KHK’larla ihraç edilen emekçiler Sivas’ı unutmadı

KHK ihraçlarına karşı 19 haftadır Kadıköy Altı Yolda direnen KESK İstanbul Şubeler Platformu üyeleri, Sivas Katliamı’nın 24. yıldönümünde hayatını kaybeden 35 canı andı.

Deyişler ve semahlarla katliamda şehit olan ozanların şiirlerini okuyan emekçiler, “Ülkenin içerisinde bulunduğu karanlık günler, o gün 35 canımızı katledenlerin ve daha sonra katillerin avukatlığını yapanların eseridir” mesajını verdiler.

KHK kıyımıyla ihraç edilen ve işlerini geri almak için Kadıköy Altıyolda oturma eylemi yapan KESK İstanbul Şubeler Platformu üyeleri, direnişlerinin 19 haftasında Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren 35 canı andı. Anmada, üzerinde katledilen aydınların resminin yer aldığı, “Madımak utanç müzesi olacak. Unutmadık, unutmayacağız”, “Haksız, hukuksuz ihraçlara hayır. İşimizi geri alacağız” yazılı pankart ile açlık grevlerinin 112 gününü geride bırakan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın resimleri taşındı. Deyişler söylediği ve semahların dönüldüğü anmada, katliamda hayatını kaybeden ozanların şiirleri okundu.

‘YEZİTLERE KARŞI KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DİRİLECEĞİZ’

Anma etkinliğinde ilk konuşma ihraç edilen Mehmet Sarı tarafından yapıldı. Sarı, “Yobazların ateşinde kavrulurken, semaha duranların umuduyla küllerimizden yeniden dirileceğiz. Kerbela’da teslim olmaktansa, susuzluktan kavrulan Hz. Hüseyin ve yoldaşlarının direnişini günümüzdeki sürdürücülerini; bedenlerini hücre hücre ölüme götürme pahasına günümüz Yezitlerinin karşısına dikilerek, ‘Siz bizim nerede teslim olduğumuzu gördünüz’ diye soran Nuriye ve Semih’i selamlayacağız” dedi.

KESK Şubeler Platformu adına açıklamayı ihraç edilen öğretmen Songül Tunçdemir okudu. Sivas Katliamı’nın üzerinden 24 yıl geçtiğini hatırlatan Tunçdemir, “2 Temmuz 1993’te Madımak’ta tüm dünyanın gözü önünde 35 canımızla birlikte türkülerimizi, şiirlerimizi, sazlarımızı, sözlerimizi yaktılar” dedi. O günden bugüne acılarının dinmediğini; artarak devam ettiğini vurgulayan Tunçdemir, o günden bugünde Sivas katliamı üzerine insanlık dışı yüzlerce katliamın daha eklendiğine işaret etti. “Suçsuz, günahsız nice evlatlarımız sorgusuz-sualsiz infazlardan geçirildi; art arda patlayan bombalarla, gözlerimizin önünde canları paramparça edildi” diyen Tunçdemir, buna rağmen Madımak başta olmak üzere hiçbir katliamın aydınlatılmadığına dikkat çekti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in, “Çok şükür dışardaki vatandaşlarımıza zarar gelmedi” sözlerini anımsatan Tunçdemir, “Evet maalesef bu ülkede katillere zarar gelmedi” diye konuştu.

‘PİR SULTAN’IN HEYKELİNİ YERLERDE SÜRÜKLEYENLERDİR BİZİ İŞİMİZDEN EDENLER’

Bugün ülkenin içinde bulunduğu karanlık günlerin, o gün 35 canımızı katledenlerin ve daha sonra katillerini avukatlığını yapanların eseri olduğunu kaydeden Tunçdemir şöyle devam etti: “O gün Pir Sultan’ın heykelini yerlerde sürükleyenler, bugün KHK ve OHAL zulmüyle biz kamu emekçilerini sorgusuz-sualsiz işlerinden attılar. O gün 35 canımızı diri diri yakanlar, bugün yargı bağımsızlığını tartışılır hale getirip adalet kavramını yerle bir edenlerdir. O kara günde Madımak Oteli’nde 35 canımızı bizden alanlar, haksız ve hukuksuz bir biçimde işinden, aşından, geleceğinden edilen ve buna karşı açlık grevine başlayan, ölüm sınırına geldikleri halde Nuriye ve Semih hapishanelerde tutsak tutanlardır. O gün 35 canımızı bizden alanlar, Gezi, Reyhanlı, Soma, Suruç, Ankara, Sur, Cizre, Taksim Antep katliamlarını yapanlardır; sokakta, cemevinin bahçesinde evinde, arabasında katledilen gençlerimizin katillerini aklayıp ödül gibi cezalar verenlerdir.”