KCK davasının gizli tanıkları kim? - Cahit Merwan

KCK davasının gizli tanıkları kim? - Cahit Merwan

Laðım borusu bir yerden patlayacaktı. Ergenekon davasında patlayıverdi. ‘Deniz‘ kod adlı gizli tanıðın Şemdin Sakık olduðu açıða çıktı. Daha doðrusu ‘gizli tanık’ kendi kendisini deşifre etti. Kürtlere karşı sayısız suça imza atmış Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Ýlker Başbuð, emekli Tuðgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduðu 65'i tutuklu 274 sanıklı ''Ergenekon'' davasının 255. duruşmasındaki bu gelişme gözleri tekrardan diðer davalardaki ‘gizli tanıklara’ çevirdi. Kimlerden ‘gizli tanık’ olur sorusunu bir kez daha akıllara getirdi.

Çünkü Şemdin Sakık’ın kendi kendisini deşifre etmeden önce KCK davasında bazı ‘gizli tanıklar’ aniden buharlaşmıştı! Örneðin Aðrı KCK Davası'nda tam bir skandal yaşandı. Burada "Aðrı Daðı" kod adlı gizli tanıðın aslında var olmadıðı emniyet müdürlüðünün mahkemeye gönderdiði yazı ile deşifre oldu.

Ýstanbul'un Güngören ilçesinde 2008 yılında 18 kişinin yaşamını yitirdiði bombalı saldırının ardından açılan davada bir numaralı ‘gizli tanık’, polisin komplo kurduðunu iddia etti. Bu davada ‘gizli tanık’ mahkemeye sunulan ifadelerin kendisine ait olmadıðını söyledi ve daha da önemlisi ifade ve evrakların istihbarat tarafından düzenlendiðini belirti.

28 Eylül 2012 günü ANF’nin geçtiði H. Barzan Şerefhanoðlu imzalı haberde ise gizli tanıkların nasıl üretildiði belgelerle gözler önüne serildi. Haberde Tatvan KCK Davası iddianamesinin omurgasını oluşturan ‘Derman’ kod adlı ‘gizli tanıða’ devlet bütçesinden para verildiði ve verilen paranın kaynaðının da duruşma tutanaðında yer aldıðı yazıyordu.

Rezalet bu aktardıðımızla sınırlı deðil elbette. Her davada bir ‘gizli tanık’ artık sıradan ‘iş’ sayılmaya başlandı. Gizli tanıksız dava neredeyse kalmadı. Giderekten ‘gizli tanık’ bulma, yoksa yaratma meselesi Aziz Nesin’in ‘Fil Hamdi’ hikayesini aratmayacak hale geldi. Onca skandala raðmen, devletin yeni sahipleri bu işten vazgeçmedi. Ancak ‘gizli tanık’ numarasıyla Kürt hareketi için kurulan kirli tezgah gizlenebilirdi.

Çünkü Türkiye sözde askeri vesayet rejimi ile hesaplaşırken, bu vesayet rejiminin hem en büyük maðduru, hem de onu tarihsel yenilgiye uðratan Kürtler ve Kürdistan Özgürlük Hareketi ciddi zan altında tutulmalıydı. Kara çalınmalı ve gözden düşürülmeye çalışılmalıydı. Buda yetmezdi: Kürtlerin, cellatlarıyla aynı safta gösterilmesi gerekiyordu. Birincisi bu.

Ýkincisi ‘askeri vesayet rejimi ile hesaplaşıyoruz’, ‘onu ortadan kaldırıyoruz’ demagojisiyle Kürdistan Özgürlük Hareketi etkisiz kılınmaya, tasfiye edilmeye çalışılmalıydı. ‘Tereyaðından kıl çeker’ misali bu iş haledilmeliydi.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi Kürtlerin meşru hak arama mücadelesi bir kurgu ve senaryo olarak sunulmaya çalışılmalıydı: Arkasında, saðında, solunda, altında, üstünde kirli ve karanlık bir el aranmalı veya o imaj yaratılmalıydı. Kürtlerin iki yüzyıllık özgürlük arayışları ve son özgürlük savaşları kirli ve karanlık bir iş olarak sunulmalıydı. Eskiden Kürt hareketinin arkasında kirli ve karanlık bir el olarak Ýngiliz, Rus, Amerika, Ýsrail, Almanya, Yunanistan aklınıza gelebilecek herhangi bir ‘dış güç’ aranırken, bu kez adres bizzat Kürdistan Özgürlük hareketi karşısında havlu atmış, tükenmiş, bitmiş Ergenekon gösterilmeliydi. Tezgah buydu.

Şemdin Sakık’ın-basına yansıdıðı kadarıyla-Ergenekon duruşmasında söylediði ‘gizlilik’ içeren hiçbir şey söz konusu deðil. Doðu Perinçek’in Abdullah Öcalan’ı Bekaa Vadisi’nde ziyaret etmesinden, Lice’de öldürülen general Bahtiyar Aydın’a kadar anlattıðı her şey defalarca yazılı ve görsel Kürdistan medyasında yer aldı. Kaldı ki AKP -Gülen cemaatinin eşi benzeri görülmemiş kirli bir propaganda için kullandıkları Öcalan-Perinçek görüşmesi öyle gizli kapaklı yapılmış bir görüşme deðildi. Onlarca yüzlerce gerilla önünde yapılmış, fotoðrafları ve konuşulanlar her iki tarafın medyasında açıktan yer almış bir görüşmeydi.

Bu nedenle Şemdin Sakık’ın söylediklerinde yeni, gizli olan bir şey yoktur. Ancak kendisinin ‘gizli tanık’ olması ve en son duruşmada bunu açıklaması AKP-Gülen cemaatinin hazırladıðı tezgah konusunda yeni ipuçlarıyla doludur.

Her şeyden önce hem Şemdin Sakık’ın, hem de diðer ‘gizli tanıkların’ kendilerine seçtikleri veya onlara takılan kod isimler dikkat çekicidir. Bu kod isimlerin ‘Deniz’ , ‘Serhat’, ‘Derman’, ‘Ararat’ gibi Kürt toplumunda, sol ve demokrat çevrelerde ‘sempati’ uyandıran isimler olması dikkate deðerdir. Siz ‘gizli tanıklar’ arasında ‘Tanju’, ‘Okan’, ‘Başbuð’, ‘Hilal’ ‘Fethullah’, ‘Yalçın’ gibi kod isme hiç rastladınız mı?

‘Deniz’ kod adlı ‘Şemdin Sakık örneðinde gördüðümüz gibi ‘gizli tanık’ yeni bir şey söylemiyor. Gizli bir şeyi ifşa etmiyor. Peki ne yapıyor? Devletin kozmik odasında hazırlanan senaryoyu ve kirli propagandayı inandırıcı kılmaya çalışıyor. Zaten ondan istenen yeni bir şey söylemesi, hatta ‘gizli bir şeyi’ açıklaması deðil. Ýstenen şey PKK ile Ergenekon arasında olmayan bir bað ve ilişkiyi var gibi göstermek, herkesin bildiði, herkesin gözleri önünde cereyan eden olaylara gizemli bir hava katmak ve psikolojik savaşın senaryosuna uygun oynamaktır.

Ergenekon davasının laðım borusu patlayıp ortaya ‘bir numaralı itirafçı’ Şemdin Sakık’ın çıktıðı gün, Fethullah Gülen cemaatinin yayın organlarından ve polis gazetesi olarak bilinen Bugün gazetesinin, Orhan Miroðlu’nun aðzından ‘KCK’yi Ergenekon kurdu’ diye manşet atması bir tesadüf müdür acaba?

Bir tesadüf veya zamansız bir rastlantı olmadıðı kesin. Bu ikisi arasında görünür bir bað var. Birisi ‘gizli tanık’ olarak ‘Ergenekon’un PKK’yi kurduðunu’ iddia ediyor, diðeri ise ‘açık tanık’ olarak bu iddiayı medyaya taşıyor. Şaşılacak düzeyde iyi planlanmış bir iş bölümü!

Şemdin Sakık’ın Ergenekon davasında söyledikleriyle, Kürt kamuoyunda ‘Son Zübükzade’ olarak ta isim yapan Miroðlu’nun söylediklerini yan yana koyduðunuz zaman kimin ‘gizli’, kimin ‘açık’ tanık olduðunu gösteren ‘kırmızı çizgi’ silinip gidiyor. Hatta ikisi yer deðiştiriyor. Gizli olan ‘açık’, açık olan ‘gizli’ tanık haline geliyor.

Balık hafızalı olmayanlar hatırlayacaktır. Şemdin Sakık ‘bir numaralı itirafçı’ olduktan sonra en son Ergenekon davasında dile getirdiði iddiaları, hatta daha fazlasını hem PKK’den, hem de ailesinden öç almak için ‘kurduðu’ bir internet sitesi aracılıðıyla gündeme getirmişti! Daha sonra Yeni Şafak ve Akit gazetesine ‘misafir’ itirafçı oldu. Şemdin Sakık, Ergenekon davasında söylediklerini daha birkaç hafta önce öyle ‘gizli tanık’ olmadan, açıktan yapmıştı.

Şimdi her nedense ya kendisi, ya da efendileri onu deşifre ettiler. Herhalde ‘gizli tanık’ olmasında bir fayda görmediler. Belki ‘eski etiketiyle’ daha fazla ‘iş’ yapacaðını düşünmüş olabilirler.

Toparlarsak.

Şimdi asıl soru şu: Şemdin Sakık ‘açık tanık’ iken neden ‘gizli tanık’, daha sonra tekrar ‘açık tanık’ haline getirildi?

Ve sıkı durun.

Ýkincisi ve hepimizin cevabını merak ettiði diðer soru da şu: Acaba en son Bugün gazetesine, yazılı ve görsel Türk medyasına ‘açık tanıklık’ yapan Orhan Miroðlu ve benzerleri hangi KCK davasında ‘gizli tanıklar’ ? Amed KCK ana davasında mı? Ýstanbul KCK ana davasında mı? Batman, Mardin, Aðrı, Van, Mersin, Adana, Ankara, Ýzmir, Siirt, Urfa, Bingöl, Dersim, Hakkari, Bitlis, Şırnak, Muş KCK davalarında mı? Hangisinde gizli tanıklar? Kod adları nedir? Kürdistan’ın hangi yiðit evladının ismini bu kirli iş için kod adı olarak seçtiler kendilerine?

Bu adamların ‘gizli tanık’ olmadıklarını kim söyleyebilir, kim iddia edebilir? Hiç kimse.

Yarın, bir ay sonra, bir yıl sonra veya biz bu dünyadan göç ettikten sonra, şu devlet arşivleri açıldıðı zaman; veya Susurluk’ta, Ergenekon davasında olduðu gibi laðım borusu patladıðı zaman ‘KCK’yi Ergenekon kurdu’, ‘PKK’yi derin devlet yönetti’ türünden özel savaş teorisini utanmadan, sıkılmadan anlatarak kamuoyunu inandırmaya çalışan, kendisini Kürt siyasetçi, yazar ve aydını diye tanımlayan başta da Miroðlu olmak üzere diðerlerinin ‘gizli tanık’ olduðu ortaya çıkarsa ve bu gerçek ifşa olursa hiç kimse şaşmasın.

Ne demişler: Osmanlıda hem oyun çok, hem de Osmanlının çorbacısı çok.