Bir yıl 3 aydır Öcalan ile hiçbir irtibatın sağlanmadığına dikkat çeken siyasetçi ve STK temsilcileri, İmralı Heyeti'nin de içinde bulunduğu kapsamlı bir heyetin İmralı’ya acil gitmesi gerektiği çağrısında bulundu.
FERHAT ARSLAN
BATMAN
Perşembe, 21 Temmuz 2016, 08:02
15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin ardından Kürtlerin ve demokratik çevrelerin İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan gelecek olan mesaja odaklandı.
İmralı Yüksek F Tipi Kapalı Cezaevinde esaret altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kaldığı cezaevi koşulları ile ilgili haber alınamıyor. İmralı Heyeti'nin yaptığı açıklamanın yeterli olmadığını dile getiren siyaset ve STK temsilcileri, 15 Temmuz darbe girişimi ile uzun süre önce olası gelişecek darbe girişimini deşifre eden Kürt Halk Önderi Öcalan ile temas sağlanması çağrısında bulundu.
Mersin İHD Şube Başkanı Ali Tanrıverdi: Biz bütün darbe ve darbe girişimlerine karşı olduğumuzu, askeri darbesinin yanında sivil diktatörlük hevesleri olanların gerçekleştirmek istediği darbelere de İHD olarak lanetliyoruz. Biz ne darbe, nede diktatörlük diyoruz. Esas olan sivillerin sonuna kadar kullanabildiği özgürlüklerin, demokrasinin kurum ve kuralları ile herkesin kendisini ifade edebildiğidir. Özellikle 15 Temmuz olayından sonra mevcut hükümetin bu durumu istismar ederek bir takım anti demokratik projelerle diktatörlüğü doğu giden girişimlerde bulundu, bunu teşvik etti. Başta biz insan hakları üyeleri olarak insanların sokak ortalarında öldürüldüğü, işkence edilmesi doğal hale getirilmeye çalışılıyor. İşkencenin resmen bu durumu aslında AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ın lehine çevrilerek kendi emellerini gerçekleştirmek istenmektedir. Biz bu izlenimlerimizde çok tehlikeli bir yol aldıklarını da görmekteyiz.
İşte yıllardan beri çözülmeyen Kürt sorunu, aslında çözülemediği için bu handikapın içerisinde sürüklenmektedir. Sayın Öcalan’ın görüşmelerde belirttiği gibi; ‘siz bu sorunu çözmeseniz, siz Türkiye’de demokratikleşmenin önünü açamazsanız, barışı egemen kılamazsanız birileri çıkar hevesini kursağınızda bırakır ve onlar yerinizi olmaya kalkışır’ demiş idi. Aslında bunu Sayın Öcalan sezmişti. ‘Ya Kürt sorunu barışçıl temelde çözeceksiniz, ya da bir takım darbe heveslileri size karşı darbe yapmaya kalkacaktır’ şeklinde ifadeleri bulunmaktadır. Yani şuanda gerekli önlemler alınamazsa Türkiye’deki kargaşanın daha da derinleşerek bunu Recep Tayyip Erdoğan, AKP İktidarını destek vermeyle sıkıntıların aşılacağı izlenimi yaratılmaya çalışılmaktadır. Şimdi herkesin kendisine teslim olacak ortamı sağlamaya çalışmaktadır. Biz bu durumu çok riskli görüyoruz. Bu kaosun içerisinden çıkmanın tek yolu; başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’deki temel sorunlarını çözümü yönünde çok ciddi adımlar atılmasıdır. Bunun da yolu İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmelerinin başlatılarak çözüm sürecinin yeniden sonuç alınabilir. Türkiye’de yaşanan kaostan kurtulmanın tek yolu bir an önce tecridin derhal ortadan kaldırılmasıdır. Eğer AKP, kendi mevcut anlayışında ısrar ederse ülkede yeni kalkışmalar yaşanacaktır. Bundan en çok zararı da emekçi halk kesimleri zarar görecektir.
Petrol İş Sendikası Genel Örgütleme Ve Eğitim Sekreteri Mustafa Tekik: Sayın Öcalan’ın ‘çözüm süreci biterse darbe mekanizması devreye girer’ gibi bir demeci İmralı Heyetinin kamuoyuna yaptığı açıklamada bütün yazılı, görsel basın yayın organlarında okumuştuk. O belirleme kehanet gibi doğru çıktı. Adına ‘çözüm süreci’ dediğimiz süreç bitti. Demokratik siyaset rafa kaldırıldı, silahlar devreye girdi, Kürt sorunu Kürtlerin binlerce can kaybının, onlarca kentin yıkılması yaşandı. Tabiî ki bu darbe teşebbüsü sonrası ve darbenin sorumluları açığa çıkınca aslında sorumların büyük bir bölümünün Kürt illerinde çözüm sürecini baltalayan, PKK’yi provoke etmeye çalışan, kentleri yakıp yıkan aslında kesimler olduğu da açığa çıkmış oldu. Ayrıca eş zamanlı olarak Sayın Öcalan üzerindeki tecrit te derinleştirilmişti. Açık söylemek gerekirse barışa, Türkiyelileştirmeye, eşitliğe, adalete dair düşüncelerini de ciddiye aldığımız Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik bir tecrit, bize göre Türkiye’deki demokrasiye de zarar verici nitelikte bir an önce tabiî ki bu tecridin kaldırılıp diyalog kanallarının, müzakere kanallarının tekrar açılarak müzakerelerin kurumsallaştırılması hepimizin dileğidir. Bu darbe girişimi ile militer yapının aktör olduğu zemin sürdüğü sürece de darbe riski ortadan kalkmayacaktır. Kürt sorunu demokratik şekilde barışçıl yöntemlerle çözülmediği sürece de bu risk devam edecektir. Darbeler de solcular, sosyalistler, Kürt ve Aleviler başta olmak üzere halkın bu kesimlerine cinayet şeklinde döndüğünü tarihte bize göstermiştir. 1960 darbesi, 12 Eylül darbesi, 12 Mart darbesi ve hem 2 Mart meclis darbesi, hem 28 Şubat, hem 27 Nisan E- Muhtırası bütün bunlar namlu dönüp dolaşıp sol, sosyalist, Kürt ve Alevilerin ensesine namlu dayanmıştır. Bizlerde meslek örgütleri olarak ta darbelere sonuna kadar karşıyız. Darbenin kadroları kimler olursa olsun sivil demokratik siyasetin belirleyici olmasından yanayız ve bu bağlamda da Türkiye’de iç barışa dair sözleri olan Sayın Öcalan üzerindeki tecridin de kaldırılıp, Sayın Öcalan’ın Türkiye demokrasisine, Türkiye’de eşitlik ve kardeşliğe daha fazla katkı yapması isteniyor. İmralı Heyeti, ve hatta heyetin daha da genişletilerek akademisyenlerden, sanatçılardan, siyasetçilerden kurulu daha geniş bir heyetin Sayın Öcalan’ın güvenlik ve sağlığı ile ilgili durumunu müşahede etmek, hem de Sayın Öcalan’ın son 3 yıllık sürece dair tespitlerini, önerilerini topluma taşırmak amaçlı mutlaka daha geniş katılımlı bir heyetin İmralı’ya gitmesinin Türkiye Halklarının lehine olmasını düşünüyorum.
HDP Mardin Milletvekili Ali Atalan: Sayın Öcalan'ın barış, özgürlük ve birlikte yaşam eksenli paradigmasının ne derece önemli, siyasi öngörülerin ne ölçüde isabetli dolayısıyla halkın onun durumundan kaygı ve endişe duymasının ne kadar anlaşılır olduğu bu darbe sürecinde daha bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ona karşı başlatılan tecrit, hem savaşın ve bunun sonucunda da mevcut darbe sürecinin başlangıcı olarak görmek gerekir. Yani sayın Öcalan’ın devre dışı bırakılması, fiilen barışın önünü tıkamak ve savaşın önünü açmak anlamı taşıyor. Nitekim yapılanda maalesef budur. Ayrıca onun Ortadoğu’nun mevcut durumu ve geleceğiyle ilgi değerlendirme ve öngörüleri ne kadar isabetlidir, günümüzdeki gelişmeler teyit ediyor.
Onun fiziki özgürlüğü ve sağlık sorunu çok önemli olmakla birlikte, siyasal, ideolojik ve felsefi görüşleri ve devrimci paradigması belirleyicidir. Günlük siyasal gelişmeleri değerlendirme, öngörülerini ve perspektiflerini kamuoyuyla paylaşma ortamının yaratılması zorunludur. O, kalıcı ve onurlu bir barışın tesisi, birlikte ve eşit yaşam garantördür. Bu gerçekliğin acil görülmesi ve gerekli adımların ivedilikle atılması gerekmektedir.