İzmir’de ‘Barış ve Yeni Anayasa’ tartışıldı

İzmir’de ‘Barış ve Yeni Anayasa’ tartışıldı

‘Barış ve Yeni Anayasa’ konulu panelde konuşan Anayasa Profesörü Mithat Sancar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Newroz’da açıklanan mektubun çok ‘incelikli düşünülmüş’ olduğuna vurgu yaparak, “Demokratik anayasanın yapılması yetmiyor. Zihniyetlerin değişmesi gerekiyor” dedi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl Örgütü, Tepe Kule Kongre Merkezi Anadolu Salonu’nda ‘Barış ve Yeni Anayasa’ konulu bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı ve Yrd. Doç. Maya Arakon ve Prof. Dr. Mithat Sancar katılırken, panelin kolaylaştırıcılığını Av. Murat Dinçer yaptı.  Panelin katılımcılarında olan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, CHP’nin sürece ilişkin ‘kimse konuşmayacak’ tavrından dolayı panele katılamayacağını bildirdi.

‘SEZGİN TANRIKULU’NUN KATILMAMASI BİZİ ÜZDÜ’

Panelde ilk olarak söz alan Cangı, Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte herkesimden kişilerin ‘söz söylemesi’ gerektiğine vurgu yaparak, “Bu süreç sadece AKP’ye havale edilecek bir süreç değil. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Üzüntüyle belirtmek isterim ki, benim yanımda boş kalan sandalyede sevgili Sezgin Tanrıkulu oturuyor olacaktı. Ancak son anda bir mesajla panele katılamayacağını bildirmesi bizi derinden üzdü” diye konuştu.

‘HEPİMİZ BU SÜRECE GÜÇ VERMELİYİZ’

Cangı, Kürt meselesinde ‘geri dönülmez’ ve ‘iyi’ bir yola girildiğine vurgu yaparak, ancak bu süreç devam ederken sadece silahların susmasının sorunu çözmeyeceğini, yeni ve demokratik bir anayasayla sürecin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın verdiği mesajları önemsediklerini, bu nedenle sürece olumlu katkı sunmak istediklerini belirten Cangı, “Hepimiz bu süreçte elimizi taşın altına koymalıyız. Gönüllü Yurttaşlık kavramını geliştirecek sivil girişimler desteklenmeli” dedi.

ULUS DEVLET OYUNUNU KÜRTLER BOZDU

Daha sonra söz alan Arakon ise, Türkiye’de yaşanan soruna benzer başka ülkelerin sorunlarını nasıl çözdüklerine dair örnekler vererek, “Volter’in çok sevdiğim bir sözünü söylemek istiyorum. Volter, ‘kimlik aynılıktan başka bir şey değildir’ diyor. Bunu nasıl farklı ve çoğulcu bir hale getirebileceğimizi konuşmamız, tartışmamız gerekiyor. Türkiye ilk kurulduğunda ulus devlet için tek tipleştirmek gerekiyordu. Bunu önce 1915’te Ermeni tehciriyle başlattılar. Daha sonra 1923’te mübadeleler yaşandı. 1942 yılında ise Yahudilere karşı Varlık Vergisi adı altında ‘yıldırma’ politikası devreye girdi. Sonraki adım dini İslam olanların asimilasyon dönemiydi. Kürtleri ve Türkiye’deki diğer Müslümanları da asimilasyon politikalarıyla tek tipleştirebileceklerini sanıyorlardı. Bu oyunu Kürtler bozdu. İlginçtir bunu Irak’ta da denediler ama orada da Kürtleri asimile edemediler. Bu yaramaz çocukları asimile edemeyince arkasından bir de isyan başlattılar ve şuan bu noktadayız” şeklinde konuştu.

‘KÖRLER YILDIZLARI GÖRMÜYOR DİYE YILDIZLAR YOK MUDUR?’

“Körler yıldızları görmüyor diye yıldızlar yok anlamına gelmiyor” diyerek sözlerini sürdüren Arakon, devletin artık Kürtleri görmezden gelmek gibi bir lüksünün kalmadığını belirtti.

‘KÜRT VE TÜRK HALKININ SORUNU YOK, DEVLETİN KÜRTLERLE SORUNU VAR’

BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da konuşmasında, tarihi bir Newroz yaşandığına vurgu yaparak, “Sayın Öcalan’ın Newroz’da okunan mesajı tarihi ve felsefik açıdan çok büyük önem taşıyor. Yeni anayasanın da aslında ölçülerini belirler nitelikte. İşin özü Türk-Kürt barışını biz reddediyoruz. Kürt ve Türk halklarının bir sorunu yoktu. Devlet erkinin Kürtler üzerinde estirdiği bir terör sorunu vardı. Bu süreç; sağcının solcuyla, laikin anti-laikle, farklık kimliklerin bir biriyle barıştığı bir süreç olmalıdır” şeklinde kaydetti.

‘BARIŞ VE UZLAŞMA KOMİSYONU KURULMALI’

Kaplanın ardından son sunumu yapan Anayasa Prof. Mithat Sancar, “Öncelikle bir konunun altını çizmek istiyorum. Basında Akil Adamlar denilen bir oluşumun içinde adım geçmiş. Ben bu Akil Adam söylemini doğru bulmuyorum. Ben ne Akilim ne Adam… Ancak ben buna ‘Barış ve Uzlaşma Komisyonu’ diye bir isimlendirme yapılmasını daha doğru buluyorum. Bunun yanı sıra Öcalan’ın Hakikatler Komisyonu diye bir önerisi de vardı. Bu öneri de hayata geçirilmeli. Resmi kanallardan şuana kadar bana bu konuyla ilgili bir bilgi verilmedi. Ancak eğer barışa bir katkı sunacaksak elbette ki içinde yer alırız, içinde olmasak bile dışarıdan desteğimizi sunarız” dedi.

‘90 YILLIK GELENEĞİN YIKILMASI KAYGILARI ARTTIRIYOR’

Türkiye’nin içinden geçtiği sürecin büyük bir çoğunluk tarafından ‘sevinçle’ karşılandığına dikkat çeken Sancar, “Büyük bir sevinç ve istek görüyoruz ama bir kesimde de kaygılar var. Bu kaygılar hem Türk hem de Kürt tarafında var. Ancak bu durum çok normal. Çünkü 90 yıllık geleneksel yapının bozuluyor olması herkesi kaygılandırır. Türkiye’de çok ciddi bir tedirginlik var. Bu da Türkiye’nin çok ciddi bir değişimden geçtiğini gösteriyor. Öcalan tarafından Newroz’da okunan metin çok büyük bir dikkatle yazılmış, düşünülmüş. Kürtler bir süre kandırıldıklarını düşünecek, Türklerde çok taviz verildiğini düşünecek. Ancak bunlar aşılamayacak süreçler değil. Mandela cezaevindeyken birlikte yattığı arkadaşları dahi Mandela’nın devletle görüşmeleri sırasında ‘Mandela bizi satacak mı?’ diye şüphelere düşmüşler ve bunu daha sonraki süreçlerde dile getirmişlerdir. Zaman gösterdi ki, sonrasında hiç de kaygı duyulduğu gibi bir süreç işlemedi ve şuan Güney Afrika’da dünyanın en demokratik anayasası yapıldı. Tabi dünyanın en demokratik anayasasının yapılması da sorunu çözmüyor. Zihniyetlerin değişmesi gerekiyor. Burada tüm kitle örgütlerine, siyasi partilere iş düşüyor” diye belirtti.

Katılımın yoğun olduğu panelin sonunda soru-cevap bölümüne geçildi.