İmralı Heyeti AKP'yi uyardı: Gidilen yol kaos ve çatışmadır

İmralı Heyeti'nde yer alan HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis'te basın toplantısı düzenledi.

İmralı Heyeti, Çözüm Süreci ve AKP'nin savaş konseptine ilişkin basın açıklaması yaptı. Barışın Kürt Halk Önderi Öcalan sayesinde gelişeceğini belirten Heyet, Dolmabahçe Muhtabakatı'nın dikkate alınmasını istedi. Öcalan'a dönük tecride tepki gösteren Heyet, AKP'yi uyararak, "Gidilen bu yolun çıkışı kaos ve çatışmadır; acı, kan ve gözyaşıdır" dedi. Heyet, barış çevrelerine de savaş zemininin ortadan kaldırılması için çağrıda bulundu.

İmralı Heyeti'nde yer alan HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis'te basın toplantısı düzenledi.

Önder, HDP Meclis Grup Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıda, barış mücadelesinde hayatını kaybedenleri andı. Önder, "Kritik tüm eşiklerde tarihsel uyarılarla kamuoyunu bilgilendirdik. Bu beşinci toplantımız. Gelinen noktada büyük bir bilgi kirliliği sürmekte" dedi.

SÜRECİN ANA HUSUSLARI

Heyet tarafından hazırlanan açıklamayı okuyan Önder, şunları belirtti:

"Ülkemizde ve bölgemizde kalıcı nihai barışın sağlanması kapsamında heyetimizin de dâhil olduğu Çözüm Süreci çalışmaları, tüm kamuoyunun da bilgisi dâhilinde olmak üzere, 7 ayı aşkın bir süredir tamamen akamete uğramış durumdadır. Bu 7 aylık süre içinde heyet olarak yaptığımız tüm açıklamalar ve uyarılar da kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Yaptığımız tüm uyarılarda Çözüm Sürecinin en büyük kazanımı olan can kayıplarının önlenmesinin, seçim ve iktidar hesaplarından daha değerli olduğu, doğru değerlendirilmesi durumunda da çatışmasızlık ortamının demokratik bir barışla taçlanabileceği özellikle belirtilmişti. Bunun için yapılması gereken en temel hususun Çözüm Sürecinin ruhuna saygı duymak, Çözüm Sürecinin oturduğu ana konularda cesur davranmak olduğu da yine heyetimiz tarafından defalarca dile getirilmiştir."

Önder, sürecin ana hususlarını ise, "Demokratik siyasetin önünü açacak temel politikalar ve buna denk düşen yasal düzenlemeler yapmak; Rojava özelinde somutlaşan Kürtlerin ve birlikte yaşadıkları ezilen halkların yönetim süreçlerine eşit yurttaşlar olarak katılımı iradesine düşmanlıktan vazgeçmek" diye sıraladı.

Bu iki ana başlıkta AKP hükümetinin nasıl yaklaşımlar sergilediğine değinen Önder, AKP'nin demokratik siyaseti bitirmeye yönelik saldırılarda bulunduğunu belirtti.

'SALDIRI KONSEPTİNİ ERDOĞAN VE AKP GELİŞTİRDİ'

Önder, şunları belirtti:

"7 Haziran seçimlerinden hemen önce Ağrı Diyadin’den başlayarak, Amed İstasyon Meydanı'na kadar uzanan saldırı konsepti, HDP’yi darbe barajının altında bırakmak için AKP’nin ortaya koyduğu etik dışı, insanlık dışı yönelimlerini defalarca kamuoyu ile paylaşmıştık. 7 Haziran seçimlerinden sonra, ortaya çıkan halk iradesinin boşa çıkarılması, parlamentonun tamamen işlevsiz kalacak şekilde devre dışı bırakılması, Suruç’tan Ankara’ya kadar demokratik etkinliklere yapılan insanlık dışı katliamları, siyasi soykırım operasyonları kapsamında HDP’yi cezaevlerine sıkıştırmayı amaçlayan tutuklamalar, Cizre’den Lice’ye, Silvan’dan Gever’e uzanan tüm bölgeyi kapsayacak şekilde, HDP’ye yüksek düzeyde oy vermiş halkın sivil katliamlarla cezalandırılması, cenazelere hakaretten mezarlıkların tahribatına uzanan kutsal değerlere saldırılar, en nihayetinde Genel Merkezimiz başta olmak üzere 400’den fazla parti bürosu, partililere ait ev ve işyerlerinin yakılmasına kadar geçen süreç bu konuda AKP’nin tavrını ortaya koyması açısından çarpıcı bir özet olarak burada ifade edilebilir. Tüm bu saldırı konseptinin Erdoğan ve AKP hükümetinin hedefleştiren söylemleri ve devlet kurumlarının profesyonel planları doğrultusunda geliştiğini bir kez daha buradan ifade etmek isteriz.

'AKP ROJAVA'YA DÜŞMANLIK YAPIYOR'

Rojava konusunda, Kobane’de IŞİD çetelerinin destansı bir direnişle alt edilmesi sürecinden bugüne kadar PYD, YPG, YPJ ve Rojava halklarının iradesine yönelik ısrarla izlenen hasmane politikalar tüm dünya kamuoyunun malumudur. PYD’yi IŞİD’den daha tehlikeli tanımlayan yandaş manşetlerden tutalım, Tel Ebyad’da YPG mevzilerine yapılan fiili saldırılara kadar, IŞİD’in kontrolünde bulunan Cerablus’un koruma altına alınmasından tutalım, Aziz Güler şahsında tekrar gündemleşen Rojava savaşçılarının cenazelerine karşı izlenen düşmanca tutuma kadar AKP hükümeti maalesef yanlış üstüne yanlış yapmaya bugüne kadar devam etmiştir. AKP, Eşme Ruhu üzerinden türbesini teslim ettiği gücü kapı kapı dolaşarak terör örgütü olarak yaftalama arayışı ve acizliğini bugüne dek sürdürme gayretinden hiçbir şekilde vazgeçmemiştir." 

'ÖCALAN ÜZERİNDEN YALAN PSİKOLOJİK HARP OYUNLARI YAPILIYOR'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın barış ısrarı ve Dolmabahçe Mutabakatı'nın önemine dikkat çeken Önder, "Dolmabahçe Mutabakatı ve o mutabakatı sağlayan Sayın Öcalan’ın barış ısrarı demokratik geleceğimizin sigortası işleviyle tarihi kayıtlarda tüm önemi ve erdemiyle halen durmaktadır. İçeride ve dışarıda ülkemizi uçurumun eşiğine getiren tüm olumsuz yaklaşımların, Dolmabahçe Mutabakatı'nın reddi, Barış Önderliği konumundaki Sayın Öcalan’a yönelik geliştirilen insanlık dışı Tecrit Konseptinin devreye girmesi ile başladığını bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz" diye kaydetti.

Önder, bu insanlık ve hukuk dışı tecrit yetmezmiş gibi, AKP'nin doğrudan denetim altına aldığı basın yayın olanaklarıyla, Öcalan üzerinden tümü yalan psikolojik harp oyunları yaptığını vurguladı.

'ŞANTAJ VE PAZARLIK ARGÜMANI OLARAK TECRİT UYGULUYORLAR'

Önder, şöyle devam etti:

"Erdoğan ile başlayan Mutabakatın reddi tavrı, Dolmabahçe’de karşımızda oturan hükümet yetkililerinden Başbakan’a kadar sirayet etmiş, fotoğraflarda ve kayıtlarda sabit olan görüntüler, tüm dünyanın gözünün içine bakılarak maalesef akıl dışı bir şekilde reddedilmiştir. Yine Sayın Öcalan üzerinde uygulanan Tecrit Konsepti, AKP’li yetkililerin de defalarca itiraf ettiği gibi kirli bir şantaj ve pazarlık argümanı olarak 7 ayı aşkın bir sürede devam ettirilerek, barışa ve ortak geleceğimize kalıcı bir tahribat geliştirilmiştir. Burada en ahlaksız olan yaklaşımın, tüm bu uygulamalar ile yüzlerce insanımızın (asker, polis, gerilla, sivil) yaşamına mal olacak gelişmeler olduğunu bir kez daha insanlığımızdan sıkılarak hatırlatmak isteriz. Yani barış öncelenseydi, hesaplı ölümler değil kutsal yaşama değer verilseydi tüm bu canlarımız şu anda aramızda, yanımızda, yani olması gereken yerde pekâlâ olabilirdi.

'DOLMABAHÇE MUHTABAKATI'NA GERİ DÖNÜLSÜN, ÖCALAN'IN BARIŞ ELİ TUTULSUN'

Hala bu faturanın ağırlaşmasının önüne geçmek, ödenmez maliyetli bir kaosun eşiğinden geri dönmek için bir yol bulunması gerektiği kanaatindeyiz. Bu yolun hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın sorumsuz açıklamaları ve savaşı dayatan politikalarından değil, onurlu ve eşit koşullarda olması gereken bir müzakereden geçmesi gerektiğini, sağduyu sahibi kamuoyu da ifade etmektedir. Bunun için hükümet ve devlet iradesinin savaş uçaklarının sorti sayılarına değil, Dolmabahçe Mutabakatı'nın demokrasi sayfalarına geri dönmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Aynı şekilde 30 yıldır anlamsız ve saçma bir şekilde yapılmak istendiği gibi, son gerillanın imhasına kadar ellerin tetiğe götürülmesi değil, o gerillanın baş müzakereci olarak iradesini teslim ettiği Sayın Öcalan’ın uzatılmış barış eline götürülmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz. Bunun için teslim olma-teslim alma denklemi gibi 40 yıldır denenmiş ve acı faturaları çoğaltmaktan başka bir sonuç üretmemiş buyurgan bir kibir yerine, onurlu bir kucaklaşma üzerinden, insani ve sorumlu bir duruşun bile pek çok şeyi değiştirebileceğini göz önünde bulundurmak gerekir."

AKP'YE 'KAOS VE ÇATIŞMA' UYARISI

Önder, açıklamanın devamında, "Temelde tehdit ve şantaj ortamında alınan bir iktidarın güç zehirlenmesine kapılmış görünen AKP hükümetini ve emrindeki devlet zihniyetini bir kez daha uyarmak istiyoruz" diyerek, şunları ifade etti:

"Gidilen bu yolun çıkışı kaos ve çatışmadır; acı, kan ve gözyaşıdır. Bu yoldan bir an önce dönmek tüm ülkemizin ve halklarımızın hayrınadır. Bu yoldan dönme iradesi gösterilirse, ülkemiz ve tüm bölgemiz için yeni bir kapının aralanması imkânı zor değil, hatta geçmişe göre toplumsallaşan süreç üzerinden okunursa çok daha kolaydır. Barışın kapısını aralayacak anahtar İmralı’da, Sn Öcalan’ın çalışma masasının üzerinde durmaktadır. O anahtara Tecrit ile değil, ancak ciddiyet, sorumluluk ve saygıyla ulaşılabileceği unutulmamalıdır. Yakın tarihimiz göstermiştir ki, devletin dayatacağı savaş, karşısında halkın geliştireceği direnişi yaratır. Halkın direnişi karşısında, devletin dayattığı savaşlar ise tarihte binlerce örnekte görüldüğü gibi er ya da geç kaybetmeye tartışmasız bir şekilde mahkûmdur. Halkıyla çatışan devlet değil, halkıyla barışan devlet demokratikleşebilir, tarihe yön verebilir düşüncesiyle uyarılarımızın dikkate alınması temennisini yineliyoruz."

ULUSAL VE ULUSLARARASI BARIŞ ÇEVRELERİNE ÇAĞRI

Gerek parti olarak gerekse de heyet olarak barış iradesi ve ortak demokratik gelecek için her türlü baskıya karşı boyun eğmeyen tutumlarını sürdüreceklerini bildiren Önder, şu çağrıda bulundu: "Barışı dile getirenlere ve talep edenlere dönük geliştirilen çok büyük katliamlara rağmen tüm ulusal ve uluslararası barış çevrelerini savaşın zeminini ortadan kaldırmaya dönük çabaları yükseltmeye çağırıyoruz."