Katar Krizi: Saray büyük telaş içinde!

Sezai Temelli, Katar sermayesiyle rejimini finanse ettiğini söylediği Erdoğan’ın bu krizle birlikte telaş içinde olduğunu ifade ederken; Beyza Üstün de Türkiye’nin bu krizde seçeceği tarafın DAİŞ çetesiyle olan durumunu da netleştireceğini vurguluyor

Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen, Katar’ı DAİŞ ve El Kaide’yi destekleyip bölgeyi istikrarsızlaştırmakla suçlayarak, ülkeyle diplomaktik ilişkilerini kesti. Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyaretinin hemen ardından gelişen olaylar ve Katar’ın İran’la yakınlaşması; Sunni İslam birliğinin çatırdaması tartışmaları sürerken Türkiye de krizin ortasında kilit bir noktaya yerleşti.

Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdilik Katar’ın yanında durması ve çok keskin değil ama tarafını belli eder hamlelerinin sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Peki, AKP neden Katar’ı tamamen gözden çıkarıp neredeyse tüm bölgeyi karşısına alan bu ülkenin yanında durmakta?

Bu sorunun cevabını sadece bölgesel, siyasal atmosferle açıklamak tam karşılığı vermiyor. AKP hükümeti, uzun bir zamandır Katar ile ekonomik ilişkilerini artırarak “kaynağı belli olmayan” bir para akışı ve sermaye yatırımıyla çökmekte olan Türkiye ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor.

HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli ve Prof. Dr. Beyza Üstün, Katar krizinin Türkiye ekonomisi ve bölgesel, siyasal iklimi açısından nedenlerini ve olası sonuçlarını ANF’ye değerlendirdi.

BÖLGENİN KATAR’A RESTİ

Bu krizi, Katar’ın iktisadi gücünü bölgede kirli ilişkiler ağında kullanmasına karşı bir hamle olarak yorumlayan Sezai Temelli şunları dile getiriyor: “Özellikle DAİŞ’in finans ve silah kaynaklarına giden yolun kesilmesine yönelik bir hamle var. Tabii İran meselesini bir kenara koyarak söylüyorum. Ama bu ağın da çökertilmesini özellikle Batı, çok uzun zamandır konuşuyordu. Hatta Avrupa’da Erdoğan, Katar ilişkisine dair birçok yazı kaleme alındı.”

Prof. Dr. Beyza Üstün, her ne kadar Katar’la olan ilişkileri yüzünden Türkiye ekonomisinin zarar göreceğini söylese de bu krizin ekonomik ve siyasi tarafının birbirinden çok da ayrı düşünülmemesi kanaatinde. Üstün de tıpkı Temelli gibi krizi, Katar’ın bölgede El- Kaide, DAİŞ ve Müslüman Kardeşlere verdiği söylenen desteklerden yola çıkarak büyüyen ve bugün bölge ülkelerinin ona uyguladığı siyasi bir rest olarak yorumluyor. Prof. Dr. Üstün, ayrıca bu krizin nedenleri arasında farklı bir konuya da şöyle değiniyor: “Aslında Orta Doğu halklarının özgürlük mücadelesi belirliyor bir başka anlamda bu resti. Belki bu kadar netleştiren, görmezden gelinemeyecek derede büyüyen mücadele ve DAİŞ’in yenilmeye başlaması olabilir.”

TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIĞINI KAPIYOR

Temelli, Katar ve Türkiye ilişkisine bakıldığında ise ilk olarak, kaynağı bilinmeyen para ve sermaye girişlerine dikkat çekiyor: “Bu konuda yapılan çeşitli çalışmalar ya da gözlemler bu kaynağın Körfez ülkeleri olduğu yönündeydi. Körfez ülkeleri denilince ilk sırada tabii ki Katar geliyor. Katar’ın çok güçlü bir ekonomisi var. Yılda 45 milyar doların üzerinde cari işlem fazlası veriyor. Bu parayı da özellikle cari işlem açığı veren ülkelere bir şekliyle aktararak değerlendiriyor. Bu ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Ki Türkiye’de de büyük bir cari işlem açığı bulunuyor.”

TÜRKİYE’NİN MAHKUMİYETİ

Üstün, DAİŞ çetelerine destek veren Katar’ın aynı zamanda Türkiye’ye yatırım yapan ve ekonomiyi ayakta tutan bir ülke olmasının çok kritik bir durum olduğuna ifade ederek şöyle diyor: “Hem siyasi duruşu hem de elindeki para desteğiyle Türkiye’nin Katar’dan bu kadar çok beslenmesi bir yerde ona bağlı ve mahkum olduğu anlamına da geliyor.”

Temelli de benzer bir noktaya değinerek Türkiye’nin özellikle son 2-3 yılda izlenen politikalar nedeniyle ekonomisinin çok fazla dış kaynağa muhtaç bir hale getirildiğini aktarıp Erdoğan’ın bu parayla yeni rejimini de finanse ettiğini ekliyor: “Erdoğan, kaynağı belli olmayan bir yoldan giren bu parayla iktidarını ve siyaseti finanse ediyor. Kendi rejimi konusunda da bugün izlenen politikaları harekete geçirebiliyor. Genişleyici maliye politikasından tutun da çeşitli sosyal yardımlara ve referandumda yürütülen kampanyaya kadar; aslında açıklanamayan bir sürü iktisadi ilişkinin arkasında bu tür kaynak girişlerinin olduğu herkes tarafından hissedilen bir şey.”

KATAR’A YATIRIM OLANAĞI

Kaynağı belli olamayan rakamları; 2015 yılında 10 milyar dolar, 2016’da yine 10 milyar dolar, bu yılın başından itibaren de 5-6 milyar dolar olarak ifade eden Sezai Temelli, bu para akışının yanı sıra Katar’ın yaptığı sabit sermaye yatırımlarını da hatırlatıyor: “Bunun dışında Katarlılara Türkiye’de sabit sermaye olanağı da sağlandı. Turizmden medyaya ve konut sektörüne kadar Katarlılara yatırım olanakları sunuldu. Bunlardan öte bir de Varlık fonu, A.Ş. olarak hayata geçirildi. Bu fona bağlı olarak 4 tane alt fon oluşturuluyor. Bu fonların da teminat olarak gösterilerek Katar’la bir ilişkinin geliştirilmesi bekleniyordu.”

Prof. Dr. Beyza Üstün de Katar’a sabit sermaye olarak açılan alanları şöyle örneklendiriyor: “Karadeniz’e baktığımızda mesela Uzungöl civarında Katarlı şirketlere ya da vatandaşlara yatırım yapma olanağı sağlandı. Bir taraftan Katar’ın uzun bir kolu da Türkiye’de diyebiliriz.”

ERDOĞAN’IN PLANI TEHLİKEYE GİRDİ

Öte yandan Sezai Temelli’ye göre tüm bu ilişki ağıyla Erdoğan ve AKP yeni rejimi ayakta tutmaya çalışacak, 2017 yılının sonuna kadar ekonomiyi idare edip yine Erdoğan’ın sinyallerini verdiği üzere 2018 başında da bir seçim yapacaktı. Fakat Katar krizinin ortaya çıkmasıyla bu planlar da tehlikeye girdi ve Saray büyük bir telaş içinde: “Erdoğan daha ilk geceden bir telefon trafiğine geçti ve arabulucu olma çabası gösterdi ki o da kabul edilmedi. Krizin başladığı andan itibaren bir telaşın olduğu ortada. Erdoğan’ın Başbakan Binali Yıldırım’la yaptığı 3,5 saatlik görüşmede de büyük olasılıkla bu telaş vardı. Muhtemelen bu uzun görüşmede ne tür önlemler alınabilir diye konuşuldu.”

TÜRKİYE’NİN DAİŞ’E OLAN TARAFI NETLEŞECEK

Katar’ın yalnızlaştığını ifade eden Prof. Dr. Beyza Üstün, ülkenin tek kanalının İran ve Türkiye olduğuna dikkat çekerek; Türkiye’nin alacağı kararın, tarafını belirginleştireceğini şöyle anlatıyor: “Türkiye’nin burada alacağı karar aslında şimdiye kadar olan “DAİŞ’i desteklemiyoruz” söylemini de netleştirecek. Çünkü Katar’ın durduğu yer çok net. Bütün uluslararası ülkeler tarafından bu netleştirildi. Türkiye bu kadar siyasi krize neden olan, faşist çeteleri destekleyen bir ülkeyle flörte devam ederse o da aynı konumda yerini alacak.”