Kepenek: Mahkemelerde tanık olduklarım beni Kürt yaptı

Kepenek: Mahkemelerde tanık olduklarım beni Kürt yaptı

‘KCK Basın Davası’nın 7’inci duruşması DİHA eski muhabiri Evrim Kepenek’in savunması ile devam ediyor.

20’si tutuklu, 46 özgür basın emekçisinin yargılandığı “KCK Basın Davası” devam ediyor. İstanbul 15'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmanın öğleden önceki oturumda savunmasına devam eden DİHA eski Muhabiri Ülkem Evrim Kepenek, gözaltındayken polisler tarafından, "Şimdi gözaltına alındın çıktın ama dikkat et bir sonraki böyle olmaz" dendiğini belirterek, "Benim üzerimden, topluma verilen mesajın herkes farkında. 'Kürtlerle çalışmayın, yan yana durmayın' Asıl bölücülük bu değil mi peki?" diye sordu. 

20'si tutuklu 46 Kürt gazetecinin yargılandığı "KCK Basın davası"nın 7'inci duruşması 2'inci gününde tutuksuz gazetecilerin savunmaları ile devam ediyor.

Duruşmanın öğleden önceki oturumda savunmasına devam eden DİHA eski Muhabiri Ülkem Evrim Kepenek, Türkiye'de ilk defa Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olmak üzere 3 dilde haber yapan DİHA'nın 2002 yılında yayın hayatına başladığını söyledi. DİHA'nın "Gerçeklerden asla taviz verilmez" sloganıyla yayın hayatına başladığını ifade eden Kepenek, "Bugün burada yargıladıklarınız büyük bir kısmı da DİHA'da çalışıyordu. Bugün yargılanıyorlar dün öldürülmüşlerdi" dedi. Türkiye'de öldürülen Kürt ve Ermeni gazetecilerin isimlerini tek tek söyleyen Kepenek şunları aktardı: "Türkiye basın tarihi sansür tarihi ve katliamlar tarihi olarak karşımıza çıkıyor. Türkiyeli gazeteciler sansürle baskı altına alınmaya çalışılırken, Kürt ve Ermeni gazeteciler öldürülüyor" dedi. 

İktidarların "Bilgiden mahrum bırakarak şiddet uygulama" yöntemlerini uyguladığını belirten Kepenek, "Böylesi bir gazeteciliğin en önemli örneğini Uludere-Roboski katliamı sürecinde alenen yaşamış olduk. Habercilik açısından da çok büyük olan bu olay, ertesi gün öğle saatlerine kadar çok izlenen televizyon kanallarının hiçbirinde yer bulamadı. Özgür basın çalışanları olmasa bu katliam bu denli bir hızla ortaya çıkamayacak belki de üstü örtülecekti" dedi.

Roboski katliamı, Pozantı Cezaevi'ndeki tecavüz vakaları, köy yakmalar, toplu mezarlar, "faili meçhul" cinayetler, depremzedelerin çadırlarda donarak veya yanarak ölmeleri ve buna benzer yüzlerce olayın özgür basın çalışanları sayesinde ortaya çıkarıldığını belirten Kepenek, bahsi geçen gazetecilerin tutuklanmasına şaşırmamak gerektiğini ifade etti. Kepenek şunları aktardı: "Egemenlerin hizmetine koşulmuş, görünmeyen, yapısal şiddet türleri mevcuttur. Gerçeğin basın-yayın etkinliklerinde ve organlarında saptırılması, çarpıtılması, gizlenmesi ya da düpedüz yalanla ikame edilmesi somut bir şiddet türüdür." 

21 Aralık'ta operasyonun neden yapıldığını ve neden DİHA'da çalıştığını anlatan Kepenek, "Neden DİHA'da çalışıyorsun? sorusuna en çok gözaltında kaldığım 4 gün boyunca karşılaştım. Ekoloji, kadın haberi ve ezilen insanların haberlerini yaptığı için ve tarafsız yayın yaptığı için orada yer aldım. Şöyle de düşünebilirsiniz, 'ne var ki bunda birçok gazetede kadın ve ekoloji haberi yayımlıyor', evet haklısınız. Yayınlıyor ama nasıl? Acaba haberini yaptığı kişileri daha çok mu mağdur ediyor? Yoksa etik ahlak kurallarına göre mi haberlerini yayınlıyor? DİHA reyting kaygısı olan bir yer değildir. Bu nedenle de sansasyonun peşinden koşulmaz, arkasından koşulan tek şey vardır, gerçekler" diye belirtti. 

DİHA'nın yasal bir haber ajansı olduğunu yasal olan bir haber ajansında neden çalışıldığının sorgulanmasının komik olduğunu ifade eden Kepenek şöyle devam etti: "Rizeli olarak DİHA'da neden çalışmışım? Sormak istiyorum, kimin nerde çalışacağına emniyet güçleri mi karar veriyor? Kimin nerede haber yapacağına güvenlik güçleri mi karar veriyor? O zaman biz muhabirler olarak gidip gazetelere başvuru yapmayalım. Güvenlik güçleri atasın bizi görev yerlerimize. Güvenlik güçlerinin Kürt gazetecileri nereye atadığını görüyoruz bu mahkemede."

Kendisine gözaltındayken polisler tarafından, "Şimdi gözaltına alındın çıktın ama dikkat et bir sonraki böyle olmaz" dendiğini belirten Kepenek, "Benim üzerimden, topluma verilen mesajın herkes farkında. 'Kürtlerle çalışmayın, yan yana durmayın' Asıl bölücülük bu değil mi peki? Biz birlikte çalışıyoruz, üretiyoruz, tüketiyoruz ortak paydamız vicdanımız, adalet duygumuz. Böyle bir ortaklaşmayı yakalamışız. Burada ayrıştırıcı olan ne? Kürt gazeteci arkadaşlarım bana sen önce kendi ana dilini öğren derken, beni ben yapan değerlerimle kabul ederken, sistemin gözaltı süreci ve bu mahkemelerde tanık olduklarım beni Kürt yaptı. Ötekileştirdi" dedi. 

Savunma verdiği sırada Kepenek'in sesinin yükselmesi üzerine Mahkeme Başkanı Ali Alçık, Kepenek'e, "Burası şov yeri değil. Lütfen el kol hareketinize dikkat edin" dedi. Kepenek ise, "Ben şov yapmıyorum. Böyle dediğiniz için benim dikkatim dağıldı. Savunmamı toparlayamıyorum" şeklinde yanıt verdi. Mahkeme Kepenek'in dikkatini toparlaması için verdiği 15 dakikalık aradan sonra Kepenek, "Siz bunu bir şov olarak değerlendirseniz de karar aşamasında bunu değerlendirirsiniz. Bana her müdahale ettiğinizde özgür irademle savunma yapamıyorum" diyerek savunmasına devam etti. 

Mahkeme verilen öğlen arasından sonra Kepenek'in savunması ile devam edecek.