'KCK ana davası' 13 Mayıs'a ertelendi
'KCK ana davası' 13 Mayıs'a ertelendi
'KCK ana davası' 13 Mayıs'a ertelendi
"KCK ana davası"nda delil ikamesi yapılan BDP PM üyesi Ali Oruç, daha evvel 24 yıl cezaevinde kaldığını, hakkındaki gizli tanık beyanlarının çelişkilerle dolu ve iddianamenin çürük olduğunu ifade etti. Oruç, demokratik siyaset yaptığı için tutuklandığını belirterek, "Kürdüm dediğim ve Kürtlerin hakkını demokratik siyasetle savunduğum için yargılanmam mı gerekiyor? Ben şunu anlıyorum ki, devlet benimle aynı fikirde değil. Yani bana dağa git, demokratik Kürt siyaseti yürütme, diyor" diye konuştu.
Aralarında BDP milletvekilleri, belediye başkanları, insan hakları savunucuları ve gazetecilerin de bulunduğu 98'i tutuklu, 175 kişi hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan "KCK" ana davası duruşması devam etti. Duruşmada, aralarında BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak, Kürt siyasetçi Hatip Dicle ve Azadiya Welat gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Tayip Temel'in de bulunduğu 30'u tutuklu ve 2'si tutuksuz 32 sanığın yanı sıra müdafi avukatlar hazır bulunurken, aileler de duruşmayı izledi. Duruşmada Kürtçe tercüman da hazır bulundu. Duruşmanın ikinci oturumunda BDP PM üyesi Ali Oruç'un delil ikamesi yapıldı. Delil ikamesi yapılan Oruç'un, 1984 yılında askeri mahkemece idam cezasına çarptırıldığı ve 24 yıl "örgüt üyesi olduğu" gerekçesiyle hüküm giydiği belirtildi. Delil ikamesinde geçen ve Oruç'un 80'li yıllarda aldığı cezaların iddianamede suç delili olarak konulmasına itiraz ederek savunma yapan müdafi avukat Bekir Benek, "Bu ifadeler mahkeme heyetini etkilemek amaçlı dosya ile alakası olmadığı halde iddianameye eklenmiştir" dedi. Benek, müvekkili Oruç'un 80'li yıllarda aldığı cezaların ve daha önce yattığı hapis cezalarını anlatan kısımların iddianameden çıkarılmasını talep etti.
Yapılan delil ikamesinin devamında gizli tanık Mercek'in beyanları doğrultusunda Oruç'un PKK Lideri Abdullah Öcalan ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile birlikte çalışma yürüterek, örgütte kadro düzeyinde eğitim verdiği iddia edildi. Yapılan delil ikamesinin devamında Oruç'a çekilen bir adet fotoğraf gösterilerek, fotoğraftakinin kendisi olup olmadığı soruldu. Oruç, nüfus cüzdanındaki fotoğrafın, kendisine gösterilen fotoğrafla aynı olduğunu ve "kes, kopyala" yönteminin uygulanarak montaj yapıldığını belirtti. Oruç, 20 yılı aşkın bir süredir cezaevinde kaldığını ve 30 yıldır demokratik siyaset yürüttüğünü de kaydetti. Gizli tanık beyanlarında kendisinin "KCK mali sorumlusu" olarak gösterildiğini söyleyen Oruç, "Diyelim ki ben mali sorumlu olarak yakalandım, ben yakalandığımda üzerimde ne kadar para çıkmış. Herhalde KCK'nin milyarlarca parası vardır. Ben bu paraları nereden almışım? Bunlar çürük iddialardır" diyerek iddiaları reddetti.
Gizli tanık beyanlarında yer alan hakkındaki bir diğer iddianın "KCK sözcüsü" iddiası olduğunu belirten Oruç, "Gizli tanık benim hakkımda 2009 yılının haziran ayında KCK sözcüsü olduğumu söylemiş. Ben 2010 yılının Şubat ayında yakalandım. Eğer ben kendimi bu kadar zaman gizleyebildiysem, burada kalmazdım. Eğer ben gizleniyorsam bunca zamandır, devlet neredeydi, neden adresi belli olan evimde hiç arama yapmadı, gelmedi?" diye konuştu. Kürt olduğunu, PKK'yi tanıdığını ve 80'li yıllarda PKK'nin üst düzey sorumlularını tanıdığını belirten Oruç, bu yüzden yargılandığını ve cezasını yattığını ifade ederek, "Kürdüm dediğim ve Kürtlerin hakkını demokratik siyasetle savunduğum için yargılanmam mı gerekiyor? Ben şunu anlıyorum ki, devlet benimle aynı fikirde değil. Yani bana dağa git, demokratik Kürt siyaseti yürütme, diyor" diye konuştu.
Daha önce askeri mahkeme ve DGM'lerde yargılandığını belirten Oruç, şimdi ise ÖYM'lerde yargılandığını söyledi. Yapılan delil ikamesinin devamında Oruç'un 1999 yılında Öcalan'ın yakalanması ile ilgili duygularını belirten mektup, Oruç'un hard disklerinde yer alan ve Sabri Ok tarafından gönderildiği iddia edilen mektup ve Beytüşşebap'ta gerçekleşen kuzu kırpma festivaline katılması da iddianamede suç delili olarak yer aldı. Oruç'un telefon ve ortam dinlemeleri ile ilgili delil ikamesi de yapıldı.
Delil ikamelerinin ardından savunma yapan müdafi avukatlardan Bekir Benek, müvekkilinin 24 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 30 Kasım 2007'de tahliye edildiğini belirtti. Benek, müvekkili ile ilgili yapılan ortam dinlemeleri ve delil ikamesi olarak okunan 1999 yılında yazılan ajanda ile ilgili, "Başkalarının ortam dinlemeleri ve ajandalarında müvekkilimin adı dillendirildiği için, müvekkilim kendisi ile ilgili olmayan delillerde adı geçtiği için yargılanıyor. Bu evrensel hukuk yasalarına uygun değildir" diye konuştu. Oruç ile ilgili mevcut delillerin müvekkilinin geçmişi ile ilgili toplandığını belirten Benek, "Kolluk iddianamede Oruç ile ilgili, 'Bu kadar zaman cezaevinde kalmış ve korkmadan yine bu işe girişmiştir' yorumunu iddianameye eklemiştir. İşte kilit nokta da budur, müvekkilim bu nedenle tutuklu bulunmaktadır" dedi. Benek, emniyet biriminin iddianamede Oruç'un geçmişi ile ilgili ek ve yorumlar yaparak, mahkeme heyeti ve iddia makamını etkilemeye çalıştığını kaydetti. Müvekkilinin örgüt yöneticiliği suçundan yargılanmasına neden olan tek delilin gizli tanık ifadeleri olduğunu belirten Benek, "Oruç, örgüt yöneticiliğinin yanı sıra KCK mali sorumlusu olarak gösteriliyor. Müvekkilim mali sorumlu ise neden tek bir şirket ile ilişkisi bulunamamış, emniyet bu konuda eksik çalışmada bulunmuştur. Bu yüzden emniyet işini yapmadığı için, emniyet hakkında suç duyurusunda bulunuyorum" diye konuştu.
Diğer bir müdafi avukat Nurşin Uysal ise, mahkeme heyetinin "Budapeşte İlkeleri" olarak bilinen ve iddianame hazırlama aşamasında uyulması gereken kuralların belirtildiği uluslararası yasaları çiğnediğini belirtti. Uysal, mahkeme heyetinin 4 yıl boyunca, ses ve ortam dinlemeleri ve yazılı dokümanların incelenmesi için kriminal incelemeye göndermediğini ifade etti. Müdafi avukatlardan Avukat Meral Danış Beştaş ise, Oruç'un gözaltına alındığı zaman sorgu aşamasında da bulunduğunu belirterek, "Oruç'un toplanan deliller sonucu tutuklanması için hiçbir neden yoktu. Bunu sorgu hakimi ve savcılarına da defalarca anlattık; fakat olmadı. Demek ki emir büyük yerdendi. Müvekkilim 24 yıl cezaevinde kalıp çıktıktan sonra bir seçim yapıyor ve demokratik siyaseti seçiyor. Bu anlamda müvekkilimin siyasi mücadelesine saygı duymak gerekir" diye konuştu. Beştaş, Sincan F Tipi Cezaevi'nde yaşamını yitiren ağır hasta tutsak İrfan Eskibağ'ın durumunu da vurgulayarak, "Başta hasta tutuklu müvekkilim Ümit Aydın ile Ali Oruç'un ve diğer tutuklu müvekkillerin tahliyesini talep ediyorum" dedi.
Müdafi avukatlarının savunmalarının ardından duruşma 13 Mayıs'a ertelendi.