Kalkan: Süreci faşizmi yıkma eylemine dönüştürmeliyiz

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Kalkan, "Ortadoğu bölgesinde ortaya çıkan tüm devrim hareketleri, kendi özgünlükleriyle birlikte esas olarak Kürdistan devrimine odaklanmak durumundadırlar" dedi.

AKP-MHP faşizminin sona doğru yaklaştığına ve bu sonun halkların eyleme geçmesiyle kesinleşeceğini söyleyen Kalkan, devrimci halk savaşının önemine işaret etti.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nin (HBDH) rolü ve devrim mücadelesine ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı.

'HER ŞEY KÜRT DÜĞÜMÜNE BAĞLI'

Kalkan, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'daki kaosa ilişkin, 'çözüm getireceğim' diye ortaya çıkan küresel, bölgesel ve yerel güçlerin başarısızlığına dikkati çekerek, "Çünkü çözüm yolu gösteremiyorlar. Çünkü kendileri çözüm gücü değil, kriz ve kaosun yaratıcı gücü konumundalar. Bir sorunu yaratan onun çözüm gücü olamaz, olsa olsa sorunun daha da ağırlaştırıcısı olabilir. Nitekim bugün Ortadoğu'da yaşanan da budur" dedi.

Türk devleti ve İran'ın Kürt düşmanlığına, KDP'nin işbirlikçi politikalarına değinen Kalkan, kriz ve kaosun demokratik halk devrimleri ile aşılabileceğini söyledi.

Kalkan, yaşanan mevcut kriz, kaos ve savaşın arkasında tarihsel olarak gelişmiş iktidar ve devlet sisteminin olduğunu söyleyerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Yine küresel kapitalist hegemonyanın özellikleri var. Buradan baktığımızda bölgede yaratılan iki temel sorunu görüyoruz. Elbette onlarca önemli sorun var, ancak ikisi öne çıkıyor ve odak oluyor. Birisi Arap-Yahudi çelişkisi veya dar yanıyla İsrail-Filistin sorunu. Tarihte Yahudi toplumuna yapılanlar biliniyor. Fakat mevcut İsrail oluşumu, tarihte yaşananlardan çok, küresel kapitalist hegemonya ile bağlantılı ve ona hizmet eder konumdadır. Söz konusu hegemonya oluşturulurken, bölgede Arap toplumunun çok sayıda devlete parçalanmış ve ikinci sınıfa indirgenmiş olduğu açıktır. Nitekim yirminci yüzyıl boyunca bu temelde sayısız çelişki ve çatışma üretildi ve adeta Filistin dinamiği söndürüldü.

Diğer temel sorun ise şüphesiz Kürdistan'ın parçalanması ve yok sayılarak yok edilmek istenmesidir. Yani açık bir Kürt soykırımının uygulanmasıdır. Aslında sadece Kürt de değil, Ermeni, Süryani ve Rum soykırımları da var. Fakat bu sonuncular kapitalizmin küresel hegemonyası oluşurken ağır bir biçimde yaşanıp etkin bir dinamik olma konumunu kaybettiler. Söz konusu o soykırımlar da günümüzde Kürt soykırımına endekslenmiş hale geldiler. Filistin sorununun ateşinin azaltılması bugün Kürt sorununu birincil ve esas hale getirdi.

(...) Çok net bir biçimde açığa çıkıyor ve de görünüyor ki, Kürt düğümü çözülmeden hiçbir sorun çözülemeyecektir. Burada eğer devrim veya karşıdevrim adına Kürdistan'a çarpma ve kesilme yaşanıyorsa, o durumda soruna yaklaşımda sorun var demektir. Zaten karşıdevrimlerin Kürdistan devrimine çarpıp kesilmesi doğaldır, eşyanın tabiatı gereğidir. Ancak devrimlerin böyle olmaması gerekir. Eğer bir devrimde de benzer kesilme yaşanıyorsa, o zaman söz konusu devrimde ideolojik ve siyasi kusur var demektir. Geçen tarihsel süreçte böylesi durumlar bazen yaşandı. Fakat şimdi söz konusu kusurlar aşılıyor ve bölgedeki tüm devrim hareketleri Kürdistan devrimine odaklanarak güç alıp veriyor.

Demek ki, günümüzde Ortadoğu bölgesinde ortaya çıkan tüm devrim hareketleri, kendi özgünlükleriyle birlikte esas olarak Kürdistan devrimine odaklanmak durumundadırlar. Özellikle Türkiye, İran, Irak ve Suriye için bu durum kesinlikle böyledir. Felsefik, psikolojik, ideolojik, siyasi ve pratik bakımdan Kürdistan devrimine odaklanmayan ve kendi şahsında Kürt sorununu çözmeyen hiçbir devrim hareketinin gelişme ve zafer kazanma şansı yoktur. Bu durum tarihsel, coğrafi ve siyasal bakımdan ortaya çıkmış bir gerçekliktir. Bunu farklı biçimlerde yorumlamaya ve şovenizme konu etmeye gerek yoktur. Kaldı ki, Kürdistan'da KDP etkinliğinin olduğu yirminci yüzyılın ikinci yarısında devrimler değil, karşıdevrimler Kürdistan'dan beslenmiştir. PKK etkinliğinin geliştiği son otuz yıldır ise Kürdistan bölge ve dünya devrimini beslemektedir.

Mevcut besleme durumu aşılarak cepheleşmenin yaratılmasına gelince, bu konuda elbette çok daha fazla teorik ve pratik çabaya ihtiyaç vardır. Burada iki şeye vurgu yapmak istiyorum. Evet, pratik uygulamada Kürt devrimciliğinin yaşadığı önemli eksikler ve zayıflıklar söz konusudur. Fakat teorik olarak PKK Önderliği söz konusu bölgesel cephenin yaratılması için en kapsamlı ve derin açılımları yapmış durumdadır. Söz konusu teorik düzeyin uygulanmasındaki zayıflık anlama ve özümseme noktasında ortaya çıkmaktadır. Milliyetçi etkilemeler de elbette bir etkendir. Fakat çevre halklardaki devrimci zayıflık ve milliyetçilikten daha çok etkilenmiş üstten bakış da Kürdistan Devrimcilerini olumsuz etkilemektedir. Bu durumlar ortaklaşmanın gelişip derinleşmesini engelleyen hususlar olmaktadır. Birinci nokta budur.

İkincisi ise söz konusu cepheleşme konusunda Türkiye'nin öncülük etme gereği ve zorunluluğudur. Nereden bakılırsa bakılsın, gerçeğin böyle olduğu net bir biçimde görülür. O halde böyle bir bölgesel devrimci-demokratik cepheleşme gelişememişse, o zaman kusur Türkiye devrimciliğindedir. İşte Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH), geç kalmış olarak da olsa, söz konusu bu ihtiyacı karşılamak için ortaya çıkmıştır. Sağlam ve zorunlu bir adım olsa da, hızlı gelişemediği de ortadadır. HBDH'ın Türkiye'deki başarı içeren adımları geliştikçe, bunun doğal sonucu bölgesel düzeyde devrimci-demokratik cepheleşmenin, kardeşleşmenin gelişmesi olacaktır."

'ÇARE, DEVRİMCİ HALK SAVAŞINI GELİŞTİRMEK'

Türkiye'deki mevcut krizli durumdan çıkışı, AKP-MHP faşizminin sağlayamayacağını vurgulayan Kalkan, Erdoğan'ın Türkiye'yi rezil bir duruma getirdiğini, bunun hesabını da CHP'nin değil, halkların soracağını belirtti.

Faşizm karşısında tüm mevzilerin sonuna kadar kullanılması gerektiğini de ifade eden Kalkan, "Bugün AKP-MHP faşizminin topyekûn özel savaş saldırısına karşı da tek çare ve çözüm devrimci halk savaşını yaratıcı bir tarzda ve her alanda geliştirmektir. Bu işin başka bir yolu yoktur. Evet, başka yol olduğu konusunda alttan alta sızlananların ve devrimci savaşı kötüleyenlerin var olduğunu biliyoruz. Fakat böyleleri hiçbir alternatif yol gösteremiyorlar. Sadece devrimci mücadeleden yana sızlanarak faşizme hizmet ediyorlar. Halbuki ortada bilinen gerçekler var. Faşizm ağlayıp sızlanarak, yalvar-yakar edilerek geriletilemez. Hatta mevziler terk edilerek de yenilgiye uğratılamaz. Faşizm karşısında devrimci temelde direnilir ve tüm direniş mevzileri sonuna kadar kullanılır. AKP-MHP faşizmine karşı yapılması gereken de kesinlikle budur. Çünkü belli bir kitle tabanı vardır ve devlet gücünü ele geçirmiştir. Yalan ve demogojiyle birlikte her türlü faşist terör ve katliama hiç çekinmeden başvurmaktadır. Mevcut AKP-MHP faşizmine karşı devrimci halk savaşı temelinde direnmek dışında başka tür mücadele yöntemi ile karşı konulamaz" değerlendirmesinde bulundu.

Kalkan, "Birleşik Devrim Hareketi'nin sürece daha etkin bir biçimde dahil olmasının yolu ve imkanları üzerine düşünceleriniz nedir" sorusunu yanıtlarken de, bir kitle eylem çizgisi geliştirmeye çalıştıklarını söyledi. Kalkan, Türk ve Kürtlerin, kadın ve erkeklerin, Alevi ile Sünnilerin, işçi ile esnafın, gençlerin ortak mücadelesinin önemine değindi.

'DURMAMALIYIZ!'

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, referandum sonrasına değinerek sürdürdüğü değerlendirmelerini şöyle sonlandırdı: "7 Haziran sonrası yaşandığı gibi durmamak, durup da faşizmin toparlanmasına fırsat vermemek, tersine mevcut sonucu faşizmin yıkılış eylemine dönüştürmeyi başarmak gerekir. İşte o zaman birleşik devrim gümbür gümbür gelişir ve HBDH'ın ne olduğu da herkes tarafından görülür."