin bir mezar kazıcı gibi Kobanê’de Kürt direnişinin kırılacağını düşünmesi ham hayaldir. Kaldı ki Kürt direnişinin kırılması için çetelere yapılan yardım sadece siyaseten değil, ahlaki olarak ta doğru değildir. Bu ahlaksızlığı ve kalleşliği Kürdistan halkı görüyor ve bir yerlere not ediyor. Bu zorlu ve çetin günlerin içinde dost ve düşmanını yeniden tarif ediyor. Türkiye, Kürtlerin düşmanlığı üzerinde ne ‘tampon bölge’ kurabilir, nede bu bölgede kendi iç huzurunu ve barışını koruyabilir.
Üçüncüsü, Suriye, Irak ve Ortadoğu kaosunda küresel güçler için Türkiye artık vazgeçilmezler arasında değil. Türkiye’nin soğuk savaş dönemindeki askeri-stratejik konumu bitmiştir. Bu nedenle 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ı işgal ettiği gibi şımarıklık yapacak durumda değildir.
Türkiye Kobanê direnişi karşısında mezar kazıcı rolünden vazgeçmelidir. Çetelere verdiği desteğin yarın onun mezarını kazımaya dönüşeceğini unutmamalıdır.